25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLA R A dern Türkçe Şiir Antolojisi”, yüzyılın modern Türkçe şiirine yeni bir gözle bakma olanağı sunuyor. Çok farklı titizlikler, araştırmalar, poetik kaygıları da içinde taşıyan antolojide 197 şair yer alıyor. “Modern Türkçe Şiir Antolojisi”, Türkçe şiire özgün bir açılım kazandırmayı amaçlıyor. Kahyaoğlu’yla hazırladığı antoloji ve şiir üzerine söyleştik. Henry Miller, “Marousi’nin Devi”nde yıllar sonra yaptığı Yunanistan gezisinde yaşadıklarını, bu gezinin kendisine hissettirdiklerini anlatıyor bize. Miller’ın yaşadıklarına dair çok söz söylenebilecek olsa da kitap bittiğinde aklımızdaki iki kelime diğerlerinden daha çok yer kaplıyor: Özgürlük ve barış. Yazarın en iyi metnim diye nitelendirdiği “Marousi’nin Devi”, İkinci Dünya Savaşı’nın kopuşundan hemen önce, dostu Lawrence Durrell’i ziyaret etme amacıyla yaptığı Yunanistan gezisini anlatıyor. Cem Tunçer değerlendirdi. Alper Atalan, “Kısmet İşte”de gündeliği anlatıyor, bir vakanüvis gibi Aziz Nesin’den gelen mizah geleneğini sürdürerek sessiz sedasız şehrin ve memleketin nabzını sayıyor. Amcaları, teyzeleri, âşıkları, okeyde çifte gidenleri, kolpacıları, bahtsız duvarları, parçalı bulutları, gele atanları konuşturuyor. “Kısmet İşte”, iyimser bir hasbihalin, hayat denen meddücezrin kısa, arkadaşça hikâyeleri. Eray Ak tanıtıyor Atalan’ın yapıtını. Arjantinli yazar Carlos Gamerro’nun kaleme aldığı “Che’nin Birliği”, beyaz yakalı Marroné’nin gerillalara katılışının ardından değişen hayatını anlatıyor. Gamerro, Che’nin yapıp ettiklerini yeniden hatırlatan 1970’lerin Arjantini’ndeki bu hareketle birlikte devrimdevrimcilik, sistemdüzen ve aşk üzerine bir dizi sorgulamaya kahramanları aracılığıyla girişiyor. Ali Bulunmaz’ın kaleminden tanıyoruz kitabı. Bol kitaplı günler… [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap Orhan Kahyaoğlu’nun “Mo P yüzyılın edebiyat alanına getirdiği soluklu yeniliklerin başında yan ve üst metinlerin geldiğini söyleyebiliriz. Söyleşi(ler) bu kategorinin ana dilimlerinden birini oluşturuyor. Öncesinde, tek tük örnek çıkıyor karşımıza; en çarpıcısı Eckermann’ın Goethe’yle Konuşmalar’ı şüphesiz. Kimse Coleridge’le, Baudelaire’le, Namık Kemal’le söyleşi yapmamıştır. Schopenhauer’le, Mallarmé’yle yapılmış birkaç interview bu bağlamda XIX. yüzyılın cılız panoramasından kalma izler arasında. XX. yüzyılın ilk yarısında başlayan röportajsöyleşi damarı, ikinci yarıda bir patlama yaşadı; bugün bir tür furyadan dem vurmak yanlış olmaz sanırım. Son aşamada ırmak söyleşilere sıra gelesiye, radyo ve televizyonlar, gazete ve dergiler için gözde araçlar oldu söyleşiler. Birinci elden yapıtıyla, yaşamıyla ilgili bilgi ve yorum edindik, ilgi duyduğumuz yazarların, sanatçıların, düşü ervasız Pertavsız ENİS BATUR Konuşmalar XX. nürlerin. Bir tür, bir yazınsal tür sayılabilir mi söyleşiler? Kurmaca söyleşiler, deneme türünün bir türevi olarak Eski Yunan’dan başlayarak gözde bir yazma biçimi yaratmış, çağdaşlarımızda da karşılığını bulmuştu. Ama, sözgelimi yazarla gerçekleştirilmiş söyleşi, olsa olsa bir yan tür niteliği taşır. Aynı kapsamdaki röportajları da gazetecilik uğraşının bir dalı olarak konumlayabiliriz. Bizdeki ilk önemli örnek, Ruşen Eşref’in Diyorlar ki başlığı altında topladığı röportaj toplamıdır. Şairlerle, yazarlarla zaman içinde yapılagelmiş söyleşiler, son dönemde, “Bütün Eserler”in bir uç cildine yerleştirilmeye başlandı; oylumluca bir kesit sözkonusuysa, birbaşına kitaplaştırılıyorlar ayrıca. En taze örneklerden biri, Melih Cevdet Anday’ın Dakika Atlamadan adıyla okura sunulan söyleşileri (Everest, 2015). Kitaptaki en doyurucu söyleşi, açık ara, Çağdaş Eleştiri söyleşisi (derginin bütün söyleşileri bu ayardaydı bakınız: Adnan Benk/ Çağdaş Eleştiri Söyleşiler Yazılar, Doğan, 2001). Bunun dışında, Anday’ın yapıtına ışık düşüren birkaç söyleşi daha yeralıyor toplamda; tümü başka şair ve yazarların gerçekleştirdiği konuşmalar. Melih Cevdet gibi uzun yaşamış, verimliliği tartışılmaz, çokyönlü bir edebiyat adamı için çelimsiz bir kaynak. Sermet Sami Uysal’ın Yahya Kemal ile Sohbetler’i bir toyluk girişimi ya, ona da şükür: Başka kim kalkışmış ki o işe? Necip Fazıl ile Konuşmalar (Büyük Doğu, 1990) cılız bir toplamsa, bunun asıl nedenini soru yöneltmek için şairin karşısına geçenlerin sığlıklarında aramalı. Planlı, hazırlıklı, soluklu, derinlemesine yolalan bir söyleşiler zinciri kurmak için Yahya Kemal’in karşısına Tanpınar, Necip Fazıl’ın karşısına Nuri Pakdil ya da Sezai Karakoç oturmuş olsaydı ne kazanacaktık? Soruyu yalnızca bu iki örnek üzerinden değil, örnek sayısını arttırarak tartarsak, edebiyat dünyamızın basiretsizliğine ilişkin sağlam bir yoruma yaklaşırız belki. İLİŞTİRİ ‘Futbolumuz ne kadarsa, eleştirimiz o kadar’ tartışmasını yanlış anımsamıyorsam Fethi Naci başlatmıştı; doğrusu, bende pek iz bırakmamış söylenen ve yazılanlar. O za Melih Cevdet Anday “Şairlerle, yazarlarla zaman içinde yapılagelmiş söyleşiler, son dönemde, ‘Bütün Eserler’in bir uç cildine yerleştirilmeye başlandı; oylumluca bir kesit sözkonusuysa, birbaşına kitaplaştırılıyorlar ayrıca. En taze örneklerden biri, Melih Cevdet Anday’ın Dakika Atlamadan adıyla okura sunulan söyleşileri” manlar Galatasaray henüz UEFA şampiyonu olmamıştı. Orhan Pamuk Nobel’i almamıştı. Sanırım ikisi de beklenmiyordu. Bir üst düzeyde bir yaklaşım daha önce Adnan Benk’ten gelmişti; 1982’de Çağdaş Eleştiri’de çıkan yazısının son cümlesini başlığa çekmişti, Oktay Akbal’a yüklenirken: “Bir de tutmuş, kırk yılda bir eleştirmen yetiştiremedik, diyor. Kim yetiştirecekti o eleştirmeni? Kahve kahve dolaşarak sizler mi? Tasalanmayın: Her yazar hakettiği eleştirmeni bulur”. Eleştiriyi, eleştirmeni ara da bul! Adnan Benk’in güç belâ, büyük olasılıkla Hakkı Devrim’in itmesiyle dört ciltte toplanmış yazıları dolaşımdan çarçabuk kalktı; bir daha kimbilir ne zaman. Aynı kuşağın öteki eleştirmenlerinin kitaplarına kolay ulaşıldığı söylenemez: Fethi Naci, Memet Fuat, Asım Bezirci, Rauf Mutluay... bugün okunuyor mu? Daha gerilere gitmiyorum: Mustafa Nihat Özön’ü, Şerif Hulusi’yi neredeyse unuttuk. Ertaylan ayarındaki bir avuç edebiyat tarihçimizi de. Hiçbir kitapçısında eleştiri “raf”ı bulunmayan bir ülke bizimkisi. Bir gereksinme olmaktan çıkmış diyebilir miyiz eleştiriye? Son yıllarda neredeyse her gazetenin yayımladığı kitap eklerini, sayılarının azaldığı söylenemeyecek dergileri ve sanal ortamdakileri, yayın dünyasında yaşanan ürün patlamasını gözönüne getirdiğimizde bu soruya olumsuz yanıt vermekte zorlanırız. Sonuç olarak, her yıl binlerce yazı yayımlanıyor ürünler hakkında. Aralarında, Adnan Benk’in eleştiri yazıları ayarında kaç yazı bulabiliriz: On mu, beş mi, yoksa sıfır mı? Yoksa yoksa, Benk haklı mıydı: Her edebiyat hakettiği eleştirmeni mi buluyor? n TURHAN GÜNAY Adnan Benk İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 3 7 1 E K İ M 2 0 1 5 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle