Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Marcel Proust’tan ‘Hazlar ve Günler’ ‘Yirmi yaşında bir Proust gördüm’ Marcel Proust’un yirmili yaşlarında kaleme aldığı, kısa anlatılardan ve şiirlerden oluşan bu eser, bir bakıma Kayıp Zamanın İzinde‘nin habercisi. Kayıp Zamanın İzinde’ye giden yolda Hazlar ve Günler, Proust adına otobiyografik öğelerin de kendine çokça yer bulduğu bir yapıt aynı zamanda. Ë Eray AK de’nin yaratıcısı Marcel Proust, gerek yapıtı gerek yaşamıyla çağında ve bugün hep ilgi odağı olarak kaldı. Hoş, Proust’u Türkçede okumak için on yılların geçmesini beklememiz gerekse de Roza Hakmen’in yetkin çevirisi bu “kayıp zamanın” bir tür tesellisi gibiydi. Bu dev yapıt Türkçeye çevrildikten sonra ise Türkiye’de dünya edebiyatını tanıma ve anlama noktasında bir kapı daha açıldı diyebiliriz aslında. Evrensel bir yazar, bizim evrenimize gelmişti. Peki bu çeviriden sonra dev yapıt Kayıp Zamanın İzinde yeterince tartışılıp Proust’un kendi evrenine girilebildi mi? Yanıtı bilenler söylesin… ANLATILAR VE ŞİİRLER Geçen günlerde yayımlanan bir ki langıcında verdiği ürünlerden meydana gelen Hazlar ve Günler Türkçede okuyucu karşısına çıktı. Kısa anlatılardan ve şiirlerden oluşan yapıt her ne kadar Proust’un dev yapıtının seviyesinde ilerlemese de yazarın kendisini tanıma ve anlama noktasında önemli nüveler veriyor okuyucusuna. Kayıp Zamanın İzinde, dünya edebiyat tarihi için bir olaydı. Hazlar ve Günler ise bu olaydan önce yazarın kendi yaşadığı olayların bir yansıması gibi. Ancak Hazlar ve Günler için tüm bu söylediklerim, Proust’un zengin ve ahenkli dilini kapsamıyor. Kitaptaki anlatılarda her ne kadar yirmi yaşındaki genç bir yazarın kaleminden dökülenleri okuyor da olsak büyük yapıtta da görebileceğimiz şahikada dolaşan dil göze çarpan en sivri yan olarak karşımıza çıkıyor. SEÇKİN DAĞARCIK Bu bağlamda, Hazlar ve Günler’in “bir ustanın acemilik çağı meyveleri” olarak görülmemesi gerektiğini belirtmek gerekir. Proust’un erken yaşlarda yazı yaşamının içine girdiğini, zamanın önemli yayın organlarında önemli köşeleri tuttuğunu göz önüne aldığımızda bu metinlerin kıymeti daha iyi anlaşılabilir. Gerçekten, anlatılar okunmaya başlandığı andan itibaren de rahatlıkla duyumsanıyor bu. Karşımızdakinin yirmi yaşındaki bir delikanlı değil de “yirmi yaşındaki Proust” olduğu o seçkin dağarcıktan ¥ ve daha o yaştaki birikimden ken Y üz binlerce ayrı kelimenin içinden aktığı 20. yüzyıl edebiyatının seyrini değiştiren büyük yapıtlardan kabul edilen, on yedi yılda yazılan, yedi ciltten oluşan dev roman Kayıp Zamanın İzin Marcel Proust tapla “Proust’un kendi evrenine girebilme” adına bir adım daha atıldı. Yine Roza Hakmen’in çevirisinden okuduğumuz yazarın yirmili yaşlarının baş SAYFA 12 ? 9 MAYIS 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1212