18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ertuğrul Özkök’ten ‘Kırk7’ ‘Hepimiz Cumhuriyet’in paltosundan çıktık’ Bu yüzyıl bir baştan çıkarma ve çıkarılma yüzyılı. Şımartma ve şımartılma yüzyılı. Baştan çıkarmaya ve çıkarılmaya ihtiyacımız var. Kendimizi keşfetmek, sınırlarımızın farkına varmak ve yaşamak. Öte yandan kadınlar ve kadınların ön saflarda yer aldığı Gezi Direnişi’nin ezber bozumu. “Ustalık” dönemindeki Tayyip Erdoğan’ın ve siyasi partilerin hali ahvali, medyanın iyot gibi açığa çıkan dezenformasyonu, İvmelenen yeni çağın yeni insanı, aklı fikri “Gezi”de olan “zamane” (!) gençleri. Ertuğrul Özkök’le “Kırk7” adlı yeni kitabını ve daha fazlasını konuştuk. r Gamze AKDEMİR Özkök, “kadın konusu Türkiye’de sadece töre cinayetlerine kurban gitmek veya tecavüz değil ki, kadınların şu anda bir yaşama sorunu var. Bu da töre ve tecavüz kadar kadınların hayatını zehir eden bir konu” diyor. itabın mottosu nedir? Kadınların da erkeklerin de hayatları uzadı ve kadınların en güzel yaşları 40’larda başlıyor. Kendilerinin farkına vardıkları, çalışıyorlarsa kariyerlerinde belli bir noktaya geldikleri, evlilikleri varsa karşılıklı duyguların artık yerine oturduğu, çocukları varsa belli bir yaşa geldiği bir dönem bu. Ama en önemlisi erkekte de kadında da gerçekten yaşama duygusunun 40’lı yaşlarda yerine oturması. Kitabın temel tezi de bu; 40 yaş geç bir yaş değil, tam aksine hayatta bazı şeylerin asıl bilinçli bir şekilde yaşanmaya başladığı, çok güzel bir dönem. Gövdenizi sevin, hayatın bu en güzel döneminin tadını çıkarın diyorum. Ben pek çıkaramadım. 40 yaşında Hürriyet’in genel yayın yönetmeni oldum. Felaket rekabetçi ve ihtiraslı bir ortama girdim. Daha kötüsü karımın 40’lı yaşlarını da doğru dürüst yaşayamadım. Ama şimdi acısını çıkarıyoruz Tansu ile. Mahreme nasıl bakıyor kitap? Mesela Hz.Muhammed’in eşi Hz. Ayşe’ye dair bir bölüm var, kıskanan, arzu eden bir insan olarak zaaflarıyla okuyoruz. Şunu hemen belirteyim; Allah’a inanan bir insanım ama dindar bir insan değilim. Allah ile arama kimseyi S A Y F A 1 2 n 8 K sokmam. Din konusunda Türkiye’nin en dikkatli insanlarından biriyim. Konuştuğum her şeyi çok bilerek konuşurum. İslam’ı gerçekten bilen insanlardan bana hiç tepki de gelmemiştir, laiklerden gelmiştir aksine. Yazdığım o bölüm de şöyle; öbür karıları Hz.Muhammed’e niye sadece Hz.Ayşe ile berabersin diye serzenişte bulunuyorlar. Hz.Muhammed de diyor ki: “Bana bir tek onunla beraberken vahiy geldi”. Bir kadına bundan büyük iltifat olabilir mi? Onu mankenken örtünen bir kızın kitabından aldım. O kitapla ilgili Akit’te iki yazı çıkmış, Hayrettin Karaman bir yazı yazmış, Taha Akyol bir yazı yazmış. Onları okuduktan sonra yazdım, hiç itiraz da gelmedi. “MUHAFAZAKÂR KADIN KENDİ GEZİ’SİNİ YARATACAK!” Kitapta kadınları manipüle de ediyorsunuz. Manipüle ne ki tahrik ediyorum! Hayatımın son yılları çok tahrikçi ve provokatör olduğum yıllar. Bu çağda bazı şeyleri yıkmak için toplum olarak kuvvetli bir fikri provokasyona ihtiyacımız var. Sadece hayat tarzı liberal insanların değil muhafazakâr insanların da ihtiyacı var buna. Hatta özellikle muhafazakâr kadınların çok şiddetli bir sarsıntıya ihtiyacı var. Yerleşik kafa paradigmalarımızı değiştirmeliyiz artık. Bu paradigmalar bizi çok geciktirdi. Aptalca şeylerle geçirdik hayatımızı. Ahlakı sorgulamalıyız bir kere. Ahlak diye ömrümüzce dayatılan şablonu normal kabul ediyoruz. Kitabımda da 2 0 1 3 sorgulanıyor bu. En çok kadının hayatını zehir eden bir şeydir ahlakçılık. Dini kitaplarda yazılan her şeyi bugün uyguluyor muyuz? Bir veri kabul etmiyoruz ki artık. Faiz de yasak diyorlardı faiz var. Oruç tutmayan, namaz kılmayan milyonlar var, bu çağda bunlar artık ölümcül günahlardan sayılmıyor. Dinin ve yerleşik yaşama biçimlerinin empoze ve konformize ettiği şeylerden çıkmamız, sorgulamamız lazım artık. Türkiye’de bundan sonraki gelecek olay muhafazakâr kadındaki bir zihniyet devrimi olacak. Muhafazakâr kadın kendi Gezi ayaklanmasını yaşayacak. Hükümet istediği kadar amacından saptırtmaya çalışsın Gezi, Türkiye’de yerleşik paradigmaları köklü bir biçimde sarstı. Toplumdaki geri dönülmez etkilerini hepimiz göreceğiz. Siyasi iktidar da görecek. “CHP’DEN TOTALİTERCE BİR ALT PARTİ YARATMAK İSTİYORLAR” Muhalefet? Orada şunu söyleyeyim bir kere, şu muhalefetsizlik söylemi… Demokrasi konusundaki gerçek tartışmamızı engelleyen en büyük handikapımız. Kimsenin ağzına almaması lazım. Erdoğan rejiminin otoriterliğinin giderek meşruiyet kazanmasına yol açıyor çünkü. CHP’ye yapılan çok büyük bir haksızlık. Türkiye’de hiçbir muhalefet de olmayabilir ama bizim yine de bu rejimin otoriterleşmesine karşı çıkmamız lazım. CHP ne yapacak? Otoriterleşecek mi yani, muhalefetsizlik söylemini diline pelesenk edenleri memnun etmek için? CHP’den kendi kafalarına göre totaliterce bir alt parti yaratmak isteyenler var. Bir tane lider olacak, disiplinli olacak, demir yumrukla yönetecek. CHP böyle bir parti değil, böyle insanların partisi değil çünkü. Ulusalcı görüşten insanlar da var, daha liberal olanlar da var ama hepsinin ortak özelliği köklü biçimde itiraz kültürünü benimsemiş insanlar olmaları. CHP’den beklenen ise ne? Erdoğan gibi bir lider olacak, o kaşını kaldırdığında herkes aynı şeyi söyleyecek. Ben CHP’den böyle bir parti istemiyorum, CHP’nin bugünkü halini tartışan insanlardan oluşması istiyorum. Her kafadan bir ses çıkacak ama özgür olunacak! Çıkacak tabii. Herkes konuşacak. Demokrasi bir kakofoni rejimidir. Pasif kalmakla eleştiriliyor… Ne yapsın bir parti daha? Her konuda duyarlı, fikrini söylüyor. Mesela çözüm süreci... CHP ne yaptı Allah aşkına çözümü engelleyecek? Başbakan bunun kremasını kimseye yedirmek istemiyor, olay budur. CHP oraya istediği kadar gelsin Başbakan kabul etmeyecek. Onun için CHP’ye muhalefetsizlikten dem vurup yazılar döşenen köşeyazarlarına soruyorum: Siz demokrasi konusunda görevinizi yaptınız mı? Başka ne yapabilirler mesela? Oturduğu yerden atmayacaklar önce. CHP’ye dil uzatmak marifet oldu. Bu, haddini bilmemektir. Ne yaptılar Allah aşkına ne? Gidip ev, ev çalıştılar mı? Oturmuş köşesinde… Siz de bir köşe yazarısınız, şimdi... Ben eleştirmiyorum CHP’yi böyle haksızca. Bu hükümeti istediğim gibi eleştiremediğim sürece CHP’yi de eleştirmeyeceğim. Bu bir aydın tavrıdır, dürüst bir tavırdır. Yeni çağ kafamızdaki her şeyi sildi, resetledi. Gazetecilik… Böyle bir iş kalmıyor artık. Çizgifilmlerde vardır hani koşar, koşar… Derken altındaki zemin biter, boşluktadır, yine koşma hareketi yapar... Sonra bir durur ve bam diye çakılır. Halimiz bu. Hele Gezi’den sonra koştukça koşuyor, coştukça coşuyoruz. Sanıyoruz ki altımızda bir zemin var. Köşe yazarlığı giderek palyaçovari bir hale geliyor. Yeni modeller yaratmak zorundayız. Mesela? Bilsem yaparım, ben de arıyorum. Bir daha kimse bana gazete yöneticiliği yaptıramaz ama şimdikiler nispeten şanslılar. Gazetelerin üzerinde tiraj baskısı yok. Tiraj yayınlanmıyor artık. Sabah gazetesi beni 10 tane geçince yukardan 9 sütunu basıyordum. Günde iki defa tiraj raporu alıyordum, geceleri Xanax alarak uyuyordum, beni geçecek diye. Şöyle bir kolaylık da görüyorum; nasılsa hükümet baskısı var diye yaratıcılığı zorlamıyorlar. Askeri darbe dönemlerinde bile böyle değildi. Mizah patlamıştı. Rahmi Turan’ı hatırlayın, bir dahiydi. Biz gazeteciler yaptığımız işin hakkını vermeye çalışmalıyız. Aldığımız bu paraları hak etmek için yeni K İ T A P S A Y I 1225 A Ğ U S T O S C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle