02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler siyah gözlüklü kuşkulu insanlar. Üstümüz başımız nar lekeli. Cebimizde parti broşürleri. Parkta sızıp kalmış adam haindir, pencereyi sulayan o kadın, köşedeki gazeteci. Bizden biri değilse, üstümüze bir kelebek niye konar, niye yağar yağmurlar?” Necip Tosun, Ansızın Hayat’la edebiyatseverlerle buluştu. Birinci Dünya Barışı / Riitta Cankoçak / Everest Yayınları / 376 s. Birinci Dünya Barışı absürd bir istanbul masalı. Dünyadan Türkiye’ye bir bakış. Masalların gizemli dünyasından sızan biraz tuhaf, samimi ve muzip masal kahramanları pino ve Violetta’nın Türkiye topraklarında yaptığı tren yolculuğu aynı zamanda zihinsel bir yolculuğa dönüşüyor. Gezi Parkı’ndan Hasankeyf’e kadar uzanan yolculuklarında dünyaya, felsefeye, politikaya ve topluma dair birçok meseleyi kendi pencerelerinden tartışıyorlar. Bu yolculukta her şey mümkün: Tren yoluna düşen Nasrettin Hoca’dan hayalet satıcısına, korkuluklardan sünnet çocuklarına, alfa erkeğinden Galata korosuna, Haydarpaşa Garı’ndaki gölge oyunundan Atatürk ve Tayyip Erdoğan arasındaki düelloya, dev kırkayaklardan paralel evrene kadar her şey var. İnsanın var oluşunun savaşlarla şekillenmesine karşı bir tavır sergileyen Cankoçak, bu romanla savaşın insan dünyasında bu denli doğal karşılanmasına karşı çıkıp barışa selam veriyor. Uyku Kaçsa Rüya Kalsa / Pınar Sönmez / Destek Yayınları / 120 s. “Ne mi konuşuyoruz şu anda? Ne konuştuğumuz değil, nasıl yaşadığımız önemli. Gerçek, normalden biraz fazlasına sahip olduğumuzda bile yeterliliği unutarak derin bir tatminsizlik kuyusuna düşüyor oluşumuz. Huzursuz değiliz aslında ya da ben değilim. Çok değilim... Belki de mutluluğun keskin kollarını o kadar çok seviyorum ki huzura yabancıyım. Az çok dertleşirken... Üstelik onun beni çok da iyi anlayamayacağını düşünürken...” Pınar Sönmez, Uyku Kaçsa Rüya Kalsa adlı öykü kitabıyla okurlara sesleniyor. Büyüyor Üzümler Bağlarda: Adaikular (Bozcaada Haikuları) / Haluk Şahin / Yitik Ülke Yayınları / 146 s. Adaikular, Haluk Şahin’in Bozcaada’ya yazdığı minik aşk notları olarak okunabilir. Geleneksel Japon şiiri Haikuları anımsatmakla birlikte, Adaikular herhangi bir vezin kaygısı taşımadan yazılmış özgün ve özgür şiirciklerdir. Haikular gibi doğadaki en küçük deviC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I nimlerin bile büyük anlamlar içerdiği sezgisinden yola çıkarlar. Troya’nın tam karşısına düşen ve poyrazın egemen olduğu adada, doğa sürekli değişirken görebilenlere seslenmektedir. Haluk Şahin, Adaikularını Elisavet Haritonidu Kovi’nin Yunanca ve Ayşe Şahin’in İngilizce çevirileri ile üç dilde sunuyor. Büyüyor Üzümler Bağlarda, bu özellikleriyle öne çıkıyor. Masturi Kabare / Ahmet Sami / Artemis Yayınları / 376 s. Masturi Kabare’nin, hayalle hayal kırıklığının birlikte sahne aldığı o kabarenin başrolünde üç büyümeyen çocuk vardı. Aziz, Ceylan ve Eren. Aziz’in en büyük tutkusu danstı. Yedikuleli ailesinden gizlediği Zambak Sude kimliğiyle gece kulüplerinde dans ediyordu. Aslında kendisi bir masal kahramanıydı. Bu dünyaya ait olamayacak kadar naif, tutkulu. Yüreği, İstanbul’un yoksul sokaklarına sığmayacak kadar zengin. Ceylan’a gelince; cüretkârdı, deli dolu bir kızdı. Ruhunu saklamak için sürekli kılık değiştiriyordu. Bir gün, Aziz ile Ceylan’ın yolları Elmadağ’da kesişti ve Masturi Kabare perdesini açtı. Eren, Aziz ile Ceylan’ın karşılaşmasının hemen ardından sahnede gözüktü. Üçü de bu aşk karnavalında birer baş oyuncuydu artık. Ancak bu hikâyede onlara mutluluk yazılmamıştı. Erguvan Zamanı / Ahmet Erol / Doğan Kitap / 214 s. Ahmet Erol, Erguvan Zamanı’nda 1980’ler Türkiyesi’nde tüm toplumu kuşatan suskunluk ve hukuksuzluğu, İstanbul’u fon alarak anlatıyor ve sıra dışı gençlik aşklarından derin devlet operasyonlarına, reklam dünyasından içi boşaltılan bankalara dek uzanıyor. Vicdan, sevgi, masumiyet ve şefkat gibi duyguların tam karşıtlarıyla çarpıştığı süreçte, erguvan renkli bir kentte yaşananlar, “Zaman, gerçekten her şeyin ilacı mıdır?” sorusunun da yanıtını oluşturuyor. Engerek / İrfan Yalçın / Kaynak Yayınları / 154 s. “Güneşin Oğulları Ülkesi, Engerek’in kaptanlığında, demokrasi türküleri söyleyerek ve tarihe nanik yaparak kimi zaman durgun kimi zaman dalgalı sularda pupa yelken yol alan bir gemi gibiydi artık! Doğal olarak o görkemli gemide öyle yalnız bir tane değil, çeşit çeşit dümenler vardı ve o dümenleri usta bir kaptan olarak dilediği zaman, dilediği yöne çevirebiliyordu Engerek.” İrfan Yalçın, günümüze göndermelerle yüklü Engerek’te metaforlarla yol alıyor. n 1 2 7 6 3 1 T E M M U Z 2 0 1 4 n S A Y F A 2 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle