30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Alev Coşkun’un yeni çalışması ‘Türklerin özgürlük mücadelesi 200 yıl öncesine dayanır’ Özgürlük Mücadeleleri TarihimizDevrimin İlk Karşıtları Alev Coşkun imzalı... Kitap, özgürlük mücadelesi tarihimizin kuşbakışı ele alınan bir özeti. Kitapta Osmanlı döneminde yaşanan sancılı anayasa süreçleri, tepkiler, karışıklıklar, hapse atılan aydınlar, ödenen bedeller, özgürlük hareketlerinin gelişimi, sosyolojik ve toplumsal dinamikler, siyasal ve toplumsal gelişmeler kapsamında bugünlere yansımaları bir bütün halinde belgelere dayanarak veriliyor. Coşkun’la Özgürlük Mücadeleleri TarihimizDevrimin İlk Karşıtları‘nı konuştuk. ? Gamze AKDEMİR eni kitabınız, Özgürlükler Tarihimiz Devrimin İlk Karşıtları adını taşıyor. Temel hedef nedir? Türk toplumunun demokrasi ve özgürlükler tarihi epeyce eskidir. Kimileri demokrasiyi 1950 seçimleriyle başlatıyor; hatta 2002 seçimleriyle başlatanlar bile var. Oysa, ilk anayasamızın 1876’da ilanını alırsak 136 yıl; Tanzimat Fermanı’nı alırsak 173 yıllık bir özgürlükler mücadelesi tarihine sahibiz. Hak ve özgürlükler hareketini Osmanlı’da reform hareketlerinin başladığı tarihlere götürürsek, 200 yılı aşkın bir mücadele tarihi ile karşı karşıya geliriz. Batı dünyası demokrasiye ulaşmak için çok büyük gayret sarf etti, bedeller ödedi. Avrupa’da bu süre yüzyıllar sürdü. Toplumun bağnaz düşüncelerden sıyrılması için rönesans ve reformu geçirdiler, çok da kan döküldü. Türk özgürlükler ve demokrasi tarihinin geçmişinde de aydınlar çok cefa çektiler, tutuklandılar, hapse atıldılar, sürgüne gönderildiler, idam edildiler... Hâlâ da cefa çekiyorlar... Türk özgürlükler tarihimiz tam olarak bilinmiyor, diye yazıyorsunuz. SAYFA 16 ? 21 HAZİRAN Y Ne yazık ki öyle. Oysa bu gelişme tarihi bilinmezse, bugünkü olayları ve gelişmeleri anlayamayız, değerlendiremeyiz. Bu kitap bu amaçlarla yazıldı. Aslında Türk toplumunun demokrasi ve özgürlükler tarihinin kuşbakışı özetidir. Osmanlı döneminde başladığını ifade ettiğiniz özgürlükler ve demokrasi tarihimizin temel gelişme noktaları nasıl bir yöntemle irdeleniyor kitapta? Osmanlı tarihinin son dönemi aşağı yukarı 225 yıl, bir gerileme dönemi tarihidir. Ama aynı zamanda “reform”lar yaparak kendini toparlayabilme gayretlerinin de tarihidir. Yükselme döneminde, Osmanlı padişahları gözlerini Batı’ya, Avrupa’ya çevirmişlerdi. Avrupa topraklarının fethedilmesi iki temele dayanıyordu; birisi dini gerekçeler, ötekisi de ekonomik gerekçeler. Osmanlı, Avrupa’da yeni toprakları kazanarak ganimet ve vergi toplamak zorundaydı. 1630’larda Avusturya devletinin İstanbul’daki elçisi Busbecq şöyle yazmış: “Dünya üzerinde hiçbir millet top, havan ve daha birçok Hıristiyan icadını kullanarak, yabancıların işe yarar buluşlarından faydalanma konusunda Türklerden daha atak olmamıştır. Ne var ki matbaa kullanmaya ya da meydan saati dikmeye bir türlü ikna olmazlar, zira Kutsal Kitap’ın basıldığı takdirde artık kitap olmaktan çıkacağını ve hayatlarına meydan saati girerse müezzinlerin kudretinin ve dinsel ayinlerinin bundan dolayı zayıflayacağını düşünürler.” Bir başka örnek matbaadır. Örneğin, on beşinci yüzyılda İspanya’dan gelen Yahudi sığınmacılar Türkiye’de matbaa kurmak için izin istediklerinde II. Bayezit Türkçe ya da Arapça hiçbir kitap basmamaları, sadece İbranice ve Avrupa dilleriyle sınırlı kalmaları koşuluyla bu isteklerini kabul etmişti. Ancak, II. Viyana bozgunundan sonra, Osmanlı devleti kendisine bir çekidüzen vermek zorunda kaldı. İşte Osmanlı’da 18. asrın sonlarına doğru başlayan reform hareketlerinin temelinde bu vardır. Osmanlı yıkılmamak için reform yapmak zorundaydı. 1789 Fransız Devrimi’nin etkilerinden de söz ediyorsunuz. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet kavramlarıyla doğan devrim bütün dünyada toplumsal hareketler üzerinde etkili oldu. Rönesans ve Reform Avru2012 pa’da aydınlanmayı başlattı. Osmanlı yöneticileri, ilk aşamada Fransız Devrimi’ni anlayamadılar. Örneğin, Padişah’ın Fransa’ya gönderdiği Ahmet Atıf Efendi, Padişah’a sunduğu raporda Fransız Devrimi’ni lanetliyor, aşağılıyordu. İşte bu rapordan ilk iki paragraf: “Birkaç sene önce Fransa’da patlak veren fitne ve fesat ateşinin dört bir yana sıçradığı isyan ve bela kıvılcımlarının ve yaydığı alevlerin bundan yıllar önce mel’un sapkınların zihninde tasarlandığı ve uyanmak için fırsat kollayan uykudaki bir fitne olduğu ileriyi görebilenlerin malumudur. Şöyle ki Voltaire ve Rousseau isimli tanınmış zındıklar ve onun gibi maddeciler, hâşâ ve peygamberlere ve büyük hükümdarlara sövüp sayıp bütün dinleri kaldırıp bir kenara atıp eşitlik ve cumhuriyetçiliğin lezzetli tadını ima eden pek çok eser yazıp yayınlamışlardır.” İşte Osmanlı’nın resmi algılaması. Ancak, Avrupa’da gelişen yeni düşüncelerden etkilenen Osmanlı aydınları da yetişmeye başlamıştı. Kitabın ilk bölümünde de, Osmanlı’nın geri kalış nedenleri, zorunlu askeri reformlar ve yeni yetişen Osmanlı aydınları “Genç Osmanlılar” üzerinde durulmaktadır. “OSMANLI’DA ÖZGÜRLÜK HAREKETİ BİR AYDINLAR HAREKETİYDİ” Bu gelişmeler anayasal hakların elde edilmesi yolunda ivme kazandırıyor... Evet, Osmanlı Devleti bir yandan askeri reformlar yaparken öte yandan da anayasal haklar yönünde ilerlemeler gösteriyor. Örneğin 1839 tarihli Tanzimat, 1856 tarihli Islahat Fermanı ve 1876 tarihli ilk anayasanın ilan edilişleri önemlidir. 1876 tarihli ilk anayasa, Fransız İhtilali’nden 87 yıl sonra ilan edilebilmiştir. Osmanlı’da özgürlük hareketi bir aydınlar hareketi olarak ortaya çıkıyor. Evet, Tanzimat sonrasında, en önemli gelişme aslında eğitim alanında görülür. Fransızcayı öğrenen aydınlar, edebiyatta “Batı uygarlığı çerçevesinde gelişen yeni bir Türk edebiyatı” yarattılar. Yeni bir aydın yazarlar nesli doğdu. Yeni Osmanlılar adı verilen bu yazar ve şairler, Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem gibi yazarlar, edebiyatçılar ve şairlerdir... Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Fransız Devrimi’nin etkisiyle vatan, millet, hürriyet, hak, adalet, kanun ve meşrutiyet gibi düşünce ve kavramları Osmanlı yaşamında ilk kez dile getirmeye başladılar. İlk kez günlük gazete yayımlanmaya başlandı. Bu genç Osmanlılar laik düşünce çerçevesinde, konuları ilk kez ele alıp yazmaya başladılar. Namık Kemal de ilk kez vatan kavramını ortaya koyuyor... Evet. Namık Kemal, kuşkusuz Yeni Osmanlıların en etkili yazar ve şairidir. 139 yıl önce, 1 Nisan 1873’te, Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” adlı piyesi Gedikpaşa’da Güllü Agop’un sahnesinde oynanmaya başladı. İlk kez bu piyeste vatan kavramı ortaya konuyordu. O güne kadar toprak padişahın malıdır, insanlar da padişahın kullarıdır. Millet yoktur, ümmet vardır. İşte bu düşünceye ilk kez karşı geliniyordu. Oyun halkı çok etkilemişti, yer yerinden oynamıştı ancak beş gün oynanabildi. Merkezi emirle durduruldu. Başyazarlığını yaptığı İbret gazetesi kapatılan Namık Kemal sürgüne gönderildi. Kitapta, Osmanlı’daki özgürlük gelişmelerini, belgelere dayanarak anlatıyorum. Nitekim Kıbrıs adasında Magosa kentinde sürgüne giderken Namık Kemal: Zalim olsa ne rütbe biperva/ Yine bünyadı zulmü biz yıkarız!/ Merkezi hâke atsalar da bizi/ Kürrei Arz’ı patlatır çıkarız”; bugünkü Türkçesiyle “Zalim ne kadar korkusuz olur olsun / Zulmün temelini biz yine de yıkarız / Yerin dibine atsalar da bizi / Yerküreyi patlatır çıkarız” diyordu. “ANAYASA ÇALIŞMALARINDA 113. MADDE İBRETLİK!” Anayasa konusuna dönersek; Sadrazam Mithat Paşa ile II. Abdülhamit arasındaki yeni anayasa konusunda ciddi bir pazarlık olduğunu okuyoruz. II. Abdülhamit padişah olunca, Mithat Paşa’yı sadrazamlığa getirdi ve 23 Aralık 1876’da Mithat Paşa’nın hazırladığı “1876 Anayasası” ilan edilip yürürlüğe girdi. Ardından Osmanlı’nın ilk Milletvekili Meclisi seçimleri yapıldı ve 19 Mart 1877’de Meclis açıldı. Ancak bu Meclis toplam 5 ay kadar çalışabildi. Anayasa çalışmalarının en darboğaza girdiği yer, anayasanın 113. maddesi olmuştu. Bu madde padişaha bazı konularda olağanüstü durum ilan etme ve gerektiğinde sakıncalı görülen kişilerin yurtdışına sürülmesi konusunda yetki veriyordu. İbret gibi değil mi? Mithat Paşa, Namık Kemal ve diğer anayasa yanlısı kişiler bu yetkiye itiraz ettiler, ancak Abdülhamit bu madde olmazsa anayasayı imzalamayacağını belirtti. Bu arada Batılı ülkelerin dışişleri bakanları da Tersane Konferansı için İstanbul’a gelmişlerdi. Mithat Paşa, anayasal yönetim konusunda o güne kadar yürütülen çabalarla elde edilen kazanımları kaybetmemek için 113. maddeyi II. Abdülhamit’in istediği gibi kabul etti etmesine ama bu madde başına da büyük dertler açtı. Bir süre sonra Abdülhamit, Mithat Paşa’yı görevden aldı ve aynı 113. maddeye dayanarak yurtdışına gönderdi. Mithat Paşa daha sonra Yıldız Sarayı’nda kurulan özel bir mahkemede yargılandı. Arabistan’da Taif zindanlarına sürgün edildi, 2 Mayıs 1884 tarihinde de orada boğularak öldürüldü. Çok kısa yaşamasına karşın 1876 Anayasası önemli bir adım... Kuşkusuz doğrudur. Osmanlı devletinin ilk anayasası olan 1876 Anayasası’nı Mithat Paşa ve arkadaşları Belçika ve Prusya anayasalarını örnek alarak hazırladılar. Bu anayasanın ila ? ? nı rül fu gibi lı tarihç gibi, “1 reform Artık ç bir itici anayasa aydınla Abd Tanzim nasıl öt Osm de Osm lük akım akımlar şını değ hepsi d yordu. işlerinin din kur uygulan Meşrut kadar g lara, etk Prof. T akım, “ den en le, fikir hipti.” son dön Abdülh teyi güç meden yordu. temel a mak, im devamı mak ve tışmala kaçınm Abdülh mit’in b çıkış yo yoktu. dülham melde, zimat d minin O lıcılık h karşın İ yasetin özel ön da bu d rak kul Anc şı çıkan Bu p Akçura Seyfetti Ayaoğl mit reji ideoloji İslam ü tindeni Türkçü lardı. K meli “T bu nok Tarzı S “ABD İMPA Abd hareket laik ve lar açıy Doğ dış etki ma giri öte yan için Ta form ha hamit d demiry gelişme CUMHURİYET KİTAP SAYI 1166 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle