Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vargas Llosa bilgi verir, ama yanıtı biraz alaycıdır: “Onlara, bizim takımla gelen büyücülerin, celaluster@cumhuriyet.com.tr Peru’nun en önemli büyücülük yöresi olan Ayabaca dağlarından kopup geldiklerini anlattım. Ayabaca’nın, kız çocuklarının yürümeyi öğrenmeden süpürge sopaları Shakespeare’den Nabokov’a, Camus’den Galeano ve Vargas Llosa’ya futbol tutkusu üstünde uçmayı öğrendikleri, oğlan çocuklarının da kendilerini kurbağalar ve yılanlara dönüştürmeyi öğrendikleri bir yöre olduğunu söyledim. Kuşkusuz, bütün bu futbol dışı öğelerin PeruKamerun maçını gerçekten ‘büyüleyici’ kılacağını eklemeyi de unutmadım…” 19 Haziran 1982 günü yayımlanan on yıllarda ülkemizin “Maradona ve Kahramanlar” “futbol âlemi”nde yaşanan başlıklı yazısında, gencecik yaşında kepazelikler saymakla “tanrılaştırılan” Maradona’yı, İnsanların bitmez. Şike yargılamaları, aslında tapınmak için yarattıkları canlı iktidarın sürekli müdahaleleri ve tanrılardan biri olarak yorumlayan Vargas yönlendirmeleri, giderek futbolun Llosa, sözü, bırakın özerkliği nerdeyse tümden insanların çağdaş kahramanlara iktidarın buyruğuna girmesi, duydukları gereksinime getiriyor, ama işadamlarının bu en sevilen spordan futbolcuların politikacılar ve askerlerden şu ya da bu biçimde nemalanmaları, farklı çok daha zararsız olduğunu vurgulamadan takımları tutan kitlelerin kulüp yöneticileri da edemiyordu: ve “spor medyası”nın büyük bölümünce “İnsanların çağdaş kahramanlara, birbirlerine düşman edilmeleri sonucunda tanrıya dönüştürebilecekleri varlıklara şiddetin durmadan tırmanması… Ve gereksinimi var. Bu, her ülke için bütün bunların sonucunda da, Türkiye’de geçerli. Kültürlü kültürsüz, zengin futbolun büyük bir hızla gerilemesi, yoksul, kapitalist sosyalist, her toplum seyredilemeyecek kadar kötü bir düzeye etten kemikten idolleri tahta oturtmak inmesi… ve onlara tütsüler yakmak gibi akıldışı Geçen yaz başlarından bu yana, bütün bir gereksinim duyuyor. Bugüne kadar Albert Camus Mario Vargas Llosa bu saydıklarıma, siyasette ve medyada politikacılar, askerler, film yıldızları, köşebaşlarını tutanların, futbol seyircisinin sporcular, dolandırıcılar, hovardalar, Ayaktopunun büyüsine kapılan yazarlar, çalışıyorlar. siyasal seçimlerine karışması, karışmak azizler ve amansız haydutlar popülerliğin kuşkusuz, Galeano ile sınırlı değil. Bir zamanlar, İngiltere krallarının, ne söz, engellemeye, bastırmaya çalışması sunaklarına oturtuldu ve kolektif bir Aralarında Henry de Montherlant, Albert futbolun halk arasında hızla yayılmasını da eklendi. Taksim Gezi Direnişi tapıma dönüştürüldü. Camus ve Vladimir Nabokov’un da yasaklayarak engellemeye kalkışmaları eylemlerinde önemli bir rol oynayan Çarşı Fransızlar bunlara çok güzel bir söz bulunduğu pek çok yazarın, bir sihirli para etmemiş. Shakespeare’in “Kral grubu “hedef” durumuna geldi. Ülkenin bulmuşlar: ‘kutsal canavarlar’. (…) Ama yuvarlağın peşinden koştuğu biliniyor. Lear” adlı tragedyasında, Kent Kontu, dört bir yanında, tribünlerde iktidara karşı futbolcular, hiç kuşkusuz, kitlelerin 20. yüzyıl Fransız edebiyatının en önemli karşısındakini “topa tutarken”, istediği çıkan ve Gezi Direnişi’ne destek veren çılgınca tapınmasını korkunç bir silaha romancı ve oyun yazarlarından biri sayılan kadar “Sen, aşağılık futbol oyuncusu!” seyircilerin sesini “kısmaya” kalkışması da dönüştürebilen politikacılar ve askerlerden Montherlant, fiziksel gücü ve erkekliği desin, bu “bulaşıcı hastalık” karşı eklendi… çok daha zararsız. Futbolcu tapımı, bir yücelten yapıtlarıyla tanındığı için, futbola durulmaz bir hızla yayılmış ve giderek tüm Evet, televizyon kanallarında, artık film yıldızının tanrılaştırılmasını kuşatan olan yakınlığının da bu eğiliminden dünyaya “bulaşmış”. yalnızca sigaralı, içkili, öpüşmeli, sevişmeli, yüzeyselliğin zehirli havasını taşımıyor. kaynaklandığı söylenebilir. Benim gibilerin her ne kadar “iyi futbol argolu sahneler sansürlenmekle kalmıyor, Bir futbol yıldızına Nabokov da, anılarında, seyretmek”ten, “sahadaki maçlar sırasında tapınma, onun yetenekleri Cambridge Üniversitesi’nde Eduardo Galeano oyundan zevk almak”tan başka Vladimir Nabokov seyirciden yükselen sürdüğü sürece geçerli, kalecilik yaptığı günlerden bir dileği olmasa da, futbolu sesler de kısılarak yeteneklerin sönüp söz eder. toplumda yaşananlardan makaslanıyor. Başka gitmesiyle tapınma da Camus’ye gelince, o, soyutlamanın olanaksız bir deyişle, gerçek yitip gidiyor…” Cezayir’de futbol oynadığı olduğu açık. Erki ellerinde yaşam ekranlardan Bir futbolcuya duyulan gençlik günlerinden tutanlar, ayaktopu tutkusunun yansımıyor artık, hayranlığı, saf şiire ya tutkuyla söz ederken, en iyi yayılmasını önleyemeyince iktidar sahiplerince da soyut resme duyulan ahlak derslerini üniversite ayaklarının altına almayı “istenen yaşam” hayranlığa çok yakın dersliklerinde değil de, yeğlemişler. yansıyor. Bir vesayet buluyor, böylesi bir futbol sahalarında aldığını Bu konuda kendime en yakın gitti, başka bir vesayet hayranlığı, ussal olarak söyler. Neden hep kalecilik bulduğum yazarlardan biri geldi… Tutucuların tanımlanabilecek yaptığı sorulduğunda de “Gölgede ve Güneşte vesayeti, tüm bir bir içerik olmadan, verdiği yanıt ise, onun Futbol”un yazarı Eduardo topluma olduğu gibi salt biçime duyulan “özyaşamöyküsü”nün çarpıcı Galeano. Gençliğinde futbol sahalarına da bir hayranlık olarak bir parçası olarak kalacaktır: futbolcu olma düşleri kurmuş uzanıyor. görüyordu Vargas Llosa: “O zamanlar çok yoksulduk. olan Galeano’nun, 1930’da Nereden nereye “Futbolun erdemleri İleride oynayanların ayakkabıları çok ev sahipliğini üstlendiği ilk Dünya diyeceksiniz belki ama, 16. yüzyıldan beceri, çeviklik, hız, virtüozite, güççabuk eskiyordu. O yüzden kaleci olmayı Kupası’nda Arjantin’i yenerek, 1950’de 17. yüzyıla uzanan dönemde pek çok zararlı toplumsal tutumlarla ya da de Brezilya’yı evinde bozguna uğratarak seçmiştim…” konuda insan ruhunun derinliklerine inen insanlıkdışı davranışlarla ilişkilendirilemez. sihirli kupayı iki kez kazanma onuruna Futbol sevdalısı yazarlardan biri de Mario Shakespeare’in bir oyununda geçen bir O nedenle, madem kahramanlara erişmiş bir ülkeden, Uruguay’dan çıkmış Vargas Llosa. İspanya’da düzenlenen söz geliyor aklıma. Shakespeare’in 1592’de gereksinim duyuyoruz, yaşasın olması bir rastlantı olmasa gerek. 1982 Dünya Kupası sırasında bir gazeteye kaleme aldığı Yanlışlıklar Komedyası’nda, Maradona…” “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”nın, futbol yorumculuğu yapan Perulu karakterlerden biri şöyle yakınır: Bizler gibi futbol hastalarının bu “Ateş Anıları”nın, “Kucaklaşmanın yazar, Dünya Kupası açılış maçından bir “Beni futbol topu mu sandınız? oyuna duydukları tutkuyu, çimler Kitabı”nın, “Biz Hayır Diyoruz”un yazarı gün önce, Barcelona’daki Nou Camp Bir o yana, bir bu yana tekmeleyip üstünde ustalıklarını döktürmekle Galeano, “Gölgede ve Güneşte Futbol”da, stadyumunu gezerken, gazetecilerin duruyorsunuz. Böyle sürüp gidecekse, kalmayıp sağlam bir kişilik de sergileyen tarihsel kökenlerine indiği futbol oyununa Perulu futbolcuların yanlarında beni deriyle kaplamanız gerekecek…” oyunculara duydukları sevgiyi, her türlü tutkuyla yaklaşırken, futbolun küresel getirdikleri büyücülerle ilgili sorularıyla Düşünüyorum, sanırım, Türkiye’de iktidarı ellerinde tutanların hırslarıyla şirketlerle hiç de kutsal olmayan ittfakını karşılaşır. Perulu oyuncular, La Coruña futbol oynanmıyor, “futbolla oynanıyor”. karıştırmamak gerekiyor. Biz her zaman eleştirmekle yetinmemiş, bu oyunun kentindeki ilk rakipleri Kamerun Futbolu, yani ayak topunu bir o yana futbolun muhalefetinde kalacağız, çekiciliğini ideolojik gerekçelerle yadsıyan takımının yanında getirdiği büyücülerin bir yana tekmeleyip duruyorlar ve onlar her zaman iktidarda kalacak mı, kimi solcu aydınlardan da esirgememişti gücünü kırmak için kendi büyücülerini “muhafazakârlık derisi” ile kaplamaya bilinmez… n eleştiri oklarını. almışlardır yanlarına. Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER Futbolun iktidarı ve muhalefeti S S A Y F A 6 n 24 E K İ M 2013 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1236