Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ lirsiniz. İyi okumalar! Fırtınalar gelip geçer, yaşam sürer… KONUK HARFLER Okula Gidiyorum Çıkartma Kitabım/ Felicity Brooks/ Resimleyen: Kay Widdowson/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 2012/ 16 s./ 5+ İş Bankası Kültür Yayınları’nın hazırladığı kitap, 5+ yaş çocukları için hem eğlenceli hem eğitici. “Yaratıcı çocuklar için oyun kitabı” olarak tanıtılan kitap çocuklara matematik, resim ve zaman kavramı gibi pek çok konuda yaratıcılığı besleyeni destekleyen resim ve çıkartmalarla dolu. Kitabın resimleri çok yalın ve bir o kadar da renkli. Her bölümdeki kurguya yerleştirilecek çıkartmalar da ilgili bölümün hemen arkasında yer alıyor. Böylelikle küçük okurlar sayfa sayfa aramak zorunda kalmadan ve dikkatleri dağılmadan ilgili çıkartmaları kullanarak o bölümü tamamlıyor. Kitaptaki pek çok çıkartma ve resim de yaratıcılığı geliştirecek sürprizlerle dolu. İyi eğlenceler! Dönüm Noktası/ Gözde Kerman/ Bu Yayınları/ 2012/ 183 s./ 12+ Okurlar, roman kahramanı Mustafa’yı, tıp fakültesine girişinden itibaren başhekimliğine kadar izleyecek. Bu süreçte yaşanan düş kırıklıkları, üzüntüler, karamsarlıkların yanı sıra, sevinçleri, umudu ve başarıyı da onunla paylaşacak, Mustafa’nın gelgitlerle dolu yaşamını okurken, üzüntülerin ardından sevinçlerin de geldiğine tanık olacaklar. Bir yanda tek taraflı bir aşk olarak taşınan Derya’nın yorgunluğu, öte yanda son sınıftaki başarısızlığı Mustafa’yı derinden sarssa da, babasının sözleri ona yol gösterir: “Mustafa, hayatta en önemli şey, iyi insan olmaktır. Sen bugüne kadar bizi hiç üzmedin, yüzümüzü kara çıkarmadın. Hayat sadece iş, meslek değildir.” Kaç anne baba böyle düşünür ve bunu çocuklarına aktarabilir? Ve hayatın bazen birden fazla karşımıza çıkan dönüm noktalarında, acaba kaçımız bunu gerektiği gibi değerlendirebilir? Mustafa “Aşk her gün karşılaştığımız veya dışarıdan, marketten alabileceğimiz bir şey değil, herkese nasip olmuyor,” derken, belki de bu kez fırsatların kaçıp gitmesine izin vermeyecek… İki Gözüm Üzümüm/ Necdet Neydim/ Resimleyen: Suzan Aral/ Günışığı Kitaplığı/ 2012/ 89 s./ 8+ İkinci şiir kitabıyla çocukları merhabalayan Necdet Neydim, okurlarını şiir bahçesine davet ediyor. Onlara yazdığı kısa mektupta “Ben yazdığım şiirlerde hep sizin diliniz olmayı istedim ve sizi anlatmaya çalıştım” diyor. Kitapta yer alan kırk üç şiirden birini tadalım: “Kuş göçmüş çiçek açmış/ Gönlümde güller açmış/Kış çoktan bir kaçakmış/Hoşlar gelmiş baharım”(s,47) Kitaba kulağınızı dayayın, çocuk patırtıları, serçe cıvıltıları, kedi mırıltıları, anne pışpışları, dede yakınmaları ve nicesini duyacaksınız. Başka şairlere yapılan göndermeler de oyunun bir parçası. İyi okumalar. Zaman Dedektifleri –Görev Zaman/ Zaman Günlükleri Dizisi/ David Hunt/ Resimleyen: Alex Brychita/ Çeviren: Fügen Yavuz/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 2012/ 40 s./ 8+ Biff, Chip ve Kipper zaman dedektifi olmak için eğitim görmektedir. Birlikte bir zaman istasyonunda yaşayan gençlerin görevi zamanın gerisine gidip Viranları yakalamaktır. Viranlar; insan kılığına girmiş karanlık ve kötü enerjilerdir, amaçları da tarihi ve dünyanın geleceğini değiştirmektir. Zaman Dedektifleri, viranlara karşı güç kapanı kullanır. Güç kapanı, tehlikeli durumlarda Viranları içine hapseden bir aygıttır. Bunun dışında, alıcı dedikleri bir başka aygıtla da iletişimi sağlamaktadırlar. Bunların dışında Zaman Dedektifleri’nin en büyük gücü kendilerine ve birbirlerine olan güvenidir. Zaman Dedektifleri çok yürekli ve mantıklı davranmak durumundadır. Aksi halde viranların tuzağından kurtulmaları çok zordur. Zaman İstasyonu’nda Mortlock’dan eğitim alan dedektiflerin yolu bu kez Roma’ya düşer. Bir anda kendilerini Roma Senato’sunda bulan dedektifler, Senato binasının yanında Sezar’la karşılaşır. Arkasında bir adam Sezar’a doğru koşmaktadır. Bu sırada Zaman İstasyonu’nda bir viran ortaya çıkmıştır ve kütüphane başta olmak üzere tüm istasyon tehlike altındadır. Sezar’ın arkasından koşan adamın niyeti nedir sizce? İstasyon’daki viran emeline ulaşabildi mi acaba? Tüm bunların yanıtlarını ve Roma dönemine ilişkin pek çok ilgi çekici bilgiyi Zaman Dedektifleri isimli kitapta bulabi Hiçbir Şey Çalmamış Hırsız/ David Hunt/ Resimleyen: Alex Brychta/ Çeviren: Fügen Yavuz/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 2012/ 40 s./ 8+ Zaman dedektifi olmak için eğitim gören bir grup gencin serüven dolu yolculuklarının son durağı Bağdat şehri. Tarihin akışını ve dünyanın geleceğini değiştirmeye çalışan kötü ve karanlık Viranlara karşı savaşım veren gençlerin elinde birer alıcı ve güç kapanı dışında sadece cesaretleri ve zekâları vardır. Neena ve Tyler, istasyondaki kitaplığı düzenlerken bir rastlantı sonucu çok eski bir takım yazıların bulunduğu bir kitap bulurlar. İlginç olan kitabın eski olması değil içindeki sayıların silinmesidir. Bunun çok önemli bir kitap olduğunu ve sayıların silinmesinin de viranların işi olduğunu hisseden Neena ve Tyler derhal işe koyulur. Tek kişilik bu görev için Neena zaman tüneline girerek zamanda yolculuğa başlar. Tyler ise merkezde kalarak ona destek olacaktır. Neena kendisini MS 762 yılında Bağdat’ta bulur. Bağdat, o tarihlerde bilgeliğin ve eğitimin merkezi olarak bilinmektedir. Dünyanın her yerinden kitapların toplandığı ve tercüme edildiği devasa bir kitaplığı vardır. Neena, şehre indikten hemen sonra bu kitaplığa kitap getiren bir deve kervanına rastlar. Kervan, Bilgelik Evi (Beytül Hikme)’ne ulaştığında Neena gizlendiği yerden, deve kervanını getiren kızla nöbetçinin konuşmalarını duyar. Zengin kitaplıktan matematik kitapları çalındığı için tüm giriş çıkışlar yasaklanmıştır. Bunun viranların işi olduğunu sezinleyen Neena, bir sandığa gizlenerek Bilgelik Evi’ne girmeyi başarır. O sırada merkezdeki Tyler’dan gelen ileti çok ürkütücüdür; “Kâğıttaki yazılar neredeyse okunmaz hale geldi.” Aynı anda, Bilgelik Evi’nde, bir bilge ve bir süvari gizli gizli konuşmaktadır. Çok uzun bir yoldan, Hindistan’dan gelen süvari elindeki kâğıtları bilgeye göstererek yeni bir sayı bulunduğunu muştular. Tam o sırada… Bu serüvenin sonunu, kimin viran olduğunu ve amacının ne olduğunu biz anlatıp heyecanınızı bozmayalım. “Hiçbir Şey” çalınabilir mi sizce? Zaman Günlükleri Dizisi’nin her kitabı belli bir döneme ilişkin kısa ve sade bilgiler veriyor. Böylece tarih okumanın ne denli zevkli ve önemli olduğunu fark edebiliyoruz. Kraliçenin İncileri/ Kral Matematik Masalları 1/ Toplama/ Nursel Çetin – Eşref Karadağ/ Resimleyen: Anıl Tortop/ Top Yayıncılık/ 2012/ 79 Y/ 16 s. Nursel Çetin ve Eşref Karadağ’ın birlikte hazırladığı Kral Matematik Masalları isimli dizi 10 tane masal, bir etkinlik kitabı ve bir müzik belleğinden (CD) oluşuyor. Öğrencilerin korkulu rüyası olan matematiği eğlenceli bir öğrenme sürecine döndüren ve matematiğin hayatın her anında olduğunu vurgulayan dizinin ilk masalı Kraliçe’nin İncileri adını taşıyor. Kraliçe’nin İncileri, toplama işlemini anlatan bir masal. İncileri çok seven bir kraliçe varmış. Her fırsatta incilerini göstermeye çalışırmış. Bunun için de sık sık görkemli eğlenceler düzenlermiş. Yine böyle bir eğlence sırasında tam da konuklar gelmişken bahçedeki serçeler konukların boynundaki inci kolyeleri kapıp kaçmasın mı? Tüm saray halkı inci avına çıkmış. Ne yapsalar ne etseler kolyedeki incilerin hepsini bulamamışlar. Saymışlar, eklemişler, çıkartmışlar bir türlü tam sayıya ulaşamamışlar. Sonunda bir çözüm bulup kolyelerdeki tüm incileri toplamışlar. Ama ya hesap hatası yaptılarsa ya da bir kandırmaca… En iyisi siz bulun nerde yanlış yapmışlar… Dizideki masalların hepsi bir müzik belleğine okunmuş. Böylece masal dinlemeyi seven tüm çocuklar ama özellikle körler için çok önemli bir açık giderilmiş. Ses kaydının ve okuyanların tonlama ve duygu aktarımının da çok kaliteli olduğunu belirtmekte yarar var. Müzik belleğinde ayrıca her bir matematik işlemi için hazırlanmış şarkılar da var. Çıkartma, toplama, bölme ve çarpma işlemleri, geometrik şekiller, ölçü birimleri (zamanı ölçme, uzunluk birimleri vb.) kavramlarını anlatan şarkılar öğrenmeyi eğlenceli ve kalıcı kılıyor. Çocukların yakında tanıdığı rap, hip hop gibi müzik akımlarının yanı sıra bilindik klasik müziğin de izlerinin olduğu müzik çalar özellikle okullarda işe yarayacak. İyi okumalar, iyi dinlemeler! ? ‘Çocuklarla Felsefe’nin düşündürdükleri ? Tülin TANKUT Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe Birimi Başkanı Nuran Direk, yazıları, konferansları ve “Küçük Prens Üzerine Düşünmek”, “Filozof Çocuk”, “Bilgin Çocuk” adlı kitaplarında görüleceği üzere eğitim sistemimizde yeni bir uzmanlık alanı açmasıyla tanınıyor. Değerli felsefeci, “Çocuklarla Felsefe”de (Pan Yayıcılık, 2011) bu kez ağırlıklı olarak Batı edebiyatı ve felsefesinin klasik yapıtlarından alıntıladığı metinler ve “görsel okumalar” üzerinde sürdürüyor incelemelerini. “Eleştirel Düşünme”, “İnsan İlişkileri”, “Özgürlük”, “Sorumluluk” gibi bölümlerden oluşan ve her bölümün sonunda metinler üzerine soruların yer aldığı kitabın, teknik ve içerik olarak değerlendirilmesi kuşkusuz eğitimbilimcilerin alanına girmektedir. Ancak kitap kamuoyunun bilinçlenmesi açısından ebeveyninden, eğitimcisinden, siyasetçisine, biz yetişkinlerin de kayıtsız kalamayacağı bir çalışma olmuş. Direk 1993’ten beri ara vermeksizin sürdürdüğü bu özgün çalışmayı yapma kararını, eğitim sistemimizi inceledikten sonra almış olmalı. Direk’in “Bilgin Çocuk”ta, “bilgiye ulaşmanın engellerini” sayarken “henüz eleştirel düşünmenin yeterince gelişmediği çocukluk çağında zihnin kalıp yargılardan oluşan bir duvarla çevrilmiş olmasına” öncelik verdiğini görüyoruz. Direk’e göre duvardan kurtulmak için de çocukların küçük yaşta “bilimsel ve felsefi düşünme yöntemleriyle” tanıştırılması gerekiyor. Eğitim anlayışımızın, geleneksel okul eğitimi mantığının dışına çıkamadığını bir kez daha gözler önüne seren Direk, eğitim sistemimizdeki önemli bir boşluğa dikkat çekiyor. “Çocuklarla Felsefe”de ise, felsefenin önemi vurgusuyla çağdaş eğitime teknolojinin girmesiyle ortaya çıkacak sorunlara kadar uzanıyor. Burada vurgunun altını çizmek önemli: Teknolojinin belirleyici olduğu, bilim ve felsefenin gözden düşürülmeye çalışıldığı küreselleşme koşullarında, eğitimi salt ileri teknolojinin ölçütleriyle değerlendiren bir anlayışla toplumu ileri götürmek mümkün müdür? Nitekim eğitim sistemimizde akıllı tahta ve tablet bilgisayara geçerken, öğrencilerin matematik, fen ve okuduğunu anlama becerisini ölçen PISA araştırmasında (2012), Türkiye’nin son sıralarda olduğunu görüyoruz. Uzmanlarca da belirtildiği gibi, çocuğun yazgısını belirlemede eğitim başta gelen bir etkendir. Ama çocuk kendisine sunulan bilgiyi sorgulamaya gerek duymuyorsa aldığı eğitim işe yaramayacaktır. Özellikle kız çocuklarımız sorunları neden yazgı olarak kabul ediyorlar? Bunda ilk ve ortaöğretim ders kitaplarında cinsiyet ayrımcılığı başta olmak üzere insan hakları ihlalleri, ırkçılık vb. yaklaşımların yer bulabiliyor olmasının rolü yok mu? Kültürümüzden kaynaklanan çocuğu politikadan uzak tutma dürtümüz ağır bastığı için de onun kendisiyle, dünyayla ilişkisini, genel geçer anlayıştan farklı olarak, etkin bir özne konumu edinebilme yönünde kurmasını engelliyoruz. Oysa politika yapmak, geniş anlamda kendi geleceğine sahip olmak diye tanımlandığında, T okula gitmek için yetkililerden okul aracı talep eden çocuk da politika yapmış olmuyor mu? Ya da çocuk haklarının çiğnendiğine tanık olup hak arayan çocuk? Tersi durumda, hele de küreselleşmenin mağdur ettiği geniş çocuk kitleleri, koşullar zorladığında çaresizliklerinin sorumlusu olarak “öteki”ni görüyor. Dilin yozlaşması, gelişememesi ise iletişimi güçleştirdiğinden kişi kendini ifade edemiyor. Farklı yaşam tarzları da “öteki” algısını pekiştirecek biçimde, iletişimin azalmasına yol açıyor. Sonuçta, toplumda ayrışma başlayacağına dair duyulan kaygılar artıyor. Ayrımcılığa aile ve okulda tanık olan çocukların, piyasa ekonomisinin yarattığı rekabet duygusuyla kendini yetersiz ve yalnız hisseden bireyler olduklarında her türden telkine açık hale gelmesini de buna eklersek, durumun vahameti ortaya çıkıyor. Ayrımcılıkla mücadele etmek, düşünce ve ifade özgürlüğünün içselleştirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Her tarihsel dönemde bağlı kaldığımız Batı felsefesi ve edebiyatının, Hıristiyan dünyasında varlığını koruyan önyargıları kıramadıklarını da başka türlü keşfetmemiz mümkün değildir. “Çocuklarla Felsefe”de Direk’in, sorumluluklarının bilincinde, “ikna retoriği”nden uzak tutumu, bu açıdan da dikkatleri çekiyor. Direk çalışmasında, incelediği metinlerin düşünür ve yazarları yaşadıkları dönemin, toplumun ortak bilincinin izlerini taşıdıklarından, bunların değişen dünya koşullarında yeniden değerlendirilmesine kapı aralıyor. Böylelikle dinsel, ırkçı, cinsiyetçi önyargıların geçersiz kılınması için gerekli ipuçlarını sunuyor okura. Direk, “Çocuklarla Felsefe”de seçtiği metinlerle, edebiyatın gücünden yararlanarak demokrasi, özgürlük gibi içeriği bulanıklaşmış kavramları yerli yerine oturturken dolaylı olarak edebiyata da yeni bakış açıları getiriyor. Okuduğu kitapta ayrımcılığı fark eden çocuk, edebiyattan haz alabilir mi? Kitabı boykot etmesi bile beklenebilir. Çocuk kitaplarında sıklıkla rastlanan birinin “öteki”ni yok ettiğinde kahraman olduğunu düşünürsek “Çocuklarla Felsefe”nin değeri daha iyi anlaşılır. Özetle, felsefi düşüncelerin yok sayılması, mitos’u (söylence) güçlendirmeye yarıyor; hele de dünyanın bugün içinde bulunduğu “dinsel çileci” ortamda. (Kurtarıcı arayışı bitmiyor!) Onun içindir ki, bu konu çocuklarımızın, toplumun geleceği açısından yaşamsal bir önem taşıyor. Türkiye, bireysel kimliği ve sahip olduğu göreli demokrasi kültürünü bugüne kadar koruyabilmiş bir ülke. Dolayısıyla kesintisiz eğitim tartışmaları yapılırken pek sorulmayan sorular da gündeme getirilmeli: Bu ülkenin gerçeklerini öne çıkaran düşünceler neden yeterince gelişemiyor? Aile, okul vb. toplumsal kurumları daha az baskıcı duruma getirmek için ne gibi önlemler alınmalı? Çocuklarımızı ayrımcılık, özellikle nüfusun yarısını kadınlar oluşturduğuna göre, cinsiyet ayrımcılığı yapmadan nasıl yetiştirebiliriz? Bu yapının değiştirilmesi için Direk’in, kitaplarındaki eleştirel irdelemelerine kulak verelim. Harekete geçmek sorumluluğu ise kanımca toplum olarak bize düşmektedir. ? RENK Aytül SAYFA 22 ? 13 EYLÜL 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1178 CUMH