19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O “Yalnız Seni Arıyorum” Orhan Veli’nin 36 yıllık kısa ama birçok olay ve yapıtla dolu yaşam öyküsünün ayrıntılarını öğrenmek isteyenler için bir kaynak niteliği taşıyor. “Yakılmamış Mektuplar” 1920’ler İstanbulu’nda geçen bir aşk öyküsünü postmodern bir roman tadında anlatıyor. Bir roman olarak da okumak olası dönemin yaşam biçimini öğrenebileceğimiz bir tanıklık olarak da... rhan Veli’nin 100. yaşını kutladığımız bugünlerde yayıncısı Yapı Kredi Yayınları büyük şairi önemli bir yayınla anıyor. Orhan Veli 36 yaşında belediyenin açtığı çukura düşüp beyin kanaması geçirdiğinde yaşamındaki tek büyük aşkına yazılmış bir şiir taslağı vardı cebinde. O aşkla yaşamış, yazmış, yaşama veda etmiş. Nahit Hanım, bir lise öğretmeni. Edebiyat ve sanat çevrelerinde bilinen, yazarları, şairleri, sanatçıları evinde, sofrasında misafir eden entelektüel bir kadın. 1909’da doğmuş. Orhan Veli ile aralarında 5 yaş var. Orhan Veli 1914 doğumlu. Ankara’da tanıştıklarında Orhan Veli Nahit Hanım’ın kocası Halil Vedat Fıratlı’nın öğrencisi. Orhan Veli’nin Nahit Hanım’la mektuplaştığı yıllar 1947 – 50. Orhan Veli artık tanınmış bir şair. Şiir kitapları, çevirileri yayımlanıyor. Ama beş parasız. MEB Tercüme Bürosu’ndaki görevinden ayrılmış. Gazetelere, dergilere yazılar yazarak cep harçlığını çıkartmaya çalışıyor. Doğal olarak bu da mümkün olmuyor. İstanbul Sarıyer’de yoksul ve yalnız yaşamına sevdiğine yazdığı mektuplarla bir tad katmaya çalışıyor. Orhan Veli’nin Nahit Hanım’a aşkı söylenti düzeyinde bilinen bir olay ama bu aşkın boyutları ise bir sırdı. Nahit Hanım, şairin anısına saygısızlık etmemek amacıyla bu konuda konuşmaktan kaçınmış. “Yalnız Seni Arıyorum”da (Şubat 2014, Yapı Kredi Yay.) yer alan mektuplar bu aşkın ne boyutta olduğunu anlamamızı sağlıyor. Orhan Veli, Nahit Hanım’a biri telgraf 62 mektup yazmış. Mektupların 34’ü yani önemli bölümü 1947’de yazılmış. İki mektup hariç tümü İstanbul’dan Ankara’ya yollanmış. Nahit Hanım mektupları Orhan Veli’nin ardından 52 yıl boyunca saklamış. Ölmeden önce de bir dostuna emanet etmiş. Mektupların S A Y F A 6 n 6 M A R T kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Yalnız Seni Arıyorum şüyor. Orhan Veli’nin ölümüne dek bu aşk sürmüş. “Yalnız Seni Arıyorum”u öncelikle büyük bir şairin aşkını nasıl yazıya döküp ifade ettiğini görüp, o büyük aşka şahit olmak arzusuyla okuyoruz. Ama bu mektuplar Orhan Veli’nin şiirlerini anlayıp çözümlemek açısından da önemli veriler içeriyor. Daha da önemlisi “Yalnız Seni Arıyorum” Orhan Veli’nin 36 yıllık kısa ama birçok olay ve yapıtla dolu yaşam öyküsünün ayrıntılarını öğrenmek isteyenler için bir kaynak niteliği taşıyor. Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Veli ve Sait Faik birlikte. Yanda ise Nahit Hanım... O Ömer Koç’un koleksiyonuna dahil olması ile de yayımlanma yolu açılmış. Mektupların ana temasını sevgiliye özlem ve bir an önce kavuşma arzusu oluşturuyor. Nahit Hanım’ın yazdığı mektuplar YAKILMAMIŞ MEKTUPLAR kalmadığı, bu özlem yüklü mektuplara 1990’lı yılların başı Kadıköy’de bir sanasıl cevaplar verdiği bilinmediği için ilişhaf yaşlı ama dinç birinin zaman zaman kinin düzeyini tam olarak anlayamıyoruz. vitrinine baktığını fark ediyor. Alıcı gibi Ama bir sevgililik durumu olduğu belli. değil, zaten içeri girmiyor, bir süre vitrinMektupların yazılmaya başladığı yılın öndeki kitaplara bakıp gidiyor. Sonunda bir cesinde Orhan Veli Ankara’da olduğuna gün adam içeri giriyor ve gidip geldikçe göre sık sık görüşmüşler. Mektuplardan sahafla ısınıyorlar, aralarında sohbetler da Orhan Veli’nin yol parası bulduğunda başlıyor. Birlikte çay içip sahbet ediyorhemen sevgilisinin yanına gittiğini anlıyolar ama adam geçmişi ile ilgili konuşmayı ruz. “Hasretle, hararetle dudaklarından sevmiyor ve hemen sohbeti kesiyor. öperim”, “Hasretle gözlerinden, dudakZiyaretler seyrekleşip, adam görünmez larından, her yerinden öperim” gibi cümolunca sahaf Bahtiyar İstekli merak edileler var. Orhan Veli birkaç yer hariç tüm yor ve İhsan Bey’in izini bir huzurevinde mektuplarda Nahit Hanım evli değilmiş buluyor. Ziyaretine gidiyor. Bir süre songibi davranıyor. ra da ölüm haberini alıyor. HuzurevinOrhan Veli mektuplarda uzun uzun den arayanlar Bahtiyar Bey için özleminden, aşkından söz etse bırakılmış bir emanet olduğunu de özellikle neden Ankara’ya söylüyor. sevdiğine gidemediğini açıkladığı İhsan Bey’den kalan küçük ahbölümlerde günlerini nasıl geşap kutudan eski Türkçe yazılmış çirdiğinden, yaşam şartlarından, bir tomar mektup çıkıyor. Yine para kazanabilmek için nasıl eski Türkçe “Ölümümden sonra uğraştığından, yeni kitabını hayakılacak mektuplar” yazıyor zırlıklarından, çevirmekte olduğu üzerinde. Mektuplar İhsan Bey’in Fransız Şiiri Antolojisi’nden söz ömrü boyunca sakladığı bir sırrı, ediyor. Yeni yazdığı şiirleri bir aşk öyküsünü anlatıyor. Nahit Hanım’la paylaşıyor. Günümüz postmodern Şiirlerinin ilk okuru olarak romanlarının giriş bölümleonun görüşlerini önemserine benzeyen bu öyküyü diği anlaşılıyor. 1949 ba“Fatma Cevdet Hanım’dan şından itibaren tek başına İhsan Bey’e Yakılmamış yayımlamaya başladığı 27 Mektuplar”ın (Kasım sayı süren Yaprak dergisi2013, İş nin yayımlanma sürecinde Bankası yaşananları da mektuplarKültür Yay.) dan öğrenebiliyoruz. önsözünde Son mektup 12 Ekim okuyoruz. 1950 tarihli. Orhan Veli Postmodern “sevgilim” diye hitap ettiği Nahit Hanım’a “Birkaç gün içinde Ankara’ya gelip seninle konuşmak istiyorum” diye yazıyor. 10 Kasım gecesi de Ankara’da belediyenin kazdığı çukura dü Fatma Cevdet Hanım 2014 romanlarda kurgulanan yapı karşımıza gerçeklik olarak çıkıyor. 1920 yılında İstanbul’dayız. Tıp fakültesi öğrencisi İhsan bir arkadaşının aracılığıyla ancak bir anlığına gördüğü Fatma Cevdet’e mektup yazıyor. Fatma Cevdet 1617 yaşlarında. Kızıltoprak’ta bir köşkte dadılarla, mürebbiyelerle yaşıyor. Piyano çalıyor, Fransızca konuşuyor, edebi gelişmeleri izleyip yeni kitapları, dergileri okuyor. Evden ancak müzik dersi için ya da konser, sinema, tiyatro gibi etkinliklere katılmak üzere yanında arkadaşları ya da dadısı varsa çıkabiliyor. İki gencin karşılıklı görüşebilmeleri çok güç. O nedenle ilişkilerini esas olarak mektuplarla sürdürüyorlar. Bu mektuplaşma köşkün hizmetkârlarının aracılığıyla üç yıl sürüyor. 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilmiş ve Meclisi Mebusan dağıtılmış. İtilaf devletleri sıkıyönetim ilan etmiş. Anadolu’da Kurtuluş Savaşı... Fatma Cevdet’le İhsan Bey’in mektuplaşmaları sürerken Türkiye büyük bir değişim yaşıyor. Mektupların satır aralarında 20’li yılların İstanbulu’nu hissediyoruz ama tam olarak göremiyoruz. Çünkü Fatma Cevdet esas olarak İhsan’la ilişkisine yoğunlaşmış. Ülkede, şehirde yaşanan gelişmelerden de ancak bu ilişkiye olumlu ya da olumsuz etkide bulunduğunda söz ediliyor ya da sevgiliye gün boyu neler yaptığını anlatırken satır arasında geçiyor. Ama o yıllarda İstanbul’da yaşam, kadın – erkek ilişkileri gibi konularda birçok bilgi edinebiliyoruz. Fatma Cevdet ve ailesi hakkında bir bilgi bulunmasa da ailesinin varlıklı ve kültürlü olduğu anlaşılıyor. Sanat olaylarını yakından izliyorlar. Baba bir devlet görevlisi, konser verecek düzeyde müzikle uğraşıyor, tiyatro eserleri adapte ediyor. Amca gazetelere köşe yazıları yazıyor. Nâzım Hikmet’le tanışıyorlar. Baba ve teyze Kurtuluş Savaşı’nın genç kumandanı Mustafa Kemal’le de tanışıp görüşmüşler. Dönemin sanatçılarının, Refik Halit Karay, Mesut Cemil, Münir Nurettin Selçuk, Celal Sahir Erozan, Kemal Niyazi Seyhun, Karl Berger ve Paul Langen’in adları mektuplarda geçiyor. “Babam Sofya’da iken Mustafa Kemal Paşa da orada ataşemiliter imişler” diye yazıyor Fatma Cevdet. Nâzım Hikmet hakkında yorumu ilgiye değer. “Olmuyor İhsan, olmuyor.” diye yorumluyor “Askerden şair olmuyor. Nâzım bahriyelidirSizi üşütmüş, üşümek de bir şey mi bu beyin yanında, dondurma tenekesi hattı ıstıva sayılır!” İşgal İstanbulu’nda değişen, Batılılaşan yaşama tanık oluyoruz. Kadınlar çarşaflı, peçeli ama topluma katılabiliyorlar, arkadaşlarıyla buluşabiliyorlar. Gizli saklı da olsa flört ediliyor. Fatma Cevdet Hanım da İhsan Bey’le önce kapı aralığından görüşecek, sonra gözden ırak yerlerde buluşacak ve nihayet sevdiğini birkaç gece gizlice misafir de edecektir. Fatma Cevdet Hanım’la İhsan Bey her aşk öyküsündekine benzer şeyler yaşıyor, yanlış anlaşmalarla sık sık darılıp hemen barışıyor, buluşmak için fırsatlar yaratmaya çalışıyor, çeşitli aksiliklerle mutsuz olup hoş raslantılarla seviniyor. Onlar bunları yaşarken Anadolu’da Milli Mücadele gelişiyor. Önce İzmir kurtuluyor, nihayet İstanbul’da işgal kalkıyor. İki sevgili için de yeni bir yaşam başlıyor. n K İ T A P S A Y I 1255 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle