22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Silvia Federici, Caliban ve Cadı eserinde tarihsel bir analizle cadı avlarını kapitalizmin ilksel birikim evresinin tam kalbine koyarak çağdaş Marksist ve feminist düşüncede bir çığır açıyor. Silvia Federici’den ? Irmak ErtunaHOWISON adı avları ve engizisyon mahkemeleri popüler tahayyülde geçici kitlesel histeri veya kilisenin despotluğu, kısacası tarihsel bir anomali olarak yer etmiştir. Ne var ki cadı ve büyücü tiplemelerinin toplumsal önemi ve tarihsel devamlılığı, onların istisnai ve mantıkdışı figürler olarak kenara atılmasını zorlaştırıyor. Özellikle feminist tarihsel araştırmalar gösteriyor ki cadı avları münferit olaylar değil aksine gayet organize, planlı ve ideolojik uygulamalar. Üstüne üstlük ekonomik ve toplumsal yapının değişiminde kritik noktalarda hortlayan bu figürler yaşadığımız dünya düzenini anlamamız için önemli anahtarlar. Avrupa’da feodal düzenden kapitalizme geçerken, sömürge düzeni yapılandırılırken, Amerika’nın kölelik döneminde, hatta ve hatta 1980’ler ve 90’larda IMF ve Dünya Bankası’nın Afrika’daki yapısal düzenlemeleri esnasında patlak veren cadı avları, kapitalist sistemin zayıf ve bu yüzden de en acımasız noktasını gözler önüne seriyor. Silvia Federici, Caliban ve Cadı eserinde muazzam tarihsel bir analizle cadı avlarını kapitalizmin ilksel birikim evresinin tam kalbine koyarak çağdaş Marksist ve feminist düşüncede bir çığır açıyor. Caliban, Shakespeare’nin son oyunu Fırtına’da sürgündeki dük Prospero ve kızı Silvia Federici C Kapitalizmin korktuğu cadılar ve büyücüler Miranda’nın sürüldüğü adanın kötü cadısı Sycorax’ın oğlu ve Prospero’nun boyunduruğunda bir köledir. Pek çok eleştirmen için bu oyun ozanın zamanında gelişmekte olan sömürgecilik zihniyetini yansıttığı en önemli eserlerinden biridir. Fırtına’nın Türkçe çevirisine yazdığı önsözde Can Yücel oyundaki temel karşıtlığın uygarlık ve mantığın sembolü (ve oyunun sonunda büyüyü bırakan) Prospero ve ucube kaba yerli Caliban arasında olduğunu dile getirir. Federici de Caliban’ı sömürge karşıtı isyancı ve proletaryanın küresel bir sembolü ve oyunun arka planında hapsolmuş cadı Sycorax’ı da kapitalizmin âdete savaş açtığı kadın öznenin sembolü olarak ele alıyor. Sömürülen ve köleleştirilen yerli ve kadın Batı Marksizminde ne yazık ki uzun süre unutulmuş özneler. Marx’ın ilksel birikim olarak tanımladığı ve ortak alanların çitlerle çevrelenip köylülerin topraksız bırakıldığı evre, Federici’ye göre Marx’ın bahsetmediği bir süreci daha içeriyor. Bu süreçte kadınların üreme, yani Marksist bağlamda yeniden üretim güçleri de “çitlenmiştir.” Cadıların bitkilerden doğum veya kısırlık iksirleri yaptığı, küçük çocukları kaçırdığı, şeytanla çiftleştikleri mitleri tesadüf değildir. Feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde cadı figürünün altında yatan korkunun kaynağı kadının kendi üreme gücünü ve cinselliğini kontrol edebilmesidir. Binlerce yıldır kadınların biriktirip birbirlerine aktardıkları geleneksel bilgi ve pratikler nüfusu en ekonomik biçimde denetlemeye ve üretmeye başlayacak iktidarın şüphesini çeker. Aynı şekilde günümüzde televizyon dizileri ve filmlerle yeniden hortlayan büyü ve doğaüstü kavramları da kapitalizmin gelişim sürecindeki iktidarın korkularını yansıtır. Şimdi belki de sistem karşıtı gücünü yi tirdiği için bu kadar popüler olabilen bu inanışlar aslında iktidar sahiplerinin topraksızlaştırıp fakirleştirdiği kitleden ne kadar korktuğunu gösteriyor. Süpürgeleriyle bir yerden başka bir yere uçan cadı figürü aslında özgürce dolaşabilecek bir nüfustan duyulan endişeyi, şeytana adanılan şölen motifi ise kolektif her türlü eğlence ve ritüelin halkı bir araya getirmesinden duyulan korkuyu sembolize ediyor. Yeni ve endüstriyel toplumsal bir disiplinin yaratıldığı çağda Prospero ve Caliban’ın karşı karşıya gelmesi şaşırtıcı değildir. Shakespeare Caliban’ı, Can Yücel’in de özetlediği gibi uygarlık dışı ve yabani olduğu için kontrol altına alınması gereken bir karakter olarak betimlemişse bunun sebebi olsa olsa dönemin sömürgeci ve kapitalist zihniyetinde yatar. Federici’nin araştırması bir yanda yakılan ve avlanan kadınların tarihini anlatarak Marksist düşünceye feminist bir müdahale yaparken, bir yandan da kadınların yeniden üretim gücünün kapitalist birikimdeki merkezi yerini anlatarak feminist düşüncenin Marksist düşünceden nasıl beslenebileceğini kanıtlıyor. Yazarın siyasal tarih ve felsefeye bir başka önemli katkısı ise Fransız düşünür Michel Foucault’nun “biyoiktidar”ın gelişimi tezini kapitalizmin gelişimine bağlaması. Bu sayede Foucault’nun bahsettiği iktidarın bedenler üzerindeki kontrolünün gelişimi emek gücünün yaratımı bağlamında tarihsel bir çerçeveye kavuşuyor. Caliban ve Cadı felsefi ve tarihsel çatısını hem sağlam hem de oldukça berrak bir biçimde okuyucuya aktarıyor. Federici sözü geçen düşünürlere pencere açarken bir yandan da uygarlık tarihinde fantastik ve gerçekliğin bu denli iç içe geçtiği süreci daha da enteresan kılıyor. ? Caliban ve Cadı/ Silvia Federici/ Çeviren: Öznur Karakaş/ Otonom Yayıncılık/ 372 s. Işı ‘E Ga Kan dek ta muz ley Eylü anıl belg K Mer la ? Orh ta lı E k tı miz bed dı. Bir larına g şamı üz Türkiye nış öyk çok için rıyla an Top bir dön gazetec nemden Ben gibi çoc Bahçeli çocuk ö nim ku öldürül karşılığ latmak Bu t vardı? B neden t Öld duğunu da anla layıp 19 dürüml Ölümle boş bır öldürüy leri kald hep ağa daşlarım haberle ra anlat Dem nemind da 12 E bi durm Kes ulaşabi mekti. 1 yıllık bi yerine o sasever 12 E başında SAYFA 16 ? 8 MART 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1151 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle