Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Patron Şevket Rado’ya mektup Nahid Sırrı Örik’in, Şevket Rado’ya yazdığı tarihsiz mektubunda, Rado’nun çıkarmakta olduğu Hayat Mecmuası ile ilişkide olduğu, Rado’nun o dönemin önemli edebiyatçılarına yaptığı gibi Nahid Sırrı Örik’e de para verdiği, ama bunu karşılığında ise patronca hesap sorduğu, anlaşılıyor. Nahid Sırrı’nın son yıllarında hastalık ve maddi sıkıntılar içinde olduğu, buna rağmen borcunu ödemek için çeviriler yaparak karşılık vermek istediği de görülüyor. 2 002’de Yapı Kredi yayınlarından Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’ın, Şevket Rado’ya (öl. Nisan 1988) yazdığı mektupları yayına hazırlamıştım. Kitabın baskı aşamasında yayınevinin mutfağında basım çalışmaları için bulunurken Ara Güler Usta’ya rastgeldim. Yapı Kredi’de görev yaptığım yıllardan dolayı beni tanıyan usta, kitabın ne olduğunu sordu. Ben de ona Garipçi’lerin Şevket Rado’ya mektuplarını yayınlayacağımızı söyleyince sunturlu bir küfür savurup Şevket Rado’yla Hayat Mecmuası’nda uzun yıllar çalıştıklarını, iyi koleksiyoncu ama kötü bir idareci olduğunu söyledi. Hatta bir keresinde kendisinin Rado’yu Babıâli Caddesi’nde kovaladığını söyledi. Keyifli mektupları ilk kez edebiyat dünyasına sunmanın heyecanı içinde ustanın söylediğine dikkat etmedim. Halbuki Garipçilerin kronolojik ilerleyen mektuplarında da önce dostlukla başlayan yazışmalar bu arkadaşlığın bir Babıâli patronu ile yazar/çevirmen ilişkisine dönüştüğünü anlatıyordu. Orhan Veli erken ölmüş, son yıllarda Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ise patronlaşan Şevket Rado’yla ilişkilerini kesmişlerdi. Geçtiğimiz günlerde elime geçen Nahid Sırrı Örik’in mektubunun üzerinde herhangi bir tarih ibaresi olmamasına karşı 1957’den sonra kaleme alındığı anlaşılıyor. Nahid Sırrı tarihsiz mektubunda önceleri gazetede tefrika edilen daha sonra basılan bir romandan söz ediyor. Bu roman Kanaat Yayınları tarafından 1957 yılında basılan “Sultan Hamid Düşerken”dir. 18 Ocak 1960’ta ölen Nahid Sırrı’nın Şevket Rado’nun çıkarmakta olduğu Hayat Mecmuası ile ilişkide olduğu, Rado’nun o dönemin önemli edebiyatçılarına yaptığı gibi Nahid Sırrı Örik’e de para verdiği, ama bunu karşılığında ise patronca hesap sorduğu, mektuptan açık ve net olarak anlaşılıyor. Yine Nahid Sırrı’nın son yıllarında hastalık ve maddi sıkıntılar içinde olduğu, buna rağmen borcunu ödemek için çeviriler yaparak karşılık vermek istediği görülüyor. Hayat Mecmuası’na ve Yeni Hayat Ansiklopesine (İstanbul,1960, 7 cilt.) Fransızca çeviriler ve yazar biyografileri hazırladığı, çıkarılacak bir biyografi kitabının planlarını yaptığı Nahid Sırrı’nın satırlarında göze çarpıyor. 1990’lı yıl Şevket Rado Nahit Sırrı Örik larda (özellikle Oğlak Yayınları’nın yayın faaliyeti nedeniyle) yeniden keşfettiğimiz Nahid Sırrı Örik gibi bir değerin son yıllarında çeşitli sıkıntılar içinde kıvrandığını aşağıdaki mektup metni açıkça ortaya koymaktadır. Bu Bâbıâli’nin değişmez kaderi midir acaba? Üstadım Efendim, 1 – Bu def’a sahâi ârâyı intişâr (yayımlanmış olan) olan vaktiyle gazetede tefrika edilmiş bir eserimi takdim ediyorum. Bunun muhterem refikanız (eşiniz) tarafından okunmasını ve eğer hüsni şahadet eylerse (iyi olduğunu onaylarsa) tarafı âlilerinden de kıraatini (sizin de okumanızı) ümid ve temenni eylerim. 2 – Yeni senenizi de tebrik ve bütün ailenizle pek mes’ud seneler idrak eylemenizi temenni ederim. 3 – Esad Mahmud Karakurt’un yanında beni tekdir (azarlama) eylemenize müteessir oldum. Bir taraftan ve kendi muhakemenizle nefsinizi bunda haklı görseniz dahi bana karşı biraz sempati beslemeniz ve bu sempati hasebiyle elinizde bu kadar imkan varken beni himâye etmeniz gerekirdi sanıyorum. Kaldı ki zâtı âlinize bundan bir müddet önce takdim eylediğim arizada ceridei yevmiyeniz de (günlük gazete) ne zaman hizmete başlıyabileceğim hakkında istifsârda bulunmuş, bu suretle size karşı mevcud maddi borcun edası çarelerini aramıştım. 4 – Beyoğlu Caddesindeki tesadüften önceki son ay içinde de ve üst üste iki şiddetli grib geçirdim. Tasdi’ (rahatsız) etmemiş oluşum sebebleri bu hallerdir. Şimdi belki yakında öleceğim. Gazetenin yakında çıkmayacağına ve 2500 lira alınmış olduğuna göre sempatik ansiklopedinin mutlaka hazırlanması zarureti karşısında bulunuyorum. Üstadım efendim, 5 Lütfen maruzatımı sempatik bir haleti ruhiye içinde dinleyin ve taş kalpli patron olmadan mektubumu okuyun. Hayat Mecmuası’nda bana bir makam bahşettiniz. Bundan az sonra da Maarif Vekaletine yazdığım tercüme tarifesiyle bir ansiklopedi sipariş buyurdunuz. Mev’ud (söz verilen) makamı işgal ettiğim sırada ve bir taraftan aylığım işler iken tasrih edilmiş (belirli) vazifei hafifeden ayıracağım zaman ile çalışacağıma göre bu bir lütuf oluyordu. Minnetle kabul ettim. Yoksa memlekette tasrih buyurduğunuz eb’adda bir ansiklopedi bulunmadığına göre fevkalâde kolay ve seri’ tercüme yapabilen adam için bu iş tercüme ta’rifesiyle kâbili kabul değildi. Bu noktayı bir kerre daha insafınıza ve insanlığınıza havale ve arz ediyorum. 6 – Şimdi elimi kolumu bağlayan diğer bir noktaya geçiyorum. Bana ta’yin ettiğiniz hudud içinde – gayet dar bir hudud içinde Dünya’nın bütün meşâhirini (meşhurlarını) alan bir ansiklopedi yazmak bir emri muhal (imkansız iş) oluyor. Bu işin çaresini aylarca sürmüş denemelerden sonra şöyle arz edeceğim: Sizdeki müsveddelerde bütün sahifeler aynı, yazılış şekli aynı, harflerin büyüklüğü aynıdır. Lütfen bu ölçüye göre kaç sahife takdim etmekliğim lâzımdır. Bunu ta’yin ve tesbit buyurun. Bundan sonra behemehal yer almaları icab eden kimselerden kabili ihraç (çıkarılacak) kimseleri ayırayım, kalacak kimseler hakkında da ölçüye göre yer vereyim. 7 – Ben zâtı âlinize bu eserin vaktiyle Yedigün tarafından neşredilen meşahir (Meşhurlar) eb’adında (ölçüsünde) olmasını, bu eserin mevcudu kalmadığını, ziyadesiyle yanlış ihtiva ettiğini arz etmiştim. 550 sahife tek ciltte Larus meşâhirini ve bizim şöhretlerimizi sığdırmak imkansız olacağından pek çok ama pek çok kimseyi kadro harici etmek icab edecektir. Bunun neticesi olarak da eshâbı müracaat (Efendim kime baksak bulamıyoruz !) diyerek dedikodu yapacaklardır. Binaenaleyh son def’a olarak 4 cilt teklifine cür’et eyliyorum. 8 – Bunu red eylediğiniz takdirde de şöyle bir şekil hâtırıma geliyor. Esere “Ansiklopedi” sözünden daha hafif bir unvan verelim. (Dünya’nın 1000 Meşhuru) gibi (Yedigün müessesesinin 50 Türk Büyüğü ünvanlı bir eseri vardı) ancak 1000 kişi alınacağı bir kerre kabul edersek sahife miktarı da benim yazımla ta’yin edilince (pek, pek meşhur, pek meşhur ve sadece meşhur) diye üç ölçü ayrılır ve bu ölçülerle eser artık arızaya uğramaksızın hazırlanır. Ta’yin buyuracağınız sahife mikdarı metin hakkındadır. Yani resimleri ya metin dışı sahifelere kor veyahud (eserin bir az daha köşe dönmesi için) metin ve sahife mikdarın bir mikdar daha tenzil buyurursunuz. 9 – İhtiyarlığa zarureti şedide (şiddetli muhtaçlık) içinde girdim. Bana karşı çeyrek asırlık aşinalarımın bir az daha alaka göstermelerini umabilirdim. Tevali eden (süren) hastalıkla asabım da bir az bozulmuş olacak ki hiç adetim değilken halimden şikâyet eyliyorum. Üstadım cum’a mübarek gündür. O güne kadar 7. ve 8. maddeler üzerinde ölçülerinizi tesbit buyurun da ben de işe başlayayım (ve şimdiye kadar bu işe tahsis edilmiş ve büyük çapta ziyan olmuş zaman aynı eb’adda bir tercümeye kafi ise de!) müessesenize karşı bir de borçlu vefat eylemiyeyim. Romanımı okumak lütfunda bulunmanızı rica ederken bunda saik ancak ve ancak samimiyetimdir. Zira ‘Hayat’ın başındaki zâtı muhterem ki nasıl olsa ceridei yevmiyeye (günlük gazete) de intikal edecektir. O da “zavallı Nahid Sırrı, Balzac’ın, Dostoyevski’nin, Simenon’un, Esad Mahmud ve Halid Ziya’nın evsafını cami’ olsa (vasıflarının toplamı olsa da), onların [Nahit Sırrı’dan] tek hikâye dahi istemeyeceği muhakkaktır” diyecektir. Ben sadece nezdi âlinizde biraz i’tibâr kazanmak hayalindeyim. Gözlerinizden öperim aziz ve muhterem Şevket Beyciğim [Rado] Nahid Sırrı [Örik] n 18 3 Aralık 2015 KItap