06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Celal İlhan’dan ‘Dili Yüreğinde’ ‘Çocukluğunu yazmayı unutmuş bir yazar düşünemiyorum’ Celal İlhan’ın Dili Yüreğinde adlı öykü kitabı okurla buluştu. İki bölümden oluşan kitap, çocukluğa yolculuk öyküsü “Ninni” ile başlıyor, okurunu yüreğinden kavrıyor, çocuk ve çocukluk kavramı üstüne düşüncemizi yoğunlaştırıyor. İlhan’la Dili Yüreğine ve yazın serüvenini konuştuk. yazar için bundan güzel bir armağan düşünebilir misiniz? İkinci öykü kitabım Dokunan’a gelince: İş yaşamınızdaki henüz kabuklanmamış yaralarınızı açtıktan, sizi en çok rahatsız eden anılarınıza yol verdikten sonra öteki yaşanmışlıklar sıralanıyor bilincinizde. Örneğin çocukluğunuz, ilk gençlik yıllarınız, kavgalarınız, sevdalarınız, buCelal İlhan nalımlı günleriniz. Onları yazmazsanız olur mu hiç? Çocukluğunu larda yeriniz önlerde bir yerdeyse daha yazmayı unutmuş bir yazar düşünemiyozor, daha yoğun, daha anlamlı bir yaşarum. Annenizi, babanızı, kardeşlerinizi mınız oluyor. Bir yazar, yalnız yazar da ve sizi etkileyen insanları da unutmamadeğil her aklı başında insan geriye dönız gerekiyor. Yaşamda onlarla varsınız, nüp baktığında; yüzünü kızartan, içini onlar oluşturmuş neyiniz varsa. Borçlubulandıran, ‘ah keşke onları yaşamasaysunuz onlara. Altında kalmamak, vefalı dım’ diyeceği değil, içini ısıtan, kendine olmak gerek. Anadolu köylüsünün yaşasaygısını güçlendiren olayları görmek isdığı tüm serüvenler sizin aileniz için de ter. Tüm bu yaşanmışlıklardan sonra geçerli. Tarlalar bölüne bölüne tükenokuyor, çevrenizle ilgileniyor, insanı semiş, kimsenin karnını doyuramaz olmuş. viyor ve geleceğe bir not düşme gereksiAlmanya’dan Avustralya’ya, göç yaşanınimi duyuyorsanız yazmaktan başka seyor, paramparça tüm aileler. Kent yaşaçeneğiniz yoktur. İş gelip buraya dayamına uyum sorunları yaşıyor yakınların, nır. Başlarsınız yazmaya. Bana göre yazamcan halan, dayın, yeğenlerin. Onları mak, geçmişin deneyimlerine bakarak yazmadan olur mu? gelecekte yaşanabilecek sorunları doğru anlamak, eş nedenlerle aynı acıları yeni“HER METİNDE BİR ADIM den yaşamamak için yapılan bir etkinlikİLERLEMENİZ GEREK” tir. İlk öykü kitabım Ateşle Dans‘ta çe Üçüncü kitabınız, Grevden Dönelikhane işçilerinin koruyucu giysi giynin! Bir Sendikacının Anıları adlı kitabımekte gösterdikleri ayak sürüme nedenızla, fabrikalarda geçen iş yaşamınız süniyle yaşanan bir kazayı anlatmıştım. Kirecinde oluşan has, soylu bir kavgayı antabımı götürüp dağıttım o işçilere. İki yıl latarak sürdürdünüz yazmayı. Bu kitap sonra yeniden ziyaret ettiğimde bir arkabir dönemi içeriden anlatması bakımındaş “Ağabey, senin kitabı okuduktan dan da ayrı değer taşıyor, bir belge olasonra iş elbisesi giymeden ocağın karşısırak. Yazar, çağının tanığıdır kuşkusuz, na bir kez bile çıkmadım” demişti. Bir aynı zamanda sorumlusudur da… Öyle ? Müyesser GÜNER lk öykü kitabınız Ateşle Dans’ta emek öyküleri çoğunluktaydı. İkinci kitabınız Dokunan’da ise bakışlarınızı yaşamın öteki alanlarına çevirdiğinizi, önemli toplumsal olayları irdelediğinizi, onlara cesaretle “dokunduğunuzu” gördük. Bu durumu nasıl açıklarsınız? Yazmaya başladığımda emekli olalı on yıl olmuştu neredeyse. En yakın olduğum dönem çelikhanede geçen yıllarımdı. Çalışma yaşamımla ilgili acı tatlı anılarım kabuk bağlamış bile değildi. İşe onlardan başlamam çok doğaldı. Her türlü mücadelede ben merkezli davranmayı elimin tersiyle itmişimdir. Neden böyledir açıklayamam. Aslında önce ben yerine, önce biz demenizin, sizi hep sıkıntılı durumlara soktuğu da söylenemez. Başkalarını da gözetmek yüzünden kendi haklarınızdan vazgeçmeniz söz konusu değildir çünkü. Toplumsal olay İ değil mi? Yazarın en doğru tanımıdır, “çağının tanığı” olmak. Kendini çağından sorumlu görmekse büyüklüğünün ve yaratıcılığının ölçüsü sayılmalıdır. Grevden Dönenin’i yazarak içinde yer aldığım insanın, fabrikalarda, işliklerde emeğini satan ama karşılığını alamayan, güven arayan acılı, aynı zamanda coşkulu insan yaşamının tanıklığını yapmak istedim. Yaklaşık, on yıl süren bir dönemi anlatır Grevden Dönenin sekiz yüz elli kişinin çalıştığı bir işyeridir söz konusu olan. On yılda meslek hastalığı, iş kazası ve adı konulmamış kuşkulu nedenlerle en az altı genç işçinin öldüğünü, bunun birkaç katı işçinin de yaralandığını görmüş biriydim. Dili Yüreğinde, ilginç bir ad. Kitaptaki öykülerin yaratım ve oluşma sürecinden söz eder misiniz? “Hep eli yüreğinde, o günün gelip çatmasından korkardı anam” diye başlar, “Çiğ Yumurtalar” adlı öykü. Kitaba adını veren bu öyküdür aslında. “Eli yüreğinde”den başlayarak ulaştım Dili Yüreğinde‘ye. İlki, çok bilinen, alışık olduğumuz, her okurda aynı çağrışımı yapan bir ad olurdu sanırım. Vazgeçtim o yüzden. Bir kitabın adı sanıldığından da önemli ve işlevseldir bence. Yazma ve yayımlama sürecinde çok kafa yorulması gereken bir öğe sayıyorum bunu. Sonra, dil ve yürek ilişkisi, bütünlüğü takıldı usuma. Dile (Türkçeye), tutkunluğum, ona gücüm oranında omuz verme, gelişmesine katkı sağlama arzum seçimimde belirleyici olmuştur. Yazmak nedir ki içtenlik ve dilden başka? Yazmayı, yaşamınızın en önemli gerçeği sayı? yorsanız, her metninizde bir adım ? da rin az çok b ucuyla özenli ç geliyor. okurun bunalım gibi bil giderek Bu ilgin tırdığın sıllık, o yen bir çaba gö tan baş “KAD ÇİÇE Dili nızı em mışsını meden lumsall yansıtm çimi, b yapıtlar runların dünyas liğini so şüncele Kad sömüre lık bu y maya b rümüz. le çamu almaya sona er sömürü zın sını miz, eşi daşımız selliğind larını, h nı sömü soldura çeşitli m tüketeli dınların dayanık likleri y dınlar k gınlık, p noktala Gün nizi ald Celal İlhan hikâyeleri ? Erhan TIĞLI meğe, sevgiye ve anasına adadığı öykülerinde kişilerin ruhsal durumları, düşünce ve duyguları okuyucuyu sıkmayacak bir biçimde, sade, içten, akıcı bir biçimde dile getiriliyor. Değişik konulara, ilginç kişilere yer veriyor öykülerinde. İlk öyküsünde (Ninni) yoğun bakımda olan annesini beklerken çevresine de göz gezdiriyor, hastanedeki hastaları, hasta yakınlarını anlatırken “Herkes kendi ateşinde yanıyor”, “Yoğun bakım kör, sağır” gibi sözlerle çevredeki özellikleri vurguluyor. Ağlayan bir çocukla çocuğuna ninni söyleyen kadın ona annesini ve çocukluğunu anımsatıyor... “Çiğ Yumurtalar” öyküsü de anı niteliğinde. Salma ağasının öldürülüşü anlatılmış ama köy yaşamı gözler önüne serilmiş. Yazar anlatırken olayları yeniden yaşıyor, yaşatıyor... “Turna Görmek” öyküsünde ise bir çocuğun yaralı bir kuşu iyileştirme çabası yazılmış. EYLÜL E “Kumrucu” öyküsü de kuş sevgisinin anlatıldığı bir öykü. Ağaç ve kuş düşmanı Bakkal Osman’la kuş besleyen Şaban karşı karşıya geliyorlar; ağaç düşmanlığını iş edinen Bakkal Osman, Şaban’a, “Ağaçla, kuşla, böcekle uğraşacağına insan içine gir, camiye gel, alnın secde, dilin dua görsün” diye çıkışıyor... O da yetkililere başvurarak bakkalla ve onun gibilerle mücadele ediyor. Bakalım hangisi üstün gelecek? “Gün ola harman ola.” “Türküler”, adı üzerinde türkü odaklı bir öykü. “Türküler... Ağuyu bal eden türküler... İlaçların en hası ve hayırlısı türküler... Damadının evinde konuk olan türkü sevdalısı bir kişi anlatılıyor bu öyküde. TV dizilerinin izin verdiği ölçüde konuşmaya çalışıyorlar, daha sonra kızı babasını yatırıyor ama onu uyku tutmuyor, kalkıp balkonda türkü ve şiir söyleyerek komşuları uyutmuyor. Türkü delisi babayı anlayışlı komşular, sabah olunca kapıyı çalıp onu bir kez daha dinleyip ellerinden öpmek istiyorlar. Evin hanımı özür dileyecekken bu sözleri duyunca seviniyor, gözler doluyor, “Buyurun, başımızın üstünde yeriniz var” diye onları içeriye davet ediyor... Her gün sabahın köründe kalkan baba, o gün öğleye doğru, dudağında bir türküyle yapıyor kahvaltısını. Böyle komşu dostlar başına dedirtiyor bize bu öykü. “Dönüş”, yalnızlıktan kurtulmak, geceleri konuşacak birini bulmak umuduyla kendini ateşe atmayı göze alarak Hurdacı Zeynel adında cimri bir adamla evlenen ama mutlu olamayıp evine geri dönen Döne adlı bir kadının öyküsüdür... “Kentten Öyküler” bölümünün ilk öyküsü Yatağın Ortasında adını taşıyor ve öykülerde pek dile getirilmeyen ama çoğu gencin başına gelen bir konuyu ele alıyor. Geneleve giden genç başarılı olamıyor. Öyküdeki “Ne çıplak bedeninde hoyrat dokunmaların izi, ne yüzünde, üstüne basılmış yeşil çimenlerin ezik hüznü var” tümcesi hoşuma gidiyor. Celal İlhan, öykülerinde böyle, buna benzer şiirsel sözlerle anlatımına güç katıyor, söyleyiş sanatını zenginleştiriyor. Kitabın sanat açısından en ilgi çekici öyküsü Demirkol Çarşısı’nda öyküsü. Burada olay kahramanının annesi, kız kardeşi, karısı, arkadaşları konuşturularak anlatım daha da güzelleştiriliyor, kişilerin kendilerine göre yorumları, bakış açıları sergileniyor... “Çiçekçi Yeter” kısacık bir öykü, adından da anlaşılacağı gibi bir çiçekçi söz konusu ediliyor. Döngel adı verilen çiçek, “evlenip, üç gün sonra baba evine dönen oynak karılara benzetiliyor şairane bir söyleyişle. Konu basit; adam çiçekçinin çalışkanlığını, ellerinin ? ustalığını beğeniyor ama çiçekçi kadın onu ve kenCUMHURİYET KİTAP SAYI 1178 ? d şıyan Evler, kaldığ nun b göster aracın de yü yoz ve bay b otobü nuyla kü şu sini n diği, g dolup “Bo omuz dür. “Kı yıldığ yor. “Aş Öykü pıklık dir. B SAYFA 16 ? 13 2012 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle