Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
da aynı ilgiyi ondan esirgemeyecek. Yani Felix Krull kendi olmaya, sevilmeye, beğenilmeye Paris’te de devam edecek. “(...) yaşamımın ortaya koyduğu gibi, başkalarını etkileme yeteneğim kendi kendimi aşmamın önemli bir ürünüydü, hatta ahlaki bir başarı olarak her türlü saygıya layıktı.” Tüm bunlar olurken de Paris’in tadını çıkarmayı ihmal etmez tabii Krull. Daha Paris’e adım atmadan yaptığı hırsızlıkla küçük bir servetin sahibi olarak bu büyük şehrin en güzel yerlerinde yiyip içmeye, en güzel mağzalarından alışveriş yapmaya başlar. Paris’in fırsatları, güzellikleri de elbet bu yeteneği sayesinde Krull’un ayağına gelir. Kurduğu dostluklar ve kurnazlığı sayesinde ise Paris de artık ona dar gelecek ve bir başkasının yerine geçerek içinde Portekiz, Arjantin, Mısır ve İstanbul’un da olduğu bir dünya turuna çıkacak. FELIX KRULL’UN GÖZÜNDEN... Thomas Mannn, tüm bu yaşananları Krull’un ağzından anlatıyor bize. Ancak Krull, anlattıklarının çok ötesinde bir zamandan sesleniyor. Kırkına gelmiş ve artık hayattan yorulmuş biri olarak yaşamını anlatmaya karar veriyor ve anılarını yazmaya girişiyor. “Şimdi, yani henüz kırk yaşımda olmama rağmen kendimi yaşlanmış ve yorgun hissediyorum (...)” Romana bu gözlerden bakarak, bir münzevinin geçimişine yolculuğunun anlatıldığı sayfalar da diyebiliriz ama Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları, hem roman sanatı hem de dönemin yaşayışı hakkında bir anılar toplamından çok daha fazlası. Mann, kahramanı Felix Krull’u tam bir “gözlemci” olarak yaratıp, dönemi anlatmada onun gözünden yararlanmış. “Bıkıp usanmadan bakma ve inceleme yeteneği bana doğuştan bahşedilmişti ve bu benim için her şey anlamına geliyordu (...)” Bu da romanın kurgusundan biçemine her şeyi etkileyen bir durum olması anlamına geliyor çünkü Krull gözledikçe anlatıyor, anlattıkça detaylar sayfaları dolduruyor, detaylar sayfalara doldukça da gözümüzün önüne eksiksiz bir portre çıkıyor. Buna bağlı olarak da Thomas Mann’ın betimlemeleri çok önemli bir yer tutuyor romanda. Kimi okuyucular için “betimleme” sözcüğünü duymak, bir romandan uzaklaşmak için yeter sebep. Ancak burada bahsedilen Thomas Mann’ın kaleminden çıkmış betimlemer. Üstelik yazar, dönemin Paris’i, Lizbon’u, Frankfurt’u üzerine kalem oynatıyor; yani, devrin kültür ve eğlence merkezleri üzerine... Bu da ortaya son derece renkli bir dünyanın çıkması anlamına geliyor. Eğlence ve kültür dünyaları da bizi burjuva yaşantısına götürüyor. Bohem yaşantının yozlaşmış hallerini sergileme derdinde Mann daha çok. Sınıflar arasındaki büyük uçurum da buna bağlı olarak yazarın gündemine giriyor. Felix Krull ise bu uçurumlarla örülmüş düzenin tek savunucusu ve yok edicisi olarak romanın anlatmak istediklerini yine ironik biçimde, müthiş bir ustalıkla sırtlıyor. Ancak yazar bunu öyle zekice tasarlanmış bir ironiyle kaleme getiriyor ki ne hancıya ne de yolcuya söyleyecek lafımızın olması imkânsız. Geriye de sadece Thomas Mann’ın sözcüklerle çizdiği mükemmel tablonun içinde dolaşmak kalıyor. n e.erayak@gmail.com Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları/ Thomas Mann/ Çeviren: Kasım Eğit, Yadigar Eğit/ Can Yayınları/ 476 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I TÜRKÇEDE THOMAS MANN Buddenbrooklar – Bir Ailenin Çöküşü / Çeviren: Kasım ve Yadigar Eğit / Can Yayınları / 666 s. Majesteleri Kral / Çeviren: Şeyda Öztürk / Can Yayınları / 388 s. Büyülü Dağ / Çeviren: İris Kantemir / Can Yayınları / İki Cilt: 882 s. ve 786 s. Doktor Faustus / Çeviren: Zehra Kurttekin / Can Yayınları / 744 s. Venedik’te Ölüm / Çeviren: Behçet Necatigil / Can Yayınları / 116 s. Aldanan Kadın / Çeviren: Esen Tezel / Can Yayınları / 96 s. Lotte Weimar’da / Çeviren: Gürsel Aytaç / Can Yayınları / 376 s. Değişen Kafalar / Çeviren: Kasım Eğit / Can Yayınları / 128 s. Seçilen / Çeviren: İris Kantemir / Can Yayınları / 254 s. Tonio Kröger / Çeviren: Fatih Özgüven / Can Yayınları / 96 s. (Kâmuran Şipal çevirisiyle Cem Yayınevi baskısı da var.) Zor Saat (Toplu Öyküler 1) ve Mario ile Sihirbaz (Toplu Öyküler 2) / Çeviren: Sami Türk / Can Yayınları / 392 s. ve 224 s. (Mario ile Sihirbaz’ın Kâmuran Şipal çevirisiyle Cem Yayınevi baskısı da var.) Yusuf ve Kardeşleri/ Çeviren: Zeki Cemil Arda/ Hece Yayınları/ Toplam 4 cilt Thomas Mann’ın Edebiyat Dünyası / Prof. Gürsel Aytaç / Phoenix Yayınları / 218 s. Ga mze Yüce sa nÖzd emir Ñ NATÇI KÖSTEBEK Ça E r ^ Me rkezl e r i n d e Ge nçl ik, S ^ n ^ f v e Dir e ni l RIUS Çİzgİlerle LENİN İspanyolcadan Çeviren: Çiçek Öztek 1276 3 1 T E M M U Z 2 0 1 4 n S A Y F A 1 3