18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA şıl Özgentürk uzun bir aradan sonra yeni kitabı “Onların Sadece Türküleri Var”la çıktı karşımıza. Yaşamın kıyısında kalmış insanların gerçek hikâyelerini aktarıyor bize Özgentürk. Hepsinin yaşamlarına acı dokunmuş bu insanların. Hepsinin yaşamlarına sevinç dokunmuş, aşk dokunmuş, inanç dokunmuş.Yaşanan ama görülmeyen hayatları tek tek bulup çıkarmış, onlarla konuşmuş ve yaşamlarını yeniden yaratmış. Özgentürk’le kitabını konuştuk. Şair Sabri Kuşkonmaz’la yeni kitabı “Türkçe Ölüm”den hareketle şiir, Türkiye’de şiirin geldiği yer, kitabı ve hayat üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Canan Tan’ın yeni romanı “Hasret”, dokunaklı bir aşk öyküsünün geri planında mübadele dramını anlatıyor. Roman gerçek bir öyküye dayanmasıyla da dikkat çekiyor. Kitabı Elif Tanrıyar değerlendirdi. Marcel Proust’un yirmili yaşlarında kaleme aldığı, kısa anlatılardan ve şiirlerden oluşan “Hazlar ve Günler”, bir bakıma “Kayıp Zamanın İzinde”nin habercisi gibi. Kitap Kayıp Zamanın İzinde’ye giden yolda, Proust adına otobiyografik öğelerin de kendine çokça yer bulduğu bir yapıt aynı zamanda. Kitabı Eray Ak’ın kaleminden tanıyoruz. Köy Enstitüsü üzerine yazılan en son eserlerden biri, Prof. Dr. Güler Yalçın’ın “Canlandırılan Ütopya Köy Enstitüleri” adlı çalışması. 68 kuşağı mensubu bir kimya profesörü olan Yalçın, aynı zamanda Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği (KAVEG) Başkanlığını da yürütüyor. Kitap Barış Doster’in kısa değerlendirmesiyle önümüzde. Bol kitaplı günler... I P ervasız Pertavsız ENİS BATUR abancı bir televizyon kanalı, prime time, kıdemli bir gazeteci “Eril İstek” üzerine farklı yaş grubundan ve meslek dallarından erkeklerle söyleşiyor, biri de yazar adayı, genç oğlu: Düpedüz, alenen, son derece ciddi “erkeklik organı” hakkında konuşuyorlar. Babaoğul, kalafat etrafında örülüyor söz yumağı. Düşünüyorum: Babamla konuşamazdık bu konuda, yatkın değildi; oğlumla konuşamazdım, yatkın değildi. Yatkın olsalardı, ben konuşabilir miydim? İkisiyle de konuşabilirdim, her şeyi konuşmaya yatkınım. Bir kadınla konuşabilir miydim, peki? Zorlanırdım, sıkıntı duyardım sanırım; belki de konuşamazdım. Bir eşcinselle: Çok zor. Ama babaoğul, ama iki dost, kalafat üzre konuşurlarken ne kadar dürüst olabilirler sorusu önemli, öte yandan. Dinledim dikkatle: Sorunlarından, düğümlerinden, kilitlenmelerinden içtenlikle söz edebiliyorlardı. İçinde yetiştikleri toplumun, çağın, aile anlayışlarının farklılığı söyleşiyi olanaklı kılıyor geniş ölçüde. ‘Konuşabilirdim’ diyorum ya, kendi ülkemin bir televizyon kanalında böyle bir diyaloğa yanaşmazdım: Yakın ve uzak çevremin reflekslerini varsaymak bile ürkütücü geliyor şu an, bana. Her şeyi konuşmak şart mıdır, diye sorulabilir, her şeyin konuşulabileceği bir uygarlık düzeyinde hayatını sürdürmesi kişinin, açılım açısından bağlayıcı. Asıl kaygılanmamız gereken: Ne’yi, neleri ne kadar konuşabildiğimiz, susmalarımızın bizde hangi köşeleri şişirdiği. Bizimkisi gibi ülkelerde dinin, geleneklerin göreneklerin, toplumsal davranış alışkanlıklarının söze yaptırımları, suskuya yatırımları, bireylerin hayatla ilişkilerini, insan ilişkilerini olumsuz yönde yoğuruyor. Kendimize bile durmadan yalan söylüyor, uydurma değer yargılarının pençesinde ömür tüketiyoruz. Bir tür rasathane olmalıydı: Bu durumun Edebiyata, Sanata, Felsefeye ve Bilime hangi kısıtlamaları getirdiğini ölçmek için. Düşleri ve Düşünceleri Ayarlama Enstitüsü. GÜL ÖKSÜREN MELEK, ÇIKMA İlhan Durusel, giderek bir âraf çizgisine oturtturdu anlatımını, öykü evreninin bir yakasında Alay “ailesi”nin bütün dalları, ötekisinde Saçma “ailesi”nin türevleri, bir uykuda gezerin ustalıklı alışkanlığı içinde, bir yakaya hepten devrilmek varken Rasathane Y ince uzun ipin üstünde ilerliyor. Alay ile Saçma’nın ne çekiştiklerini, zıtlaştıklarını söylüyorum, ne de uzlaşamayacaklarını: Zorluk derecesi yüksek bir ortakyaşarlık türü bu, altından başarıyla kalkıyor yazar. Gül Öksüren Melek’in iç sıralaması crescendo özellikleri taşıyor, okuru yavaş yavaş tırmandıran, deyim yerindeyse kızıştıran bir akış düzeni egemen kitaba. Alay ve Saçma “derece”leri bu özelliğe koşut biçimde artıyor öyküden öyküye. Alay “ailesi” dedim, yer yer ironiyi işe koşuyor Durusel, yer yer hicive teğet koyulukları deniyor yazısı. Lirik bir dünyası olması, mizah boyutunun büsbütün yaralayıcı, renginin kapkara olmasını engelliyor. Saçma “ailesi”nde daha gözüpek, açılımlar. “Hepten anlamsız”a sokulan, “saçmasapan”dan korkmayan parçalar ile deltaya erişiliyor. Her okur meşrebine bağlı tercihler kullanır, ben “Tüyü Bozuk Hikâyeler”in dördüne de bayıldım. Bir söyleşidenememde (PP), Karagöz oyunlarının edebiyatımızdaki çağdaş çeşitlemeleri üzerinde durmuştum; Durusel’in öyküsü sıkı bir versiyon getiriyor. “Ağlayan Kaya”da ise, yazarın Swift’in düzeyine yaraşır bir iş çıkardığını düşünüyorum. ? TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Yer yer ironiyi işe koşuyor Durusel, yer yer hicive teğet koyulukları deniyor yazısı. Lirik bir dünyası olması, mizah boyutunun büsbütün yaralayıcı, renginin kapkara olmasını engelliyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Reklam Müdürü: Petek Öztürk ?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1212 9 MAYIS 2013 ? SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle