06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş T *** Arka avlular hep cezbeder beni Bir de unutulmuş çöp yığınları. Orda kabuk, temsil eder ekmeği, Turnaları ise – leş kargaları. Sokaklar ki, Ve ormanlar Ve suratlar eğri büğrü her biri komik şekilde seyrek, iir Atlası CEVAT ÇAPAN Tatyana BEK/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Saçımı salt rüzgâr okşamaktadır’ atyana Aleksandrovna Bek 21 Nisan 1949’da Moskova’da doğdu. İlk şiirleri 1965’te yayımlandı. Bek, 1972 yılında Moskova Devlet Üniversitesi’nin Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi ve iki yıl sonra edebiyat çevrelerinin karşısına ilk şiir kitabıyla çıktı. Edebiyat eleştirisi ve edebiyat bilimi, Bek’in yaşamında ve çalışmalarında önemli bir yer tutar. Şair, ayrıca, uzun yıllar A. M. Gorki Edebiyat Enstitüsü’nde düzenlenen şiir seminerlerini de yönetti ve önemli ödüller aldı. Tatyana Bek 7 Şubat 2005’te Moskova’da öldü. Nedir bu işkence isteği sende, Zevk mi alıyorsun tutsaklığımdan? Nasıl bükeceksin bükülmeyeni! Hatta esaretin altında bile Bükemezsin, yenemezsin sen beni: Çünkü ben, Ben olmam Bensizliğimde. MEKTUP Allak bullak düşünceler içinde Kimi ayaktayım, kimi yatakta. Eminim: beklenen yanıtı yine Göndermeyeceksin bu mektuba da. Ben onu yazmadım iş olsun diye, Özenle seçtim hep sözcüklerimi: Yayılan kar gibi şu yeryüzüne, Toprağa süzülen yağmurlar gibi. İstedim ki mavi zarfı süslesin Yazdıklarım – tam on iki satırlık. Bu mektup ki, rüzgâr gibi inlesin Yürek yaksın sesindeki yalnızlık. Kar tanesi gibi parlasın sana Tipi gibi sandalyeni savursun… Ne zaman alırsın onu acaba? Bir de okuyunca nasıl olursun? HAVALİMANI Bir şey fayda etmeyecek besbelli, Ortalıkta bir felaket korkusu. Salon – uçuş iptaline tepkili, Hoparlörde – bir fırtına anonsu. Senle aramızda kardan dağlar var, Boğazlaşan rüzgârlar var amansız. Gökyüzü kapkara, hali tarumar: Ne hilal, ne mehtap, ne de bir yıldız. Bir yalnızlık kokusu, bir sabırsızlık, Konuşmalar, gülüşmeler, gerilim… Her birinde her şey bozuk ve yıkık. Ya ben neden öyle üzgün değilim… *** Bağışladım günahını yağmurun! – Güz, baygın gözlerle bakıp yeniden, Arasında bunca çürük odunun Kızaran mantarı görecek hemen. Ben, camdan başımı uzattığımda göreceğim sabah sisi içinde ki bildik çam, çirkin dünya, aslında bir çocuk tablosu güzelliğinde. Öyleyse, kahrolsun tamahlar tümden, ahlar vahlar artık benden uzakta! …Sağım: Yaşlanıyor, büyüyorum ben Ve cazibem acı aşkla artmakta. *** Ben esinlenmekten hasta değilim, Öğrenci halim o – zil zurna âşık. Hatasız yazmayı öğrenemedim! Ben yanıyorum. Ben – korkunç alevim. Bu yüzden yürürken etrafta sık sık Ödlek kargaları ürkütmekteyim. Boynuz öttürürken ve lir çalarken Kendimden söz edeceğim saygıyla Ne ki hayalimde olacaksın sen… Evren seyirlik bir yer olmasa da: Bilinsin ki, dünyada Benzersizim ben. Ama sensizlik de çekilmez asla. Zira neye yarar bunca mürekkep, Kargaları korkutmasak ne olur? Ve ben diyorum ki: seni sevdim hep! Kendime kızmamın nedeni budur. Hep bulunur aşka gerçek bir sebep: O – ben’im, O – sensin, O – odur. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1151 ‘Saç T aty Mo Yu da Mosko mü’nü bit lerinin ka tirisi ve ed larında ön A. M. Go seminerle yana Bek *** Arka avlu Bir de un Orda kab Turnaları Sokaklar Ve orman sanki doğuştan kirli, Ve tüm sandalyeler – aksayan leylek. Ah, nasıl isterim, bari bir kezcik Eksikleri güzelliğe çevirmek Gerçek o ki, her mükemmel güzellik Bensiz de olacak ta sonsuza dek. *** Akraba hasreti Bir çocukken ben, Sürekli gözlerden uzak dururdum Ve sık sık, güzel bir yalanla biten, Çirkin ördek masalını okurdum. Epey çirkin buluyordum kendimi… Ama biraz haksızmışım galiba. En kaba yele de müthiş değil mi Koşan bir genç tayı andırdığında. Ben kendi zarımı sevmedim asla! Her ne yandan baksan Hep aynı durum – Görürsün de tomurcuğu kapkara Yeşili görmezsin içinde onun. ZİL ÇALIYOR – KAPIYI AÇIN! Bu, bahtsızlığımın ayıbı bana! Eski bir şapkayla, palyaço malı, Dolaşmak yabancı avlularında Ve ölçmek yabancı pabuçlarını. Ürkmüyorsunuzdur benden inşallah – Bu ne denli saçma bir figür böyle: Bir elinde çiçek, birinde külah Put gibi bekliyor merdivenlerde? Seviyorum sizi! Ben – buyum işte! Bana sahip çıkan olursa eğer, Hemen duyuracağım Hem de sevinçle: Dışarıda vişne bir ruble eder. Bir sabah molası, sonra bütün gün Koştururken varoşlarda durmadan… – Bu gençleri anlamak da ne münkün! Diyecektir ev sahibi arkamdan. ÇATIDAKİ AĞAÇ Çatıda yetişmiş bir ağacım ben. Gerçek ağaçlardan çok daha yılgın, Kısa ve kambur olmama rağmen, Hep daha yüce ve mağrur sanıldım. Onların o güçlü kökleri yerde, Sanki paslanmış bir gemi demiri, Bense titriyorum üzerlerinde Hem yabancı, hem dost, hem yakın gibi. Ben ne gökyüzünde, ne de yerdeyim. – Biliniz ki bu yalnızlık çok ağır, Kerhen bu boşluğa düşmüş gibiyim! – Saçımı salt rüzgâr okşamaktadır. *** Seviyorum seni, nedensiz hem de Hem de hiç bilmeden ve tanımadan, SAYFA 28 ? 8 MART 2012 Ve suratl Ve tüm s Ah, nasıl Eksikleri Gerçek o Bensiz d *** Akraba h Bir çocuk Sürekli g Ve sık sık Çirkin örd Epey çirk Ama bira En kaba Koşan bi Ben kend Her ne ya Hep aynı Görürsün Yeşili gör ZİL ÇALIY Bu, baht Eski bir ş Dolaşma Ve ölçme Ürkmüyo Bu ne de Bir elinde Put gibi b Seviyoru Bana sah Hemen d Hem de Dışarıda Bir sabah Koşturur – Bu gen Diyecekt ÇATIDAK Çatıda ye Gerçek a Kısa ve k Hep dah Onların o Sanki pa Bense tit Hem yab Ben ne g – Biliniz k Kerhen b Saçımı s *** Seviyoru Hem de CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle