Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y eçen ay, 27 Ocak’ta, Pete Seeger’ın ölüm haberi geldiğinde, derin bir sızı duymuştum yüreğimde. Haberi gazete için toparlamaya çalışırken, Amerikan folk müziğine yepyeni bir yön vermekle kalmayan, insan hakları savaşımını müziğinin ayrılmaz bir parçası kılan Seeger’ın bir zamanlar çok sık mırıldandığımız şarkıları yankılanıyordu kafamın içinde. “Where Have All the Flowers Gone”… Evet, nereye gitmişti bütün o çiçekler?.. Sonra, o yalın, süssüz, sevecen, ama sevecen olduğu kadar da sarsıcı ve içe işleyen şarkısı düşmüştü aklıma: “What Did You Learn in School Today?” Her zamanki “çevirgenliğimle” çevirmeden edememiştim: “Bugün okulda ne öğrendin / Benim güzel yavrucuğum? … // Washington’ın hiç ölmediğini öğrendim. / Askerlerin pek ender öldüğünü öğrendim. / Herkesin özgür olduğunu öğrendim, / Öyle dedi bana öğretmenim. … // Öğrendim ki hükümetimiz güçlü olmalıymış; / Hep haklıymış, hiç yanılmazmış; / Üstün insanlarmış liderlerimiz, / Onları seçip durmakmış bizim işimiz…” GÖZÜ PEK YAKLAŞIM O gün, yirmili yaşlarımıza güzellik, umut ve anlam katan Seeger’a yazıklanırken, Almanac Singers’da birlikte çaldığı Woody Guthrie’yi de anmadan geçememiştim. Çok geçmedi, Kolektif Kitap, Guthrie’nin biricik romanı “Toprak Ev”i yayımlayıverdi. Yalnızca Seeger’ın değil, Bob Dylan’ın, Bruce Springsteen’in ve daha nicelerinin yolunu açan, “This Land Is Your Land”in, Steinbeck’in “Gazap Üzümleri”nden esinli “Tom Joad”un yaratıcısı Guthrie’nin ABD’de yıllar sonra yayımlanabilen romanını… Peki, “Toprak Ev”in ABD’de yayımlanması neden 2012’ye, Guthrie’nin doğumunun yüzüncü yılına kalmıştı? Kitabın HarperCollins’ten yayımlanmasına önayak olan Johnny Depp ve Douglas Brinkley, bunun birkaç nedeni olabileceği kanısındalar. Guthrie, belki de, romanın film haklarının satılabileceğini umuyordu ve sabırla bunu beklemişti. Belki, romandaki bazı şeylerin modasının geçmiş olduğu duygusuna kapılmıştı. Belki, cinsellik konusundaki gözüpek yaklaşımının zamanının ötesine geçtiğini seziyordu. Belki, o cesaretli sevişme sahnesinin yer aldığı bu roman, Henry Miller’ın “Yengeç Dönencesi” ve “Oğlak Dönencesi”nin yasaklandığı bir ortamda haksız suçlamalarla karşılaşabilirdi. Pek çok neden sayılabilir. Ama şimdi önemli olan, hayranlarının, yalnız hayranlarının mı, edebiyat okurlarının da, daha on beşindeyken evden ayrılarak yük trenleriyle ülkeyi dolaşmaya başlayan, yanından ayırmadığı gitarı ve armonikasıyla Büyük Bunalım döneminin işsiz S A Y F A 6 n 20 Ş U B A T eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr G Efsanevi folk müzikçi Woody Guthrie’nin tek romanı “Toprak Ev” ABD’den sonra Türkiye’de ‘Bu toprak senin toprağın...’ ve göçmen kamplarında yaşadıklarını şarkılarına yansıtan bu efsanevi folkçunun tek romanına kavuşmuş olmaları. Sıradan bir çiftin, Tike ile Elle May’in daha güzel yaşam düşlerinin, aşkın ardından koşuşlarının, ama daha çok da yozlaşmış bir dünyada anlam arayışlarının öyküsü olan “Toprak Ev”, kimi eleştirmenlerin gözünde, “Toz Çanağı Amerika’sının güçlü bir portresi”. “Toz Çanağı” deyip geçmemeli. Toz Çanağı ya da Dust Bowl, ABD’deki Büyük Ovalar’ın bir bölümünü kaplayan koca bir bölge. Toz Çanağı deyimi, 1930’ların başında bölgeyi etkileyen koşullardan geliyor. Burada uzun süre aşırı otlatma yapılması, toprakların kötü biçimde işlenmesi, ardından kuraklıkların yaşanması sonucunda, ikide bir patlayan toz fırtınaları tüm bölgeyi etkilemiş, 1929 Büyük Bunalımı sırasında binlerce aile bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştı. Sözünü ettiğim toz fırtınalarının “Toprak Ev”de nerdeyse ilençli bir roman karakterine bürünmesi ve Guthrie’nin, çevreyi talan eden kereste tacirlerine meydan okuyarak doğayı ve insanı acımasızca sömüren düzenin karşısına dikilmesi, “Bu ülke senin ülken” dediği toprakların özgürce ekilebilmesini savunması, bu unutulmaz, çok yönlü Gitarında, “Bu gitar faşistleri öldürür” yazıyordu… sanatçının, günümüzde tüm dehşetiyle beliren ekolojik tehlikelerin ayırdına ta o günlerde vardığını da gözler önüne seriyor. Kimileri, “This Land Is Your Land”in bir eşlikçisi olarak görüyor Guthrie’nin romanını. Bazıları, bu romanda, Steinbeck’in toplumsal sorumluluk taşıyan, sürükleyici biçemiyle D. H. Lawrence’ın erotik içtenliğini buluyor. Kimileri, ayrıksı ve lirik bir tat taşıyan bu “Amerika öyküsü” ile, bugünün bunalımlı ABD’si arasında bağlar kuruyor. En iyisi, indirin Guthrie’nin şarkılarını, onlar eşliğinde başlayın “Toprak Ev”i okumaya… n MÜREKKEBİ KURUMADAN ‘Onun müziği toprak’ W oody Guthrie’nin necidir yitik olan “Toprak Ev” adlı romanının editörleri, “Makas Eller”, “Hayalet Süvari”, “Charlie’nin Çikolata Fabrikası”, “Alis Harikalar Diyarında”, “Karayip Korsanları” dizisi ve daha pek çok filmin usta oyuncusu Johnny Depp ile doğa ve doğal kaynakların korunması konusunda çalışmalar da yürüten tarihçi ve yazar Douglas Brinkley. Kitabın başında, Depp ve Brinkley’nin, hem Guthrie’yi hem de romanı ayrıntılı bir biçimde anlatan bir sunuşu yer alıyor. İşte, sunuştan bir bölüm: “’Toprak Ev’ seneler süren gebelik döneminin ardından 1947’de tamamlandı. Kısa süre sonra Guthrie’nin sağlığı Huntington hastalığı yüzünden bozulmaya başladı. Ramblin’ Jack Elliott ve Pete Seeger gibi öğrencileri onun folk repertuarını popülerleştirirken, ‘Toprak Ev’ Lerner’ın dosyaları arasında kaldı. Thomas Hart Benton’ın bir duvar resmi ya da Erskine Caldwell’in bir romanı gibi, farklı bir çağa ait bir eserdi bu: Soğuk Savaş sırasında öne çıkan roman kategorilerinden hiçbirine girmiyordu. Ancak Guthrie’nin de dediği üzere, ‘Her güzel şeyin bir zamanı vardır’. Kerpiç yapılarda yaşamanın ne kadar doğru olduğu ortada artık. Oscar Wilde haklıydı: ‘Edebiyat, hayattan önce davranır hep.’ Guthrie ‘Toprak Ev’i küresel ısınmayı önceden görerek yazmış sanki. Guthrie’nin sesini okumak halkın sesini, kendi halkının, Büyük Düzlükler’de yaşayan ve çektikleri ıstırabı duyuramayan çalışkan insanların sesini işitmek demektir. Kaybın, ezilenlerin, kıt kanaat geçinen unutulmuş Amerikalıların sesiydi o. Sıradan bir adam olan Guthrie’nin sanatını kullanarak emekçi sınıfı göklere çıkarırken gösterdiği gayret olağanüstüydü. Günün birinde Amerikalıların borç ve kredi yasalarını nasıl kaldıracakları öğreneceğini umut ediyordu. O işitilmek, işe yarar olmak istiyordu. Siyasi inançlarının tanınmasını, onlara saygı duyulmasını ve kıymet verilmesini talep ediyordu. Yazdığı aşk sahnelerinden anlaşılacağı üzere Guthrie kimseden çekinmiyordu. İçinde korku namına hiçbir şey yoktu. Sanatını yaşıyordu o. Lafın kısası, Guthrie sadece kendi zamanının insanlarına değil, adaletsizliğe öfke duyan, hakikate aç, sınıf eşitsizliğini sonlandırmanın yollarını arayan sonraki nesillere de ilham verdi. ‘Toprak Ev’in yayımlanmasının Woody Guthrie’nin yüzüncü doğum günü kutlamalarının ayrılmaz bir parçası, önemli bir kültür olayı ve Guthrie külliyatına büyük bir katkı olduğunu düşünüyoruz. Bu roman onun için bir yan projeydi; ülke çapında şarkılar söyleyerek sürdürdüğü gözü kara hayatının merkezinde değildi. Buna rağmen gücü ve yoğunluğuyla, durmaksızın büyüyen Guthrie arşivinde önemli bir yer edindi. ‘Toprak Ev’i okuttuğumuz Bob Dylan, Guthrie’nin zengin kesimin ahlak pusulasının şaştığı yoz bir dünyada yoksul halkın sevgi ve anlam arayışını böylesine gerçekçi bir şekilde sunan yazım tarzı karşısında hayrete düştüğünü söyledi. ‘Toprak Ev’in keşfiyle birlikte Guthrie Amerikan edebiyatının ölümsüz isimleri arasındaki yerini aldı ve yirminci yüzyılda da Amerika kırsalının ruhu olmaya devam ediyor. Onun müziği toprak. Sözleri de şarkı sözleri, anıları, makaleleri ve şimdi de romanı kerpiç tuğlalar. O halk için halkın yanında olan bir halk adamı. Onun dile getirdiği hakikat dinlemeyi erdem edinmiş, yüreklerinde umut ve güç olan insanlar tarafından her daim duyulsun. Guthrie’nin emekçiozan mirası son derece insanidir ve eserleri sonsuza dek övülmelidir. Steinbeck’in sözleriyle, ‘Woody, Woody’dir işte. Binlerce insan onu böyle bilir. O sadece bir ses ve gitardır. Bir halkın şarkılarını söyler ve sanırım bir bakıma kendisi de o halktır. Sert ve genizden gelen sesiyle, boynunda paslı bir janta asılı bir lastik levyesi gibi duran gitarıyla, Woody’nin sevimli bir tarafı yoktur, keza söylediği şarkıların da. Dinlemesini bilenler için çok daha mühim bir şey vardır onun sesinde. Baskılara göğüs geren ve mücadeleci bir halkın iradesi.’” n 2014 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1253