19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hasan Öztoprak’ın bütün şiirleri ‘Günümüzde güçlü bir şiir yazılmıyor’ Hasan Öztoprak’ın dizeleri, “Toplu Şiirleri” adıyla okura sunuldu. Öztoprak’la hem bütün şiirleri hem de genel olarak şiir üzerine söyleştik. r Halil GÖKHAN n iki yıl aradan sonra bütün şiir kitapların bir arada “Toplu Şiirleri” adıyla yayımlandı. “Toplu Şiirleri” sizce bir şair için durak mı yoksa nefeslenme mi sayılmalı? Başka şairler için ne ifade ettiğini bilemem. Benim için daha çok formel ve pratik bir şey, biraz da ihtiyaçtı. Dört şiir kitabımın ve arada “Ey Aşkı Anlayanlar” adıyla yayımlanan ilk üç kitabın bir aradaki baskıları çoktandır tükenmişti. Sahaflardan aranır hale gelince ve böyle bir teklif de olunca neden olmasın dedim. Toplu basımlara falan, tabii romantik bir anlam yükleyenler de çıkabilir ama bana pek manasız geliyor bu. Ayrıca bir şairin durak ya da nefeslenme gibi bir sorunu olabilir mi? Bence hiçbir şair nefes nefese kalmamalı ve zaten şairler için nefeslenecek bir durak da yoktur. Toplu Şiirleri’ne şimdiden bakınca onları nasıl buluyorsun? İyi ve kötü bir arada. İçlerinde benim için son derece değerli bir ana işaret eden de var, neden yazdığımı unuttuğum da. Ama şiir zaten neden yazılır? Bunu bilen var mı? Geçenlerde okuduğum, “Şiir Nasıl Okunur?” adlı kitapta Terry Eagleton, şiirin “en iyi halinde, insan bilincinin mükemmel biçimde incelikli bir ürünü” olduğunu söylüyor. Bu gerçekten doğruysa benim şiirlerimin de kendi bilincimin “incelikli” bir ürünü olduğunu pekâlâ söyleyebiliriz. Bu bize şöyle bir satırbaşı açmamız için de olanak sağlıyor: Şiiri kendi yazıldığı tarihin bağlamından soyutlayarak okumak mümkün mü? Tabii bu soru ve bütün bu yaklaşımlar bir şiir “haz verici” olarak düşünülmediğinde ve anlama olan bağlılığa kesin bir gönderme yaptığımızda anlaşılabilir olur ki bu da müphemdir. Sen çok sık yazan bir şair değilsin, dergilerde de seni sık görmüyoruz. Bir aralar belki düzyazı kitapları, romanlar ardı ardına gelince şiirden koptuğun, uzaklaştığın bile söylenir olmuştu. Bunları ben de duydum. Evet, çok sık yazmadığım belki de yazamadığım doğru, ilham perim tam mesaili çalışmıyor sanırım. Şaka bir yana ilk şiirimi 1984’te yayımladığım düşünülürse demek ki tam otuz yıldır şiir yayımlıyorum ve yayımladığım toplam şiir sayısı herhalde yüzü bulmaz. Bu da yılda üç dört şiir ediyor. Hâlâ öyle, yılda üç dört şiir ancak yazabiliyorum ve bunların çoğunu yayımlıyorum. Son şiir kitabım “Kırklar Kitabından” bu yana da on iki yıl geçti. Bu on iki yılda çok daha az şiir yazıp yayımladığım da doğru. Bu arada tabii üçü roman beş düzyazı kitabım yayımlandı. Bütün bunlar C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I O benim şiirden uzaklaştığım şeklinde değerlendirilmiş olabilir ama bu doğru değil. Ne kadar az yazarsam yazayım ve ne kadar düz yazı kitabı yayımlarsam yayımlayayım, kendimi hep şair olarak gördüm. Senin için hangi şiir kitapların, hangi yönlerden daha özel ve müstesna? Tabii her birinin benim için yeri ayrı. İlk kitabım “O Hayalle Kal” ilk kitap olmanın bütün özelliklerini taşıyor olmasına rağmen benim gelecekte nasıl bir şiiri geliştireceğimin de ipuçlarını veriyordu bana göre. İkinci kitabımdaki özellikle “Semt Şiirleri”ni çok önemsiyorum. Doğup büyüdüğüm ve “ben” olmamda kuşkusuz en çok etkisi olan semtime borcumun az da olsa bir kısmını bu şiirlerle ödedim sanırım. Üçüncü kitabım “Ağıtlar” çok sevdiğim şair Rilke’ye bir selam niteliğinde sayılabilir. Tamamıyla “Duino Ağıtları”ndan esinlenerek yazılmış şiirler. Son kitabımı ise olgunluğa bir adım olarak görüyorum ama aynı zamanda bir tür kendi hayatım vesilesiyle bütün hayatın aurasına bir bakış da bulunabilir orada ve “Ağıtlar”da keşfedilen maneviyata derinlemesine bir giriş de sayılabilir. Türk şiirinde sence toplu ve bütün şiirleri geleneğini nasıl buluyorsun? Sence bu işin “zamanı” nedir? Bu yalnızca Türk şiirinde olan bir şey olmasa gerek. Bunu bir tür ihtiyaç olarak görebiliriz. Doğrusu sevdiğim bir şairin külliyatını tek bir cilt ya da birkaç cilt halinde toplu olarak görmek benim de hoşuma gidiyor. Bu bir tür kolaylık sağlıyor. Bir gelenekse de güzel bir gelenek. Zaman ise şairinin bileceği bir şey. Bir şairi tamamen okumalı mı ya da onun şiirlerini tabiri caizse “ısırarak” mı yemeli? Isırmadan yemek mümkün olmadığına göre!.. Aslında şiiri iki tür okumak gerekir. Önce içinden, anlayarak; şair ne demiş, niye demiş. Sonra sesli, anlamını bir kenara bırakarak, uygun bir ritim ve ruh haliyle, müziğini hissederek. Bir şairin bütün şiirlerini ancak böyle okuyarak ona nüfuz edebilirisiniz ve onun kendi şairiniz olup olmadığını kavrayabilirsiniz. Eski şiirimizde sanırım bu âdet yoktu... Külliyat oluşturma, isme rağmen modern bir davranış edebiyatta... Bu âdeti ve şiirin hayatımızdaki yeni yerleri bakımından nasıl yorumlarsın? Aslına bakarsan Divan şiiri bir külliyat şiiri değil de nedir? Dolayısıyla biz de bu gelenek Divan şiirinden geliyor olabilir. Şimdi daha modern tarzda yapılıyor oluşu bunu değiştirmez. Yukarıda da söyledim, bu okuyucuya bir tür kolaylık sağlıyor başka da bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Şiirin hayatımızdaki “yeni” yeri ise belki de yersizliktir. Şiirin hayatta bir yer edinebilmesi onun gücüyle orantılıdır ki ben günümüzde “güçlü” bir şiir yazıldığına inanmıyorum. n Toplu Şiirleri/ Hasan Öztoprak/ Kafekültür Yayıncılık/ 224 s. 1253 2 0 Ş U B A T 2 0 1 4 n S A Y F A 1 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle