Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İlban Ertem’in yeni çizgi romanı: “Puslu Kıtalar Atlası” İhsan Oktay Anar’ın unutulmayan ilk romanı “Puslu Kıtalar Atlası”, bu kez usta çizer İlban Ertem’in masalsı çizgileriyle bir çizgi roman olarak karşımızda. Beş yıl süren, kolay anlatılamayacak bir emek, tutkuyla dolu bir sadakat, bir sayfadan diğerine akıp giden ustalık… İlban Ertem, Türkçe edebiyatta eşi benzeri olmayan bir uyarlamayla çıkıyor karşımıza. Ertem’le, “Puslu Kıtalar Atlası”nın çizgi romana dönüşme hikâyesini konuştuk. de Vicdan, en çok konuşulan ve en çok okunan kitabınız oldu. Buradan başlayalım mı? İlk hikâyemi doğru dürüst hatırlamıyorum bile. Aradan kırk yıl geçmiş. Bir sürü hikâye yazıp çizdim ama kısmet Vicdan’ınmış. İlk çizgi romanlarınızda daha çok karikatüre yakın bir çizgi kullanmıştınız. Bunda, çizgi romanlarınızın mizah dergisinde yayımlanmasının da payı olabilir tabii. Ancak zaman içinde bu çizgi illüstrasyona doğru evrildi. Bu konuda söyleyeceklerinizi merak ediyorum... Böye değil tabii. O bir sürü hikâyeden bu da yıllar demek oluyorsonra benim anlatım dilim, çizgim ancak oluşmuştu da ondan. İnsanın kendi anlatım yolunu bulması; “hemen” ve yıllarca sürüyor. Bu süreç hep de devam ediyor. Eski deyişiyle bir üslubunuz oluyor ama biçimi hikâyelere göre değişiyor, değişmeli de. Yavaş yavaş Puslu Kıtalar Atlası’na gelelim. Çizgi roman ve edebiyat nerede kesişiyor sizce? Ya da böyle bir kesişmeden bahsetmek mümkün mü? Resimli roman; edebiyattan, resimden, şiirden yapısı gereği sinemadan, belki de en fazla hayatın kendisinden beslenir. Diğerlerindeki gibi romancının hayatın neresinden durup baktığına göre de anlatım biçimi, çizgisi evrilir, biçim değiştirebilir. Mizah dergisinde çiziyorsanız platformunuz mizahtır karikatür yanı ağır basar. İşlenen konuya göre dili çizgisi değişim gösterir. “ROMANDAN PLANLAR ÇİZMEYE BAŞLADIKÇA KENDİMİ KİTABIN İÇİNDE DOLANIR BULDUM” Sizi, Puslu Kıtalar Atlası’na çeken neydi bir resimli romana dönüştürmek için? Puslu Kıtalar Atlası’nı ilk çıktığında okumuş ve çok sevmiştim, on iki sene sonra kitabı tekrar elime aldığımda ilk defa okuyormuşum gibi kaptırıp bir kez daha bitirdim. Büyüsü hâlâ aynı büyüydü. Görsel yanı çok kuvvetliydi, mizah dozu tam yerindeydi. Ne yaptığımın farkına varmadan ne yapmağa kalkıştığımın farkına varsam yapar mıydım bilemiyorum öylesine bir kaç eskiz çizdim, kitap kımıldamaya başladı, daha da hoşuma gitti. Romandan planlar çizmeye başladıkça kendimi kitabın içinde dolanır buldum. Okuduğumda aklıma düşen görüntüler kâğıda yansımaya başladıkça işler ciddileşmeye başladı. Resimli romanı on iki yıl önce, yirmi yıl aralıksız çizmenin getirdiği bir usanmayla bırakmıştım. Gırgır, Fırt, Hıbır, Joker, Resimli Roman... Artık resim, illüstrasyon, küçük heykeller yapıyordum rahatım iyiydi ama bir baktım ki yatıyorum, kalkıyorum kafamda kitaptan kokular, sahneler, fısıltılar var. Baktım olmayacak; kitabın üzerinde ufak ufak çalışmaya başladım. Gidip İhsan Oktay Anar’la tanıştım ne yapmak istediğimi anlattım. Desturunu aldım. Eve döndüğümde masamın üzerinde çizilmeyi bekleyen okyanus büyüklüğünde bir roman vardı. Dehşet verici ama bir o kadar da keyifliydi... Peki bu kelimelerle çizilen görselliği karelerinize taşırken nasıl bir yol izlediniz? Hangi tekniklerden geçerek elimizdeki halini aldı çizgi roman? K İ T A P S A Y I 1 3 0 9 r Eray AK hsan Oktay Anar’ın ilk ve artık bir efsaneye dönüşmüş romanı Puslu Kıtalar Atlası yayımlanalı neredeyse yirmi yıl oldu. Romanın yayımlandığı ilk günden bugüne üzerine çok şey yazıldı çizildi, konuşuldu. Bugünse edebiyatımızda artık tartışılamaz bir eşiğin temsili bu roman. Peki, neydi Puslu Kıtalar Atlası’nı bu kadar değerli ve edebiyatımız için eşsiz kılan? Şüphesiz, yazarın kendi romanlarının vazgeçilmez bir başka kahramanı olan dili, Puslu Kıtalar Atlası’nı bu kadar farklı bir yere koymamıza öncül sebep. Ancak romanın sunduğu hayranlık uyandırıcı görselliği de atlamamak gerek. Puslu Kıtalar Atlası’nın zihinlerde bıraktığı o zengin düşsel resimler, her okuyanı büyülememiş midir? İşte tam da bu nedenle Puslu Kıtalar Atlası’nın sinemaya S A Y F A 1 4 n 1 9 İ ‘Dehşet verici ama bir o kadar da keyifliydi’ uyarlanacağı dedikodusu yıllarca aramızda dolaştı. Ancak bu dedikodular uzun süre konuşulduktan sonra bomba başka yerde patladı. Puslu Kıtalar Atlası şimdi bir sinema uyarlaması olarak değil bir çizgi roman olarak karşımızda. Hiçbir uyarlamanın tat vermediğini düşünen okurlar elbette olacaktır. Hele ki söz konusu Puslu Kıtalar Atlası gibi her okuyanın zihninde müthiş ve kendine has bir görsellik uyandıran bir romansa, bu önyargıları aşmak daha da zor. Ancak bu noktada uyarlamayı yapan devreye giriyor. Bir ustanın kaleminden çıkmış roman, bir başka usta; İlban Ertem’in çizgilerinden farklı bir biçimde doğuyor. Yani ruh aynı, biçim M A R T 2 0 1 5 farklı. Puslu Kıtalar Atlası, ruhu bedeninde ama bir başka gövdeyle yeniden aramızda. Sözü çok fazla uzatmadan usta çizer İlban Ertem’e bırakalım. Puslu Kıtalar Atlası’nın çizgi romana dönüşme hikâyesini, beş yıllık büyük emeği ondan dinleyelim. Söz, İlban Ertem’in... Sayın İlban Ertem, çizgi roman geçmişinizin bir hayli gerilere dayandığını biliyoruz. İlk çizgi romanınızı Frederic Forsyth’ın İt Dalaşı kitabından yola çıkarak yapmıştınız. Neredeyse kırk yıl önce “Gırgır” mizah dergisinde yayımlanmıştı. Sonrası da geldi elbette ama bunlar için C U M H U R İ Y E T