Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“KÜLKEDİSİ MANİFESTOLARI” ‘Arketip bir keşif’ “Külkedisi Manifestoları”, meşhur masalı ne övmek ne de yermek derdinde. YEŞİM TABAK K itaptaki öykülerden birinin kahramanı diyordu: “Gerçeği konuşmak çoğu zaman işe yaramaz aslında değil mi?” İyi diyordu. Yaramaz. ‘Öylece’ ortaya konmaktan hiç de hoşlanmaz gerçek. Bunu nobranca bulur. Açıkça ifşa edilmeye kayıtsız kaldığı çoktur. (Niyeyse her defasında da buna şaşılır.) Ta ki, hikâyeleştirilinceye, “soğanlar pembeleşince”ye kadar. İşte o zaman bir işe yarayacak hale gelmiştir. Diğer malzemeleri de katıp, hepsinin kokusunu birbirine karıştırmanın vakti gelmiştir. Sinema akademisyeni, yazar (ve SİYAD Başkanı) Zeynep Tül Akbal Süalp, böyle bir vaktin geldiğine, “yazarlarından biri olduğu Külkedisi Manifestoları’nı derlemeye, bir kokteylden sıkılıp “sigara tellendirmek üzere öteye çekilmesi ve çekildiği yerin bulaşık için toplanan malzemelerin kıyısı olduğunu fark etmesiyle” karar vermiş. Bunu fark edip, halinden çok memnun hissettiği bir anda. Ortaya çıkardığı kitaptan geriye kalan his de, bir çeşit memnuniyet: Kırığı döküğü bol anıların, birer hikayeye dönüşüp, paylaşılıp, hayatı anlamlandırmaya yaramasından, kuşaktan kuşağa, bir kadından diğerine aktarılmasından, büyümekten ve nihayetinde kendi sigarasının külünün kedisi olmaktan duyulan bir memnuniyet. Çünkü “önüne sunulandan başka bir şeye yürüyen, pabucu mabucu da takmayan Külkedileri var dedi. Arkadaşına anlattı güldüler.” mış kadınların yeni bir ifade biçimi yaratırken biçim ve içerikte geçmişten neleri yanlarına aldıklarını görmenin, kitaba kattığı bir cazibe var. “Külkedisi Manifestoları”nda keşif, yazarlar kadar okurlara da ait: Kimi yazar kurmacayı çoktan kendi evi bellemiş ve belli ki edebiyatla muhabbetini epey koyulaştıracak. Süalp’in Külkedisi üzerine öykü yazma davetine, türlü türlü yanıt gelmiş: Buruk, isyankâr, mücadeleci, intikamcı, gözlemci, şizofrenik, hayalci, inatçı, mağdur... Bazen kronik mağduriyetin konforuna sığınmaya dair sert bir içsel eleştiri, bazen toplumsal koşulların ya da siyasetin yergisi. Bazen de sadece bir oyun. Prenses ortada görünmüyor. Kahramanlarsa baloya davetli değil: Bilge nineler, kumarbaz babalar, pabuçlarının ikisini birden geride bırakmış analar, yol gösterici cinler, sıkı dostlar, akşamcılar, ‘romantik’ kuşlar, çoktan fareye dönüşmüş atlar, kontrolsüzce kıvırcık saçlar, hatta Fosforlu Cevriye... Beyoğlu’nda oturan bekâr bir kadın”ı da unutmayalım. (Halbuki sadece, ‘kahrolasıca’ bir baza almak istemişti!) NİKOTİN ORANI YÜKSEK “Külkedisi Manifestoları”, meşhur masalı ne övmek ne de yermek derdinde. Nasıl yorumlanırsa yorumlansın, Külkedisi, bir arketip olarak kolektif bilinçaltımızın bir parçası ve öyküler kâh kişisel kâh toplumsal hayatta ya da sadece zihinde tekrar eden süreçleri tespit etmenin, özde ise bir dönüşüm yaratmanın özlemini veya umudunu taşıyor. Külkedisi’nin yüzyıllar içinde yaptığı uzun yolculuğa atıfta bulunurcasına, kitapta annelerden çok anneanne/ babaanne figürleri eşlik ediyor küçük kızlara ve kadınların anılarına. Kimi uğursuz bir geçmişi aktarıyor, kimi de başka yerde bulunmaz bir bilgeliği. ‘Nikotin oranı’ epey yüksek bir kitap olduğunu söylemeliyim. Süalp’in finaldeki öyküsüne ismini veren ‘dumanlı odanın komünü’nde kitap boyunca biriken katran, iyimser ama gerçekçi bir filtreden geçerek, ‘pabucu yarım’lara yapılmış bir çağrıya dönüşüyor: “Güneşli, ılık o sabahta hep birlikte sessizce dik” durmak için. Hem sesimizi çıkarmak hem de sessizliğin dilinden anlamak için. Külkedicikleri, galiba ancak o zaman, kendi küllerinin kedisine dönüşebiliyor. n Külkedisi Manifestoları/ Kolektif/ Derleyen: Zeynep Tül Akbal Süalp/ Doğan Kitap/ 292 s. KÜLKEDİSİ OLMAK... Bu kitap biraz da, arkadaşın arkadaşa anlattıkları. Birbirini tanıyan, farklı yaş gruplarından, pek çoğu yazmayadüşünmeye dayalı meslekler edinmiş kadınların, Külkedisi olmaktan ya da masalından ne anladıkları üzerine bir dizi hikâye. Art arda okumak, içlerinden birinde bahsi geçen o Yugoslavya köyünü gezmeye benziyor. Ve her birinde bir başka edebiyatın içine dalıyordunuz: Gerçekçi, büyülü, otobiyografik, masalsı, şiirsel, deneysel... Yazarlar, bugüne dek çok kitap devirmiş, birçoğu yıllarca makaleler yazmış ama yine çoğu kurmacanın imkânlarını yeni yeni araştıran isimlerden oluşuyor. Bu keşif sürecine şahit olmanın, hayatta toyluk dönemini geride bırak KItap 3 Aralık 2015 9