23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

William Faulkner’dan ‘Yenilmeyenler’ İki taraf savaşırken Yenilmeyenler, William Faulkner’ın yarattığı dünyaların kokusunu almış okuyucular için çok da yabancılık çekmeyecekleri temalar üzerinden yürüyor. Tarihsel düzlemde Amerikan İç Savaşı’nın cephe gerisinde yaşananları konu eden roman, olayları bir çocuğun gözünden anlatması ve tüm bu trajik olayları kendine özgü ince bir mizahla dile getirmesiyle dikkat çekiyor. ? Eray AK üzyılın klasikleri arasında gösterilen Ses ve Öfke’nin yazarı William Faulkner’ın Türkçede yayımlanmış birçok yapıtı bulunuyor. Daha geçen yıl Necla ve Ünal Aytür çevirisiyle okuyucu karşısına çıkan Çılgın Palmiyeler, edebiyatın peşini bırakmayan okuyucular tarafından tutulmuş, üzerine de birçok yazı yazılmıştı. Aradan çok vakit geçmeden bir Faulkner romanı daha yine aynı çevirmenlerce Türkçeleştirilip okur karşısına çıktı: Yenilmeyenler. Roman, aslında Faulkner’ın yarattığı dünya içine daha önce başını uzatmış, o diyarların kokusunu almış okuyucular için çok da yabancılık çekmeyecekleri temalar üzerinden yürüyor. Amerika’nın güney eyaletlerinden birinde “zenci” hizmetçi ve kölelerin arasında, çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan insanların ortasında atmosferini bulan bir roman Yenilmeyenler. Yine aynı şekilde bir aile ve bu ailenin etrafında gelişen olaylar sonucunda adım adım yıkıma giden bir süreç, kült roman Ses ve Öfke’den tanıdık bir roman düzlemi. Bilindiği gibi Faulkner Ses ve Öfke’de, ABD’nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışını farklı bilinç ve tekniklerle okuyucuya izletiliyordu. Böylesi öğeler Faulkner’ın zaman zaman romanlarını zenginleştirmek bazen de üzerine kurmak için kullandığı türden şeyler. Yenilmeyenler ise Faulkner’ın, romanların atmosferinin yanında, yazılış amacını da oluşturan öğeler silsilesinin çok önemli bir parçası üzerine kuruluyor: “Amerikan İç Savaşı”. Romana geçmeden önce sadece Amerika tarihini değil, dünya tarihini de yakından ilgilendiren bu olayı biraz hatırlamak gerekir. Her ne kadar roman, savaşın göbeğine dalmayıp kıyısından köşesinden ilerleyerek cephe gerisindeki dünyayı dillendirse de bize, savaşın yine cephe gerisinde gelişen hangi aşamalarda yürüdüğünü kavrayabilmek, Yenilmeyenler’in altında yatan derin sosyal yaraları da gün ışığına çıkaracak. AMERİKAN İÇ SAVAŞI Amerikan İç Savaşı, Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington’daki yönetimi ile bu ülkeden ayrılmak isteyen on bir güney eyaleti arasında çıkmış geniş kapsamlı bir savaş. On bir güneyli eyalet Abraham Lincoln’un 1860 yılında başkan seçilmesiyle Jefferson Davis komutasında bağımsızlıklarını ilan eder. 12 Nisan 1861 yılında ise güney eyaletlerine başlatılan saldırı ile savaş hızını alır. Bu savaşın sosyal tabandaki nedenleri ise gerçekten çarpıcıdır. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında ABD’nin güneydoğu bölgelerine büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ve tarıma dayanan bir ekonomi yerleşmişti. Bu çiftliklerde gereken işgücü ise Afrika’dan kaçırılıp getirilen siyah ırktan oluşan kölelerden sağlanmaktaydı. ABD’nin diğer bölgelerinde ekonomi sanayiye yönelmiş ve bunun gerektirdiği serbest işgücü için kölelik ortadan kaldırılmıştı. ABD’nin batı kesiminde hâlâ yeni eyaletler kurulmaya devam ediyor ve bu yeni eyaletlerin çoğunda da tıpkı kuzeyde olduğu gibi kölelik yasaklanıyordu. Bu ortamda güney eyaletleri köleliğin eninde sonunda güneyde de yasaklanacağından endişelenmekteydiler. Bu da güneyin köleliğe dayanan üretim tarzını kökünden tehdit ediyordu. Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Abraham Lincoln seçimi kazanınca da kızılca kıyamet kopar ve önce yedi sonrasında da dört eyalet ABD’den ayrılırlar. İşte bu 1861 ve 1865 yıllarını kapsayan İç Savaş ya da KuzeyGüney Savaşı, Amerikan edebiyatında çok önemli bir yer tutar. Yenilmeyenler de toplum düzenindeki bu sancılı ve trajik değişimlerin gölgesinden doğuyor. Ancak bu “trajik” değişimlerin romana yansıması Faulkner’ın inceden inceye mizah yüklü kaleminden süzülerek veriliyor okuyucuya. Biz de romanı okurken bir trajediden çok üstü örtülü bir hüznün içinden geçiyoruz. Özellikle Güneyli bir yazar olarak Faulkner’ın ailesinin de bu savaşta yer aldığını düşünürsek, hem doğrudan hem de göndermelerle bu savaşa pek çok yapıtında değinmesini anlamlandırabiliriz. Ancak Yenilmeyenler bağlamında asıl önemlisi, Faulkner’ın bunu büyük bir trajedinin parçası olarak değil de hayat akışında insan karşısına çıkan üstü kapalı bir hüznün parçası gibi görmesi ve göstermsi ALTERNATİF EYLEM GRUBU Yenilmeyenler bir savaş romanı; evet, ancak savaş olgusuna gerek fiziki gerekse de psikolojik açıdan bambaşka cephelerden uzanmaya çalışıyor. Savaş romanları arasındaki farklı yerini ve Faulkner romanları içinde kilit bir noktada durmasını da bu farklı bakış açılarına rahatlıkla yorabiliriz. Yine aynı şekilde Yenilmeyenler yazarın en ilginç romanlarından biri olarak niteleniyor. Yenilmeyenler Faulkner’ın en ilginç romanlarından biri; evet, çünkü yazar, savaşı katır hırsızlığı yaparak “direnen” 2012 Y güneyli bir generalin çocuğu, büyükannesi ve “zenci” kölesinin çevresinde döndürüyor. Faulkner’ın bu romandaki bakış açısı farklı; evet, çünkü bir çocuğun gözünden akıyor tüm roman ve savaşa dair her şey: “ (...) asıl duymak istediğimiz, top sesleri, bayraklar, savaş naralarıydı.” Tüm bir romanı okuyucu olarak savaşa kendi özel birliğini kurup katılmış, çiftlik sahibi Albay John Sartoris’in oğlu Bayard Sartoris’in gözünden ve onun ağzından izliyoruz. Tabii bir de diğer “yenilmeyenler” var: Büyükanne Rosa Millard ve “zenci” köleleri Ringo. Romanın bu iki karakterine de özel bir alan açmak gerekir aslında çünkü gerçekten orijinal mizaçlarıyla metne apayrı bir katkı veriyorlar. Özellikle Bayard ve Ringo’nun kölesahip ilişkisinden çok çok ötede duran dostlukları, romanın hem alttan alta yürüyen mizahını besleyen hem de arkadaşlığın önüne insanların birbirlerini anlayabildikten sonra ne rengin ne de başka bir şeyin geçebileceğini vurgulama noktasında büyük anlam kazanıyor onların romandaki varlığı: “ (…) onunla aynı odada doğmuş, aynı memeyi emmiş, o kadar uzun bir süre birlikte yatmış, birlikte yemek yemiştik ki (…) sonunda belki de o zenci olmaktan, ben de beyaz olmaktan çıkmıştık; ikimiz de ne zenci, ne beyazdık; hatta artık insan bile değildik: Bir kasırganın sırtına binmiş giden iki pervane, iki tüy gibi, yenilmez yüce bir ikiliydik.” Büyükanne Rosa Millard ise bu iki haşarı çocuğu dini bir terbiyeyle yetiştirme çabalarıyla dikkat çekiyor ama sonunda “yenilmeyenler”in en önemli parçası olarak buluyor kendini, o ayrı. Romana adını da veren bu “yenilmeyenler” ise gerçekten farklı koldan yürüyen, alternatif bir eylem grubu gibi çalışıyor. İlkin şans eseri, bir yanlış anlaşılma sonucu çaldırdıkları katırlarını kuzeylilerden fazlasıyla alırlar. Sonraki günlerde Ringo’nun bir keşfiyle de evrakta sahtecilik yaparak, savaşta taşıma yükünün önemli bir bölümünü üstlenen kuzeylilerin katırlarını çalarak yine onlara satmaya başlarlar. Bu alternatif eylem grubunun doğal lideri de Büyükanne Rosa Millard olur. Bayard ve Ringo’yu katı bir dini eğitime tabi tutmak isteyen Rosa Millard’ın yaşadığı bu gelgitler romanın mizahi yanlarının bir kısmını sırtlarken, inançeylem yörüngesinde bambaşka paradoksların da kapılarını aralıyor. “Yenilmeyenler”, buradan elde ettikleri parayı ise kendi çevrelerine dağıtırlar. Ancak bu oyun sonsuza kadar sürmez elbet. Yakalanırlar ancak yine de bir ceza almazlar. Aldıklarının yanında onlara kesilen ceza hiç değerindedir. Yazarın onlara “yenilmeyenler” demesi de romanın ayrı bir boyutuna vurgu yapıyor: “Mücadele verdikten sonra gerisi teferruattır.” Yoksa savaş, Güney’in ağır yenilgisiyle sonuçlanır. ASIL SAVAŞ SİYASİ Romanın tarihsel cephesi genel olarak savaş yıllarına odaklansa da, yazarın Albay Sartoris’e söylettiği “Gerçek savaş şimdi başlıyor!” sözünden, savaştan sonra ortaya çıkan siyasi gelişmelerin de tarihte aslında savaş kadar önemli bir yer tuttuğu vurgulanıyor. Tabii tarihsel devinime uygun olarak çocuk gözünden akan olaylar da yavaş yavaş bir ergenin, sonrasında ise bir gencin gözlerine dönüşüyor. Faulkner on iki yaşından anlatmaya başladığı Bayard ve Ringo’nun hikâyesini romanın sonunda yirmi dört yaşına kadar getiriyor. Sonuçta; “Bir çocuğun kabul edebileceği, içine sindirebileceği şeylerin bir sınırı vardır inanabileceği değil, kabul edebileceği şeylerin çünkü çocuklar, zamanla her şeye inanabilirler ama inanılmaz olayları yaşadıkları sırada, onları gerçek diye kabul etmeleri güçtür.” Bu doğrusal seyreden tarihsel düzlem boyunca ilerlerken ise bir ailenin yavaş yavaş nasıl dağıldığını görüyoruz. Savaş ve siyasetin kol kola yürüdüğü bu romana, bir yanıyla da Sartoris ailesinin yıkım günlüğü de diyebiliriz. Bunun yanında Faulkner, her ne kadar trajedilerin üstünü örtmeye çalışsa da romanın akışında bölüm bölüm satırlardan taşan acıklı olaylar da gerçekleşmiyor değil. Sonuçta savaş, ne olursa olsun cephe gerisinde de savaş. Özellikle “zencilerin”, kendilerine vaat edilen “özgürlüklerine” kavuşmak için çırpınışları romanın bu içi acıtıcı yanlarının başını çekiyor. ? e.erayak@gmail.com Yenilmeyenler/ William Faulkner/ Çeviren: Necla Aytür, Ünal Aytür/ Yapı Kredi Yayınları/ 188 s. ? Yenilmeyenler Faulkner’ın en ilginç romanlarından biri. SAYFA 8 ? 21 HAZİRAN CUMHURİYET KİTAP SAYI 1166
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle