22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Ölüm İlanı Yazarı / Ann Hood / Çeviren: Sibel Sakacı / Can Yayınları / 270 s. Ölüm İlanı Yazarı, farklı kuşaktan iki kadının, beklenmedik bir şekilde kesişen yazgılarını anlatıyor. Örnek eş rolünden, benimsemeye zorlandığı ev kadınlığının yavan dünyasından bunalan Claire, zamanla evlilik dışı bir ilişkiye sürüklenir. Gelgelelim hamile kalması ve gerçeklerin ortaya çıkmasıyla çöküntünün eşiğine gelen Claire, sevdiği adam ile kocası arasında, hayati bir seçim yapmaya zorlanacaktır. O tarihten yaklaşık yarım asır önce, kadınların özgürleşmeye başladığı, kendi hayatlarında söz sahibi olmak için mücadele verdiği bir dönemde uçarı, hayat dolu, kabına sığmayan Vivien, âşık olduğu adamı talihsiz bir kaza sonucu kaybeder. Derin bir kederle sarsılan Vivien, ölenlerin yakınları için gazetelere şiirsel ilanlar yazmayı iş edinerek teselli bulmaya çalışır. Toplumun dayattığı kalıplara sığmakta zorlanan, isteseler de sıradanlığı seçemeyen Claire ve Vivien; biri genç bir anne, diğeriyse yaşı ilerlemiş ve çok şey yaşamış bir kadın olarak karşılaşacak ve özellikle Clairein hayatı, geri dönülmezcesine değişecektir. Saklı Bahçeler Haritası / Nermin Yıldırım / Doğan Kitap / 364 s. Nermin Yıldırım’ı Unutma Beni Apartmanı ve Rüyalar Anlatılmaz adını verdiği romanlarıyla tanıdık. Yıldırım, şimdi yeni romanıyla okuyucu karşısında: Saklı Bahçeler Haritası. Nermin Yıldırım, kaybolmuşlara, hayattan ne istediğini unutmuşlara ve çıkış aramaktan yorulmuşlara ses veriyor bu romanında. Elli üç yıl önce yazılmış esrarengiz mektuplar almaya başlayan romanın kahrmanı Rıdvan, mektupların anlattığı sıra dışı ihanet hikâyesinin peşine düşerek geçmişten bugüne uzanan sancılı bir sırrı çözmeye koyulur. Parçalar birleştikçe bütün tekinsizleşecek; Rıdvan, yaklaşmaktan korktuğu kadim kavşağa doğru sürüklenecektir. Saklı Bahçeler Haritası ile okuyucusunu aklın ve kalbin karanlık dehlizlerinde dolaştırıyor Yıldırım. Günebakan / Gyula Krúdy / Çeviren: Sevgi Demir / Aylak Adam Yayınları / 300 s. Gyula Krúdy, modern edebiyatın mihenk taşları arasına girebilmiş yapıtı Günebakan’da okuyucuları, Budapeşte sokaklarında, kırsallarında ve tavernalarında dolaştırır. Zarif bir yaşam sürdürme arzusunun insanı deliliğe ve tutkunun derinliklerine nasıl sürüklediğini anlatırken genç Eveline’in şehir yaşamını terk edip umutsuz aşkı Kálmán’dan uzaklaşmak için taşraya yerleşmesini, Eveline’in aşkıyla yanıp tutuşan Hayalperest Álmos’un melankolisini ve sıradışı bir kadın olan Bayan Maszkerádi’nin ziyaretlerini çarpıcı bir biçem ve kurgu ile gözler önüne serer. Krúdy, imgeyoğun ve gizli anlamlarla örülü bir dile; arzunun değişken doğasını ve renklerini olağanüstü bir şekilde yansıtabilen ender yazarlar arasında gösterilir. Günebakan da Krúdy’nin dünyasına çarpıcı bir örnek. S A Y F A 2 0 n 2 4 E K İ M 2 0 1 3 Metafor ve Şiir Dilinin Yapısal Özellikleri / Oğuz Cebeci / İthaki Yayınları / 406 s. Platon ve Aristo’dan bugüne kadar en çok tartışılan konulardan biri olan metafor, yalnızca edebiyatta ve sanatta değil, genel olarak insan düşüncesinde ve gündelik dilde de başrol oynayan bir kavram. Oğuz Cebeci’nin yeni çalışması Metafor ve Şiir Dilinin Yapısal Özellikleri, bilişim bilim ve psikanalitik kuramın da katkılarıyla, insan zihninin niçin ve ne şekilde metafora başvurduğunu anlamaya yönelik bir çaba olarak niteleniyor. Cebeci, Psikanalitik Edebiyat Kuramı ve Komik Edebi Türler’den sonra, hayati bir konuyu daha Türkçe edebiyattan zengin örneklerle tartışıyor. Meraklısına... Çuvallamanın Queer Sanatı / Judith Halberstam / Çeviren: İpek Tabur / Sel Yayıncılık / 256 s. Çuvallamanın Queer Sanatı heteronormatif, kapitalist bir toplumun geleneksel algılarına, bilmenin toplum tarafından tasdiklenmiş yöntemlerini teyit etmekten öteye gidemeyen akademik disiplinlere, çığır açtığını iddia eden ancak beylik iddiaları tekerrürden ibaret olan toplumsal eleştirilere alternatifler sunuyor. Judith Halberstam, farklı seviyelerde etkili olabilecek bir düşünme ve yazma şekli olarak alçak teoriyi öneriyor. Alçak teori sıra dışı arşivlerden yola çıkılarak oluşturulan ve ciddiye alınmama riski de taşıyan bir teori. İnsanı çuvallamaya ve yolunu kaybetmeye, anlaşılması güç durumlara ilişkin cevap verilmesi zor sorular sormaya ve mantığa aykırı görünen direniş biçimleri bulmaya yöneltme eğilimi gösteren bir teori. Yazar, yüksek kültürle alçak kültür, yüksek teori ve alçak teori arasında mekik dokuyarak popüler kültürde, avangard performanslarda ve queer sanatta beklenmedik ve yıkıcı olanın peşinde. Su Sesi / Cevat Çapan / Yapı Kredi Yayınları / 76 s. “Bir adam ormanla konuştuğunu sanıyor / ağaçların adlarını fısıldayarak; / bir kadın her akşam denize bakıyor durmadan / o saatlerde geri döneceklerini umarak / sabah karanlığında yaka paça götürülenlerin. / Çocukların gözleri göklerde, uçan kuşlarda, / kuş seslerinde kulakları. – / bir sesler dünyasında yaşıyoruz ne de olsa – ve sararan bir fotoğraf koca dünya..” Cevat Çapan’ın 20092013 yılları arasında yazdığı şiirlerden oluşan Su Sesi şairin okuruna 80. yaş armağanı. Çapan’ın doğayla, dünyayla ilişkisini insanın kadim tarihiyle birleştiren Su Sesi, belleğin izinde çıkılan bitimsiz yolculuktan duyulan incelikli notalar. Kasabanın Laneti / Mustafa Şahin / Ayrıntı Yayınları / 224 s. Hayatın yaşamak istemediği bir hayat olduğunun farkına varan bir roman kahramanın trajedesi romanda anlatılan. Pişmanlıklar büyüdükçe öfke alevlenmiş, bütün bunlara kasabanın bunaltıcı atmosferi de eklenince Kamil Beyin hayatı çekilmez bir hal almıştır. Mustafa Şahin ilk romanı Kasabanın Laneti’nde, bir kasabaya kısılıp kalmış insanların karmaşık ilişkilerini anlatıyor. Taşrada birey ile toplum arasında yaşanan çatışmayı çarpıcı bir hikâyeyle işliyor. En küçük bir özgürleşme girişimine bile tahammülü olmayan muhafazakârlığı, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1236 Törensel Hayvan – Yeni Bir Antropoloji Portresi / Wendy James / Çeviren: Sevda Çalışkan / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 442 s. Wendy James, Törensel Hayvan nitelemesiyle antropolojinin insan yaşamında keşfettiği törensel biçimleri ve kalıpları ayrıntılı olarak resmediyor. James, toplumsal formun, antropolojinin ve bir bütün olarak insan bilimlerinin asli unsuru olduğunu savunuyor. Antropoloji, James’in elinde hâlâ insanlık durumunu evrensel, varoluşsal safiyet ve tarihindeki bütün savrukluğu içinde kavramamıza yarayan çok temel ve kendine özgü bir tartışma ve sorgulama geleneği olma konumunu koruyor. Günümüz antropolojisinin giderek genişleyen ufuklarını yansıtan bu çok boyutlu çalışmada, disiplinin dünyada süregiden savaşlar, yoksullaşma, sömürü ve şiddet gibi meselelere acilen el atması gerektiği vurgulanıyor. Türklerde Din ve Devlet Yönetimi / Christoph Wilhelm Lüdeke / Çeviren: Türkis Noyon / Kitap Yayınevi / 232 s. Christoph Wilhelm Lüdeke İzmir Protestan Kilisesi’ni kurmak üzere atanır ve 19 Nisan 1759’da kente ulaşır. Üç yıl sonra kilisesine destek bulma amacıyla Protestan ülke büyükelçilerini ziyaret etmek üzere İstanbul’a gider ve burada altı ay kalır. Bu süre zarfında kentin sokaklarında dolaşır, kentin anıtları, cami ve kiliseleri, konak ve köşkleri hakkında notlar tutar ve bunları seyahatnamesinde yayımlar. Elimizdeki kitap da Lüdeke’nin bu altı aylık gezisinin notlarından oluşuyor. Lüdeke bu altı aylık süre boyunca Osmanlı Deveti’ndeki işleyiş ve yaşam hakkında önemli notlar notlar tutar ancak en büyük bölümü Türklerde Din ve Devlet Yönetimi’ne ayırır. Kitap da adını buradan alır. Lüdeke’nin Osmanlı Devleti hakkındaki gözlemleri oldukça ilgi çekici. İzmir’de yaşayan Avrupalılar, İzmir depremi, İzmir yangını, kentteki hastalıklar ve veba salgını gibi konular da Lüdeke seyahatnamesinin ilgi çekici konuları arasında yer alıyor. Kitabı Türkis Noyan çevirdi. Biricik ve Mülkiyeti / Max Stirner / Çeviren: Türkis Noyan / Kaos Yayınları / 454 s. Egoist kavramını hemen hepimiz hem gündelik dilde hem felsefe dilinde daima olumsuz anlamda, hatta çoğu zaman karalama ve hakaret olarak kullanırız. Max Stirner ise, 170 yıl önce yazdığı bu temel eserde egoizmin felsefesini karşıtlarının argümanlarıyla tartışırken egoizmi mahkum edenlerin kendilerinin aslında nasıl da en büyük egoistler olduğunu alaycı ve oldukça da kıvrak bir dille ortaya koyar. Öyle ki sevgi, hakikât, hak, özgürlük, eşitlik gibi yücelttiğimiz tüm kavram ve değerleri elimizden bir bir alan Stirner, okuyucyu kendi eserleri olan esaretle yüzleştirir. Stirner, bu önemli eseriyle, kendi biricikliğimizin ve kudretimizin farkına varmamızın yolunu işaret eder.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle