Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yves Lacoste’dan bir coğrafya denemesi Her yer saatli bomba gibi “Coğrafya Her Şeyden Önce Savaş Yapmaya Yarar”da Yves Lacoste, “sıkıcı” ve “ezberlenen bilgilerle dolu bir disiplin” diye nitelenen coğrafyanın, siyasi ve stratejik önemini anlatıyor. Lacoste, aynı zamanda jeostratejinin günden güne yükselişine ve haritaların basit birer kâğıt parçası olmadığını da söylüyor. r Ali BULUNMAZ ves Lacoste, Coğrafya Her Şeyden Önce Savaş Yapmaya Yarar’ı tamamlayıp yayımladığı 1976’da dünya başka bir yerdi. Yeniden gözden geçirip güncellediği bazı bilgilerle kitap tekrar basıldı ve Türkçeye çevrildi. O günlerden bugüne dünya çok daha farklılaşıp karmaşıklaştı. Sevilsin ya da sevilmesin Napoléon’un “Coğrafya ülkelerin kaderini belirler” sözünün doğruluk payı var. Lacoste’un ömrü boyunca mücadele ettiği “coğrafya sıkıcıdır” önyargısını Napoléon’un bu sözüyle birlikte yeniden değerlendirmek gerek. Çünkü coğrafya sadece dağ, nehir, şehir ve iklimden ibaret değil. Lacoste’un dediği gibi bunları içine alan bir disiplin olmasının ötesinde ağır siyaset barındıran bir alan. İkinci Dünya Savaşı’nı görmüş; bu kapışmanın, esasen birincisinde çizilen sınırların kimseyi memnun etmeyişinden kaynaklandığını bilen, dünyanın en netameli bölgelerinde bulunan, Cezayir Savaşı’nı bire bir takip eden ve Vietnam Savaşı’nı yaşayan Lacoste’un, coğrafya ve siyaset bağlantısını kurması hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü belki de bunu en iyi görebilecek insanların başında geliyor. 1970’lerde coğrafyayı “gerici bir disiplin” olarak görüp tarihi veya iktisadı parlatanların farkına varamadığı şey, tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi bu üçünün de birbiriyle yakın ilgisinin bulunduğuydu. Lacoste bunu daha ilk gençlik yıllarında anlamış bir isim. Kitapta yer verdiği tüm örnekler ya da vardığı bütün sonuçlar o güçlü zeminden ileri geliyor. Yani jeopolitiğin ne olduğunu bilen, hatta onun üzerine kalem oynatan biri. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Yves Lacoste, coğrafyanın hem bilim hem de ilgi alanı olarak sadece haritadan ibaret sayılamayacağını, aynı zamanda ülkelerin ve insanların geleceğini belirlediğini söylüyor. Y Tam da bu yüzden rahatlıkla “coğrafya bugün, her türlü jeopolitik çatışmanın, yani topraklar üzerinde iktidarların yürüttüğü her türlü rekabetin analizinde büyük bir fayda sağlıyor” diyebiliyor. DOĞANIN BÜYÜK KİTABINI OKUMAK Coğrafyayı “sıkıcı”, “kitabi”, “işe yaramaz” ve “tasfiye edilmesi gereken” bir “ders” olarak görenlerden pek çoğunun kısa bir süre sonra yaşanan değişimleri kavramak adına ona sarıldığını söyleyen yazar, “coğrafyayla ilgili sorunlar yalnızca coğrafyacıları değil, bütün yurttaşları (dolayısıyla bütün insanları) ilgilendirir” diyor. Ne de olsa o, iktidara sahip olanlar için bir güç aracını saklıyor. Lacoste’un açıkça takındığı eleştirel tavır, yıllarını verdiği coğrafyanın (belki de buna coğrafya felsefesi demek lazım) gerçekte ne olduğunu veya nerelere uzandığını anlatmasını sağlıyor. Ona göre coğrafya, siyasi soruların sorulmasına neden oluyor. Bunun anlamı, coğrafyanın coğrafyadan çok daha fazlasını kapsadığı. Yani o, sadece ülkeleri ve onların özelliklerini ezberleme işi değil. Her şeyden önce, strateji barındıran satranç benzeri bir oyun. Dolayısıyla Lacoste, alt metinlerde coğrafyanın pratik ve pragmatik yönlerinden bahsediyor. Pragmatizmin, bazen pratikle örtüştüğünü bazen de pratiği ötelediğini ve görünmez kıldığını sezdiriyor. Bu arada coğrafyanın varlık nedenini de gözden kaçırmamak gerektiğini söylüyor. Mekânı düşünme bilgisinin önemine atıf yapan yazar, bahsettiği varlık nedenini burada yakalayabileceğimizin altını çiziyor: “Herkes, farklı pratiklerden hareketle birbirinden ayırt edilmesi gereken çok sayıda mekânsal temsili, 1 2 7 6 konfigürasyonları ve ölçekleri ne olursa olsun, bir eylem ve düşünce aracına sahip olacak şeklinde birbirine bağlanmayı sağlayacak kavramsal araçlara aşina hale getirilmeli.” Bu anlamda coğrafya, pratik bir öğretim aracı veya ders olarak görülebileceği gibi pragmatik biçimde “ulusal ideolojinin aşılanmasını “sağlayacak bir disiplin diye de algılanabilir. Üçüncü ve yapılması hayli zahmetli ama asıl olan ise doğanın büyük açık kitabını okumak. Lacoste’a göre, coğrafyanın bize ne sunduğunu anlamak için bunu başarmak şart. Fakat burada ilgimizi çoktan dağıtmış bir pragmatizmle kol kola yürüyoruz. O nedenle mümkün olan az zararla yola devam etmek gerekiyor. “İSTİHBARAT AJANI COĞRAFYACI” Coğrafyanın siyasi altyapısı, Lacoste’un kitabı kaleme aldığı zamana dek bilinenleri tersine çevirmiyor belki ama kimilerinin görmeyi ısrarla reddettiği bazı gerçekleri belirginleştiriyor. Mekânı tanıma ve bilmenin bilgi ve yöntemlerini ortaya koyan coğrafya, hem stratejik açıdan hem de jeopolitiğe giden süreçte altın çocuk haline geliyor, bakılıp incelenen alan genişliyor; geleneksel düşüncelerin yerini çağın gereklerine uygun ve güncellenmiş bilgiler alıyor. Bu sayede coğrafya kendini canlı tutabiliyor. Lacoste, belli bölgelerle, daha doğru deyişle kendi ilgilendiği veya uzmanlaştı3 1 ğı yerlerle sınırlı kalmayan coğrafyacının her zaman işin özünü kavramaya daha yakın olduğunu söyler. Yazar burada, coğrafya ve coğrafyacının temel görevini yukarıdaki tezle koşutluk içinde açıklar: “Birbirinden çok farklı bilimler tarafından analiz edilen olgular arasındaki mekânsal etkileşimleri incelemek.” Bu da çok yakın zamana kadar coğrafya ve coğrafyacılar arasında eksikliği büyük oranda hissedilen polemik yoksunluğunu ortadan kaldırmanın en önemli adımlarından biri sayıldı. Günümüzün tartışmaları ise coğrafyanın “profesörlerin coğrafyası” olmaktan önemli ölçüde sıyrıldığını gösteriyor ki bu da 1970’lerin durgun ve sıkıcı ders havasını dağıtmış durumda. Lacoste, dağılan bu havanın yerini iktidarla daha sıkı fıkı bir coğrafyanın aldığını, o aşamadan sonra disiplinin git gide stratejik bir bilgi haline geldiğini söylüyor. Bunun anlamı çok açık: İktidar, kendi yararına olacak stratejik bilgileri coğrafya eliyle toplayabilir, iyi bilmediği ve kontrol edemediği mekânların keşfi ve örgütlenmesinde o bilgileri pekâlâ kullanabilir. Kullanmıştır da: “Coğrafyacı, antropolog ve sosyologların üçüncü dünyanın şu veya bu halkına, filanca etnik gruba, aşirete, bölgeye, mahalleye, gecekondu bölgesine vs. yönelik hazırladığı monografilerin, en başta CIA ve Pentagon olmak üzere, büyük güçlerin siyasi ve askeri bilgi alma servislerine önemli bir fayda sağladığını unutmamak gerekir. Uzun zamandır stoklanan ve metodik olarak güncellenen bu bilgiler ihtiyaç olması halinde, dünyanın şu veya bu noktasına etkili ve hızlı şekilde müdahale etmeye olanak sağlar (…) Bugün bilgi, geçmişte hiç olmadığı derecede bir iktidar biçimidir ve mekânsal analize temas eden her şey tehlikeli olarak görülmelidir, zira coğrafya her şeyden önce savaş yapmaya yarar. Sadece geçmişte değil bugün de. Belki de hiç olmadığı kadar böyledir bu.” Lacoste’a göre coğrafyacıların mekân analizi sırasında iktidarla kurduğu ilişki aslında karmaşık. Bunu yaratan, sadece iktidarla bağlantılı olmaması; iktidar, mekân ve araştırmanın nesnesi insanlar da işin içine katılır. Dolayısıyla coğrafyacı, araştırmasının hangi siyasi bağlamda değerlendirileceğini ve hangi sonuçlara hizmet edeceğini sorgulamak durumunda. Lacoste için bu ortamda coğrafyacı bir tür “istihbarat ajanı olduğunu” kabul etmeli. Hatırlatmakta yarar var: Lacoste’a göre coğrafya, basit bir harita okuma işi değil. Mesele, siyasi ve askeri pratikle haritanın bağlantısını çözmek. Bu nedenle dünya haritasını önümüze koyup incelediğimizde karşımıza çıkan şeyin çizgiler, dağlar ve denizlerden daha fazlası olduğunu fark edebiliriz. Bizimle aynı anda haritaya bakarken ağzı sulanan, bir dolu plan program yapan yöneticilerin varlığını hissedebiliriz. Bu da Lacoste’un kitap boyu anlatmak istediklerini özetliyor zaten. Kısacası hep tetikte bekleyenler sayesinde dünyanın her yeri saatli bomba gibi. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Coğrafya Her Şeyden Önce Savaş Yapmaya Yarar/ Yves Lacoste/ Çeviren: Selim Sezer/ Ayrıntı Yayınları/ 192 s. 2 0 1 4 n S A Y F A 9 T E M M U Z