Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNDÜZ VASSAF’TAN: Bir Nâzım Destanı Gündüz Vassaf, “Nâzım: Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” adlı resimli çocuk kitabında dizelerle birlikte Nâzım’ın hayatını anlatmış. HÂLE SEVAL E lbette Nâzım’ın hayatını hepimiz biliyoruz ama hep Nâzım odaklı. Gündüz Vassaf kalemini sadece Nâzım’a değil, onun yaşadıklarını aktaran duygulara, şiirlerine değil, gölgede kalan, fotoğrafın ana merkezinin yanında duranlara da uzanmış. Kim mi bunlar? Münevver ve oğul Mehmet. Dünya Nâzım’a sahip olurken, biricik oğul Mehmet baba Nâzım’a ne kadar sahip olabildi? Babasını görebilseydi, yanında olsaydı nasıl olurdu bütün diğer çocuklar gibi... Onun eline babasının eli değil, şiirleri uzandı başka memleketlerden. “Karşı yaka memleket/ sesleniyorum Varna’dan/ işitiyor musun?/ Memet! Memet! Karadeniz akıyor durmadan/ deli hasret, deli hasret/ oğlum, sana sesleniyorum/ işitiyor musun/ Memet! Memet!” Kitap, Nâzım’ın oğlu Memo ile açılır. Annesiyle oturduğu evde özler mi babayı? Baba kimdir onun için, çekirdek aile ilişkisinin en temel taşı uzak bir yerde, Moskova’da... Ahşap, bakımsız bir evde. Annesi Münevver ile yaşamakta (s. 7). Münevver’in derdini dökecek kimi vardır? Sadece Nâzım, Memo’nun babası, o da hapiste... “...Canım/ Demin, sofada iş görürken/ battaniyemi aldın sırtıma/ Camlar, çerçeve kırık/ kapılar kapanmıyor/ burda barınmamız imkansız artık/ taşınmalı/ ev yıkılacak üzerimize” (s. 8). Kitabın en büyük özelliği masal ve destan tadında “şiir biyografi” olması. Kitabı resimleyen Dilem Serbest. Metin içerisinde hem Gündüz Vassaf’ın destanını hem de Dilem Serbest’in resimlerini besleyen Nâzım’ın şiirlerine yer verilmiş olması kitaba ayrı bir özellik katmış. Masalsı bir içeriğe sahip olan kitap, resim ve dizeleriyle okuyucunun belleğinde yer edecek şekilde hazırlanmış. Nâzım’ın hayatı, ilk şiirlerinden olan Mevlana’nın dizelerinde “Sarar ken alnımı yokluğun tacı” yazdığı gibi “yokluklarla” çevrildi. O özledi, özlendi, umut oldu. Alnında hep yokların tacını taşıdı, var olan elinden kaydı gitti. Ayrılmak zorunda kaldıklarını unutmadı, çaresizdi, Boğaz’dan geçen bir tankere bindi ve gitti: “Dört aylıkken bıraktığı/ Baba hasretiyle büyüyen oğlu/ Tanımadığı insan olmuştur/ Şimdi 11 yaşında” (s. 76). Öz oğlu dışında diğer çocuklara babalık etti, kendi oğluna hasret yaşadı: “Ya oğlu Memo?/ Ressam oldu büyüyünce/ yolculuklara çıktı/ Renkleri hayallerin derinliğinde” (s. 83). Kitabı okurken Nâzım’ın hayatına hiçbir zaman gelmeyen bir kavramı bekledim; “adalet”i. Tam da onun hayatında eksik olan, hiç görmediği, kendisine değmeyen “adalet”. Ülkesinde, kendi dilinde şiirleri yasaklandı. Vatanına karşı kıyılardan, Karadeniz’in azgın dalgaları arasından uzaktan baktı. Hayat onu öyle yerlere sürükledi ki adaleti, kardeşliği ve eşitliği bulmak için gittiği Moskova’da bir dünya şairi oldu Nâzım. Ya Moskova günleri! Öldürülmesi düşünüldü, arkadaşları Sibirya’ya sürüldü, izlendi, yazdıkları sansürlendi... Kısacası, en doğal hakkı olan “yaşama” her ülkede zordu onun için. Kendi oğlunun büyüdüğünü göremeyen Nâzım, başka ülke çocuklarına seslendi ama kendi ülkesinde, Türkiye’deki çocuklara erişemedi dizeleri, onlara seslenemedi. Vassaf’ın Nâzım: Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar adlı kitabı, çocukların onun hayatını okuyabilme olanağı sağlamasının yanı sıra Nâzım’ın, kendi vatanındaki çocuklara bir seslenişi. Vassaf ile kitabı hakkında konuştuğumuzda “yıllarca bir yüktü sırtımda Nâzım’ın çocuklarla tanışamaması, onun kaderinin kederiydi kendi dilince çocuklara şiirlerini okuyamaması” diyerek düşüncelerini belirtmiş ve eklemişti: “Çocuk çıplaklığında bir şeyler yazabildiğimi umuyorum.” Yirmi birinci yüzyılda çok parçalı/ bölgeli üçüncü dünya savaşını yaşarken yeryüzünde, Nâzım’ın dizelerine tutunarak umut ediyoruz: “Güzel günler göreceğiz çocuklar”. n Nâzım: Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar/ Gündüz Vassaf/ Aylak Adam Yayınları/ 84 s. KItap 3 Aralık 2015 5