18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Boris Vian’ın Paralel Hayatları/ Noël Arnaud/ Çeviren: Alev Er/ İletişim Yayınları/ 558 s. Romancı, şair, oyun yazarı, mühendis, trompetçi, besteci, bale ve operalara imza atan bir sanatçı, senarist, müzik direktörü… Ölümün erken geleceğini hissetmişçesine durdurak bilmeden üreten Vian, kıyasıya eleştirilmesine, anlaşılmamasına rağmen vazgeçmedi çünkü yaşadığı zaman ve yerle sınırlı değildi sözü. Bu yüzden, onunla bugün tanışanlar bile eserlerindeki sonsuz yenilikle karşılaşıp büyülenir. Boris Vian’ın Paralel Hayatları’nın her bölümü, Vian’ın farklı yönlerini ve eser verdiği sanat dallarını ayrı ayrı inceliyor. Fakat bu kitap, Boris Vian üstüne bir deneme ya da yapıtlarıyla ilgili eleştirel bir çözümleme değil kesinlikle. Sanatın her alanındaki üretiminden oluşan geniş çerçeveyi, hayat, insanlar, dünya, savaş, militarizm karşıtlığı, aşk, ölüm, yaratım ve pek çok başka konuya ilişkin düşünceleriyle zenginleştiren bir çalışma, sanatçı ve insan Boris Vian’ın hikâyesini kendi sesinden aktaran bir “hayat dökümü”. Dostu Boris Vian’ın arşivini titizlikle tarayan Noël Arnaud, tanıklıklarla ve başka hiçbir yerde yayımlanmamış eser ve yazılarla biyografi alanında benzersiz bir çalışma sunuyor bizlere. Hayal Molaları/ Şemsa Yeğin/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 454 s. İkinci Dünya Savaşı’nın yokluk yılları içinde, Bakırköy’e bağlı Osmaniye köyünde bir kız bebek dünyaya gelir. Sakinlerinin bir kısmı ekip biçerek, hayvan besleyerek, bir kısmı da yakındaki Sümerbank fabrikasında çalışarak geçinen küçük, kendi halinde bir köydür burası. Şemsa ilkokulda özellikle Türkçe ve matematikteki başarılarıyla parlar. Aralıksız okur. Eve kadar gelen öğretmeninin ricasıyla “İlçe”deki ortaokula kaydedilir. Yeni okulunda İngilizcedeki başarısıyla parlar. Köydeki komşularından farklı akranlarıyla tanışır, Osmaniyelilere benzemeyen insanlarla dolu Bakırköy’e alışır. Ortaokulda vermeye başladığı özel İngilizce dersleri İstanbul Kız Lisesi’nde de devam eder. Cağaloğlu’nda yayın dünyasının yakınında olmanın tadını çıkarır. İngilizcesini geliştirmek için başladığı mektup arkadaşlığı yeni dünyaların kapısını açar ona. Derken kardeşinin düğününü yapmak için okula ara verip çalışmaya başlar. İş hayatı evliliğin ve ABD’den Kongo’ya uzanan bir aile hayatının kapılarını da açar. Şemsa Yeğin 1940’lardan 70’lere uzanan bütün bu olaylar arasında kendisini, duygu dünyasını, dış dünyayı, kadınerkek ilişkilerini keşfinin hikâyesini ve yetmişe yakın çeviriye imza atmış bir çevirmenin varoluş öyküsünü okuyucuya sunuyor. “Özgürüm Ama Mecburiyet Var”/ Leyla Neyzi, Haydar Darıcı/ İletişim Yayınları/ 232 s. Gençler Türkiye’de yakın geçmişte yaşananlar hakkında ne düşünüyorlar? Özellikle otuz yıla varan savaşın şiddet ortamı, onların zihninde nasıl bir tortu bırakmış? Asıl önemlisi, Türkiye’nin doğusundaki ve batısındaki gençler, Türkler ve Kürtler, birbirleri hakkında ne düşünüyor? Leyla Neyzi ve Haydar DaSAYFA 20 ? 9 MAYIS 2013 benlik hakkındaki soruları derinlemesine inceliyor. Melucci, Oyuncu Benlik’i öznel ve kişisel deneyimlerin etkileşim halinde olduğu bir alan olarak tanımlıyor. Böylece, görünür kolektif süreçler ve bireysel günlük deneyimin sınırında giderek daha çok önem kazanan anlam arayışını keşfediyor; sosyolojik ve klinik uygulamalarından yararlanarak bu ikisi arasında oldukça özgün bir bağlantı kuruyor. rıcı, Diyarbakırlı ve Muğlalı gençlerle yaptıkları derinlemesine söyleşilerde, birbirini anlamanın haritasını seriyorlar önümüze. Önyargıların, kaygıların, öfkelerin, kitlenmelerin ama aynı zamanda empatinin, dostluğun, alış verişin haritası… Birbirini ve ötekini tanımanın insanı nasıl genişlettiğine dair, genç seslere kulak vermek için. On Beşinci Yüzyıl Osmanlı Gerçekleri/ Heath W. Lowry/ Çeviren: M. Alper Öztürk/ Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları/ 336 s. Yazarın 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı tahrir defterleri üzerine kırk senedir yaptığı çalışmalara dayanan bu eder, sosyoekonomik tarih için bir anahtar niteliğindeki tahrir defterlerinin nasıl kullanılacağına dair yeni bir yaklaşım sunmaktadır. Bugüne dek sadece transkripsiyon ve notlar halinde yayımlanan tahrir defterlerinden farklı olarak, Limnos (Limni) adasına ait 1490 tarihli tahrir defteri, Bizans döneminden günümüze ulaşan vesikalarla mukayese edilmiş ve bu bakımdan yeni bir bakış açısı getirmiştir. Limnos Adası’ndaki Aynaroz manastırlarına ait mülkleri gösteren 14. yüzyıl Bizans belgelerinin yanı sıra, muhtelif Venedik kaynakları, seyyahların oluşturduğu geniş bir külliyat ve adanın ilerideki tarihlerde kaleme alınan tahrir defterlerinden de yararlanılmıştır. Lowry, bu kaynakların titiz bir tahlilinden yola çıkarak, Limnos (Limni) adasının 15. yüzyılın sonundaki tarihini kalıntılarından bir araya getirmiştir. Sonuçta ortaya çıkan tablo, ada halkının dini geleneklerinden beslenme biçimine uzanacak kadar teferruatlıdır. Hırsızlar Sokağı/ Mathias Énard/ Çeviren: Aysel Bora/ Can Yayınları/ 300 s. Hırsızlar Sokağı, yıllarca Ortadoğu’da yaşamış, o coğrafyanın insanını ve kültürünü yakından tanıyan, Arapça ve Farsça bilen dünya vatandaşı Mathias Énard’ın, büyük övgüler alan son romanı. Kaderleri birbirine sıkı sıkıya bağlı iki medeniyete de, Ortadoğu’ya da Avrupa’ya da aynı hoşgörü ve aynı sertlikle yaklaşan ve ortak insanî gerçeği arayan bir aydının elinden çıkan bu roman, coğrafyaya ve zamana dair hiçbir sınır tanımayan açık bir zihnin ve adil bir vicdanın ürünü. Ben, Hiçbir Şey/ Aytuğ Akdoğan/ İkinci Adam Yayınları/ 144 s. “Benim tek bir problemim vardı: Hasta insanları seviyordum ve deliliğine inandığım adam ve kadınlarla çıkıyordum yola ancak ben hasta değildim; ben aslında son derece sağlıklı ve aklı başında bir adamdım. Ve bu aklı başındalık getirdi sonumu! O acı çektikçe, ben ona daha çok bağlandım; meğer sonunda en çok acıyı gene ben çekecekmişim... İnsanların seni sevmesine izin vermemeli, sonra hiçbir zaman yalnız kalmayacağını düşünüyorsun...” Evinin yolunu unutmuş genç bir romancının gözünden “ötekiler”in mesken tuttuğu sokaklar, yarım kalmış, yıkık dökük bir aşk hikâyesiyle buluşuyor. Kaçınılmaz sonun ardından inanç arayışıyla çıkılan yolları; modern bireyin özgürlüğünün ancak bir düşten ibaret olabileceği ve insanın ölüm karşısındaki acziyetini, dünyayı anlamlandırmaya çalışan başka bir genç yazarı, Aytuğ Akdoğan’ın Ben, Hiçbir Şey adlı kitabında okuyoruz. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1212 Kuzunun Kusuru/ Andrea G. Pinketts/ Çeviren: Harun Mutluay/ Ayrıntı Yayınları/ 294 s. Kuzunun Kusuru’nda Andrea G.Pinketts’in tuhaf detektifi Lazzaro yine işbaşında. Yine işsiz ve yolsuz. Bu nedenle Lazzaro Sant’Andrea, Doktor Totem takma adıyla, bürosunda falcı, seksolog, şifacı olduğuna inananlara hizmet veriyor. Aslında otuz yaşlarında, Freudcu görüşü benimseyen hinoğluhin Lazzaro intikam zamanını beklemektedir. İntikam onun karşısına, doksan yaşlarında, çarpıcı güzellikte iki kişi olarak çıkar. Bu insanlar kendi kızları Branka’nın bir iyilik ödülü kazandıktan sonra “çılgın bir hain”e dönüştüğünü itiraf eder. Branka, Duomo Meydanı’ndaki güvercinleri zehirlemektedir. Lazzaro küçük kızın sorunlarını anne ve babasının çok yaşlı oluşuyla ilişkilendirerek kızı görmek ister. Kıvırcık saçlı bir Barbie gibi karşısına çıkan Branka aslında acımasız bir sırrın bekçisidir. Güvercinleri zehirlemekten bıkmış, gözlerini daha lezzetli bir kurbana dikmiştir: İnsana. Branka, kuzunun kusuruna sahiptir. Pis, gizli bir kusurdur bu. Sunulacak kurbanın kusuru ama... Seksenli yılların sonlarının yaşandığı o düşsel Milano ise Lazzaro ve ayaktakımının sahnesidir bu romanda. Bozuk/ Hakkı İnanç/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 118 s. Hakkı İnanç, bu yıl birincisi verilen Selçuk Baran Öykü Ödülü’nün sahibi oldu. 2008 yılından bu yana öykü yazan, çalışmaları çeşitli dergilerde yayımlanan ve pek çok yarışmada dereceye giren genç yazar Giresun’da yaşıyor ve yazıyor. Gözlem gücünün derinliği, insan hallerine dolaysız yaklaşımı, sıradan insanların sıradan görünen yaşamlarının altındaki gündelik ama irkiltici gerçeklere açtığı pencere ve özgün öykü diliyle daha bu ilk kitabında öykücülüğümüze farklı bir soluk getiriyor. Oyuncu Benlik/ Alberto Melucci/ Çeviren: Başak Kıcır/ Sel Yayıncılık/ 220 s. Metropol kültürünün damgasını vurduğu küreselleşen dünyada, “Ben kimim?” sorusunun cevabını bireysel sınırlarımız içerisinde aramak ve bulmak imkânsız hale gelmiş durumda. Toplumsal hareketler ve kolektif kimlikler üzerine yazdıklarıyla tanınan kültür sosyoloğu ve klinik psikolog Alberto Melucci, hem psikolojik hem de sosyokültürel bir varlık olan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle