07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KİTAPLARA RENKLİ DOKUNUŞ Yurtdışındaki yayıncılarda her edebiyat türü için ayrı editörlerin görev aldığını öteden beri duyardık. Editörlük kavramı son yıllarda bizim dilimize de yerleştiği gibi, kitapların künyelerinde de yer buldu. Sahi, kimdir editör? Yazan yazar, yayımlayan da yayıncıyken, editörlerin işi ne? Sorduk, anlattılar. Konuğumuz, Say Yayınları editörü, Levenç Çeliker. ken bir hayli yol olduğu kanısındayım. Ancak biz kitaplar üzerinde elimizden geldiğince uzmanlık alanlarımıza göre çalışıyoruz. Önünüze gelen bir dosyanın, başka bir kitaptan ayarsız esinlenme ya da alıntıyla dolu olup olmadığını nasıl belirliyorsunuz? Diyelim ki esinlenilen orijinal kitabı okumadınız, bilmiyorsunuz... Bu yayın kirliliği içinde bu sorunun bir ölçüsü, kıstası söz konusu olamıyor maalesef... Değerlendirmesini yaptığım eserde bir başka eserden intihal söz konusu ise ve ben o eseri okumamış isem, elbette bunun kontrolünü yapamam, kim yapabilir ki?.. İyi bir editör olmanın sizce olmazsa olmaz üç ölçütü... Her iş için geçerli olan bir kural olsa da, editörlüğün temelinde yaptığınız işi çok sevme gerekliliği yatar. Okuma sevdalısı, kendisine, mesleğine saygısı olan, sabırla araştırmaya düşkün biri olmalısınız. Ve elbette dikkat çok önemli bir unsur. Bir kitabın ilgi çekeceğine veya tutmayacağına nasıl karar veriyorsunuz? Yayın kararını etkileyen faktörlerin başında eserin öncelikle genel okuyucuya hitap edip etmediği ve edebi, sanatsal, kültürel, felsefi alanlarda Türkçeye ne kazandırabileceği geliyor. Ayrıca içeriğin ve okuyucuya anlatılmak istenen konunun zamanlamasına, içerik bağlantılarına ve dil zenginliğine dikkat ediyorum. İşinizde karşılaştığınız zorluklardan birkaçı... Bedensel zorluklardan bahsedecek olursak, öncelikle boyun ve bel problemi çekiyorsunuz; bunu göz rahatsızlıkları takip ediyor. Mesleğin zorluğu her mesleğin zorluğu kadar. Mesleğinizi sevip özverili olduktan sonra problemler daha kolay aşılıyor. Editörlükle ilgili başınızdan geçen ilginç bir olay... Aslında tek ilginç bir olay yok ama bu meslekte karşılaştığım ilginç bir durum var. Bilgisayarının karşısına geçip birkaç sayfa yazı yazan herkes kendi iç dünyasında bir yazar oluveriyor ve bizleri arayıp kitabı “yayımlatmak” istediğini, eğer yayımlarsak çok doğru bir karar vereceğimizi söylüyor. Elbette kelimeler yanyana geldiğinde bir metin oluşuyor ama suyu tencereye koymakla çorba olmuyor... Ülkemizde editörlük kurumu hangi aşamada? Sizce yeterli mi? Yayıncılığın henüz tam anlamıyla sektörleşemediği bir ortamda kurum olarak bahsetmek kanımca zor editörlük mesleğinden... Doğrudan bizim mesleğimizin bir okulu olmaması editörün kendi denizinde su üstünde durması zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. Ayrıca Türkiye’de editörlük mesleği, fazla mesai, bolca özveri ve uykusuzlukla özdeşleşmiş durumda. Kendi özel zevkiniz için de okumaya zaman ayırabiliyor musunuz? Ancak akşamları, uyumadan önce belki biriki saat. Kimi kitaplarda sinema dili ağırlıklı olabiliyor. Kitabı okurken “Bundan iyi film olur” deyip sonradan sinemaya uyarlandığına tanık olduğunuz kitaplar var mı? Elbette var. Hatta bunun tam tersi de oluyor artık. Önce filmi çekilen bir senaryo sonradan kitaplaştırılabiliyor. Bir kitabın filmleştirilmesindeki ana süreci konunun akışı ve karakterlerin net bir şekilde ortaya koyulması ve konu akıcılığı belirliyor. Gerisi senariste kalıyor. Siz de yazıyor musunuz? Sizin metinlerinizin editörlüğünü kim yapsın isterdiniz? Evet, devam eden ve bu sonbahara hazırlamak istediğim bir çalışmam var. Bir inceleme ve biyografi kitabı. Editörü sanıyorum ki beni bu mesleğe teşvik edip sevdiren, kendisi de önemli kurumlarda editörlük yapmış bir isim olacak. En çok hangi kitabın editörü siz olmak isterdiniz? İki isim verebilirim. İkisi de şu an aramızda değil. Biri Sabahattin Ali, diğeri Nâzım Hikmet. Keşke onlar yazsa0lardı, ben kitaplaştırsaydım onların eşsiz cümlelerini...? zar ile bu kadar u dım. Çevirilerde, k nuz? Çeviri kitap parken en zorlan Çok az çeviri İngilizce olan çoc yorum. Ancak ye çe metni okuyoru dığını denetliyoru vermeden önce b rıyorum. Bu beni ? Aytül AKAL ditörlük nereden geldi aklınıza? Bir ideal miydi? Daha okul yıllarında kısa öyküler ve şiirler yazan her öğrencinin aslında idealidir bu. Ben de daha lise sıralarında aklımdakileri kâğıda aktarmaya çalışırken, ileride basın yayın camiası içinde yer almak istiyordum. Öykü, şiir, deneme, çevirmenlik derken kendimi burada buldum; mutluyum. Dildeki etkinliğinizi nerede kazandınız? Şüphesiz ki öncelikle çok okuyup yazmaya çalışmakla kazanmaya çalıştım. Buruşturulup atılan her kâğıt aslında kelime haznesine eklenen bir artı oluyor. Her seferinde daha iyisini yapmaya çalışmak insanı farkında olmadan geliştiren gizli bir sınav sanki. Yazarlık atölyeleri gibi editörlük atölyeleri de var mı? Son zamanlarda böyle bir şey duydum ama nerededir, eğitimi kim verir bilmiyorum. Editörlük zamana dayalı tecrübeyle edinilen bir meslek daha ziyade... Size gelen metinlerde değişiklik ya da düzeltme istediğinizde yazarların tepkisi ne olur? Önerilerinizi uygulamak yerine dosyasını alıp giden oldu mu hiç? Birlikte çalıştığınız kişiye göre değişen bir şey. Dosyasını bize teslim ettikten sonra, tabiri caizse “eti senin kemiği benim” diyen yazar da var, her nokta ve virgülde haberinin olmasını talep eden de. Demek istediğim, bu biraz da karşılıklı güvene dayalı bir tutum. Değişiklik talebim karşısında dosyasını alıp giden biri karşıma çıkmadı; genelde orta noktalarda anlaştık. Siz önerdiniz, düzeltti ama olmadı, tekrar uyardınız düzeltti, olmadı... Kaç kez gider gelir bir dosya yazarla aranızda? Yayımlamaktan sonradan vazgeçtiğiniz dosya olur mu? Eğer yapıcı yönde ve uzlaşmacı bir tutumla gerçekleşiyorsa bu gidipgelme süreci, en güzel sonucu ortaya koyana kadar dosyanın bu yolculuğunu normal karşılıyorum. Basım kararı verilen ancak üzerinde çalışılması geren bir dosyam olmuştu. Revizyonlarımı kabul etmeyen yazar basıma uygun olmayan dosyasının değiştirilmemesi hususunda ısrar etti. O şekilde yayımlayamayacağımız için basmama kararı alıp sözleşmeyi feshettik. Çevirilerde, kitabın orijinalini de okuyor musunuz? Çeviri kitaplar üzerinde editoryal çalışma yaparken en zorlandığınız konular... Çeviri metinlerde kitabın orijinal metni de önümüzde açık durur, çevirinin kalitesine göre orijinal metne müracaat ediyoruz. Çok iyi çevrilmiş bir metinde elbette işler kolaylaşıyor ve çeviri üzerine ikinci bir çeviri yapmıyoruz. Fakat kötü çevirilerde mutlaka orijinal metinle cümle cümle karşılaştırmak kaçınılmaz oluyor. Çeviri kitapların en büyük sıkıntısı bu; zaman ve emek sömürüsü adeta. Sizce bir editör her alanda editörlük yapabilir mi? Ya da şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? Hatta çeviri editörlüğü ile telif dosya üzerinde çalışmak da çok farklı değil mi? Bu soruya Türkiye üzerinden cevap vermek gerekiyorsa bir editör çalışmış olduğu yayınevinin bastığı her türdeki eserin editörlüğünü yapabilir, hatta yapıyor da... Yurtdışında ise her türün, o konu üzerinde uzmanlaşmış editör/editörleri mevcut. Hatta lektörlükredaktörlükson okuma işleri ayrı ayrı departmanlaşmış birimler tarafından yapılmakta. Bu anlamda bizim kat etmemiz gere E ? bir ğini edem e karsın ge l.com) müş/ / 2012 elior p Deli / Deli ıldı. dan maya versidukça alvaç larınorunatih uma Zeykese i.com unisi Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçovaİzmir www.maviselyener.com [email protected] 1178 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1178 13 EYLÜL 2012 ? SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle