25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş iir Atlası 2 Dennis O’Driscoll/Şiirler/ Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut pahada ağır bu inci için, yani bir lale soğanına karşılık? Kanalın çamurunda debelenen limana terk edilmiş yüksek serenli gemi gibi hangi ev ayakta kalır, ne denli sıkı bağlansa da palamarları, baharda çatlayan lale yumurtasının toprağı yaran gözüne karşı, yabanıl tüylerle yapraklanan sürgünlerle mavikızıl tüyleri pembe serpintili, portakal rengi çizgili? Peki, öncelikleri yerli yerinde kim duraksamadan hazırdır değiş tokuşa eviyle, kan kırmızı bir koku bile bırakmayan ardında ama yatağını hazırlayan laleyle saten çarşafların dokunsal parıltısında? Hangi balinalı iç etek, hangi ipek iç gömleği, kayarak inerken yer döşemesine renkli cam vitraylı bir yatak odasının, karşılaştırılabilir şu yabancıyla, saklı bilgiler getiren Tien Şan’da derelerin çağladığı bir kayalıktan ya da Taşkent’te eriyen karlardan? Kim istemez yitip gitmeyi ışığında şanlı bir parlayışın? Kim kurban etmez kendini bir sunağın önünde gözyaşı kabı piyale lalelerden oluşmuş, bir ateş, tutuşmuş alev kızılı, duman kahvesi? Kim yararlanmaz acaba bu taç yaprakların verdiği dersten, hisseler gibi düşmekte olan, paha biçilmez metal değerler, zaman bırakarak dalıp düşünmeye kısmeti, durup düşünmeye kayıpları? CEVAT ÇAPAN ‘Biz daha karanlıktayken sen bilgece ışığı görmüş oluyorsun.’ 012 Noel gecesi 58 yaşında ölen İrlandalı ozan, deneme, eleştiri yazarı ve editör O’Driscoll, küçük yaşında ana babasını yitirerek kardeşlerinin sorumluluğunu üstlenmiş ve 16 yaşında başladığı memuriyeti 40 yıl sürdürmüş. Yayınlanmış dokuz şiir kitabı ve birçok şiir ödülü olan O’Driscoll’u Times Literary Supplement, “İrlanda’nın en saygın şiir eleştirmenlerinden biri” olarak nitelemiştir. Şiirlerinde tutumlu dil kullanımı ile gündelik yaşamın kırılganlığı ve ölüm gibi izlekler dikkati çekmektedir. ZAMANI PAYLAŞMA Bizim ortak zamanımızda, Sıcacık bir arabada yolculuktayız, Radyoda bir keman konçertosu çalıyor, Kış soğuğunda tepeler kayıp geçiyor camın dışından, yıl sonu tarlaların kenarları yol yol yıpranmış, uzaklarda bir kızılcık çalısının alevlenen perçemi, dağ tepelerinde yanık bezeden karlar. Sıra sıra çiftlikler kulübeler geçiyoruz: dönemlerini paylaştıklarımız ağdan perdeler ardından bize bakıyor süt sağımı sabah serinliğinde ya da kentte fabrika yollarına düşme, önlerindeki yol parçası bomboş bırakılmış. Bir çocukluk yolculuğu gibi uyku sersemi ve faltaşı gözler şaşkın, sımsıkı mühürlenmiş yaşamlar sonsuz şimdiki zamanda son hedefe varılmadan önce. Ellerimiz tutuşuyor vites kolu üzerinde ve işte bu an, gelecek dışında hiçbir şeyden korkmuyoruz. kapılmak,otobüste hep tanıdığın kişilere rast gelmek ve seni hiç sorgulamadan olduğun gibi kabullenenlere. NORMAL DEYİNCE Her şeyin bir anlamı olduğunu düşünmek. Akşam eve dönmek dinlenmeyi hak ettiğine inanarak ve ayaklarını uzatıp oturmak parıl parıl ışıldayan bir televizyon ile ateşin başına. Sevdiğin dizileri izlemek. Mahalleden biriyle evli olmak ana babanın uygun görüp beğendiği. Elindekinden hoşnut olmak, Komşulardan, geçerli son modadan, yabancı dille eğitimden, daha ne yapsın hükümetten. Ortalama kiloda kalabilmek ve hazır giyim alabilmek. Ayanıp boyanınca yüzüne bakılır sevimlilikte olmak. Evde kalınca feci sıkılacağını bilerek işine dört elle sarılmak. Bedenlerin kum tanesi gibi kavrulup karıştığı yerlerde tatil yeri ayırtmak. Küçük kaçamaklara yatkın olmak, Noelde akşamdan kalmak, sipsivri yüksek topuklar, Çikolatalı pastaya gömülmek, saçının rengini açtırmak. Evi genişletip arabanın borcunu bitirene değin çocuk yapmayı ertelemek. Dünyaya çift camın ardından bakmak ve hiçbir aksama görmemek. Yaşamı böylece sürdürüp gitmeyi ummak Ve dosdoğru ileri bakmak. Pişmanlık duymamak. Her sabah yataktan kalkıp ne şaşkınlığa ne korkuya C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1225 TRENDE PRİMO LEVİ OKURKEN Yapı kooperatifleriyle bankalara borçlarını ödemek üzere işgücünün bindiği erken treni yakalamak için sıyrılarak uykumuzun yapayalnız sığınağından vahşetten arınmış sabahlarımızın huzur ve sükünunu bozuyoruz. Yiyeceklerimiz sefertaslarında salata sarma ve yemişiş günü öğle yemeği. Bir kadın kucaklamış bir paketi yemek artığı kovası mı abajur mu? Saçlarımız hâlâ kafamıza yapışık. İnce boyunlardan zincirler sarkıyor. Tekmelenecek, öldürülecek bir dolu adamız, işkenceden geçirilip aşağılanacak bedenler takım elbiselerle etekliklerin modaya uygun kesimleri altında, bir dolu öykü ansızın sonunu getirecekleri; gün batmadan evde beklenen onca insan büyük baş mal kamyonlarında hızla taşınacak… Tren takırdayarak ilerlemekte. Gün ne getirecekse bize sonuna dek görmek için yaşayacağız, çakıl taşlı araba yolundan aşağı eşlik etmek için, yarı kavrulmuş, kemiksi seslere, izlemek için altın dolgulu dişler gibi ayazda bizimle takırdayarak söyleşen yıldızları. YARIN I Yarın mutlu olmaya başlayacağım. Sabah bir keyif cigarası gibi ışıyacak. Çimenlerin üzerine yansıyan güneş ışınları kristal bir kadeh şampanya gibi ışıtacak çiği. Bugün yaşamımın en kötü dönemi sona erecek. Ne idüğü belirsiz günleri arkada bırakacağım, Geçmişe bir çit çekeceğim, tıpkı kumdan bir altın halkanın gelişigüzel denizi kunt karadan ayırdığı gibi. Dönüp bakmak istediğim yarın olacak, bugün değil. Yarın mutlu olmaya başlıyorum; bugün neredeyse dündür. II Avustralya, ne bilgesin günü yakalamakta, oldu bittiye getirip bir yana koymakta. Bilginin yemişini yemişsin, oysa biz hangi ana yemeği seçeceğimizdeyiz daha. Ne özgür olmalısın; kuşkulardan nice arınmış: borsanın yükselip alçalışı, bugünün kapanış ederleri daha bizim teklifler verilmeden sana bildirilmekte. Avustralya, kaza istatistiklerinin hasadını yapabilirsin daha bizim yolların ölüme saatleri varken. Biz daha karanlıktayken sen bilgece ışığı görmüş oluyorsun. III Akıllılık taslayıp sınırları aşarak 2018 yazmaya cüret ediyorum. Kişiliği ya da ses rengi olmayan bir tarih, 2018. Faiz oranları ya da ortalama günlük sıcaklığı olmayan bir yıl. Liste başı şarkıları daha yazılmamış, yılbaşı bebekleri daha yapılmamış, ateşkesleri daha imzalanmamış. Kehanetler için bile çok uzaklarda daha, gerçi öylesine kestirilebilir herhalde en çok şöyle böyle bir yıl geri dönüp bakıldığında belli belirsiz, her zamanki mevsim sonu satışlarla suya düşen, her şeyin indirime girdiği; modası geçmemiş bir şey yakalamak için son fırsatın senin. LALE ÇILGINLIĞI Peki, kim suçlayabilir ki şu Hollandalı tüccarları hazır ellerindeki her şeyi bırakmaya, 8 A Ğ U S T O S 2013 n S A Y F A 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle