Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ama emektar Rum sinemacılar ve onların aileleri ile yapılan röportajlar da bu araştırmaya azımsanmayacak bir katkı sağlamış. Beyoğlu sinemalarının ilk yıllarını anımsayan bazı çok yaşlı İstanbul Rumlarının anlattıkları da kuşkusuz. Yorgo Bozis’in yaptığı, sinema olaylarını Yorgo ve Sula Bozis’ten “Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Sinemacılar” kitabı ve filmleri ile bu çalışmalara katılan kişilerin adlarını saymakla yetinmenin çok ötesinde. “Niyetim,” diyor Yorgo Bozis, “Rum merkezli olmadan, Rum cemaatinin özelliğini mutlak değer olarak göstermeden, başarabildiğim ölçüde İstanbul’a sinemanın gelişini keşfetmek, tasvir etmek, yeniden canlandırmak ve İstanbullu Rumların sinemadaki katkısını gerçek boyutlarıyla sergilemektir.” layacaktır); yoksa, gazeteci Sedat Simavi’nin orgo Bozis ile Sula bu çalışma uzun Sula Bozis de, sinemanın İstanbul’a gelişi1917’de çektiği “Pençe” ve “Casus”u milat Bozis’in “Paris’ten Pera’ya bir uğraşın ürünü. ne, tarihsel ve toplumsal bir açıklık getiriyor: alarak sinemamızın yüzüncü yılını kutlamak Sinema ve Rum SinemaBaşlıca araştırma “… Efsaneler Şehri İstanbul’un, sinemaiçin üç yıl daha mı beklemeli? cılar” (Yapı Kredi Yayınkaynağını gazeteler, nın büyüsüne ilgisiz kalması olanaksızdı. Bu sorunun yanıtı, kuşkusuz, sinema taları) adlı kitabının yayımlanışı, hem dergiler, takvimler, İstanbul Rum basınının Sinemanın Paris’teki tarihsel gösteriminin rihçileri ve yazarlarınca verilmeli. sinemamızın yüzüncü yılına rastladı, 1895’ten başlayarak günümüze kadar gelen üzerinden bir yıl bile geçmeden Pera’da izleYorgo ve Sula Bozis’in kitabı ise, bana, hem de İstanbul Film Festivali günarşivleri, British Museum Kütüphanesi’ndeyici ile buluşması da bunu doğrulamaktadır. Türkiye sinemanın tarihinin bambaşka bir lerine. Sinema sanatının en azından ki bazı gazete yıllıkları oluşturmuş. Bu yeni sanat olayının, Osmanlı başyanıyla ilgili ayrıntılı bilgiler vermekle kaltutkunları açısından gündemde olkentinin tek kozmopolit semtinde sermadı, İstanbul’un insan profilinde yaşanmış ması bakımından anlamlı bir rastlantı. gilenmesi çok doğaldı. İmparatorluğun ürpertici değişim konusunda da aydınlattı. Bozis’lerin kitabının “sinemamızın yüzünBatı’ya açılan ve ilk çağdaş penceresini Hiç değilse cü yılına rastladığını” söyledim ama, Fuat oluşturan Pera’daki nüfusu incelerken, 1960’lı yılların Uzkınay’ın, 187778 OsmanlıRus Savaşı büyük çoğunluğunu oluşturan RumBüyükada’sınsonunda Ayastefanos’ta (bugün Yeşilköy) ların yanı sıra Levantenlerin, Osmanlı da Rumlarla yapılan barış antlaşmasının anısına Rusların yöneticileriyle ailelerinin, Ermenilerin birlikte yaşadikmiş olduğu anıtın 14 Kasım 1914 günü ve başka etnik grupların yaşadığını manın tadını yıkılmasını görüntüleyen ve bir Türk yönetgörürüz. çıkarmış, ama menin ilk çalışması olduğu için Türk sineSinema, Pera Burjuvazisini büyüledi; çocuk yaşlarda masının ilk filmi sayılan “Ayastefanos’taki kısa zamanda yayılıp daha sonra geniş 67 Eylül vahşeRus Abidesinin Yıkılışı” adlı 150 metrelik halk yığınlarının ulaşabileceği ucuz ve tine tanık olmuş, belgeselin bugüne kadar bulunamadığı, o masalımsı eğlencesi haline geldi…” ardından da yüzden de çekilip çekilmediği konusunda “Paris’ten Pera’ya Sinema ve Rum Rum dostların son yıllarda kuşkular doğduğu da bir gerçek. Sinemacılar” kitabında, Sponek bu topraklardan Şimdi, Türk sinemasının miladı olarak, çeBirahanesi’nden Odeon Tiyatrosu’na, ayrılmak zorunkilmiş olduğu “varsayılan” bu filmi mi almaOmonia Tiyatrosu’ndan Theatro da bırakılışının lı; yönetmeni ille de Türk olmalı diretmesinPikilion’a, pek çok mekâna, Pera’daki acısını tatmış biri den vazgeçip, 1908’de İstanbul’da Cinema Rum kahvehanelerine uzanabilir, 20. olarak, sinemanın Pathé adındaki ilk sürekli sinema salonunu yüzyılın ilk çeyreğinde buralarda gösPera’ya gelmesiyle işletmeye başlayan Sigmund Weinberg’in terilen filmleri “izleyebilirsiniz”. Ama başlayan serüve1916’da çekimine başladığı “Himmet Yönetmen Jack Conway’in “Untamed” (1929) filmiasıl izleyeceğiniz, bir “İstanbul” filmi ninde emeği geçen Rumlar’a ilişkin özenle Ağa’nın İzdivacı” adlı ilk konulu filmde mi nin başrol oyuncusu Joan Crawford (solda). 1827'de ya da bir “Pera” belgeseli olacak kuşderlenmiş pek çok bilgi edinmek iyi geldi karar kılmalı (ki, savaş koşulları yüzünden inşa edilen Elhamra Tiyatrosu'nun görkemli binası. kusuz… n Cinéma Panthé’nin özgün afişi, 1906 (altta). bana. Yorgo Bozis’ten öğrendiğimize göre, bitirilemeyen filmi 1918’de Uzkınay tamamcelaluster@cumhuriyet.com.tr Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER Bir ‘Pera’ belgeseli Y MÜREKKEBİ KURUMADAN Tüm şehir büyük bir sinema B ozis’lerin kitabının bir bölümünde, İstanbul Rum basınından, “Pera’daki Rum kahvehanelerinde gerçekleştirilen film gösterimleri”ne ilişkin bilgiler veriliyor. 1910 yılındaki bir haberde, bazı kahvelerde yalnızca kahve ya da bira ücretini ödeyerek film izlenebileceğinin duyurulması, ister istemez, bugünkü kahve ya da café’leri düşündürttü bana. Demek, kahvelerde film seyretmekten maç seyretmeye uzanan uzun bir yol almış, büyük bir gelişme sağlamışız!.. Başta Emek, Alkazar, Elhamra olmak üzere İstanbul’un güzelim sinemalarını tarihe gömmek de cabası… Sinirimizi daha fazla bozmayalım, kitabın sayfalarında, geçen yüzyılın başlarına atalım kendimizi… “20. yüzyıl başlarında kahvehanelerde sinema gösterimleri sıradan olaylardan sayılıyordu. 22.4.1910 tarihinde ‘Prodos’ gazetesinin bir köşe yazısında: ‘İstanbul’un bütün tiyatroları sinemalar tarafından işgal edildi. Bazı kahvelerde ücretsiz film gösterimleri yapılacağından bahsedilmektedir, izleyiciler yalnız kahve veya bira ücretini ödeyerek film izleyecektir. Bu çok başarılı düşünce gerçekleşirse tüm şehir büyük bir sinemaya dönüşecek’ haberi veriliyordu. Ancak elimizde o tarihlerde sinema gösterimlerinin kafelerde yaygınlaşmasını kanıtlayan belgeler az, çünkü dönemin basınında bu olaya sıkça yer verilmemekteydi. Aşağıda, İstanbul Rum basınında bu konuyla ilgili yer alan haberlere değineceğiz. 12 Kasım 1899 tarihli ‘Konstantinupolis’ gazetesine göre Taksim Meydanı’ndaki Eptalofos Kahvesi’nin özel bir salonunda her akşam mükemmel bir sistemle sinema gösterimleri düzenleniyordu. Birkaç yıl sonra, ‘Tahidromos’ gazetesi aynı mekânda 19 Şubat 1903’te ’20. asrın mucizesi sayılan ve maliyeti 90.000 frank olan ünlü Edison sinemaskopu ile yapılan sinema gösterimlerinin sanatsal ve bilimsel gücü izleyicileri etkiledi’ diye yazıyordu. O dönemde tarihi Eptalofos Kahvesi’nin müdürü Kefalonyalı Yeorgios Valliadis sayesinde mekân yenilenmiş ve İstanbul’da yaşayan Kefalonyalıların 1922’ye kadar uğrak yeri haline gelmişti. Sinema gösterimleri yapan Pera’daki bir başka kahvehane Mnimatakia’da Stefo Apergi’nin işlettiği Café Bristol idi. 1907 Şubat’ında Café Bristol’de Kasidakis Kukla Tiyatrosu ve Yunan Estudiantina isimli müzik grubu ile birlikte ‘Paris’ten yeni getirilen filmler’ de sunulmuştu. Aynı program 1907 Paskalya yortusundan birkaç gün sonra, eski Sponek Birahanesi’nin bulunduğu mekânda faaliyet gösteren Panteli Birahanesi’nde tekrarlandı. Yunan Sinemateki’nin kurucusu olan Aglaia Mitropulu’nun kitabında yer alan bilgiye göre ‘1910 yılından başlayarak Fener’deki Mitilini Kahvesi’nde Dimitri Meravidis sinema gösterimleri yapmaktaydı. 6070 m² kahvede akşamları piyano ve keman eşliğinde film gösterimleri yapılıyordu. Türk sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo, 1897’de Lüksemburg bina kompleksinin kiralık bir odasında, Matalon isimli bir Musevi’nin film gösterimleri düzenlediğini belirtir. 1904 Annuaire Oriental rehberinde Matalon adlı bir kişinin Caddei Kebir’de Yüksek Kaldırım’a yakın 621 numaralı binada bir kahve işlettiğini yazar.” n C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1260 S A Y F A 6 n 10 NİSAN 2014