Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
olması gerekir. Bu olmamış bizde. Bir okur gözlemiyle şunu söyleyebilirim: Türk romanına sevgisiz yaklaşılmış. Hep bir yukarıdan bakış var. Bu tabii çok zararına olmuş edebiyatımızın. “EDEBİYAT TARİHİ YENİDEN YAZILMALI” E.A: Neyin getirdiği bir durum bu? Kendi içinden çıkanı hor görme anlayışı Bir karasevdanın evrakı metrukesi yazılardan, ileri sürülen görüşlerden söz edilmesi. Eleştirmen emeğinin tek tek isimleri belirtilerek ele alınması. Selim İleri bu kitap ile elbette bilinçli olarak Edebiyatımızda Eleştirmenler Kılavuzu denilebilecek bir sözlük de oluşturuyor. Kırk dört isim saydım. Demek ki 1980 öncesinde kitaplar tartışılıyor, konuşuluyor, üzerilerine kalem oynatılıyormuş. “Eleştirmen” olarak bilinenler dışında yazarların birbirlerinin romanları üzerine ilginç saptamaları söz konusu. Kılavuzu okuduğumda; “Tüketmek” ve “sindirmeden hemen bir diğerine geçmek” olarak özetlenebilecek “nesne” prensibi yaşama egemen değilken edebiyatta daha derin bir insani boyut olduğunu hissettim. Aldırmazlık, vefasızlık, acıtıcı sözler, dar açıdan yapılan değerlendirmeler varmış elbette ama 1980 öncesinde insan hayatın öznesiymiş; üstelik başroldeymiş. Edebiyatımızda Sevdiğim Kitaplar Kılavuzu’nda en ilginç noktalardan birisi, kitaplarla karşılaşma ânının özellikle vurgulanması. Sevdiklerimiz, yaşamımızda önemli yer edinen bir kişi ile ilk karşılaşma ânımız nasıl belleğe kazınırsa Selim İleri de diyelim elli yıl önce henüz bir öğrenciyken okuduğu kitapla ilk karşılaşmasını, o ânı yeniden yaşıyormuşçasına etkili anlatıyor. Semih Lütfü Kitabevi’nin vitrini, dedesinin Altıyol’daki kapanan kitabevinin kolileri, Kanaat Kitabevi, İzmir’in edebiyatsever Kovan Yayınları’nda basılan kimi kitapları bulunduran Elif Kitabevi… Bir eşya satıcısında, aranan ve ulaşılamayan bir kitabı bulma sevinci… Sonra Münif Fehim, İhap Hulusi imzalı kitap kapakları… Kalkık bir kaş, kızıl dudaklar… Selim İleri sevdiği kitaplara bakarken, zaman adeta somut bir küre gibi dönüyor. Zamanın geçmediğini, geçenin yalnızca biz ölümlü insanoğlu olduğunu anlıyoruz. Kendi yaşamı, kılavuza konuk olan doksan altı yazarın yaşamı, iki yüz yirmi dokuz yapıtın yaşamı, 1887 ile 1980 arasındaki yüz yedi yılın edebiyata yansıyan yaşantısı, daha nice ince ayrıntı görkemli bir uyum içinde Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu’nu oluşturuyor. Selim İleri “edebiyatla yaşayan” değil, “edebiyatı yaşayan” bir yazardır. O, vazgeçmediği daktilosunun başına oturduğunda tuşlara dökülen sözcüklerin ne denli çetin bir labirentten geçtiğini bu kılavuzu okuyunca daha iyi anladım. Düşünebilir misiniz bir cümle yazacaksınız; zihninizde Ahmet Mithat Efendi bir tarafta, Reşat Nuri diğer tarafta; hemen yanında Refik Halit, köşede Salâh Birsel, birdenbire Peride Celal, derken Tanpınar… İşte söz gelimi “Boğaziçi’nde bir akşam vakti” diye bir cümle yazacak olsanız, bütün o yazarların Boğaziçileri’nden olabilir mi? S.İ: Bunun cevabı çok zor ama temel sebeplerden birisi bu. Sanat duyuşunun dar kalıplara oturtulmaya çalışılmasını da etkenlerden biri olarak sayabiliriz. Attilâ İlhan’dan bir örnek vereyim bu noktada. Çok ağır eleştirilmiş seksüel meselelerden dolayı. Ahlak dışı kabul edilmiş. Tecimsel bulunmuş. Ama baktığında bugün aynı duruma çok daha farklı bakılabiliyor. Buna bakarak edebiyat tarihi yeniden yazılmalı. Bütün dünyada bu yapılıyor. Dünkü ve bugünkü bakış açısı başka. E.A: Romancı hassasiyetinin romana bakışının bir yansıması olarak görebilir miyiz bu bağlamda sizin çalışmanızı? S.İ: Romanlar yazmaya çalışmış bir insan olarak yaklaşmaya çalıştım sadece. T.G: Belki de romancı hassasiyetinden çok eleştirmen hassasiyetsizliğinden bahsetmekte yarar var... S.İ: Ayıp olacak ama var. E.A: Geçmişe dair saptamalar yanında güne dair yeni tespitleri de eklemişsiniz yorumlara... S.İ: Evet, yeni yorumlara mümkün olduğunca yer vermeye çalıştım. Hep olumsuzluk örnekleri göstermemek için, geçmişte o kitabı başka türlü değerlendirmiş bir yaklaşım varsa özellikle vurguladım. Son dönemlerde tabii biraz daha esnek, daha sanatkârca bakılabiliyor. Handan İnci mesela herhalde bunun tipik örneklerinden birisi. Bilge Karasu bahsinde yine aynı şekilde Cem İleri’nin bir yorumunu aldım. Aslında şöyle bir şey yapmaya uğraştım. Cevdet Kudret’in bazı yaklaşımlarına çok uzak durdum ama Cemil Süleyman Alyanakoğlu’nun Siyah Gözler romanını da Türk edebiyat tarihinde anımsatan ilk insan Cevdet Kudret. Onun, o olumlu tarafını da vurguladım. Bana ne yakınsa onları savundum. n erayak@cumhuriyet.com.tr Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu/ Selim İleri/ Everest Yayınları/ 632 s. S A Y F A 1 6 n 9 r Birsen FERAHLI elim İleri, Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu ile Türk edebiyatına değeri ölçülemez bir halka ekledi. Her sayfada edebiyata, romana vakfedilmiş bir ömrün imbiğinden süzülen saptamalar, anılar, yazarlar, eserler, eleştirel yaklaşımlar ve hepsini kapsayan bir şefkat atmosferi… Günümüzde “karşılaştırmalı edebiyat” denilen disiplinin adeta bir roman bütünlüğünde ortaya konması… Selim İleri’nin yetkin, tevazu sahibi, içten ve değerbilir tavrı hemen önsözde kendini gösteriyor. Kılavuz, 1874 ile 1980 arasında yayımlanmış, doksan altı yazarın toplam iki yüz yirmi dokuz romanından oluşuyor. Baş döndüren bir toplam. İlk esriklikten sıyrılınca kılavuzu oluşturan eksenleri anlamaya çalıştım: Birinci eksen, edebiyat. İkinci eksen, eserin sevilerek okunmuş, içe işlemiş, Selim İleri’nin edebiyat dünyasında yer almış olması. Üçüncü eksen, görmezden gelineni unutuluş kuyusundan çıkarmak, üzerine ışık düşürmek... Edebiyat dünyamızda “dün” sanki hiç yaşanmamış gibi; kendi yazma serüvenlerinden önce adeta yazı bile keşfedilmemiş gibi bir umursamaz tavır içinde olanlara, edebiyatın geçmişten geleceğe bir söz silsilesi, bir akış olduğunu örneklerle sergilemek. Adalet duygusu. Dördüncü eksen, yazarın doğum tarihine göre değil, romanın yayın tarihine göre düzenleme. Böylelikle yüz yedi yıl içinde edebiyatın biçim, dil, içerik değişiminin görünür kılınması. Romanlar aracılığı ile toplum, siyaset, yaşama biçimleri, ilgi alanları, duygu durum ve değer yargılarının geçirdiği aşamaların izlenebilmesi. Beşinci eksen, edebiyat hassasiyeti ve akademik titizliğin birbirinin önüne geçmeden yan yana ilerlemesi. Her bir kitap için yazılmış S geçerek basacaksınız daktilonun tuşlarına. O nedenle Selim İleri için yazmak, sırtında yüz yılı taşıyarak yazmaktır. Yetkinliği ve tevazusu bu yüzdendir. Bu kadar da değil; işin içinde bir de aşk var, karşılıklı aşk… Yaşam boyu süren bir ilişki… Selim İleri’nin tabiriyle “hayat yoldaşlığı”… Sevdası, kırgınlığı, gayreti, emeği, sevinci, yalnızlığı, mutluluğu, çökkünlüğü ve yeniden toparlanıp çiçek açması hep edebiyatla, sanatla, yazdıkları ve okuduklarıyla… İşte Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu’nu benzersiz kılan temel neden bir ömürlük aşkın ürünü olması. Bu sevdanın mekânı İstanbul. Kılavuz’da Cağaloğlu yokuşu, Beyoğlu, Cihangir, Boğaziçi, Kadıköy, Adalar gibi semtler Selim İleri’nin sıkça andığı yerler. Sevdiği romanların çoğu İstanbul’da geçiyor. Her ülkenin bir kültür başkenti, fikir hayatının kök saldığı bir şehir var. Fransa’da Paris, İtalya’da Roma, Almanya’da Berlin, İngiltere’de Londra, Avusturya’da Viyana, Türkiye’de İstanbul. Onlarca yazarın İstanbul anlatımı irdeleniyor. Kim peyzaj yazmış, kim hangi mahalleleri anlatmış, kimin kaleminde konaklar, kimin kaleminde yıkılmaya yüz tutmuş ahşap evler canlanmış… Selim İleri edebiyatın İstanbul’una ele aldığı romanların can damarı ile kılavuzluk ediyor. Yazının icat edildiği dönemden bu güne, kayıt tutan, arşivleyen, düşünce üretimlerini gelecek kuşaklara iletilebilen topluluklar uygarlığı ileri taşıdılar. Kayıt kimde ise, herkes sorusunun cevabı için onlara danışmak durumunda kaldı. Bu nedenle sözlükler önemli. Behçet Necatigil’in çok değerli çalışması Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü ve Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü’nün, öğrencisi Selim İleri’nin hazırladığı Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu ile ortak noktası bu üç yapıtta yer alan tüm kitapların hazırlayıcılarınca okunmuş, edebiyat terazisinde tartılmış ve hakkında bir görüş ortaya konmuş olmasıdır. Evet, kalıcı bir edebi değerlendirme; masa başında, daktilo başında, kitaplar arasında bir yaşam anlamına gelir. Kendi romanını yazmaktan öte bir sorumluluktur bu. Kaç kişi o sayfalara başvuracak, değerlendirilen eserin ve yazarın izi o sözlüklerden sürülecektir. Selim İleri, Behçet Hoca’ya gösterecekmiş gibi yazmıştır bu kılavuzu; o özenle, o derinliklerle, öylesi bir adalet duygusu ve edebiyat saygısıyla iki yüz yirmi dokuz eleştirel deneme yazmıştır. Karşılaştırmalı edebiyat bölümü öğrencileri, hazır ödeve konmak isteyen açıkgöz liseliler, dersine hazırlanmadan gelmiş okutmanlar zor anlarında bu büyük kaynaktan yararlanabilirler. Selim İleri onlara da hoşgörü ile gülümseyecektir. Ancak asıl, kitap sevenler, edebiyat sevenler, tarih sevenler, sözcük sevenler, İstanbul’u sevenler, yazmayı sevenler, sanatta soluk alıp kötülüklere karşı direnme gücünü sanatta bulanlar, insanı anlamak isteyenler, insandan ümidini kesmemek isteyenler, mürekkebi, bir yazarın tüm ömrü olan bu kitabı okusunlar. n K İ T A P S A Y I 1 3 1 2 N İ S A N 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T