23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y eçen Mart’ın 21’inde Nijeryalı yazar Chinua Achebe’nin ölüm haberi ajanslara düştüğünde, benim aklıma da 1960’lı yılların Yeni Dergi’leri düştü. Türk edebiyatının usta şairlerinin, öykücülerinin en yeni ürünlerini okurlarına sunarken, dünya edebiyatının engin sularına yelken açmayı hiç savsaklamayan Memet Fuat’ın Yeni Dergi’leri… 1960’ların sonlarına doğru, Meksika edebiyatının büyük ustası Juan Rulfo’nun kısa öykülerinin, genç yaşta İspanya İç Savaşı’nda can veren İngiliz Marxçı Christopher Caudwell’ın incelemelerinin yanı sıra, ülkelerinde apartheid’a, ırk ayırımına karşı seslerini yükselten Richard Rive, Alex La Guma gibi Güney Afrikalı yazarların öykülerini çeviriyordum Yeni Dergi’ye. Chinua Achebe’nin, 1958’de daha yirmi sekiz yaşındayken yayımladığı “Things Fall Apart” adlı romanını da o günlerde okumuştum. Sonradan bizde ilkin “Ruhum Yeniden Doğacak”, daha sonra da “Parçalanma” (İthaki Yayınları) diye çevrilecek olan “Things Fall Apart”, özyaşamöyküsel öğeleri ağır basan bir ilk roman olmasına karşın, birden tüm dünyanın ilgisini çekecek, giderek kırk beş dile çevrilecekti. “Parçalanma”, Achebe’nin kendi ailesinin öyküsünden yola çıkmakla birlikte, Nijerya’nın güneybatısında yaşayan, önceleri İngiliz sömürge yöneticilerinin ırkçı baskılarına, daha sonraları da ülkedeki öteki etnik gruplardan gelen askeri diktatörlerin yabanıl saldırılarına uğramış İbo kabilesinin başına gelenleri temel alıyordu. ‘HER ŞEY YIKILIYOR’ Achebe, W. B. Yeats’in ünlü “İkinci Geliş” şiirindeki bir sözü romanının adı kılarken, İrlandalı ozanın bambaşka kaygılarla kaleme aldığı dizelerdeki altüst oluşu, kendi ülkesinde yaşanan kanlı kargaşaya mal ediyordu. Cevat Çapan’ın Türkçesiyle, “Döne döne büyüyen anaforda / Şahin duyamıyor şahincisini; / Her şey yıkılıyor, bel vermiş ortadirek; / Kargaşalık salınmış yeryüzüne…” demişti ya Yeats, Achebe de İngilizlerin gelişiyle hayatları cehenneme dönen İboların yaşadıklarını anlatırken “her şey yıkılıyor” diyordu: “Things Fall Apart”. Achebe’nin kısa zamanda bir “Afrika SAYFA 6 ? 11 NİSAN eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Nijeryalı yazar Chinua Achebe, Afrika’yı Afrikalının gözünden anlatmıştı Ülkesinin vicdanı ve ruhu G edebiyatı klasiği” olup çıkan romanında, yoksul bir köylüyken zengin bir çiftçi ve İbo köyünün önderi olan Obi Okonkwo’nun öyküsü anlatılır. İngiliz sömürge yönetiminin yaşamını allak bullak ettiği Okonkwo, yeni koşullara ayak uyduramayarak derin bir bunalıma kapılır, İngilizlerin buyruğunda çalışan bir Afrikalıyı öldürür ve sonunda intihara sürüklenir… Sömürgeci yönetimin misyonerlerin Nijerya’ya girmeye başladıkları dönemdeki geleneksel İbo yaşamını konu alan “Parçalanma”nın kahramanının en çarpıcı özelliği, eski düzen çökmüş olsa da, yeni düzeni kabul edememesi, bu kabul edemeyişin yürekten bir başkaldırıya dönüşmesidir… Yayımlandığı dönemde bir İngiliz eleştirmen tarafından “Hoş geldin anarşi!” sözleriyle suçlanan “Parçalanma”, bazı edebiyat eleştirmenlerince de fazla yalın bulunmuş, ideolojik yanının yazınsal yanına ağır bastığı ileri sürülmüştür. Achebe’nin romanını “anarşik!” bularak Büyük Britanya’nın devlet ideolojisine sahip çıkan İngiliz eleştirmeni, kuşkusuz, bir yana bırakabiliriz. Ama “Parçalanma”nın ideolojik yanının yazınsal yanından daha güçlü olduğunu vurgulayan eleştirmenlerin bu yorumunda gerçek payı yok değildir. Yine de, onca yıldır Batılıların gözünden betimlenen Afrika’nın öyküsünün belki de ilk kez bir Afrikalının gözünden yeniden yazılmış olması hiç de azımsanacak bir şey olmasa gerektir. Üstelik, kimi edebiyat eleştirmenlerinin Achebe’nin yapıtının yazınsal yanını hafifsemelerinde, üslubunu “fazla sert” bulmalarının da payı vardır belki de. Achebe’nin “insanı sarstığını” söyleyen Anthony Burgess’in, “Sert üslubunu, sıradan insanlara duyduğu gerçekçi ve Achebe’nin ikinci romanı “Artık Huzur Yok”, bir bakıma “Parçalanma”nın devamı niteliğindedir. Bu romanda, İngiltere’de eğitimini tamamlayıp ülkesine geri dönen ve işe yeni atanan bir devlet memuru işlenir. Roman kahramanı bu yeni görevinin getirdiği yükümlülükler ve sağladığı baştan çıkarıcı olanaklar karşısında, doğru olduğuna inandığı manevi değerlerini koruyamaz. İlk başta kendisine önerilen tüm rüşvetleri geri çevirir. Ta ki ailesinin onaylamadığı bir kıza vuruluncaya kadar. Yaşadığı aşk onu derin bir duygusal çalkantının yanı sıra parasal bir çıkmaza da sürükleyecek, içinden çıkılmaz bir kapana kısılacaktır. “Tanrının Oku” ise 1920’lerde İngilizlerin yönetimindeki bir Nijerya köyünde geçer. Romanın kahramanı, köyün başrahibidir. Oğlu koyu bir Hıristiyan olunca, rahip tüm kırgınlığını, beyaz adamın eliyle kendi halkına karşı bir konuma getirilmesine yöneltir… BİR KARA MİZAH YAPITI Achebe’nin dördüncü romanı “Halk Adamı”, bağımsızlığını yeni kazanan Afrika’da yapılan haksızlıkları hedef alır, hükümetin yolsuzluklarını ve fırsatçı politikacıları yergili bir dille sergiler… “Halk Adamı” adlı romanı, Achebe’nin Nijerya’nın siyasal dünyasında yaşadıklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Nijerya’daki iç savaştan sonra politikaya atılan Achebe, siyaset dünyasındaki ikiyüzlülükler, yolsuzluklar ve fırsatçılıklar karşısında düş kırıklığa uğramış, tüm bunları bir kara mizah başyapıtı olan “Halk Adamı”nda dile getirmiştir. 1987’de yayımlanan ve İngiltere’nin saygın edebiyat ödülü Booker’ı pek az bir oy farkıyla kaçıran “Savannah’ın Karınca Yuvaları” adlı beşinci romanı ise, kurmaca bir Batı Afrika ülkesinde gerçekleştirilen bir askeri darbeyi anlatır. Chinua Achebe, bu dünyadan 82 yaşında göçüp gitti. Altı romanından üçü dilimize çevrilmiş olmasına karşın, son yıllarda ne kadar okunuyor, bilmiyorum. Achebe’nin ülkesi Nijerya, aynı zamanda bereketli bir futbol ülkesi. Örneğin, bir zamanlar Beşiktaş’ta oynayan Daniel Amokachi, şimdilerde Fenerbahçe’de oynayan Joseph Yobo ile Rizespor’da oynayan Kalu Uche, Chelsea’li Mikel John Obi, bu ülkeden yetiştiler. Onları Achebe’den daha iyi tanıdığımız kesin! Onların yetiştiği ülkeyi de, Achebe’nin kitaplarını okuyarak tanıyalım derim. Achebe’nin, geleneksel Afrika toplumlarında Batılı görenek ve değerlerin yerleştirilmeye çalışılmasıyla birlikte ortaya çıkan ruhsal ve toplumsal kimlik yitimi sorunlarını, pek de duygusallığa kapılmadan irdeleyen romanlarıyla Afrika edebiyatının önünü açtığını, yepyeni tartışmalara zemin yarattığını söylemek yanlış olmasa gerek. ? Achebe,1987’de Booker Ödülü adayları arasına giren “Savannah’ın Karınca Yuvaları” adlı romanıyla Afrika’nın koca bir yazar kuşağını etkilemiştir. kararında bir sevecenlikle hafifletiyor” deyişinde, onun yapıtlarına karşı daha hakça bir yaklaşım bulduğumu söylemeliyim. Kaldı ki, Achebe, yalnızca “Parçalanma” adlı ilk romanıyla değil, 1960’ta yayımladığı “Artık Huzur Yok” (İthaki Yayınları), 1964 yılında çıkan “Tanrının Oku” (İthaki Yayınları), 1966’da basılan “Halk Adamı”, 1987’de Booker Ödülü adayları arasına giren “Savannah’ın Karınca Yuvaları” adlı romanlarıyla da Afrika’nın koca bir yazar kuşağını etkilemiş, Afrika anakarasının yaşadığı baskılar ve acıların tüm dünyaya duyurulmasına öncülük etmiştir. 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1208
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle