Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K “Bedia Dalokay Hanımefendi’nin anısına” Milyarder işadamı ve filantropist Michael R. Bloomberg (doğ.1942) üç dönem New York belediye başkanlığı yaptı. Önce 2.7 milyon dolar olan yıllık maaş ve lojmandan vazgeçti. On iki yıl süren “bağımsız” başkanlık döneminde kent ve belediye çalışanları için cebinden 650 milyon dolar harcadı. Tasarrufa inanan, insana ve çevreye saygı duyan bir başkan oldu. Adı, valilik ve başkanlık için gündeme geldi ama o umursamadı. New York’un 108. belediye başkanıydı, nöbeti bitince metroyla evine döndü… (Oysa Sığlıkistan’da nice belediye başkanının çulsuz gelip, milyoner gittiğini duymaz mıyız?) 3252 New York’un yeni belediye başkanı Bill de Blasio’nun da (doğ.1961) başarılı olacağına inanıyorum. Bunun için karısı Chirlane McCray’i özetlemek yeterli olabilir. O bir zenci, “emekli” lezbiyen, şair ve “eylemci.” Yirmi yıldır böyle çok yönlü bir kadınla birlikte olabilen bir kişi, New York’un da üstünden gelmez mi? 3253 Cumhuriyet’in köşe yazarlarından Nilgün Cerrahoğlu’nun 04.01.2014 tarihli ve “Ertuğrul Günay’ın Pişmanlığı” başlıklı yazısının finalidir: “Türk siyaseti ve medya dünyası, gazozuna ilaç konularak kandırılan aydınlarla dolu… Ertuğrul Günay, Hasan Cemal, Ahmet Altan diye başlayıp giden önümüzde upuzun bir liste var… Her şey olup bittikten sonra bir de kahraman pozunda çıkıp “whistleblower/uyarıcı aydın” ayağına yatmıyorlar mı? “Aaa! Yetti artık. Şu tıraşı kesin!” diye avazım çıktığı kadar bağırasım geliyor.” (Yazıyı bitirince tedirgin oldum. Utandım! Nedense 2003 ürünüm “Ku(r)şun Lezzeti”ni açıp, orada alıntıladığım bir Enis Batur özdeyişini yeniden, yeniden okudum: “Haftasonları ekleriyle birlikte 56 gazete alıyorum, pek çok insan gibi. Eskiden bu gazeteleri hızla katettikten sonra, siyahlaşan parmaklarım yüzünden, hemen ellerimi yıkardım. Şimdi bu yetmiyor: Gidip bir de başımı yıkıyorum.” 3254 11.01.2013 tarihli Cumhuriyet’teki habere göre hem de “Milli Kütüphane’de 14 kişi tutuklanmıştı.” (Elif Shafak’ın çok satan ama sığ romanını IMPAC edebiyat ödülüne “aday adayı” diye sundukları için olmasın?) 3255 Küresel blucin markası Levis’ın 2010 cirosu 4.4 milyar dolardı. (9.6 milyar TL.) Daha kışkırtıcı olan, şirketin kurucusu S A Y F A 8 n 6 M A R T itap İçin...131 SELÇUK ALTUN ‘Cenneti hep bir tür kütüphane olarak düşlemişimdir’ istemem gözleri olsun çakır… 3260 Aforizmalar – Antonio Porchia (18801968): Ağzımdan çıkan sözcükleri dinliyorsan onlar artık senin sözcüklerindir, ben ise dinleyicin. Kişinin trajedisinden kurtulması daha büyük bir trajedidir. Her oyuncağın kırılmaya hakkı vardır. Korkmak, korkunç olmaktan daha az utanç vericidir. Gölgeler: kimi saklar, kimi gösterir. Oktay Rifat’ın Melih Cevdet Anday’a imzaladığı “Karga ve Tilki”nin iç kapağı 3264 “Rahatsız edebilirim” endişesiyle Yaşar Kemal’e ve eşi Semiha Baban’a bayramlarda yalnızca kısa telefon mesajı yollarım. 31.12.2013 öğleden sonra telefonla arayarak üstat beni çok utandırdı. Hem utandım, hem de on iki yıl öncesine gittim. Yine bir uzun bayram tatilinde Londra’ya kaçmışız. Gözde kitapçım Hatchards’tayım (kuruluşu 1797), raf raf safari yapıyorum. Türk yazarlarından kimler var diye bakınırken elim Yaşar Kemal’in “Iron Earth, Copper Sky”ına (Yer Demir Gök Bakır) uzanıyor. Onu okşarken telefon çalıyor ve arayan Yaşar Kemal. İnanmaz diye ona anlatmıyorum; vesileyle yıllar sonra yazmış oldum. 3265 Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda sezonluk koltuğum var. Fenerbahçe’nin İstanbul’da oynadığı maçları kaçırmıyorum. Proaktif izleyicilerin benimsemediğim tezahüratı yok değil. Ama her maçın 34. dakikasında tüylerim diken diken oluyor ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” diye coşan tribünlere ben de katılıyorum. 3266 “Papirüs’ten Başyazılar” – Cemal Süreya (Kasım, 1967): “Bugünkü aydın, sorunları temelinden kavramaya elverişli düşünce yapısıyla, dünün Türkiye’yi Atatürkiye olarak görmekten başka eylemi olmayan ve hedefsiz bir iyiniyet içinde yaşayan devrim ocağı aydınından kendini ayırmaya bakmalıdır. Gerekiyorsa Atatürk’ü de eleştirmelidir. En büyük sevgi gerçek sevgisidir çünkü.” (Milli Eğitim Bakanı ama bibliyofil Prof. Dr. Nabi Avcı, “Gezi Parkı olaylarının normal koşullarda bir araya gelmeyecek insanları buluşturduğunu” söyleyerek bir özeleştiri yapmıştı. Gezi olayları ve devamındaki süreçte Atatürk sevgisi de “cilalanmadı mı?”) 3267 Altmışlı yaşların tuhaflıklarından mıdır? 1960’larda Diyarbakır’daki Dilan Sineması’nda izlediğim trajikomik film fragmanları kare kare aklıma geliyor. Anlamını bilmeden ezberlediğim dualardaki melodik sözcükleri anımsıyorum. Kâğıttan 2.5 lira vardı, ne güçlü paraydı! Sahi, dünyanın başka bir ülkesinde 2.5 birimlik bir para var olmuş mudur? Hah, şimdi de buna takılacağız! 3268 Muhtar Katırcıoğlu (192829.12.2013): Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Müşir Fuad Paşa ve Said Paşa’nın torunlarındandı. Oxford Üniversitesi’nde önce siyasal bilgiler okumuş, sonra zirai iktisat master’ı yapmıştı. O da iş hayatından erken emekli olduktan sonra antika harita koleksiyonculuğuna yoğunlaşmıştı. Bibliyofil ve gurmeydi. Binden fazla yemek mönüsü vardı diye duymuştum. 3269 Nejat Uygur (19272013) için Metin Üstündağ demişti ki: “Tek güldüğüm sahne sanatçısıydı Nejat Abi.. Sebebi de tekniği.. Nejat Abi fısıltıyla konuşurdu.. Sahnede komedyenler genellikle esprinin altını çizmek için biraz bağırırlar hep repliklerini söylerken.. Nejat Abi fısıltıyla konuşarak o esprinin dozunu daha da yükseltirdi.. Ortaoyununa absürdü sokmuştur Nejat Abi.. Ayrıca haftalık mizah dergilerinin tam sahne karşılığıdır.” (Nejat Uygur’u izlerken aklıma hem Şarlo, hem de İsmail Dümbüllü gelirdi. Strange!) 3270 Yazar ve fotoğraf sanatçısı Lütfü K İ T A P S A Y I 1255 3251 Levi Strauss’un asla blucin giymediğidir. (1976 güzünde askerden döndükten sonra bıyık ve favori bırakmadım, blucin giymedim, diskoya gitmedim ve Oktay Rifat okumaya başladım. Şiiri ve şiirselliği keşfettim.) 3256 Ülkenin –benim için geçmiş, gelmiş ve gelecek en büyük şairi Oktay Rifat’ın 100. doğum yılıdır. O, 1954 ürünü “Karga ile Tilki”yi Melih Cevdet Anday’a (bendeki kopya): “En sevdiğim, en beğendiğim şair Melih’e 3.1.1955 Kardeşin Oktay Rifat” diyerek imzalamıştır. Tarihi bir nottur. 3257 Geçmiş Zaman Fıkraları: Abdülhak Şinasi Hisar, 1958: Abdülhak Hâmid’in bir hâtırası Abdülhak Hâmid, ailesinin en yaşlı akrabası olan Ahmet Vefik Paşa’yı arada sırada ziyarete gidermiş. Bir gün misafirlerle birlikte bulundukları odada onun sancılandığını görmüşler. Kerevet üstüne yatarak «aman beni mazur görün!» demiş ve bütün misafirler odayı terk etmişler. Fakat paşanın yüzünden hastalandığına ihtimal vermeyen Abdülhak Hâmid, başkaları oda civarından ayrılınca, anahtar deliğinden içeriye bakmış, Vefik Paşa’nın misafirleri aldatıp savmış olmaktan memnun kerevetteki şilte üstünde neşesinden gülerek ve iki elini havada şaklatarak, oynadığını görmüş. 3258 Mardin’de kurulup “gerçekten iddialı” olacak bir futbol takımına ad önerisi: REAL MARDİN. 3259 Bu ayki müzik maddemizde Doğu Karadeniz yöresinden bir türkünün açılış dizeleri var: Trabzon’dan aldım bakır / Yar fakır, ben da fakır / Başka bir şey 2 0 1 4 3261 Küresel kültürazzi: Charlotte Bronte cüce sayılabilirdi. / 1490’da yedi bini fahişe olmak üzere Roma’nın 90 bin nüfusu vardı. / Picasso, Braque için “eski karım” derdi. / Harper’s Weekly dergisi Paul Gauguin için “bir deli dekoratör” demişti. / Nobelist fizikçi Wolfgang Pauli (19001958), “Keşke bir komedyen olsaydım” diye iç geçirirdi. / Nobelist şair T.S. Eliot ile küresel komedyen Groucho Marx mektuplaşırlardı. / Salvador Dali Sorbonne’da yaptığı bir konuşmada, sağ ayağındaki çorabı çıkarıp, o ayağını süt dolu bir tencerede dinlendirmişti işi bitene dek. / Roman ile şiir arasındaki fark için, “Romanda hiç olmazsa bir tuvalet olduğunu bilirsiniz” derdi D.H. Lawrence. / 1915’te, James Joyce ile V.İ. Lenin Zürih’teki Cafe Odeon’da karşılaşmış olabilirler. / Mark Twain yatakta yazardı. / Duyma yeteneğini yitirdikçe piyanonun tuşlarına daha sert dokunurmuş Beethoven; bu yüzden nicesini kırmaktan beter etmiş. / Amasyalı Strabo M.Ö. yedinci yüzyılda yazdığı Coğrafya’sında, dünyanın yuvarlak olduğunu da iddia etmişti. / Yazar, din adamı, elçi ve yargıç Plutarch (46120); yerken, tıraş olurken hatta atını sürerken de okurmuş… 3262 “Aslında eski kitapları değerli kılan, kitabın yeni sahiplerinin ona yakıştırdıkları yazılmamış öykülerdir.” Mustafa Başarslan (Papirüs – Kasım/ Aralık, 2013) (Mustafa Başarslan aynı zamanda Tozlu Kitap nam mobilsahaftır.) 3263 Kuralların Saati – Mahir Öztaş, YKY: GEZGİNİN AYRILIŞ ŞİİRİ’nden dönüp geldiğin zaman ama nerden dönersen dön savaştan uzun bir yolculuktan aynı bulamazsın dedin hiçbir şeyi belleğin güçlüyse önemi kalırsa geçmişin yalnızca anılardır, değişmeden kalan hem nasıl geçeceksin şu kıyısında durduğun denizi (Önemli yazar Mahir Öztaş, 1970’lerde Turgut Uyar’ın da benimsediği şairlerdendi.) Mahir Öztaş C U M H U R İ Y E T