Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Georg Lukacs’ın ‘Eğilim veya Yanlılık’ı üzerineI Marksist eğilim kavramı, sosyal gelişmenin yazınsallaştırılmasıdır ? Prof. Dr. Onur Bilge KULA acar edebiyat filozofu Georg Lukacs “Eğilim veya Yanlılık”1 adlı yazısındaki belirlemeleri uyarınca, edebiyatın “eğilimli” olup olmadığı “asla yalnızca terminolojik bir konu” değildir. Edebiyatın “özsel belirtilerinden biri olan yanlılık, edebiyatın özü üzerine yeni bir kuramsal bilgiyi” içerir. Edebiyatta eğilim yerine, “yanlılık” kavramını kullanmak suretiyle, “edebiyat kavrayışından kuramsal çarpıklıklar ve yarımlıklar” atılmaktadır. Eğilim, edebiyatın özsel belirtisidir; bir başka deyişle, eğilim taşımayan yazınsal yapıt yoktur. Bu anlaşılır bir durumdur; çünkü yazınsal yapıtı yaratan yazar, her türlü sosyalkültürel ve ideolojik etkilerin ürünüdür. Yazar, estetik niteliğini de içeren yaşam deneyimlerini kaçınılmaz olarak yapıta içkinleştirir. “Eğilim, ne demektir ve edebiyatımıza nasıl girmiştir?” diye soran Lukacs’ın açımlamasıyla, eğilim her şeyden önce “çokanlamlı” bir kavramdır. “Bir şeye ulaşmaya uğraşmak” anlamında eğilim kavramına “öznel anlam” yüklenmektedir. Örneğin, genç Marks Prusya sansür uygulamalarına ilişkin eleştirisinde “uygulamacının zihniyetini”, bir başka deyişle, politik eğilimini “belirleyici ölçüt” durumuna getiren devlet “keyfiliğini” asıl tehlike olarak öne çıkarmıştır. Burada bir başlam açıp, Lukacs’ın sözünü ettiği Marks ve Engels’in yazılarına bakalım. Marks: Yazınsal Üretim, Araç Değil, Özamaçtır Marks’ın “Basım Özgürlüğü ve Yayım Üzerine Tartışmalar”2 (1842) yazısındaki belirlemeleri uyarınca, “yazar, çalışmalarını asla ‘araç’ (vurgu, Marks’ındır) olarak görmez” yazınsal çalışmalar, “özamaçtır.” Bir başka deyişle, başlı başına amaçtır. Yazar, “kendi varlığını”, yapıtlarının “varlığına feda eder.” Yazınkuramı bakımından olağanüstü bir açılım olan bu belirlemeler, yazınsal üretimin özyapısını ve yazınsal özne ile onun ürünü arasındaki diyalektik ilişkiyi belirginleştirmesi bakımından önem taşımaktadır. Birçok öznenin/üreticinin ortak emeğiyle gerçekleştirilen özdeksel üretim, yaşamın sürdürülmesi amacına hizmet eder ve bu amaç için araçtır. Buna karşın, yazınsal üretimi gerçekleştiren tikel özne, diyesi, yazar, ürünü olan yazınsal yapıtı araç olarak görmez; onu araçsallaştırmaz. Yazınsal yaratım etkinliği ve bu etkinliğin sonucu olan yazınSAYFA 14 ? 16 MAYIS M Marks’ın “Basım Özgürlüğü ve Yayım Üzerine Tartışmalar” yazısındaki belirlemeleri uyarınca, “yazar, çalışmalarını asla ‘araç’ olarak görmez” yazınsal çalışmalar, “özamaçtır.” Bir başka deyişle, başlı başına amaçtır. Yazar, “kendi varlığını”, yapıtlarının “varlığına feda eder.” Yazınkuramı bakımından olağanüstü bir açılım olan bu belirlemeler, yazınsal üretimin özyapısını ve yazınsal özne ile onun ürünü arasındaki diyalektik ilişkiyi belirginleştirmesi bakımından önem taşımaktadır. sal yapıt, özamaçtır; kendisi dışında bir amaç taşımaz ve başka bir amaca hizmet etmez. Yazınsal ürünün varlık nedeni de, amacı da kendisidir. Marks’ın açımlamasına göre, “basının ilk özgürlüğü, onun bir zanaat olmamasında yatar.” Basın özgürlüğünü “özdeksel bir araca indirgeyen” yazar, “içsel özgürsüzlüğün bir cezası olarak dışsal bir özgürsüzlüğü”, diyesi, “sansürü” veya daha fazlasını hak eder; sansürün “varlığı cezadır.” Almanya’da on yedinci ve on sekizinci yüzyılda “aydınlar, doktoralılar ve karaktersiz üniversite yazarları, halk ile tinin, yaşam ile bilimin, özgürlük ile insanların arasına girmiştir.” Marks’ın aktarımı uyarınca, Voltaire “ayrıcalıklar, bağımlılaşmayı gerektirir. Özgürlükler, genel köleliğin istisnalarıdır” demiştir ve çok doğru söylemiştir. kavramı kullandığı yazısını bulamadım; ancak Kasım 1885 tarihli bir mektubunda eğilim kavramını konulaştırdığını belirledim. Friedrich Engels, Viyana’daki Minna Kautsky’ye yazdığı (26 Kasım 1885) tarihli mektupta3 sanatta eğilimi konulaştırmıştır. Engels’in önesürümü uyarınca, yazınsal kahramanların “keskin hatlarla bireyleştirimi” gereklidir. “Yazınsal adalet” ile bağdaştırılabilir konu ve anlatım önemlidir; ancak yazarın “kendi kahramanı için övgüler dizmesi berbat bir şeydir.” Minna Kautsky, Engels’e göre, “Arnold” adlı romanında “açıkça yan tutma ve bütün dünya önünde kendi kanaatini ortaya koyma” gereksinmesi duymuştur. Bu, romanın dışavurduğu bir “noksanlıktır” ve yazar bunu yinelememelidir. Edebiyat ile Marks’a göre daha içli dışlı olan Engels, burada yer Engels: Edebiyatta Eğilim alan sözleriyle bir yazınsal yapıtta poliAçığa Vurulmamalı, tik eğilimin gereksiz şekilde vurgulanDurumdan Doğmalıdır masına karşı çıkmaktadır; ancak “eğilim “Eğilim edebiyatı” anlatımının Aledebiyatı bir olgudur” şeklinde yorummanya’ya özgü olduğunu vurgulayan lanabilecek aşağıdaki tümceleri bu karşı Lukacs’a göre, sanatta/edebiyatta eğiçıkışı göreceleştirmektedir. lim anlayışı 1840’lı yılların başından iti“Eğilim edebiyatına asla karşı” olmabaren yerleşmeye başlamıştır ve Frieddığını belirten Engels’in belirlemesiyle, rich Engels 1841’de “eğilim” kavramını “tragedyanın babası Eşilyus ve komedinin babası Aristofanes de güçlü eğilim kullanmıştır. Ben, Engels’in 1841’de bu edebiyatçısıdır; Cervantes ve Dante de onlardan geri kalmamıştır.” Schiller’in “Kabale ve Aşk” adlı yapıtı, “ilk Alman politik eğilim dramasıdır.” Mükemmel romanlar üreten Rus ve Norveç yazarlar da “eğilim edebiyatı” yapmaktadır. Bütün bunlara karşın, “eğilim, özellikle açığa vurulmamalı, durumdan ve konu“Eğilim edebiyatı” anlatımının Almanya’ya özgü olduğunu vurgulayan Ludan doğmalıdır.” kacs’a göre, sanatta/edebiyatta eğilim anlayışı 1840’lı yılların başında Yazar, betimlediği yerleşmeye başlamış ve Engels 1841’de “eğilim” kavramını kullanmıştır. geçmişteki veya gelecekteki “toplumsal çatışkıların çözümünü” hazır reçete gibi okuyucunun eline vermemelidir. Ayrıca, Minna Kautsky’nin “Arnold” adlı romanı “ağırlıklı olarak burjuva çevrelerden” okurlara seslenmektedir. Bu yazınsal yapıt böyle durumda bile “sosyalist eğilim romanı, gerçek ilişkilerin/koşulların sadık betimlenimiyle başat, alışılmış yanılsamaları parçaladığı, burjuva dünyasının iyimserliğini sarstığı, varolanın ebedi geçerliliği hakkındaki kuşkuyu kaçınılmaz kıldığı takdirde, dolaysız olarak bir çözüm sunmaksızın, hatta durumlara göre bizzat yan tutmaksızın”, işlevini karşılamış demektir. Engels, kendi deyişiyle, bir yazarın “kendi sosyalist görüşlerini yüceltmek” için, eğilim edebiyatı veya eğilim romanı üretmesini olumlamadığını diğer mektup ve yazılarında da dile getirmiştir. Herwegh Yanlılığı, Freiligrath Yansızlığı Savunmuştur Lukacs’a dönelim. Lukacs’ın anlatımıyla, Heinrich Heine’nin de “Dönem Şiirleri” içerisinde yer alan şiirlerinden biri “eğilim” başlığını taşır. Heine o dönemde başatlaşmaya başlayan “eğilim edebiyatı” anlayışına kuşkuyla yaklaşmıştır ve eğilim edebiyatının “öznel yönüne, zihniyeti yansıtan öğesine”, bu yüzden de bu anlayışın “soyut tümel yönüne” karşı tavır takınmıştır. Edebiyatı, “bir savaşım aracı” olarak kullanan yazıncılardan biri de Herwegh’tir. Georg Herwegh4, “edebiyat, parti denetimine sokulamaz” diyen Ferdinand Freiligrath’a karşı edebiyatta “partililik/yanlılık” için savaşım vermiştir. Partililiği veya “partilerüstülüğü”, “öznel bir karar”, “sınıf savaşımının silahı ve ürünü”, “ilerleme” olarak değerlendirmiştir. Yukarıdaki “edebiyat bir savaşım aracıdır” sözü, edebiyatı bir eğilime veya siyasal bir ideolojiye açık duruma getiren, hatta bağımlılaştıran anlayışın temel varsayımıdır. Lukacs’a göre, Herwegh’in görüşü, kökleri “burjuva sınıfının varlığında yatan bir yanılsamadır. “Proleterdevrimci edebiyat hareketi” açısından önem taşıyan Franz Mehring’in5 anlatımları, “burjuva eğilim sanatı” anlayışının etkisi altında oluşmuş ve söz konusu “çelişkileri” aşamamıştır. Lukacs’ın değerlendirmesiyle, “oluşmakta olan proleter edebiyat, ilerici burjuvazinin güçsüz kalıntılarının ‘eğilim edebiyatı’ geleneğine bağlanmış” ve böylece bu eğilimin “kuram ve edimini” de üstlenmiştir. Eğilim, “son de ? 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1213