25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eşkol Nevo'dan "Dört Ev Hep Hasret” ‘Halkların birbirini işitebildiği bir dünya için yazdım’ İsrailli yazar Eşkol Nevo’nun Türkçede yayımlanan ilk romanı “Dört Ev Hep Hasret”le okurların karşısına çıktı. Nevo, romanında hem duygusal hem de coğrafi anlamıyla insanın sığınabileceği güvenli bir yuvanın arayışını öykülüyor. Nevo’yla “Dört Ev Hep Hasret”i konuştuk. Fotoğraf: Vedat ARIK r Gamze AKDEMİR omandaki iki tepe iki evren gibi... Aşkenaz olanı “haberci” anlamına gelen ve adının da ima ettiği üzere iyimser sonra zengin, bakımlı “Mevasseret” tepesi. İkincisi ise bir zamanlar Kürt topraklarından göç eden mülteciler için uğrak olmuş, şimdilerde karmaşa içinde olan, halkın “Castel” (Kale) dediği, resmi olarak ise “Maos Zion” diye anılan tepe. 1990’larda orada herkes Kürtçe konuşurdu ki romanım da o dönemde geçiyor. Çocukken Mevasseret’ten arkadaşlarım vardı, oraya çok sık giderdim. Ama diğer tepeye hiç gitmezdim. Öğrenciliğimde ise orada yaşadım çünkü kiralar daha ucuzdu. İnsanları nasıl romanın? Renkli, kaygılı, tetikte, sevecen, kafası karışık, köşeye sıkışmış? Söylediklerinizin hepsi doğru, hepsi doğru seçenek. İnsan söz konusu çünkü. İnsan seviyor, nefret ediyor, kafası karışıyor, dertleniyor, âşık oluyor. Romanın geçtiği dönem de tabii biçimliyor bu duyguları. 1990’lar İsrail için ayrı bir önem taşıyor, barış yanlısı Başbakan İzak Rabin’in öldürüldüğü bir zaman dilimi. İnsanlarda infial yaratan bir olay. Kaygıların, korkuların tepeye çıktığı zamanlar. Ama hayat yine de hayat. Bir şekilde akıyor, her türden duygular gelişmeye devam ediyor. Komşularınız var, arkadaşlarınız var, akrabalarınız var. Yemek pişiriyorsunuz, okula gidiyorsunuz, düğünleriniz var, cenazeleriniz var. Ama toplumda bu olayın yarattığı infial başa çıkılması kolay bir durum değil. Tıpkı Kennedy’nin öldürülmesinin Amerikan toplumunda yarattığı sancıları yaşıyor İsrail. Tarihte vardır ya hani böyle “anlar.” Başbakan İzak Rabin’in öldürülmesi de o “anlardan” biri. O hiçbir şeyin bir daha aynı olmadığı “değiştiren” “anlardan” biri. Kamusal, politik ve özel hayatlarda deprem yaratıyor. Her türden duygunun daha netleştiği, keskinleştiği, yüze çıktığı bir dönem. Yakın tarihin bu anlarında geçen, bir ev, bir hanenin, özetle sıradan yaşamı fertleri bazında dışarıda olanlardan nasıl etkilendiğini anlatan bir roman yazmamın nedeni de bu. Böylesi politika temelli şok eden, trajik “anların” toplumları altüst edişinin evrensel bir “hal” olduğunu düşünüyorum, Türkiye’de, Almanya’da veya Amerika’da da farklı yaşanmıyor. S A Y F A 4 n 2 0 R Romanda da bu durum belli bir gerilimle aksediyor... Havadaki o “demirbaş” tehdit ortamını yansıtmaya çalıştım. İşte Noah okuldan çıkıp otobüse bindiğinde ne olduğunu neden olduğunu anlayamadığı ani bir terörist saldırı oluyor. Mesela bu yüzden İsrail için cep telefonuna aşırı bağımlı bir ülkedir çünkü herkes her an birbirine iyi “Herkes nasıl mutlu ve huzurlu oluyorsa öyle yaşamalı. Birbirlerinin misin, kimseye bir şey hayatına hükmetmeye çalışmadıkları, birbirlerini kısıtlamadıkları süre oldu mu diye soracağı ce her inanca ve duruşa saygım var,” diyor Eşkol Nevo. durumlarla burun buruna yaşamaktadır. Tahtaya vuralım neredeyse iki yıldır ne Tel “ÜLKEMİN POTİLİKALARINDAN Aviv’de ne Kudüs’te terörist saldırı oldu. GURUR DUYMUYORUM AMA Buna rağmen endişelenmekten vazgeçmiHEPSİ BU DEĞİL” yorsun tabii. Evet, çok normal bir yaşam Iskaladığımız İsrail’i burada da anlatır değil ama bu hayatın yine de pek çok açıdan mısınız? Günümüzde Türkiye’de İsrail denisürmediğini göstermez. Tüm bu çelişik dulince açıkçası sorunlardan ve şiddetten başka rumlar, açılar benim gibi bir öykü anlatıcısı, şey akla gelmiyor çünkü. İsrail toplumunun bir yazar açısından mesela inanılmaz bir fikri sabit, aşırı muhafazakâr bir toplum olduolanak. Son derece heterojen bir toplum söz ğunu düşünülüyor sonra. En azından benim konusu ve öğrencilerime de hep dediğim ülkemde bu böyle. gibi tüm yapman gereken sokağa çıkmak ve Harika bir soru. Bunu anlıyorum çünbir hikâye bulmak. kü gerçekten çok karmaşık bir yapı iç içe yaşıyor. Bir İsrailli olarak mesela ülkemin “DÜŞÜM, HALKLARIN DAHA politikalarından gurur duymuyorum ama FAZLA EMPATİ KURABİLDİĞİ hepsi bu değil ki. Ülkemin birçok güzelliği BİR DÜNYA” de var. Harika, yaratıcı, sevecen insanları Evet, günlük hayatın seslerini, o yalın var. İsraillilerin Türkiye’yle çok sıkı bağları hali sıklıkla vurguluyorsunuz mesela... olduğu bir gerçektir. Pek çok insanın bu Sıradan hayat yazar için bir cennet gibi rayla ilgili anılarını duyabilirsiniz İsrail’de. benim için de öyleydi. Alışverişten dönen Konuşacağınız neredeyse her İsrailli size bir yaşlı kadın, arkadaşlarıyla haytalık yapan mutlaka Türkiye’ye yaptığı seyahatlerden bir genç, sokakları adımlayan bir mahalleli, bahsedecektir. Kimisi yine tarihsel bağlarınesnaflar, taksi şoförü, özellikle çocuklar fodan bahsedecektir. Ben bir istisnayım çünkü toğraf kareleri gibi art arda gelsin istedim. bu benim ilk gelişim fakat pek çok İsrailli Roman ve yazarı nasıl bir dünya düşlüyor birden çok kez gelmiştir. İsrail’de? Elbette ideal olan insanların gidip kendi gözleriyle görmesidir, sizler de gelip kendi Bir yazar olarak temel yaklaşımım en gözlerinizle görmelisiniz. Dediğiniz o ısönce empati kurmak. Bir İsrailli yazar olarak kalama karşılıklı olarak en aza indirilebilir mesela romanımdaki Filistinli inşaat işçisini de böylelikle. Genci yaşlısıyla insanların yazmak hiç kolay değildi. Bir kere sınırı geçiletişimlerini, davranışlarını, umut veya kaymek ve kendimi onların dünyasında hayal gılarını gözlemleyebilirsiniz. Sonra Kudüs etmem, kendimi onların yerine koymam ile Tel Aviv arasındaki farkı anlayabilirsiniz. gerekiyordu. Hayatımda ilk kez kendimi Mesela Kudüs’ün ne kadar politik ve dinFilistinlilerin yerine koyabildim. dar, Tel Aviv’in ise ne kadar liberal ve solcu Onlarla şahsen tanıştınız mı? bir şehir olduğunu, aralarındaki o devasa Elbette ve pek çoğundan da ilham alfarkı tam anlamıyla idrak edebilirsiniz. Tabii dım. En büyük mücadele ise empati köprüo toprakların sesini, insanını, öykülerini bu sünden geçmekti. İsrail’de bunu politik olatopraklara taşıması anlamında edebiyat da rak yapmak belki çok uzak gibi görünüyor çok iyi bir olanak. Romanımda sizin dediğiama en azından bireysel olarak bu empati niz gibi “ıskalanan İsrail”i yansıtabildiysem kurulabilir, kurulmalı. hiçbir şeyin siyah veya beyaz olmadığını, asDemin sorduğunuz gibi nasıl bir dünya lolanın insan olduğunu vurgulayabildiysem düşlediğimin yanıtı da burada yatıyor, beni ne mutlu. Çünkü hayat böyle değil, siyah ve düşüm İsrail toplumunun daha fazla empati beyaz değil, iyi ve kötü değil, öyle basit dekurabilme, başkalarının sesini de duyma ğil, çok karmaşık. İsrail de çok parçalı, çok gücüne ulaşması, buna daha açık olması. karmaşık bir ülke. Aynısı diğer taraf içinde geçerli. Bunun 2 0 1 4 için yazdım. Her iki taraf da birbirini sesini duyabilirse birbirlerinin öykülerine, gerçeklerine ulaşabilecektir. Bu en azından önemli bir adım olacaktır. Bu anlamda özellikle çok sattığı İsrail’de gördüğü ilgiye bakınca romanımda bunu bir ölçüde de olsa başarabildiğimi umuyorum. “İnsanın üç farklı bilinç durumu var: “Asker Durumu”, “Sivil Durumu”, “Dünya Gezgini Durumu” diyor Amir’in arkadaşı Modi. İsrail’de de her erkek ve kadın askere gitmek zorunda biliyorsunuz. Her fert bu deneyimi yaşıyor. Askerken çok özgür olamazsınız, kurallara göre hareket edersiniz ki bu noktada her tür otorite ile özellikle sorunu da var romanın. Kişisel hayatımda da okul hayatım boyunca, sonra orduda, sonra sivil hayatımda otoriteyle daima sorunum olmuştur, romana da yansıdığını düşünüyorum. Sonra sivil hayat aynı şekilde kendi koşullarını, cemiyet ortamını sunar. En özgür olunan zamanlar ise dünya gezgini olunabildiği zamanlardır kuşkusuz. Her şeyden, her kimlikten bağımsız bir birey olunabildiği değerli bir zaman dilimidir. “DİNİ SORU VE SORUNLARIM KARAKTERLERDE VÜCUT BULDU” Yaratılış, Tanrı, din, inanç, dua ile yakınlığı, içiçeliği ve meselesi nedir “Dört Ev Hep Hasret”in? İçselde ve sosyal hayatta nasıl yaşanıyor? Temel çelişme veya çatışma noktaları neler? Ben dini inanca sahip olmadığı gibi ciddi şekilde din karşıtı da olan bir ailede büyüdüm. Ailemde kimse Tanrı’ya inanmıyor. Holocaust’tan sonra yeni bir şekil Yahudi oluştu, Tanrı’ya inanmayan, sorgulayan, ruhsal meselelere kapılmadan yaşamayı ilke edinmiş Yahudi şekli. Benim ailem de öyle. Böyle bir ailede büyüdüm. Sonra şöyle düşünmeye başladım: Tanrı inancına saygı duyuyorum, ben bir yazarım, antik ve dini kökenli bir dil olan İbranicede yazıyorum, eşim hayli muhafazakâr bir aileden geliyor. Tüm bu sorularım ve durum tespitlerim romandaki karakterlerde vücut buldu. Sıkı muhafazakâr Moshe ve romandaki en favori karakterim diyebileceğim sıkı liberal Sima’nın temsil ettiği ayrım, Modi’nin sorgulamaları. Birbirlerine deli gibi aşık ama karakterleri apayrı, düzenli, titiz Amir ile pasaklı özgür Noa. Kitabı yazarken özellikle kendimi çok yakın hissettiğim Yotam. Hepsi benim sorgulamalarım ve eleştirilerim aslında. Kendime yönelttiğim soruları temsil ediyorlar. İsrail’de Tanrı’ya inanmayan ve öyle hiç de dindar olmayan pek çok İsrailli de var. Benim seçtiğim yol da dindar bir yol değildi, hiçbir zaman da olmayacak. Ama ne herkes muhafazakâr ne de herkes dinsiz diye bir şey yok. Herşeyden önce hayatın anlamını arayan insanlara büyük saygım var. Herkes nasıl mutlu ve huzurlu oluyorsa öyle yaşamalı. Birbirlerinin hayatına hükmetmeye çalışmadıkları, birbirlerini kısıtlamadıkları sürece her inanca ve duruşa saygım var. Romanda da karakterler arasındaki farkı, ayrımı ve zaman zaman da gerilimi bu düşünceden hareketle işlemeye çalıştım. Evet, çoksesli bir roman denilebilir rahatlıkla. Teşekkür ederim. Genelde çoksesli gibi görünen pek çok romanda yine de bir teksesliliğin hâkim olduğunu görürüz. Belli bir sözü, sloganı vardır ve tüm karakterler o söze, slogana itaat ve hizmet eder. Burada romanını gidişatı bunun böyle olmamasını getirdi, özel bir çaba sarf ettim diyemem. Her karakter kendini öne çıkardı, sesini duyurdu. Demokratik bir roman olduğunu düşünüyorum bu anlamda. Kimse baskın değil, tek başına önde değil. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Dört Ev Hep Hasret/ Eşkol Nevo/ Çeviren: Özden Özberber/ Can Yayınları/ 442 s. K İ T A P S A Y I 1253 Ş U B A T C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle