27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER n MUSTAFA DELİOĞLU Kitap Gölgesi Düşünmeye alışmamış bir toplumda düşünmeyi öğrenme ve öğretme kolay değil. Bilgi aktarmacılığı ve ezberciliğe alışmış bireylerin yaratıcı düşünebilmesinin ne denli zor olduğunu Zehra İpşiroğlu “Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme” adlı kitabında kanıtlıyor. Eleştirel düşünme eksikliğimizi bir deney aracılığıyla dile getiren bu kitabın temelini oluşturan o deneyi, eğitimciler öğrencilerine uygulayabilir. r Mavisel YENER Yaratıcı okuma projelerinin öncüsü Zehra İpşiroğlu’ndan bir kitap Düşünmekten korkuyor muyuz? da düşünceler arasında ilişki kurulması anlamına gelir. Yaratıcı düşünme gücüne sahip insanlar genellikle meraklı, sorunları araştıran, karşısına çıkan tehditleri fırsata dönüştüren, iyimser, yargılayıcı, düş kurabilen, kolay kolay pes etmeyen ve çalışkan kişilerdir. Bu kişilik özelliklerini içinde barındıranlar kendilerine güvenir, esnek ve hızlı düşünebilir, sentez yapabilirler. Düşünmek, kendini keşfetmek ve öğrenmek için bir araçtır. YARATICI DÜŞÜNCE VE DİL Yaratıcı eylemler yaratıcı düşünce ve dil ile bütünlenir. Düşüncemiz ne denli yaratıcı olursa olsun onu dilimizle ifade edemediğimizde bir yanı eksik kalır. Yazma olduğu kadar okuma da yaratıcı süreç gerektirir. Yaratıcı okuma çalışmaları, okumanın tek boyutlu, durağan bir süreç olmadığını bize fark ettirir. Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme adlı yapıtın ilk bölümünde üniversitenin “mutfak içi” sorunlarına ışık tutan bir deneyden yola çıkılıyor. İkinci bölümde yazın tarihi, yazın eleştirisi gibi kolaylıkla soyut bir bilgi yığmacasına dönüşebilecek derslerden yola çıkarak ezberciliği önleyecek, eğitmenöğrenci diyaloğunu canlı tutacak ve öğrencinin etkin katılımını sağlayabilecek yapıcı bir düşünsel ortamın kurulabilmesi için gerek koşulların üzerinde duruluyor, somut öneriler getiriliyor. Zehra İpşiroğlu, Türkiye’nin dört bir yanında hiçbir alt yapısı olmadan açılan yeni üniversitelerin, bir bürokrasi çarkı içinde tükenen, kendini geliştirmeyi öncelemeyen bürokrat zihniyetli öğretim üyelerinin üniversitelerdeki düşünme eksikliği sendromunu körüklediğinden yakınıyor. Yüksek öğrenimdeki sorunların giderek büyümesinin nedenlerini vurguluyor. Eğitim ve öğretim alanında yeni arayışlar sürdüren demokratik kitle örgütlerine düşen görevin, ne denli büyük olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kitabın sonuna bir söyleşi biçiminde eklenen “Düşünmeyi Öğrenme ve Öğrenmenin Temelleri” bölümünde, bu alandaki çözüm arayışları örneklerle dile getiriliyor. Zehra İpşiroğlu, İÜ EdeM A R T 2 0 1 5 S on yıllarda “yaratıcı okuma/ ıraksak düşünme” gibi çalışmalar “proje” olarak okullara sunulmaya başlandı. Bu konuya Türkiye’de öncülük eden bir isim Zehra İpşiroğlu. Meraklısı için not düşelim; 1989’da “Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim” adlı imece kitabın ÇYDD’den yayımlanması önemli bir adımdır. Ayrıca, 2006’da ilk “Yaratıcı Okuma Serisi” Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin büyük bir projesi olarak ortaya çıkmış, Zehra İpşiroğlu, Oya Adalı ve Şeyda Özil’in katkıları ile projeye dâhil edilen çocuk kitaplarının yaratıcı okuma dosyaları oluşturulmuştur. Bu kitaplardan birisi de Şiir Saldım Gökyüzüne adlı kitabım olduğu için, çalışmayı yakından biliyorum. Benim dışımda projede yer alan, Sevim Ak, Seza Kutlar Aksoy, Nazan İpşiroğlu, Zehra İpşiroğlu’nun yapıtları ve yaratıcı okuma dosyaları eşsiz bir okuma/ görme serüvenine davet ediyordu çocukları. Yaratıcı okuma/düşünme eğitimi vermeye niyetlenenler, daha önce yapılanlardan feyiz alırlarsa nitelikli işlere imza atabilirler. Aksi halde herkes Amerika’yı keşif derdine düşmüş olur, oysa çoktan keşfedildi! İpşiroğlu’nun dikkat çektiği önemli bir konu var; evet, bu tür yaratıcı okuma çalışmaları eğer iyi yapılırsa yönlendirici olabiliyor. Ama göz önüne alınması gereken tek gerçek, çocuğa kitabı sevdirmek! Aksi halde, yaş gruplarının çok üst/alt düzeyinde, hoşlanmadıkları türler aracılığı ile yapılan “yaratıcı” okuma çalışmaları, kocaman birer sıfır olarak haneye yazılır. “Düşünmeyi öğretmede edebiyatın katkısı nedir?” sorusunu İpşiroğlu 1989’da sordu ve yanıtlarını verdi zaten! Bu konuda da Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok! Yaratıcılık her bireyde var olan bir yeti. Yaratıcı düşünme, daha önce aralarında ilişki kurulmamış nesneler ya 2 0 n 1 9 biyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Tiyatro Bölümü’nde çalıştığı yirmi dört yıllık süre içinde, “bilim için bilim” anlayışından kaçınmaya, “düşünme” odaklı bir sistemi yerleştirmeye çabalamış bir öğretim üyesi. Daha sonraki yıllarda, bu doğrultudaki çalışmalarını Almanya’da sürdürmüş. DuisburgEssen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde ders verdiği on yılı geçkin süre içindeki temel amacı düşünme, sorgulama ve yaratıcılık yetileri gelişmiş öğretmenler yetiştirmek olmuş. Kitapta dikkat çekilen bir nokta, eğitimde altyapı değişiklikleri kadar önemli sayılması gereken yaklaşımın, düşünce yapısını da değiştirmek olduğu. Hazır olanla yetinmeyen, özgün düşünceler üretebilen, yaratıcı güçlerini kullanabilen bireyler yetiştirmenin yolu, bu düşünce yapısındaki akademisyenlerle gerçekleşecek. Demokratik bir yapılanmanın temelleri ancak böylesi bir birikimle atılabilir. Farklı üniversitelerden öğrencilerin görüşlerine de yer verilen kitapta çok şaşıracağımız söylemler de yer alıyor. Örneğin bir üniversite öğrencisinin “Üniversitede hoca olmak için kitap okumayı sevmenin gerekli olduğunu düşünmemiştim hiç” sözleri acı bir gerçeği dile getirmiyor mu? Durun! Daha da acısı var: Ferit Edgü’nün ince bir alaylama ile kaleme aldığı bir metni 92 üniversite öğrencisine okutulmuş. Yazıyı sadece 4’ü anlamış! Kitapta, yazıyı yanlış anlayanların, hiç anlamayanların görüşlerine de yer veriliyor. Bu örnek, Ferit Edgü’nün bir başka denemesinin öğrencilere sunulması ile pekiştiriliyor. Öğrencilerin değerlendirmeleri, düşünme ve eleştirme yetilerinin büsbütün tükenmemiş olduğunu gösteriyor aslında. Ne var ki bu yetiyi besleyecek, geliştirecek bir ortamı bulamamışlar. İpşiroğlu, ister teknik alanda ister sosyal alanda eğitim alsınlar, üniversite öğrencilerine yönelik kitap okuma, okuduğunu özümseme, üzerinde düşünme doğrultusunda sağlıklı bir yazın öğretiminin yararından söz ediyor. “Üniversitelerde yabancı dil ve yazın öğretimi bugün hangi aşamada?” sorusunu masaya yatırıyor. Hem yabancı dil, hem yazın alanlarında değişmeyen gerçeğin yükseköğretimin yaşamdan kopuk, soyut bir bilgi aktarımcılığından öte geçmediğini ortaya koyuyor. Bu konuda özel ve devlet üniversiteleri arasındaki uçuruma da dikkat çekiyor. Okumayı öğretmeden en kolay yönlendirilebilecek olan kesimin “ayrım yapmam, elime ne geçerse okurum” diyen öğrenci grubu olduğunu söylüyor. Okullarda düşünsel bir tartışma ortamının sağlanabilmesi için aşılması gereken engelleri de ortaya koyuyor. Yazın eleştirisinin yazınbiliminin önemli bir kolu olduğunu “Yazın Eleştirisi Nedir?” başlıklı bölümde okuyoruz. Üniversitelerdeki öğretim üyelerinin bu konuya şimdiye değin hiç eğilmemiş olduğundan yakınıyor İpşiroğlu; iyi eleştirinin ön koşullarını, herkesin anlayabileceği bir dille aktarıyor. VERİMLİ ORTAM Eğitim sistemimizde bilgi aktarmacılığının ve ezberciliğin yerini düşünme ve okuma sevgisinin aldığı verimli bir ortamın sağlanabilmesi için öneriler getiriyor kitap. Eğitim çıkmazımızın bilincinde olan tüm eğitimciler ve ebeveynler için kapılar açacak bir çalışma. Kitap, aynı zamanda öğretim sorunlarıyla doğrudan ilgisi olmayan ama düşünmekten korkmadan yazın dünyasına girmek isteyen daha geniş bir okuyucu kesimine de sesleniyor. İlk baskısını Afa Yayınları’ndan 1989’da yapan kitabın genişletilmiş baskısını Say Yayınları okurla buluştururken, künyeye kitabın yolculuğunu da yazmış, kutluyorum. Daha önce başka bir yayınevinden çıkmış kitabın bu yolculuğunu künyede belirtmeyen yayınevleri pek çok. Kimi zaman, sanki kitabın 1.baskıymış gibi sunulduğuna bile tanık oluyoruz; edebiyat tarihi açısından da, okura/kitaba/ yazara saygı açısından da üzücü bir durum! Say Yayınları bu duyarlığı göstererek kitabın daha önce hangi yayınevlerinde, hangi tarihlerde yayımlandığı bilgisini okurla paylaşmış. İpşiroğlu’nun “Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme” adlı bu yapıtında konuyu ele alışı, yoğuruşu, kullandığı sıcacık dil, verdiği somut örnekler, okurun bakış açısını genişletirken, iyi bir “düşünür” olmanın ipuçlarını da veriyor. Gençlerin, eğitimcilerin, yazına gönül vermiş olanların, düşünmekten korkmayanların kitaplıklarında mutlaka bulunması gereken bir çalışma. Sorunlarla hesaplaşmaktan ve düşünmekten korkmayanlar, “gelecek olanı” durdurabilmek için direnenler ya da “gelecek olanı” umut dolu yarınlara çevirmek isteyenler, işte bu kitap onlara sesleniyor. n www.maviselyener.com Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme / Zehra İpşiroğlu / Say Yayınları / 2015 (genişletilmiş baskı) / 120 s. / 15+ K İ T A P S A Y I 1 3 0 9 S A Y F A C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle