06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K Sevgili Çiğdem Ülker için… itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA [email protected] [email protected] KADIN ZAMANI8 Yakılacak kadın: Eleştirmen... adından hiçbir zaman beklenmeyen, ancak erkekleşmeye koyulduğunda kendisine tanınan bir hak belki “eleştiri” edimi. Kim bilir, belki de beli bükülüp kocadığında, evin, ailenin ana kadınına dönüştüğünde, bir başka söyleyişle eril erkle örtüşüp dişi varlıkların başına bela kesilmek üzere erkekler meclisine kabul edildiğinde onaylanıyor kadın; ataerkiyle buluşan eleştirisi çerçevesinde... Melek Özlem Sezer, Masallar ve Toplumsal Cinsiyet (Evrensel, 2010) adlı çalışmasında, sözü dinlenen yani görece eleştirisine kulak verilen kadının masaldaki eril erk içinde konumlanma biçimlerine değgin sayısız örnek gösteriyor. Demek ki kadın, eleştiren değil eleştirilen konumunda tutulmak isteniyor sürekli. Doğal ki bu tutum bilimle sanatta da sürüyor. Buna göre kadın, eleştiri hakkı olmayan bir varlık... Sevilen kadın, kendisine biçilen rolü doğallıkla içselleştirip susmak zorunda çünkü. Konuşan ya da yazan değil, hele hele eleştiren kadın hiç değil istenen! Eleştirinin kadına yakıştırılmayışı üzerinde nece durulsa yeridir. Katil kocalarla âşıkların karakol ya da mahkemede “Eleştirdi, onun için öldürdüm”, “Seviyordum, öldürdüm” deyişleri arasındaki ironik örtüşmeyi bir de bu açıdan ele almak yararlı olabilir... Bu nedenle kadının bunca yıl içinde geldiği en büyük aşama “eleştirmenlik” sayılmalı. Bilimci, sanatçı, düşünür yanı için de söylenebilir bu. Bir erkin kaçınılmaz biçimdeki yıkılışına tanıklık yapıyoruz o halde. Gerçekten yazınsal eleştirimizin iki büyük adı Nurullah Ataç ile Fethi Naci’nin görece “buyurgan erkek” modelinde iki dev olduğu düşünülürse, yazınsal ortamımız açısından bu oluşumun nasıl büyük devrim niteliği taşıdığını kabullenmemek elde değil. Sonsuzca sevdiğim benim güzel ağabeyim Fethi Naci’nin o “sövegen”liği de eklenebilir buna. Ancak onun 2008’deki ölümüyle erkek eleştirmenlik kabının artık tümden değişmeye koyulduğu, “kadın eleştirmenlik kabı”yla yer değiştirerek hızlı bir dönüşüm geçirdiği, süreç içinde baskın çıkacağı öngörülebilir artık. K yönelik erkek bakışının çöküşü değil yalnız, kaçınılmaz erkek yıkılışı aynı zamanda. Şu da var; yazarlıkta kendilerini sınayıp pekiştiren kadınların sonraki aşamada eleştirmen, eleştiri yapan kadın olarak ortaya çıkması doğal zaten. Burada üretilecek soru, eril eleştiri çökerken yeni bir eleştiri kavrayışının, bir dişil eleştirinin gelip gelmediği... Bunu da hep birlikte gözleyeceğiz... Ama yazınımız bir kadın yazınına doğru dönüşüyorsa, eleştirimizin de bir kadın eleştirisine doğru evrileceği kesinlenebilir. Eleştirinin sıygaya çekilmesi ise ayrı bir olgu elbette. Sözgelimi Gonca Özmen’in şu sözleri bunu ortaya koyuyor bir bakıma: “...Kapitalizm, eleştiriyi büyük oranda tanıtımın/ reklamın alanı içine çekerek güdümüne alı(yo)r. Çoğu eleştirmeni de çıkarlarına hizmet etmek üzere yönlendiri(yo)r.” (Akköy, KasımAralık 2011, sayı 69) Kadınlarımızın 1980 sonrasında yükseliş gösteren savaşımı, 12 Eylül’e karşı bir yandan demokratik eylem bütünlüğü sergilerken öte yandan saltık bir bedensel özgürlüğün önünü de açmış oldu. Yolun başında belki ilk önemli adımdı bu. Yazından sinemaya, tiyatroya, müzikten resme vb. geniş bir yelpazede dönemin sanatçıları etkin rol üstlenirken siyasal cephede tutucu kanattan gelen Semra Özal, İmren Aykut vb. kadınlar bile bedensel özgürlük bağlamında görece ileri tutum sergilemedi mi? Gelin şimdi eleştiride seslerini duyurmaya koyulduğu savlanabilecek kadın yazarlarımızın adlarını analım kaba bir yaklaşımla. ELEŞTİRİDE ADLARINI DUYURAN KADINLAR... Bir kadın eleştirmenler listesi hazırlarken kitap çıkarmış olanlar kadar, dergilerde eleştirel yazılarıyla dikkati çeken adlara da yer açabiliriz. Bunların bir bölüğü şairlik, yazarlık gibi önde görünen etkinliklerinin yanında eleştiriler de kaleme alan kadınlar... Alın size, pek çok eksiklik barındırdığını bile bile yapıverdiğim liste: Adalet Ağaoğlu, Neriman Ağaoğlu, Aytül Akal, Füsun Akatlı, Gülten Akın, Süreyya Elif Aksoy, Burcu Alkan, Necmiye Alpay, İnci Aral, Zeynep Arıkan, Tülin Arseven, Erendiz Atasü, Gürsel Aytaç... Selma Baş, Fulya Bayraktar, Elif Batuman, Asuman KafaoğluBüke... Esen Çamurdan... Yeşim Dinçer, Güzin Dino, Jale Özata Dirlikyapan, Dilek Doltaş, Nursel Duruel, Ayşe Düzkan... Yıldız Ecevit, Aysel Ekiz, Leylâ Erbil, Aysu Erden, Azra Erhat, Birsen Ferahlı... Nurdan Gürbilek, Melisa Gürpınar, Feyza Hepçilingirler, Mine Bilge Hoşcan... Sibel Irzık, Handan İnci, Zehra İpşiroğlu... Arife Kalender, Şükran Kara, Nursen Karas, Birsen Karaca, Emel Kayın, Saba Kırer, Melike Koçak, Bedriye Korkankorkmaz, Nedime Köşgeroğlu, Sofya Kurban... İlkay Noylan, Hülya Nutku... Birgül Oğuz, Sibel Oral, Hande Öğüt, Aysu Önen, Sevgi Özel, Sevinç Özer, Sima Özkan, Gonca Özmen... Jale Parla... Aysel Sağır, Aysun Sezen, Melek Özlem Sezer, Sennur Sezer, Medine Sivri, Hülya Soyşekerci, Mine Söğüt, Sevengül Sönmez, Zeynep Sönmez, Asuman Susam, Özge Şahin, Seval Şahin, Sevda Şener... Nedret Öztokat Tanyolaç, Nemi balık genç kadın yazar grubuyla karşı karşıyayız alanda. KADINLARIN ELEŞTİRİYE KATTIĞI DEĞER Kadın eleştirmenler için belki de tehlike iki noktada toplanıyor. 1. Erkek modelle örtüşüp onunla aynılaşmak, 2. Geleneksel kadın rol modeline kayıp profesyonel şefkat dağıtıcısı kesilmek. Her iki yol da kadını, eleştiride beğeni yazarı olması yönünde kışkırtacaktır ki, bu, kendi kendini tüketmek anlamına geliyor... Kadın eleştirmenin izleyeceği yol, bu olmasa gerek. Eril eleştiri kavrayışı çökerken dikkat edilmesi gereken en önemli yan, erkek kavrayışıyla örtüşme tehlikesinin önünü kesmek bana göre. Burada genetik bağlamda dişi varlığın seçiciliği erkek varlığın seçiliciliği göz önünde tutulurken kadının, toplumsal cinsiyetin güdülediği biçimde şefkatten, elinde lamba Florence Nightingale sendromundan arındırılması gerekliliği... Öte yandan böylesi bir “melek kadın” imgesinin, savaşlarda eril beklenti oluşturduğu, eleştiri alanının da gizli bir “erk savaşı” içerdiği göz ardı edilmemeli. Savaşlar ise, kadınları erkek söylemine uyar hale getirebiliyor bir anda. (Bu konuda bak.: Süheyla Kadıoğlu; 20. Yüzyıl ve Kadın/ Batı Ülkelerinde Kadın Hareketleri, Gri, 2005; 49 vd.) Demek alttan alta süren bu iki eylem, iki tehlike oluşturuyor kadın için: 1.Kadın eleştirisinin küçümsenmesi, 2.Kadınların getirdiği eleştirel dayanakların görmezden gelinmesi. Burada kadın eleştirmenlerimizin, benimsedikleri yazarlar veya beğenileriyle örtüşen yapıtlar üzerinde durabileceği olasılığını, bu yöndeki bir bilinçaltı itkinin su yüzeyine çıkışı biçiminde açılımla karşılamak usa aykırı sayılmasa gerek. Ama kim ne derse desin, eril eleştiri, artık ciddi bir sarsıntı geçiriyor, bunun yerine bir kadın eleştirisi, neredeyse sel, çığ gücüyle ilerliyor. Kadın, hem dişil dirimsellik sahipliğiyle hem de yetkin ussallığıyla tartışılmaz, önüne geçilemez, erki yıkılamaz konum kazanıyor, alanda yeni mevziler ele geçiriyor. Önceki yazılarımda Gülnur AcarSavran, Aksu Bora, Meltem Arıkan vb. yazarların Ukraynalı etkin kadın grubu Femen’le örtüşen bir kavrayışla kadınları hem dişil dirimsel varlık hem de ussal yaratıcı, verimleyici varlık olarak göstermeleri önümüzdeki yıllarda yeni açılımlarla sürecektir kuşkusuz... O halde kadın, artık kendisi olarak alanlara inmiştir. Bu yağlı güreşte erkeklerin kazanma şansının bulunduğunu düşünmek safdillik olur yalnızca. “Kadın Zamanı” yazılarını burada sonlandırmadan önce, haftaya kimi kitaplı eleştirmen kadınlarımızın verimlerinden örnekler üzerinde de duralım istiyorum... Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz de Dünya Kadınlar Gününüz de kutlu olsun efendim... ? ELEŞTİRİDE PARLAYAN YILDIZ... Demek ki yazınsal eleştirimizde asıl büyük gelişmenin, 1980 sonrasında kadın yazarlarımızla yaşanan gövdesel fışkırmaya koşut ortaya çıktığı öngörülebilecek bir olgu bağlamında geliyor karşımıza. Kadının, yuvarlamayla yüz elli yıl içinde eril erki yıktığının vurgusu anlamında da önemli bir aşama “eleştirmenlik”. Çünkü bu, kadına SAYFA 26 ? 8 MART 2012 ka Tuğcu, Reyhan Tutumlu, Elif Türker... Mîna Urgan, A.Didem Uslu, Selda Uygun, Zeynep Uysal, Çiğdem Ülker... Sıddıka Dilek Yalçın, Betül Yazıcı, Mavisel Yener, Şükran Yücel, Ayşegül Yüksel... Zeynep Aliye... Yukarıda listelediğim kimi yazarların verimlerinin deneme, kimilerinin inceleme niteliği taşıması bu eleştirel yazıların sahiplerinin eleştirmenliğini ortadan kaldırır mı? Ayrıca kimileri genç, kitapsız olsalar da önümüzdeki süreçte kendilerini daha belirgin gösterecekleri umuntusunu sürdürmek gerekiyor. Kaldı ki bu sayıyı seksen yüzle dondurmak olası mı? Kaba kestirimle bunun en az iki yüz dolayında eleştirmen kadınla zenginleşeceği göz önünde bulundurulmalı. Ayrıca kimi üniversitelerin ilgili bölümleri aracılığıyla şaşırtıcı bir kadın eleştirmen çoğunluğunun da alana katılmayı sürdürdüğü unutulmamalı. Hep diyegeldim; her okul, tür, disiplin, kendi varlığını koruyabilmek için iki dayanağa yaslanmak zorunda: 1. Eleştirmen çıkararak kendi dinamiklerini yaratma gücü, 2. Ardıllık yapacak gençlik desteği. Ama eleştirmen yok, gençlik yoksa kendisi de yoktur o alanın. Bu açıdan bakıldığında yazınımızın tümüne damga vurmaya hazırlanan bir kadın yazar varlığı söz konusu. Çünkü büyük bir kadın eleştirmen gücü, gövde halinde kala CUMHURİYET KİTAP SAYI 1151
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle