18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K Yazarlar, yetişkinlere yönelik nasıl öykü, roman kaleme alıyorsa, gençlere yönelik çalışmalarını da bu ciddiyette, buna denk kavrayışla verimliyor artık. Nitekim pek çok örnek bunu apaçık kanıtlıyor. asallarımız, söylenlerimiz neyi nasıl anlatırsa anlatsın, gençlerini seven bir toplum olduğumuzu öne sürmek zor… Çünkü kendi gençlik yıllarını anımsayıp da hoşgörülü davranmayı içselleştirebilmiş insan sayısı parmakla gösterilecek denli az… Çoğunluk, artık her geçen gün daha iyi anlaşılıyor, birer genç celladı… Yoksa koca bir ülkenin genç mezarlığına dönüşmesine hangi yürek nasıl dayanır? Öyle ya onları idam etmek için yaş büyütmek bizde, protestocuları hapislerde çürütmek bizde, üniversitesinde ya da toplumsal girişimlerde hak arayanları süründürmek bizde, damarlarında deli kanın akmasını engellemeye çabalayıp susturmak bizde, uyar olmaları için baskılayıp isyankârları silindirden geçirmek bizde, genç şehitler, gazilerle memleketi boydan boya süslemekten mazoşistçe gurur duymak bizde… Say sayabildiğince, bitmez… Mustafa Kemal’in her fırsatta onlarla buluşmak için çabalaması, kültürel içselleştirmenin taşıyıcısı olarak çocukları, gençleri seçmesi günümüz devlet, hükümet yetkililerinin davranışıyla karşılaştırıldığında, insanın başını döndürmeye yetiyor, bir yaman çelişki halinde. Buraya bir nokta koyalım şimdi. Çünkü bunca sözün ardından, çocuklar, gençler için yine de hiçbir şeyin yapılmadığını söylemenin doğru olmayacağını söyleyeceğim. Elbette yapılıyor, ama cumhuriyetin gençlik erkesinin ayakta olduğu dönemlerde yapılanlarla karşılaştırılamayacak düzeyde… itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA [email protected] [email protected] Çocuk, gençlik yazınına yolculuk... bile yazarlar, çocuk, genç için yapıt üretirken, büyüklük gösteriyor havasında, bir yüklenmişlik duygusu içinde neredeyse angarya algısıyla girişirdi işe. Bundan ötürü çocuk, genç için kaleme alınan yapıtlar “kitabi resmiyet”e bürünerek gelirdi önümüze… Kutsal metin havasında… Günümüzde bu algının çocuklar, gençler lehine kırıldığı, bir başka boyuta taşındığı görülebiliyor. Son dönemde okuduğum yazarlarla kitaplarını sıralayayım… Erol Büyükmeriç (d.1942); Bozbıdık (1999, Kaynak’ta ikinci basım, 2003), Necati Tosuner (d.1944); Günışığı’ndan Dur Bakalım Petek (2012), Arda’nın Derdi Ne? (İkinci basım, 2011), Necati Güngör (d.1949); Anneme Bir Ev Alacağım (Günışığı, ikinci basım, 2011), Gülsüm Cengiz (d.1949); Evrensel’den İpini Kopartan Uçurtma (2008), Ayşe’nin Günleri (2007) Hacer Kılcıoğlu (d.1955); Günışığı yayını Gevrekçi (2013), Aydede Her Yerde (2012), Bugün Adım Kaktüs Benim (2011), Perşembeleri Çok Severim (2009), Behiç Ak (d.1956); Vapurları Seven Çocuk (Günışığı, 2009), Renan Özdemir (d.1963); Yeşil Saha Kırmızı Perde (Kelime, 2012), Mustafa Aslan (d.1965); Aşk Sesini Arıyor (Bengül, 2004), Behçet Çelik (d.1968); Sınıfın Yenisi (Günışığı, 2011), Fidan Ç.Kaplan (d.1977); Biz Üçümüz… (Top, 2012), Özlem N.Yılmaz (d.1978); Karmeleği (Can Gençlik, 2010)… Sıraladığım yazarlarla kitaplar değişmez liste olarak alınmamalı. Bunlara eklenebilecek daha pek çok yazarla kitap adı sayılabilir. Çocuk gençlik yazını alanında şimdiye dek “Kitaplar Adası”na konuk aldığım onlarca yazarın yanına, böyle bir liste daha eklemiş olayım, o kadar. Oysa henüz okuyamadığım, bu nedenle verimleriyle kendi payıma tanışamadığım daha pek çok yazar var alanda… M TEMELDEN DEĞİŞEN ÇOCUK GENÇLİK YAZINI... Olumlu tutum, eylem, anlayış bağlamında gelişme daha çok bilim sanat alanında yaşanıyor. Özellikle yazına, çocuk genç için üretilen yapıtlara, verimlenen öykülerle romanlara getirmek istiyorum sözü… Yapılanların, gelişime ayak uydurduğunu, gençlere reva görülen olumsuz davranışlardan şaşırtıcı biçimde sıyrılarak evrensel temelde, çağa yakışır gelişmişlikte bir düzey sergilediği öne sürülebilir… Öyleyse gençlere dönük bu tür çalışmalardan örnekler sergileyerek farklı düşünce uçkunlarıyla yazıyı geliştirebiliriz… Yazarlar, yetişkinlere yönelik nasıl öykü, roman kaleme alıyorsa, gençlere yönelik çalışmalarını da bu ciddiyette, buna denk kavrayışla verimliyor artık. Nitekim pek çok örnek bunu apaçık kanıtlıyor bana göre. Oysa çok değil, yirmi otuz yıl kadar önce SAYFA 22 ? 16 MAYIS ÇOCUK GENÇLİK YAZINIMIZIN ULAŞTIĞI DÜZEY... Necati Tosuner’in öyküleri, romanları, eleştirel deneme yazıları kadar Keleş Osman (1977; Günışığı, dördüncü basım, 2011) adlı çocuk gençlik romanı üzerinde de durmuştum yıllar önce. Bununla ilkin güzel bir anlatı kaleme almayı tasarladığı sezilebiliyordu Tosuner’in. Sonradan yayımladığı Arda’nın Derdi Ne? ile Dur Bakalım Petek, Necati’nin çocuk gençlik anlatısında nerelere uzandığını göstermiş oldu… Tosuner, çocuklara, gençlere değil de sadık okurları için verimlercesine tutkuyla sarılıyor kaleme. Bu, insanı hem derinden etkiliyor hem de mutluluk kaynağına dönüşüyor. Gerçekten Necati Tosuner hep inceliklerle örerek verimlediği öykülerinin, romanlarının yanında çocuk genç yazını için ürettiği kitaplarıyla da alana dönük örnek tutum sergiliyor bana göre. Bu nedenle bir model yazar olarak bakılabilir ona. Bir sorunu anlatmak yerine çocukların yaşamaya layık olduğu sevginin işlendiği kitaplar kaleme alıyor Necati. Şakacı, sa2013 hiplenici kucaklamayı içeriyor sevgisi. Kendisinin çocukken yaşadığı kestirilebilecek acılar düşünülürse, bunu nasıl olağanüstü bir dönüştürüme uğrattığı çok daha iyi anlaşılacaktır herhalde. Tosuner, Arda’nın Derdi Ne?’de Arda’nın ölmüş babaanneden sonra yalnız kalan dedeye dönük yaklaşımında, onun yalnızlığını, suskunluğunu, ama arada bir kadınla iki çift laf ettiğinde su görmüş saksı çiçeği gibi diriliverdiğini öylesine incelikle ortaya koyuyor ki, alaturkanın içe işleyen ince nağmesi gibi koyuyor insana bu… Böylelikle yazarın yaptığı işi ne ölçüde içselleştirdiğini de kavrıyoruz… Dur Bakalım Petek’te ise Petek’le bayıldığı arkadaşı Burak’ın çocuk dünyaları içinde kendilerini gerçekleştirmelerine, Petek’in yönlendirisinde kendilerine alan yaratabilme başarılarına tanık oluyoruz. Necati Güngör’ün Anneme Bir Ev Alacağım’ına geçebiliriz. Anneyle çocuk arasındaki buz çatlatan ilişkiyi yazabilmek yine ustalık gerekiyor, bu, herkesin içselleştirebileceği türde ilişkilenme olsa da… İnsanın mutluluk içinde bunları okuyup alımlaması, bundan ivme alması abartı sayılmamalı bu nedenle. Necati Güngör de çocuklar için yazmayı savsaklamayan bir yazar. Bu yönde kaleme aldığı kitapların, öykücülüğüyle at başı gittiği söylenebilir. Güngör’de, bir çalım Kemalettin Tuğcu kişileriymiş gibi melodram algısına yol açabilecek öykü kişilerinin aslında derin birer karakter olarak yapılandırıldığını görmek için ille de onun bütün öykülerini okumak gerekmiyor. Çünkü yalnızlık, yoksulluk ortamının taşra makası altında yaşanan acımasızlığını ortaya koyabilmek için ilkin ustalaşmış öykücü olmak gerekiyor. O zaman çocuğun köpekle kurduğu dostluk da bundan hareketle kurulan düşleyim de, gerçekleştirim de yerli yerine oturuyor… Bunların ardından Gülsüm Cengiz’in iki farklı romanına uzanalım. Gerek Ayşe’nin Günleri, gerekse İpini Kopartan Uçurtma, okuru zengin açılımlı evrenleriyle karşılıyor. Ayşe, işsizlik nedeniyle Tokat Reşadiye’den İstanbul’a ailesini taşımış bir emekçi ailenin çocuğu, semt okuluna “nakil gelen” bir minik kız. Ama işin başında düş kırıklıkları yaşar. Ancak kendi durumunda, ötekileştirilmiş başka çocuklar da vardır. Onlar da Ayşe gibi ülkenin farklı köşelerinden ya da farklı kökenden gelmiştir. Ayşe, roman boyunca onları tanımayı sürdürürken onlar da Ayşe’yi tanıyacaktır süreç içinde. Tüm sınıf, tanıklıklarından hareketle, birbirine bakarak adeta ders programı eşliğinde zengin bir deneyim paylaşır. İpini Kopartan Uçurtma’da yine bir işçi çocuğuyla tanıştırıyor bizi yazar: Umut. Babası iş kazasında öldüğü için oyuncaklar yapıp satan dedenin evine sığınırlar anneyle birlikte. Dedenin Umut için yaptığı uçurtma, beklenmedik biçimde farklı semtten, bu kez bir işverenin çocuğuna satılacak, sonrasında roman hareketlenecektir. İsmail Uyaroğlu’nun Bir Liranın İki Günü (1979) anımsanabilir, uçurtma ile liranın el değiştirmesine bakılarak… Erol Büyükmeriç’in Bozbıdık’ı üzerinde de durayım… Yazar, Anadolu folkloruyla içlidışlı yolculuğa çıkardığı okuru köy yerinde küçük Yaşar’la sıpası “Bozbıdık” arasında kurulan dostluğu tanımaya çağırıyor. Köpeği öldüğü için iyice yalnız kalan Eren Dede de ikiliye yardım edecektir. Böylece okur hem doğadan içeri adım atar hem de dil, ekin bağlamında öncekilere oranla daha farklı bir evrenle yüz yüze gelir. Güzel tasarlanıp işlenmiş bir roman. Kimi ayrıntılarda gerçeklik bağını zorlasa da… Bu altı kitap, tekil örnekler olmanın dışında genel düzeyi ele veren ölçüt bağlamında alınabilir herhalde. YAZINSAL DÜZEYİ BÜTÜN HALİNDE İLERİ TAŞIMAK Yazarların temeldeki kavrayışı, çocuk gençlik yazını yapıtlarında genel ölçüt aynı zamanda. Böylelikle niceliksel, niteliksel anlamda çoğalıp yığınlaşan pek çok yazar şiir, öykü, roman, oyun, masal vb. ürünlerle ölçütü yükseltip çıtayı yukarı çekiyor sürekli… Yine de belirli kalıplar, önyargılar yönünde kalem oynatan, at gözlüğü takarak konuya yaklaşan, çocuk genç avı peşinde, kendini kendi önyargılarına kilitlemiş, gerek zanaat gerekse sanat anlamında kendi konserve kutusu dışına çıkamamış yazar da az değil… Bu nedenle çocuklar, gençler kadar anne babalara, yetişkinlere de büyük görevler, sorumluluklar düşüyor… 19 Mayıs’ı bu çerçevede fırsata dönüştürüp, bir ulusun emperyalizme karşı verdiği Kurtuluş Savaşının ne denli önemli olduğunu, bağımsızlığın, özgürlüğün neler pahasına kazanıldığını unutmamak, unutturmamak gerekiyor… Bunun için ille de 19 Mayıs’ın, Ulusal Kurtuluş Savaşıyla Mustafa Kemal’in anlatılması gerekmiyor. İyi bir öykü, ustaca kaleme alınmış bir şiir, hepimizi kuşatacak değerli bir roman bunu anlatmadan göstermenin yolunu bulabilir pekâlâ… Andığım kitapları okuyan gençlerin Atatürk’ü sevmemesi, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı yerli yerine oturtmaması olası mı? O halde yazarlık notu kırık hamhalatlardan uzak durup çocukları gençleri bunlardan korumak gerekiyor. Yapıta yaklaşımlarındaki ciddiyet, kendileriyle yaptıkları yazınsal yarış önem taşıyor yazarların. İşini ciddiye almayan, kendisiyle yarışırcasına yapıtla boğuşmayan bir yazar, çocuk gençlik yazını alanında ne değer üretebilir? Haftaya adlarını sıraladığım öteki yapıtlarda da gezineceğiz yerimiz elverdiği oranda… ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1213
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle