04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kemal Urgenç’in çizgibant çalışması “Otobüstekiler” reci gibi özellikle orta sınıfın isyanı olarak bir görebileceğimiz devrimci ögeler de var toplumumuzda. “BİZ, OTOBÜSTEKİLER SIKINTILI BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ” Değişim demişken senelerdir çizeni olarak sizin için hemen her faninin birbiriyle karşılaştığı otobüs, o değişimi ortaya koyan nasıl bir dip akıntısı ve sizin deyişinizle konserve hali? Otobüstekiler için hayli sıkıntılı, karmaşık bir süreçten geçiyoruz. Sıkışmışlık var. Geri geri giden bir otobüs gibiyiz. Riske girenin kazanacağı bir karşılaşma gibi sanki. Ancak bu oyunda kimin ne kadar örgütlü olduğu çok önemli. Dağınık kalabalıklar her zaman kaybeder. Bir arada duranlar kazanır. Bu toplumun en dinamik kesimlerin; öğrencilerin, gençlerin, muhaliflerin, 12 Eylül’ de nasıl korkutulduğunu, parçalandığını, yalnızlaştırdığını bu toplum görmüş, öğrenmişken durum hiç kolay değil tabii ki. Ancak buna rağmen çok umutlu olmamız gerektiğini, Gezi süreci ve diğer toplumsal hareketliliklerde gördük. Evet, dünyada ve ülkemizde yaşanan devrimlerin, akımların insan yüzeyine sızışına sıkı bir tanıklık Otobüstekiler. İnsanların her alanda hâkim kültürden emdiğini, kendi hırsları ve dağarlarınca nasiplenişlerini de ortaya koyuyor. Sözünüzü ettiğiniz çatı, tüm insanlığın güzel yüzünü, umudunu ve her türlü çirkinliklere, engellemelere karşın ilerleyen bir suyun akışını, sadece tarihin sararmış sayfalarında değil, birebir yaşamımızda tanıklık etmenin heyecanını mutluluğunu hissettiriyor bize. İlkel köleci toplumdan başlayarak tarım toplumuna oradan sanayi toplumuna geçişte, değişimin büyük gücünü nasıl şaşırarak okumuş öğrenmişsek soluduğumuz hava ve hayatta bunun mümkünlüğünü öğretiyor. Bu kavram bizim en büyük hazinemiz. En çok bu inanmışlığa sahip çıkmalıyız zaten. “ENTELEKTÜELLER MİZAHI KÜÇÜMSEYİP GÜCÜNÜ ISKALADI!” Dikkatli bakıldığında başka ne gibi dersler alınabilir? Öncelikle okuyan, düşünen, tartışan bir toplumdan izleyen, susan, boş konuşan, boş şeylerle ilgilenen, teknoloji hayranı bir topluma gidişat var. Bunu çok tehlikeli görüyorum. Çocuklardan başlayarak köy enstitülerine benzer ve de ondan yeni yaratıcı projelere girişmek gerekiyor. Çocuklar mizahı çok seviyor. Zaten çocuk, mizah ve şiiri iç içe gördüm. Mizah toplumsal değişimde çok etkili bir kavram. Entelektüeller mizahı hep küçümsedi, bu nedenle gücünü pek fark etmedi bana göre. Eğitimcilerin özellikle okullarda karikatürden derslerde yararlanabileceğini düşünüyorum. Dil eğitiminde kullanıyorlar zaten. Son soruda, otobüsü ne sıklıkta kullanırsınız? Otobüs hayatımın önemli bir parçası tabii. Oradaki geçirdiğim zaman, çocuğumla geçirdiğim zamandan daha çok maalesef. Ancak yine de otobüs, şehirde halk kültürünün önemli bir ögesi. Ben de onlarla olmaktan mutluyum. n [email protected] Otobüstekiler/ Kemal Urgenç/ Doğu Kitabevi/ 116 s. K İ T A P S A Y I 1308 ‘Geri geri giden bir otobüs gibiyiz!’ r Gamze AKDEMİR izgilerinizde hangi anları öncelersiniz? Durum komiği veya anlık mizahtan çok, esprinin yaşadığı tarihsel sürece ve uzun erimli olmasına dikkat ediyorum ya da öyle espriler yapmaya çalışıyorum. Bizden sonraki kuşakların da çizgilerimizden tat ve koku almasını istiyorum. Tıpkı 50 kuşağının çizgilerinde bulduklarımız gibi. Biliyorum zaman her şeyi çok hızlı eskitiyor ve unutturuyor. Ama bu da bizim mücadelemiz. Çizgi otobüstekileri sevdi. Çok hem de. Çizgilerinizi kendine nasıl çekti ve nasıl bir yolculuktu? Biraz insan sevgisi, insanı arayış, yaşadığın coğrafyada kendini, toplumu tanıma, gözlemleme, anlamlandırma ile ilgili bir süreç sanıyorum. Çocukluğumdan beri ilginç bir toplumda yaşadığımın farkındaydım. Çizgiyle ilişkim de o yüzden, çocukluk döneminden başlamıştı. Çizgi ve renk aracılığıyla insanlarla bağlantı kurma isteği sanıyorum böyle bir periyotta gerçekleşti. Burada önemli bir faktörden, ülkemizde mizah kavramı üzerinden yürüyen bir damarın varlığından bahsetmeliyiz. İlkokul çağlarında gazete, dergi okumaya başladığım zamanlardan itibaren böyle güçlü bir mizah kültürünü kucağımda buldum. Bu bir miras ve beni çarptı. Benim karikatür ve resim sanatı ile yolculuğum küçük yaşta böyle başladı. Otobüstekilerle ilgili bir yolculuk düşüncesi ile ilgili bağdaşmayı buradan kurmuş olabilirim. Ancak Otobüstekiler, daha çok bir “oda sineması”, bir kavramsallıkla bütünleşen, o düşünce ile kurguladığım bir proje. Otobüs de mekânsal olarak bana çok garip gelen bir yer. Bir sürü insanı içine tıkıştırdığın, öylece bir arada tuttuğun sıkışmış bir alan. Üstelik kapıları kapanmayacak şekilde doluluk taşıyan, yolculuk yaptığın bir araç. Bu durum insanların başka bir yerde yaşamadığı bir olay. Bana çok tuhaf gelen bir durum. Başka bir ülkede yaşasaydım böyle bir şey aklıma gelmezdi belki de. Bize benzer bir durum. Ben bu yolculuğu, biraz tarihsel yolculuğa, siyaset arenasına, gündelik hayatın eleştirisine kadar genişleyen bir öyküye M A R T 2 0 1 5 dönüştürdüm sanıyorum. “HAYATTAKİ İSTEKLERİ YÜKSEK, BAĞIMLI BİR TOPLUMUZ” Otobüstekiler çizildikçe hayat, toplum ve zaman olgularına bakışınızı nasıl biçimledi? Geçen yıllar içinde değişen otobüs sosyolojisi kalabalıklara bakışta size nasıl bir taze ve reel çerçeve sundu? Hoş bir tanımlama olmuş; “Otobüs Sosyolojisi”. Gerçekten de bu çizgili süreçte kendi başına ne kadar kurgulasanız da sizi başka yerlere sürükleyen bir olay söz konusu. İç içe bir mekân taşıyan, insanların birbirlerini tanıdığı, içinde öykülere tanık olduğumuz, kimi zaman trajedi, komedi, dram özellikleri taşıyan bir film seti gibi izlediğimiz bir alan gözlemliyoruz. İlginç, özgün bir toplumda yaşıyoruz. Birbirini çok merak eden insanlarız, kim kime ne yapıyor, şu an ne yaşıyor, ne kadar kazanıyor? Bu konuda meraklarımız var. Birbirimize anlatacaklarımız, paylaşmak istediklerimiz var. Yapamazsak bu bizi çok rahatsız ediyor. Hayata karşı istekleri hayli yüksek toplumuz. Özellikle genç bir toplum olmamız nedeniyle bu durum doğal olarak daha da artıyor. İstekler ve hayaller, daha iyi konforlu yaşam, gelir düzeyi yüksek, tüketimi yüksek, ilişkileri bireysel bir yöne doğru gidiyor. Bunların Ç Kemal Urgenç’in Cumhuriyet Gazetesi’nde 20032013 arasında çizdiği “Otobüstekiler” çizgibant çalışması özel bir seçmeyle aynı adla kitaplaştı. Kitabında kapalı, sıkışık otobüslerde her sabah işine giden veya bir yere ulaşmak isteyen emekçilerin, işçilerin, alışverişe giden kadınların, sürekli cep telefonuyla ilgilenen öğrencilerin, Y Kuşağı gençlerin, borsacıların, emeklilerin, siyasal İslamcıların, muhafazakârların, liberal solcuların hayatını kıssadan hisseler eşliğinde çiziyor Urgenç. Yok edilen değerleri, yolsuzlukları, soygunları, yoksulluğu, emeğin sömürüsünü, siyasetteki dönüşümü, muhafazakârlaştırılan, dincileştirilen kurumların küresel sermayenin hizmetine sunulan devlet olanaklarını, sahipsiz bırakılan sınıf hareketlerini, baskının kurulduğu, özgürlüklerin yok edildiği, hatta hapislere atıldığı dönemlere de tanık ediyor yolculuk boyunca. Urgenç’le “Otobüstekiler”i konuştuk. S A Y F A 4 n 1 2 Kemal Urgenç’in “Otobüstekiler’i... da önemli ölçüde karşılanması zor olduğu için onun yerine ikame edilen, teknolojiye bağımlı sanal bir topluma doğru gittiğimizi düşünüyorum. Bu arada toplumdaki sınıfsal ayrımlar ve çatışmalar da çok önemli tabii. Bu durum yarısından fazlası muhafazakâr bir toplumda, değişim sorunsalını getiriyor. Farklılıktan ve değişimden rahatsız olan bir sürece gidiyoruz. Değişimden anladığımız da çok farklı. Daha tutucu, daha Ortadoğulu ancak daha modernist, pragmatist olduğunun pek de farkında olmayan formasyonda ve bunu değişim diye algılayan bir toplumsal bir kesim var. Ancak buna karşın Gezi sü C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle