Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER Sen Kimsin?/ Çiğdem Anad/ Everest Yayınları/ 264 s. Gazeteci ve televizyoncu Çiğdem Anad konuşulacak bir romanla okuyucularının karşısında: “Sen Kimsin?” Tatmin olmayan, arayışlar peşinde savrulan insanların romanı “Sen Kimsin?”. İstedikleri hayatı yaşayamadıklarını düşünen kişilerin bir gün, ben kimim, bu hayatı mı sürdüreceğim, sorusuyla başlayan kimliklerini arama hikâyesi anlatılıyor romanda. Anad ayrıca ‘Ben Kimim?’ sorusunu da sordurmayı amaçlıyor romanıyla. Bu Bir Çağrıdır/ Yaşar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 162 s. “Bu Bir Çağrıdır” Yaşar Kemal’in 1992’den bu yana, inatla, kimi zaman özlemle, kimi zaman öfkeyle ve her zaman umutla dile getirdiği demokrasi, insan hakları ve barış çağrılarını, uyarılarını ve söyleşilerini, bu konulara dair yazılarını bir araya getiriyor. Kitabın önsözüne “Böyle çağrıları çok yazdım, yirmi yıldır yazdıklarımı bir araya toplayarak bir daha çağrıda bulunayım dedim. Ne söylense sanki duyan yok, gören yok” diye başlayan yazar, “Gençliğimde, gazetecilik yıllarımda Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda birlikte savaşmış Türkleri de, Kürtleri de, onların sevgi ve dostluk dolu anılarını da çok dinledim. Bugün onların çocukları, torunları böyle bir kardeş savaşını kabul etmemeli. Etmiyorlar da. Bu savaş inanılmayacak kadar uzun sürdü. Türkler de Kürtler de bu savaşın bitmesini istiyorlar, bundan kuşkum yok” diyor. Öldürmeyeceksin/ Herman Hesse/ Çeviren: Kâmuran Şipal/ Yapı Kredi Yayınları/ 226 s. Türkçede özellikle “Bozkırkurdu”, “Boncuk Oyunu” ve “Siddhartha” adlı kitaplarıyla tanınan Hermann Hesse, yazar meslektaşlarının saygınlığını ve birbirini izleyen pek çok kuşağın sevgisini kazanmış, çeşitli dillere çevrilen yapıtı dünyanın her kıtasında okunan bir yazar konumuna ulaşmıştır. “Öldürmeyeceksin” ise Hesse’nin yazdığı çok sayıda denemeden yapılmış bir seçki. Açık, samimi ve doğrudan bir dille kaleme alınmış yazılar, farklı dönemlerle farklı temaları bir araya getiriyor. Kitap beş bölümden oluşuyor: ‘Erken Dönem Düşünceler’, ‘Birinci Dünya Savaşı’na Dair Siyasi Görüşler’, ‘Dünya Görüşüne Dair’, ‘Edebiyat Yazıları’ ve ‘Geç Dönem Düşünceler’. Oegstgeest’e Dönüş/ Jan Wolkers/ Çeviren: Burcu Duman/ Ayrıntı Yayınları/ 176 s. Hollanda edebiyatının önde gelen isimlerinden ve daha önce Türkçede yayımlanan “Türk Lokumu” adlı kitabıyla tanınan Jan Wolkers bu kez “Oegstgeest’e Dönüş”le çıkıyor okuyucuların karşısına. Bir Hollanda kasabasının dar çevresinde geçen çocukluk, hayvanlara yönelik ilgi, doğaya dokunma ve onun bir parçası olabilme ihtimali, katı Kalvinist bir baba, kardeşler, İkinci Savaş, işgal yılları, yitirilen bir ağabey, coşkun, çapaklarından arındırılarak gerçekleştirilmiş ve standart yazımın ötelerine taşınarak orada inşa SAYFA 34 ? 8 MART 2012 edilmiş bir dil… “Oegstgeest’e Dönüş”, Wolkers’ın en seçkin kitapları arasında gösteriliyor... Siyah Koku/ Gülayşe Koçak/ Yapı Kredi Yayınları/ 494 s. Gülayşe Koçak’ın bir aşk hikâyesine odaklanan son romanı “Siyah Koku”, arka planındaki insanlık dramları nedeniyle bir kara ütopya olarak da okunabilir, her şeye rağmen umuda çağrı olarak da... Ayrımcılığın sürdüğü, kuraklığın arttığı, yollar boyunca teskin edici maddelerin havaya püskürtülerek herkesin uyuşturulduğu, devlete ekonomik getiri sağladığı için bütün yetişkinlerin zorunlu organ bağışına tabi tutulduğu bir yakıngelecek zamanda kahramanları Mine ve Tuncay’ın yaşadığı bıçak sırtı ve tuhaf bir aşkı anlatıyor Koçak. “Siyah Koku” yazarın korku ve güven duygularını temel alarak; sahicilik, unutma, hatırlama ve farkında olma kavramları çerçevesinde ördüğü bir roman. Bir Yıl/ Jean Echenoz/ Çev.: Mehmet Emin Özcan/ Helikopter Yay./ 50 s. Jean Echenoz yeni Fransız romanının en büyük üstatlarından biri olarak nitelenir. Goncourt ödüllü yazar Echenoz “Bir Yıl”da amaçsız, plansız, nedensiz bir kaçışın hikâyesini anlatıyor. Kahraman niye kendini yollara vurur, niye oradan oraya salınır, başına niye bir sürü anlamsız şeyler gelir, dünyaya niye böyle bakar ve daha da önemlisi, nasıl böyle büyük bir kayıtsızlıkla, büyük bir şefkatle bakar hiç belli olmaz roman boyunca. Tüm bu belirsizlik de aslında “Bir Yıl”ı roman yapan tabakayı meydana getirir. “Hakikisini yapamayacağımıza, yani anahtarlarımızı kapının yanındaki masaya bırakıp, kapıyı açıp, çıkıp, merdivenlerden inip, öylesine, nedensiz, kaderimizin bizi götürdüğü yere gidemeyeceğimize göre... En iyisi, okumak.” “Bir Yıl”, Mehmet Emin Özcan çevirisiyle raflarda. Artık Huzur Yok/ Chinua Achebe/ Çeviren: Nazan Arıbaş Erbil/ İthaki Yayınları/ 168 s. Geçen aylarda okuyucu karşısına çıkan “Parçalanma”nın yazarından sarsıcı bir devam kitabı olan “Artık Huzur Yok” raflarda. İngiltere’de aldığı eğitimin ardından ülkesi Nijerya’ya dönen ve devlet memuru olarak işe başlayan Obi Okonkwo, karşısında yozlaşmış, rüşvetçi bir yönetim bulur. İdeallerine bağlı olan Obi kendisine teklif edilen tüm rüşvetleri elinin tersiyle iter... Ta ki ailesinin onaylamadığı bir kıza âşık olana dek. Yaşadığı aşk onu derin bir duygusal çalkantının yanı sıra mali bir çıkmaza da sürükler ve Obi kurtulamayacağı bir kapana kısılır. Chinua Achebe ‘Afrika’ üçlemesinin bu ikinci kitabıyla okuyucuların karşısında. İktidar Oyunları ve Resimli Kitaplar/ Tülün Değirmenci/ Kitap Yayınevi/ 362 s. Pamukkale Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Tülün Değirmenci bu kitabında genç bir sultanı, II. Osman’ı ölüme götüren, veraset tartışmaları, siyasi mücadele ve çekişmelerle geçen çalkantılı bir dört yılın sonunda, II. Osman’ın sarayında üretilen resimli kitapları sarayda geçen olaylar dahilinde bir okuma ve anlamlandırma denemesi olarak nitelenebilir. Bir yandan da tüm karmaşaların içinde genç bir Osmanlı sultanının kişisel zevk ve meraklarını okuduğu/dinlediği ve seyrettiği kitaplardan yola çıkarak anlama çabası aynı zamanda. Karl Marx/ Bernardo Cottret/ Çeviren: Nedim Demirtaş/ Everest Yayınları/ 372 s. Bernard Cottret, ‘Karl Marx iki kez öldü’ der. İlk ölümü; yaşam dolu, ateşli “Kapital”in yorulmak bilmez yazan Engels’in dostu, Jenny von Westphalen’in eşi Karl Marx’ın ölümüydü. İkincisi ise; bir tür diyalektik materyalizmle tüm tarihi düzenlemeyi, arada sorulmayanlar da dahil olmak üzere her türlü soruyu yanıtlamayı deneyen bir kişi olarak canlandırılan Karl Marx’ın ölümü. Bu kitabın kahramanı olan Marx ise her şeyden önce zamanının bir karakteri, tanığı, aktörü ve yazarı Bernardo Cottret’ye göre ise ‘sanayi devriminin çağdaşı bir 19. yüzyıl hümanist burjuvası.’ Cottret, ölümünden kısa bir süre önce Marx’ın, ‘Kesin olan bir şey varsa o da Marksist olmadığımdır,’ deyişine rağmen, tüm doktrinlerin başına gelen ‘kurucusunun elinden kaçmak’ gibi bir talihsizliğe uğradığını düşünerek onu, öfkeleri, zaafları ve hatalarıyla, kanlı canlı bir karakter olarak yansıtmayı amaç edinen bir biyografiye imza atıyor. Kış Çayı/ Hülya Atakan/ Kapı Yayınları/ 350 s. Hülya Atakan “Kış Çayı”nda İstanbul’dan başlayarak bütün dünyayı, şimdiki zamanın içinden bütün zamanları seyrediyor. Atakan’ın gözünden İstanbul bütün bir tarihiyle, sayısız öyküleriyle, Yahya Kemal, Tanpınar gibi yazarların eserleriyle, şiir dizeleriyle Osmanlı padişahlarıyla birlikte canlanıyor. Hülya Atakan nereye baksa orada hikâyeler görüyor. Bütün hikâyeleri edebiyat ve tarihle harmanlanıyor. Selimiye Sinan’la, Bağdat Köşkü Sultan Murad’la iç içe geçiyor Hülya Atakan’ın yazılarında. Her mimari eser, her çiçek, meyve, her eşya geçmişten zengin bir insan kalabalığıyla beraber, Atakan’ın bakışında yeniden diriliyor. “Kış Çayı”, bu doğrultuda sıradan gezi yazılarından oluşmuyor... Tanıklarıyla Türkiye’de Musikinin Yakın Tarihi I – Nevzad Atlığ’ın Tanıklığında/ Mehmet Güntekin/ 21. Asır Yayınevi/ 174 s. ‘Klasik Türk musikisi’ denilince akla gelen ilk isimlerden olan Nevzad Atlığ’ın kişisel tarihi, bir bakıma Türk musikisinin de yakın tarihi anlamını taşıyor çünkü Türkiye’de 1940’ların sonundan bugüne kadar, Atlığ’ın odağında yer almadığı neredeyse tek bir musiki olayı yok. Bu doğrultuda Nevzad Atlığ’ın hafızasından süzülen zengin hatıralar, musiki tarihine hatırı sayılır bir ışık huzmesi düşürdüğü gibi, toplumsal hafızayı tazelemeye de yardım ediyor. Atlığ’ın hikâyesi, kendi kültürümüzün çok önemli bir dalının zaman içinde yaşadığı macerayı bir film gibi heyecanla seyredilmesini sağlarken, Türk aydınının kendi kültürüne karşı iki farklı tavrının; ‘yabancılaşma’ ve ‘sahip çıkma’ şeklinde kendini gösteren eğilimlerinin, tarihi ve amansız mücadelesini de gözler önüne seriyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1151