02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Thomas Mann’ın Türkçeye ilk kez çevrilen romanı: “Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları” Sahtekâr burjuva Thomas Mann’ın Türkçeye ilk kez çevrilen romanı “Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları”, yazarın çok yönlü kişiliğini yansıtmasının yanında edebiyat anlayışı ve bakışını da tüm özellikleriyle barındırıyor. Mann’ın, ölmeden kısa süre önce yayımladığı romanda, bir sahtekârın toplum içinde adım adım yükselişine tanıklık ediyoruz. “Anılar, Birinci Kısım”, altbaşlığıyla yayımlanan romanı yazar, zihninde daha kaç cilt sürdürmüştü bilemeyiz ama “Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları”, kendi bütünlüğü içinde de tamamlanmış bir roman. r ma göre daha asil bir hamurdan oluştuğumu ya da söylendiği gibi, daha kaliteli bir odundan yontulmuş olduğumu fark etmemem mümkün değildi.” Babası ise piyasadan kalkmış bir şampanya markasını üreten Engelbert Krull firmasının sahibidir. Üst sınıf burjuvaya mensup olarak güzel bir yaşam sürmektedirler. Zevkle döşenmiş lüks bir villa, gece partileri, havai fişekler, davetler, yemekler... Ancak her şey istedikleri gitmez ve babasının işleri bozulmaya başlar. Bu aslında romanın akışı açısından her şeyin başlangıcı olur ve baba, ilerleyen süreçte bu borçların altından kalkamayacağını anlayarak intiharı seçer. Geride ise koca bir hiç bırakır. Evdeki tüm lüks eşya ve villanın kendisi borçları ödemeye ancak yeter. Aileye de bir dostlarının tavsiyesiyle Frankfurt’a gitmekten başka çare kalmaz. Frankfurt ise Felix Krull’un yeniden doğduğu yer olacaktır. sarladı bilinmez ama roman, “Anılar, Birinci Kısım” altbaşlığında yayımlanır. Ancak bunun, okura ardında hayal edecek geniş bir alan bırakmasının yanında, güzel bir esprisi de var. Thomas Mann’ın roman boyunca tutturduğu üst düzey ironik bakışın bir yansıması gibi bu yarım kalmışlık da. Her ne kadar bitmemiş bir roman dense de Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları için romanın gerçeğini yakalayan bu ironik altbaşlığıyla daha bir bitmiş, olmuş gibi duruyor. Zaten yeni yayımlanan bu ilk kısım da başından sonuna yarım kalmış bir roman hissi uyandırmıyor. Romanın kendi hikâyesinden uzaklaşıp Felix Krull’un yaşamına doğru adım attığımızda ise en başta bir çöküş hikâyesi karşılıyor bizi. Krull, yüksek burjuvuya mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelediği Mainz yakınlarındaki Rhein bölgesinin yetiştirdiği bir gençtir ve daha doğduğu ilk günden beri akranlarından farklı olduğu hemen anlaşılır: “(...) akranlarıHAYALGÜCÜ, ZEKÂ VE KURNAZLIK Yalnız geçen çocukluğu nedeniyle hayalci ve gözlemci biri olarak yetişen Krull, Frankfurt’ta yepyeni bir yaşama gözlerini açar. Tiyatrolar, barlar, zenginler, düşmüşler ve en önemlisi de kadınlar... Kadınlar, çünkü Felix Krull etkileyici dış görünüşü, tatlı dili ve karizmatik kişiliğiyle onların gözdesidir. Ancak eksiği, eskiden sahip olduğu toplumsal statüsünden yoksun olmasıdır. Yine de onlardan geri durmaz çünkü onlar geri durmak istemez Krull’dan. Krull da bunu sonuna kadar kullanır. Tüm roman boyunca Felix Krull’u adım adım izlerken kadınlar hep yanı başında olacak onun. Üstelik sadece cinselliğiyle bakmaz onlara. Kadınlar bir anlamda geçim kaynağı haline gelir Felix Krull’un. Askerlikten hayalgücü, zekâ ve oyunculuk yeteneğinin yardımıyla yakayı sıyırdığında ise başka dünyalar ve başka kadınlar tanımak üzere Paris’e gidecek kahramanımız. Yine yakın aile dostları sayesinde Paris’in en lüks otellerinden birinde çalışmaya başlayacak. Asansör görevlisi olarak başladığı iş yaşamında, insanların yıllarını vererek yükseldiği şef garsonluğa kısa sürede yükselecek. Otelde müşterilerin sevgilisi hâline gelirken patronları yüzyılın en önemli yazarlarından kabul edilen Thomas Mann, ölümünün ardından geçen elli dokuz yıla rağmen tüm dünya dillerinde olduğu gibi Türkçede de oldukça geniş bir okuyucu kitlesine sesini duyurmaya devam ediyor hâlâ. Buna paralel, bugüne kadar çevrilen yapıtlarının yanına sürekli yenileri ekleniyor. Daha geçtiğimiz aylarda yazarın kült romanlarından Doktor Faustus, Zehra Kurttekin çevirisiyle raflardaki yerini almıştı. Şimdi de Mann’ın ölümünden kısa bir süre önce yayımladığı Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları, Kasım ve Yadigar Eğit çevirisiyle okuyucu karşısına çıktı. Türkçede ilk kez yayımlanan Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları, Mann’ın çok yönlü kişiliğini ortaya seren bir roman. Thomas Mann, çok kimsenin bildiği gibi verdiği edebiyat ürünlerinin yanında ciddi toplumsal ve siyasi uğraşlarıyla da tanınıyor. Yaşadığı dönemin Almanyası’na ve dünya gidişatına dair çıkışları, onu toplum nezdinde hep faklı bir yere koydu. 1933’te Nazilerin iktidara gelmesiyle terk ettiği ülkesine de bu duruşu yüzünden geri dönmedi. Yapıtlarında, yaşama karşı takındığı bu duruşun esinlerini çokça duyumsarız. Diğer yönüyle ise sanatın ve felsefi derinliğin yoğrulduğu yapıtlar onun kaleminden çıkanlar. Öyle ki kendine kaynak olarak S A Y F A 1 2 n 3 1 20. Eray AK Alman toplumu ve hikâyelerinin yanında Goethe’nin yapıtlarını seçti. Ayrıca, Nietzsche ve Schopenhauer’un da bir gölge gibi uzadığını görürüz yazdıklarında. Ama en önemlisi kendi yaşamından esinlendiklerini de bir edebiyat ürünü hâline getirdi Mann ve doğrusal bir çizgide olmasa da onun romanları arasında dolaşırken parça parça çıkarmak mümkün yaşam kırıntılarını. Henüz yirmi beşinde kaleme aldığı, kendi ailesini örnek alarak yarattığı ilk romanı Buddenbrooklar’da olduğu gibi hemen tüm yapıtlarına sızar yaşamı. Buna bağlı olarak da ciddi bir burjuvazi eleştirisi çıkar karşımıza. Mann, her ne kadar “orta sınıf” bir aileden geliyor da olsa dikkatle gözlemlediği burjuva yaşantısı, en ince detaylarına kadar can bulur romanlarında. Bu detaylarda ise dışarıdan güzel görünen yaşamların içinde dönen oyunlar ve yozlaşmış insanlar karşılar bizi. Mann’ın edebiyatına yukarıdaki cümlelerle çizilen bu küçük çerçeve, Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları için de değişmiyor. Yazının başında da söylediğim gibi roman, yazarın çok yönlü kişiliğini yansıtmasının yanında edebiyat anlayışı ve bakışını da hemen tüm özellikleriyle barındırıyor. BİT(E)MEMİŞ HİKÂYE Romanın, bir edebiyat yapıtının fikir aşamasından kitaplaşmasına kadar geçen süreci kapsayan güzel bir hikâyesi de var. İlkin 1955’te yayımlanır roman. Mann’ın kafasında hikâyenin tohumları ise 1905’te, Romanyalı ünlü dolandırıcı Georges Manolescu’nun otobiyografisini okuduktan sonra atılır. Altı yıl sonra, 1911’de de romanın kahramanı Felix Krull, Mann’ın bir kısa hikâyesinde boy gösterir. Ancak bu kısa hikâye de yayımlanmak için 1936 yılını beklemek zorunda kalır. Felix Krull’un, bir kısa hikâyenin kahramanından roman kahramanına dönüşmek içinse 1955’i beklemesi gerekecektir. Bununla birlikte, böylesi bir yaratım sürecine rağmen bitmemiş bir roman Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları. Mann, bu hikâyesini kaç cilt olarak ta2 0 1 4 Thomas Mann, kahramanı Felix Krull’u tam bir “gözlemci” olarak yaratıp, dönemi anlatmada onun gözünden yararlanmış. T E M M U Z C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1276
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle