Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA ünya edebiyatının en önemli yazarlarından Franz Kafka üzerine sayısız inceleme ve kitap yayımlanmış olmasına karşın, Kafka’nın varoluşunun merkezine uzanan kapsamlı bir biyografi yoktu dilimizde. Dünyanın en önemli Kafka uzmanları arasında olan Reiner Stach söz konusu açığı “Kafka” biyografisiyle kapatmayı başarmış görünüyor. Çalkantılı bir dönemde yaşamış olan Praglı sigorta memuru Franz Kafka yapıtlarıyla dünyanın her köşesinde günümüze kadar süren kültürel bir şok dalgasını nasıl yaratabilmiştir? Stach bu sorunun yanıtını, yazarın yapıtlarını, mektuplarını ve özel hayatıyla ilgili tüm belgeleri titizlikle inceleyerek yanıtlıyor. Kafka dünyasının atmosferine panoramik bir bakış sunan elimizdeki biyografi, yazarın gündelik yaşamının izleğini çıkarırken okura sanki bir film izlediği duygusunu da veriyor. Stach’la söyleşiyi Sezer Duru gerçekleştirdi. Mustafa Balbay “Yargıtatör” adlı oyunuyla ülkemizde yaşanan, hukuksuz olarak nitelendirilen birçok benzer davanın fotoğrafını çıkarmış. Güncele karşı söz söyleyen, politik konuları gündeme getiren tiyatro gruplarının ve tiyatro metinlerinin bir elin parmaklarını geçmediği günümüz tiyatro dünyasında “Yargıtatör” önemli bir boşluğu doldurabilecek bir metin olarak kendini gösteriyor. Kitabı Serkan Fırtına değerlendirdi. “Macar düşünür Georg Lukacs “Eğilim veya Yanlılık” adlı yazısındaki belirlemeleri uyarınca, edebiyatın “eğilimli” olup olmadığı “asla yalnızca terminolojik bir konu” değildir. Edebiyatın “özsel belirtilerinden biri olan yanlılık, edebiyatın özü üzerine yeni bir kuramsal bilgiyi” içerir. Edebiyatta eğilim yerine, “yanlılık” kavramını kullanmak suretiyle, “edebiyat kavrayışından kuramsal çarpıklıklar ve yarımlıklar atılmaktadır” diyor. Prof. Dr. Onur Bilge Kula tartışmaya açıyor metni. Bol kitaplı günler... Georges Perec’ten ‘Paralı Asker’ D Sahtenin gerçek yüzü Paralı Asker, Georges Perec hayattayken yayımlanamayan bir kitap. Perec burada, taklit bir tablodan yola çıkarak kendine ve gerçeğe ulaşmaya çalışan Gaspard Winckler’in gerilimli macerasını anlatıyor. ? Ali BULUNMAZ eorges Perec, sözcük ve biçim oyunlarıyla okuru her zaman zorlayan ama mutlaka çekici ve merak uyandıran kitaplar kaleme alan bir yazardı. Çoğunlukla telaşlı, birbirinin içine geçen kurguya sahip anlatımında, kendine özgü ve “edebiyatın konusu olamaz” denilen şeyleri metinlerine yerleştirdi. Üzerinde defalarca oynadığı ve ölümünden sonra ortaya çıkan ilk yapıtlarından Paralı Asker, Perec’in öbür eserlerinin ve anlatım biçiminin öncüsü aynı zamanda. Antonello da Messina’nın 1475 tarihli “Paralı Asker” tablosunun sahtesini yapmaya koyulan Gaspard Winckler’in kişiliğinin çözümlemesine dayanan roman, beri yandan gerçekle sahte ilişkisine de yoğunlaşıyor. CİNAYETLE AÇILAN PERDE Perec, elbette “sahteler gerçeklerini yaşatır” gibisinden sığ bir yorumun peşine takılacak kadar düşük kalibrede bir adam değil. Bu yüzden roman boyunca derinden ilerliyor; kahraman Winckler’in yardımıyla okurun damarına girip konuya onun gözüyle bakılmasını istiyor. Cinayet sahnesiyle açılan roman, Perec’in neler yapmak istediğinin göstergesi: Winckler’in, kendisine “Paralı Asker”in sahtesini yapma işini veren Madera’yı öldürüşü, Perec’in anlatımındaki derinliğin ilk kanıtı. Tablonun sahtesini yapmak için hazırlıklar, işvereni öldürüp her şeyi kendisinin yönetmesi ve ardından “Paralı Asker”in yüzünde kendini araması: Dışarıdan bakınca basit gibi görünen bu olay Winckler için başka bir anlam daha taşır: “Hep bir yanılgıyı yaşarız zaten. İşlerin yoluna gireceğine, her şeyin olağan akışına kavuşacağına inanırız. Hiçbir şeyi öngöremeyiz oysa. Yanılgılarla yaşamak kolaydır.” Winckler’in öldürdüğü Madera, bir Rönesans tablosunu kopya ederek onun yeniden keşfini amaçlamıştı. Ancak ölüme yakın bu adam başarısız olmuştu ve Winckler’in ustura darbesi Madera’nın zamanını hızla tüketmişti. Artık fırça Winckler’in elinde ve boyalar da önündeydi: Aslında kendine sessizce verdiği söze göre Winckler, bir daha asla sahte tablolar yapmayacaktı ama sahteliğin; sahte heykel, vazo, sandık ve hazinelerin peşini bırakmayacağı gerçeğini de biliyor, bunun üstüne kendini savunuyordu: “İnsan özgür sanıyor kendisini. Nerede başlıyordu özgürlük? Nerede sona eriyordu? Sahte tablolar yapmakta özgür müydü?” Sahtesini yapmaya uğraştığı “Paralı Asker” tablosundaki adamın silahsız bir şövalye ve beşinci sınıf bir soylu olduğunu hatırlaması Winckler için dünyanın anlamının ayaklarının altından kaymasına neden olur bir anlığına. Nefret ve delilik içini doldurur. Madera’yı öldürmesi, sorduğu sorulara her gün yenisini ekler: “Bir tek sahte tablolar yapmakta iyiydin. Şimdi özgürsün ya, ne halt edeceksin bakalım? Ne tür bir salaklığa imza atacaksın?” “ÖLÜLERLE YAŞAMAK, ÖLÜ OLMAKLA AYNI” “Sadece öldürdüm” dediği Madera’dan sonra Winckler’in içinde bir boşluk oluşur, her şey anlamsız gelmeye başlar. Yaptığı ne varsa hepsinin saçma geldiğini hisseder, hatta işlediği cinayeti bile sahteci oluşuna bağlar. Cinayet bu noktada kendisinin ve yaptığı işin maskesini düşürme eylemi haline gelir. Çünkü sahte bir dünyada yaşamak ve önceden yapılmış olana en yakını yakaladığında “ödüllendirilmek” Winckler’i rahatsız etmeye başlar: “Yalnızca bana ait duruşlar istiyordum, yalnızca benim olan bir hayat. Ama hiçbir anlamı yoktu bunların; böyle olmaması için, bir çıkış yolu olmaması için her şeyi organize etmiştim, kendi kurduğum tuzağa düşmüştüm!” Bütün kopya ve sahte tablo yapma tekniklerini öğrenen Winckler’in içinde soğumayan bir şey var, onu rahatsız eden: Asla özgün bir ressam olamamak, Madera’nın çıraklığının ötesine geçememek. Cinayet, bu kısır döngüden çıkış kapısının aralanışını simgeler bu yüzden. “Paralı Asker”i yapmaya koyulması da sahte tablo aracılığıyla gerçeğe; kendi yüzüne, kendi çizgilerine ulaşma çabasının işareti olur. Mantığı biraz dolambaçlı yoldan giderek işliyor ama ilginç: “Paralı Asker”, Winckler için gücü, umursamazlığı ve dünyaya hâkim olmayı; kısacası zaferi temsil ediyor. Kendi çizgileriyle taklit bir tablo yaratsa bile. Kaosun içinde sırtını yaslayabileceği güvenli bir yer arıyor Winckler. Sahtesini yaptığı tabloyla; o askerin yüzünü resmederek Rönesans dönemine geçtiği sanrısına kapılıyor. Winckler, hiç ulaşamadığı sanatçı kimliğine erişmeye çalışıyor. Bir bakıma kendi olmaya, özgürleşmeye uğraşıyor. Çünkü iş buyurulan sahteci için yaşamanın anlamı olmadığını; “ölülerle yaşamanın, ölü olmakla aynı şey olduğunu” biliyor. Burada en azından sahte “Paralı Asker”i yalnızca kendisi için yaparak bir çıkış yolu bulduğuna inanıyor: Başarısızlıktan özgürleşmeye uzanan bir yol. Romanda anlatılan başarısızlık bölümüyle yazarı Perec’in Paralı Asker’i yayınlatma mücadelesi arasında bir bağ kurmak mümkün. Çünkü Perec, 1960’ta dosyayı yayınevine verdiğinde koca bir ret yanıtıyla karşılaşır. Daha sonra üzerinde birkaç kez oynanmış kopyalar, Perec’in saklamayı tasarladığı ama yanlışlıkla attığı valizlerden dağılan dosyalarla beraber olmadık yerlerden çıkar. Kitabın sürekli reddedilmesi, tüm parasını yatırdığı kumara dönüşen yazarlıkta Perec’in kendini başarısız hissetmesine, hatta bir süreliğine hayata küsmesine yol açar. Paralı Asker’in, ölümünden sonra yayımlanması da Perec’in hayatındaki tesadüflere ek olarak ölümünü izleyen zamanda devam eden ilginçliklere bir örnek diye tarihe not düşülür. ? alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Paralı Asker/ Georges Perec/ Çeviren: Esra Özdoğan/ Sel Yayıncılık/ 164 s. G TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Romanda anlatılan başarısızlık bölümüyle yazarı Perec’in Paralı Asker’i yayınlatma mücadelesi arasında bir bağ kurmak mümkün. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Reklam Müdürü: Petek Öztürk ?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1213 16 MAYIS 2013 ? SAYFA 3