18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Murtaza Demir’den ‘Ateşi AşkSivas Katliamının Gerçek Hikâyesi’ Yürek kanatan gün: 2 Temmuz 1993 Yakın tarihin en trajik olaylarından Sivas Katliamı’nı, Alevi hareketinin önde gelen örgütlerinden Pir Sultan Abdal Kültür ve Tanıtma Derneği’nin kurucu genel başkanı Murtaza Demir, “Ateşi Aşk Sivas Katliamının Gerçek Hikâyesi” adlı yapıtında, çarpıcı tanıklıklarıyla yeniden günndeme getiriyor. Demir, yapıtında katliamla ilgili açılan davanın geçirdiği aşamaları da okuyucunun önüne seriyor ve satır aralarında yaptığı analizlerle okurların olayı daha derinlikli anlamasına yardımcı oluyor. r Erdal ATICI Temmuz Sivas katliamıyla ilgili birçok kitap yazıldı, belgeseller çekildi. Dava dosyaları, savunmaları yayınlandı. Bu kez, katliamın en önemli tanıklarından Murtaza Demir anlatıyor yaşadıklarını. Murtaza Demir, Pir Sultan Abdal’ın köylüsü. 1988 yılında Ankara’da yaşayan yedi Banazlı arkadaşıyla birlikte Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ni kurar (PSAKD) ve ilk genel başkanı olur. PSAKD 1992’de, ilk ikisi 1979 ve 1980 yıllarında Banaz Köyü’nde gerçekleştirilen, ancak 12 Eylül darbesiyle kesintiye uğrayan Pir Sultan Anma Kültür Etkinlikleri’ni sürdürme kararı alır. 1993’de de, Pir Sultan Kültür Etkinlikleri’nin Sivas’ta yapılması kararlaştırılır. Amaçları yok edilmeye çalışılan, yüzyıllar boyunca baskılanan Alevi inancını, kültürünü daha geniş kitlelere tanıtmak, bu kültür ve inancı yerelden evrensele taşımaktır. Etkinlik iki günü Sivas’ta, iki günü de Banaz’da olmak üzere dört gün olarak tasarlanır.Demir, Sivas’ta düzenlenecek etkinliklerinin düzenleme komitesi başkanlığına getirilir. Arkadaşları ile birlikte aylar süren hazırlıklar yapar. Şair, yazar ve sanatçıların isimleri, yolculukları, kalacakları oteller, yemek yiyecekleri lokantalara varana kadar, her şey en ince ayrıntısına kadar hesaplanır. Ama hiç akıllara gelmeyen bir şey vardır. O da Sivas’ta Ortaçağ kalıntısı bir azgın saldırıyla karşı karşıya kalacakları… ORTAÇAĞ’A DÖNÜŞ Tarih 2 Temmuz 1993’ü gösteriyordu. Sivas şehri içindeki bir oteldeydiler. Otel içinde Türkiye’nin, hatta dünyanın değişik kentlerinden gelen yüz ellinin üzerinde ozan, yazar, şair, karikatürist, bağlama sanatçısı, aydın, yurtsever vardı. “Sivas’ta Pir Sultan Abdal’ın yareni, yoldaşıyla birlikte Hızır Paşa’nın emriyle taşlanarak öldürülmesinden 433 yıl, Alibaba Mahallesinde Alevi katliamının üstünden 15 yıl geçmişti”(s. 73). Gericiler, Kongre Binası önündeki C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 Demir, tarihe bir kara leke olarak geçen Sivas Katliamı’ndaki tanıklık görevini "Ateş i Aşk"ta bir kez daha yerine getiriyor. Sivas şehitlerini yeniden ölümsüzleştiriyor. Atatürk heykelini yıkmış, Ozanlar Anıtı’nı yerinden sökmüş ve Madımak Oteli’nin önüne kadar sürükleyerek getirmişti. Anıtın, otelin önüne getirilmesi, oteli kuşatan kalabalığı adeta çıldırtmış, anıtı dişleyenler görülmüştü. Sanki zaman durmuş, 20. yüzyıldan geri sarmış ve Ortaçağ’a geri dönülmüştü. Yaşamları boyunca aydınlığı ve sömürüsüz bir dünyayı gerçekleştirmek için yazıp çizen, söyleyen; kaleminden, sazından, sözünden başka hiçbir silahı olmayan, savunmasız insanların bir kısmı merdivenlere oturmuş, sessizce bir türlü otele ulaşamayan devleti bekliyordu. Gençler ise otelin kapısının iç tarafına barikatlar oluşturmuş, öldürmek için sabırsızlanan ve bu histerilerini gerçekleştirmek için harekete geçen militanları içeri sokmamak için canla başla savunma yapıyorlardı. “Koca kentte, Anadolu’nun orta yerinde, bunca teknolojinin, iletişim araçlarının; uçağın, trenin, otomobilin olduğu bir dünyada; sayısız askerin, jandarmanın, polisin olduğu bir kentte, emniyet müdürlüğüne, il jandarma alay komutanlığına, askeri tugaya ve valiliğe beşer dakika uzaklıktaki bir otelde çapulcunun, yobazın insafına terk edilmiş, yapayalnız bırakılmış1225 tı” (s. 63). Saatler ilerledikçe kalabalık artıyor, kalabalık artıkça, otele karşı saldırılar da artıyordu. Ne ki, ortada onların güvenliğini sağlamakla yükümlü devlet yoktu. Orada alçak bir pusuya düşürülmüşler ve kendi yazgılarına terk edilmişlerdi. “Katilin biri, perdeleri yırtmış ve arabadan sızan benzine bulayıp içeriye atmıştı. Perdeler tutuşmuş, yanmaya başlamıştı. Araçlardan yükselen alevler, perdelerden yükselen alevlerle birleşmiş, lobiye, asma kata, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve daha üst katlara ulaşmıştı. Özellikle zemine serili yer halısının tutuşmasıyla birlikte her yer alev alev yanmaya başlamıştı. Koridordaki alev ejderha ağzına benziyordu. Yerleri yalayarak ilerliyor, kesif, ziftli, yeşilimsi dumanlar bırakarak, cızırdayarak koridorları teslim alıyordu. İğrenç duman, sanki lobiyle üst katların arasına duvar örüyordu. Keşke bildiğimiz alev ve ateş olsaydı. Zemindeki petrol mamulü sentetik kaplamadan çıkan ziftli dumana karşı mücadele etmenin olanağı olsaydı” (s. 78). TARİHE BİR KARA LEKE... Demir’in kitabının bu bölümleri 8 okurken insan, göğsünün sıkıştığını, bedenine yeşil bir zehrin hızla yayıldığını hissediyor. Yukarıda sesler uğultular, çığlıklar… Yangından sağ olarak kurtulmayı başaranlar aydınlık boşluğuna inerler. Yandaki binaların aydınlığa açılan pencerelerine yönelirler. Bunların çoğu kapalıdır. BBP İl Başkanlığı’nın penceresi gönülsüz de olsa açılır. Kimi militanların küfür ve hakaretleri altında bir odaya alınırlar. Kurtulanlar arasında; Murtaza Demir, Arif Sağ, Yıldız Sağ, Ali Çağan, Yüksel Yıldırım, Ali Baştuğ, Ali Doğan, Ayben Kop, Celal Yıldız, Nurhan Metin, Cem Celasun, Mehtap Yücel, Hülya Kaderoğlu, Battal Pehlivan, Türkan Pehlivan, Demet Işık, Ali Yüce, Nimet Yüce, Zerrin Taşpınar, Cevat Üstün, Hidayet Karakuş, İ. Cem Erseven, Haydar Ünal gibi şair, yazar ve sanatçılar vardır. Ne yazık ki içinde çocukların da olduğu ikisi otel görevlisi otız beş insanımız yanarak can verir. Murtaza Demir, yapıtında, katliamla ilgili açılan davanın geçirdiği aşamaları da okuyucunun önüne seriyor. Güvenlik nedeniyle Ankara’da yapılan yargılamalar, bin kez daha yakıyor vicdanları. Mahkeme heyeti Aziz Nesin’in etkinliklere katılmasını “ağır tahrik” olarak gördüğü için sanıklara 15 yılla sınırlı cezalar veriyor. Dernek ve katledilen yurtseverlerin avukatları temyize giderek, olayın Cumhuriyet’e karşı örgütlü bir kalkışma olduğunu belgeleriyle birlikte kanıtlıyorlar. Dava temyizde bozuluyor ve Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yeniden yargılama yapılıyor. Bu kez davada “Cumhuriyet’e, Laikliğe ve Demokrasiye karşı kalkışma olduğu” kabul edilerek, 33 sanığa idam, diğerlerine de muhtelif hapis cezaları veriliyor. Dava sürecinde, kimi sanıkların “birileri” tarafından korunduğu açıkça görülüyor. Yurt dışına kaçanlar, gerekli girişimler zamanında yapılmadığı için bir türlü iade edilmiyor. Davanın en önemli firari sanığı, emniyetin yanı başında emekli maaşını alıyor, normal yaşamını sürdürüyor, ama bir türlü yakalanamıyor. Doğrudan sorumlu devlet görevlileri hiç yargılanmıyor. Sivas davasındaki haksızlık, hukuksuzluk vicdanları kanata kanata bugünlere dek geliyor. Murtaza Demir, tarihe bir kara leke olarak geçen Sivas Katliamı’ndaki tanıklık görevini Ateş i Aşk’ta bir kez daha yerine getiriyor. Sivas şehitlerini yeniden ölümsüzleştiriyor. Satır aralarında yaptığı analizler, bizim olayı daha derinlemesine anlamamıza yardımcı oluyor. Demir’in zengin tarih bilgisi, Alevi inancıyla ilgili temel öğretilere kitabında yer vermesi, yapıtı okuyacak gençlerin bilgilenmesine ve yeni araştırmalara yönelmesine de yarayacak. Yapıt yüreğinizi bir kez daha kanayacak, haksızlığa hukuksuzluğa bir kez daha isyan edeceksiniz… n Ateş i Aşk Sivas Katliamının Gerçek Hikâyesi /Murtaza Demir/Kırmızı Kedi Yayınevi/229 s. 2 0 1 3 n S A Y F A 9 A Ğ U S T O S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle