05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA rı bu yıl onuncu yaşını kutluyor. Şöyle geri dönep baktığımızda on yılın bu kadar hızlı geçmiş olmasına şaşırıyor insan. Bursalı yazarlarla ilk karşılaşmamız sanki bu sabah gerçekleşmiş gibi taptaze. Bu tazeliğe yeniden karşılaşacak olmanın heyecanını da katmak gerekiyor. TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nin girişimiyle gerçekleştirilecek olan 10. TÜYAP Bursa Kitap Fuarı bu yıl 1018 Mart 2012 tarihleri arasında TÜYAP Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde yapılacak. 10. yıla yakışan bir katılımla düzenlenen Fuarın bu yılki teması “Bursa’yı Yazmak” olarak belirlendi. Fuara 240 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılıyor. Başlangıç ve bitiş aralığı olan dokuz gün süresince 65 kültür etkinliği üç salonda izleyicilerini bekliyor olacak. İmza günlerinde 500 yazar okurlarıyla bir araya gelecek. Bu yıl İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu olan Hollanda tüm yıla yayılan etkinlikler kapsamında Bursa Kitap Fuarı’na da katılıyor. Hollanda standında Hollanda edebiyatından Türkçeye çevrilen kitaplar yer alacak. Fuar, 1017 Mart 2012 tarihleri arasında 10.0019.30, kapanış günü olan 18 Mart 2012 tarihinde ise 10.0019.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Fuara giriş her yıl olduğu gibi yine ücretsiz. Bursalı kitapseverlerin iyi bir fuar geçirmeleri en büyük dileğimiz. Bol kitaplı günler... Tüyap Bursa Kitap Fua P İ yi yönetilen her müzenin programının siyasal bir boyutu vardır. Bunu, siyaseti gündelik anlamına sıkıştırmadan söylüyorum elbet: Totaliter rejimli ülkeleri ayırıyorum, oralarda güdümlü yönetimler söz konusu; oysa, demokratik ülkelerin müzelerinin yönetiminde özerklik katsayısı yüksektir, genelde işbilirlik esas alınır, uzmanlığa saygı duyulur. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Hind Rüzgârları Beaubourg, bu mevsime aynı katta komşu, iki büyük sergiyle girdi: Birinde, izlek ağırlıklı bir toplu sergi, “ParisDelhiBombay”; ötekisinde François Morellet’nin son dönem çalışmaları var. Morellet, 1926 doğumlu bir minimalist. Çizgiler, ışıklı çubuklar, düzgün keresteler aracılığıyla sıkı ve yoğun bir geometrik dil geliştiriyor. Besbelli amansız bir “less is more” sanatçısı. Alabildiğine olgun bir evresinde üretiminin. Etkilendim çalışmalarından ve özgünlüğün giderek zorlaştığı bir alandan böylesine utkuyla çıkmış olmasından. ParisDelhiBombay sergisi, tam tersine, maksimalist ve globalist bir yaklaşıma dayanıyor. Doğuyla Batı iç içe geçirilmiş, yoğun bir söyleşi tabakası açılmış. Hind kültürü bir umman, Hindistan her şeyin fazla, büyük, aşırı, bir de dehşet renkli, sesli, kokulu olduğu bir ülke: Sergi alanına olabildiğince yansıtılmış bütün bu özellikleri. Bir Modern Sanatlar müzesindeyiz. İki uca doğru savuruyor izleyiciyi iki sergi. İki derin, zorlu dünya dikiyor karşımıza program. Kendi merkezimizde bizi tedirgin ediyor: Merkeziliğin göreceliğini gözlerimize sokarak. Pierre & Gilles’in, bir salonun duvarlarını tıkabasa doldurdukları ve aralarına müdahaleleriyle girdikleri çağdaş Hind ikonaları, uzaktan da olsa tanıdığımız(ı sandığımız) içerikleriyle bir sorgulama alanı açıyor insanın zihninde. Hind sinemasının, popüler kültürünün evrensel kitsch kataloğuna eklemlenen imge dünyası karşısında, budala mağrurluğuna teslim olmayan her “seçkin” ister istemez sallanacaktır. Kollektif bir imgelemin yoğurduğu ve yoğrulduğu o ikonaların, Hindistan’da, bir Barthes’ı olmuş mudur? Hindistan bir muammâ. Doğu, hâlâ sisler altında. Herkes Amerikan başkanını, Alman şansölyesini, Putin’i tanıyor; kaçı Hind başbakanının, Çin KP genel sekreterinin, başka deyişle yeryüzünün en büyük ülkelerinin başında gelen, iki milyarı aşkın insanın yaşadığı iki ülkenin yöneticilerinin adını biliyor? KültürelSanat bağlamında farklı sayılmaz durum. En kültürlümüz bir cahil, Hindistan ve Çin konusunda. Cemil Meriç, bir ölçüde Falih Rıfkı sayılmazsa, kimse görmemiştir Hind’in önemini, bizde. Mao olmasaydı, Çin’in adı geçmezdi Türkiye’de. Avrupalılar daha mı ilgili ve bilgili bu bağlamda, hayır: Globalizm, özgür mal dolaşımı üstünden işliyor, bir de köleleştirilmiş emek üstünden. Kültüre olsa olsa sahte bir hoşgörüyle yer açıyor, Oryantalizmin hacmini büyütüyorlar. Sanat alanında gözlemlenen açılım, bir buçuk yüzyıl önce yaşanan Evrensel Fuar furyasının gelişmemiş replikası. Kimse, Kapoor gibi birkaç yaratıcıyı gösterip bundan genel sonuçlar çıkarmaya kalkışmasın. Kafamın üstünde kara bulutlar dolaşıyordu, Beaubourg’dan çıktığımda. KAPOOR VE LEVİATHAN’I Çağdaş sanat, çok güçlü kişisel kalkışımları ve bu özelliği tartışma götürmez başyapıtlarıyla yaratıcılık sahnesinin önünü kaplıyor arkada, her zamanki gibi uçsuz bucaksız bir cüruf deposu, dev bir enkaz bırakarak. Duchamp’dan bu yana, bana kalırsa “iyi”nin ve “kötü”nün hemen teşhis edildiği bir serüven yaşanıyor; gelgelelim, “kötü”nün, cavalacozun, ucuz replikaların karşılık bulmasına hâlâ engel olunamıyor: Postmodern dönemin doğurduğu estetiketik değer karmaşasından sıyrılmak vakit alacak. Grand Palais, göz kamaştırıcı uzamsal nitelikleriyle, Monumenta girişiminde hep üstün örnekleri seçip sunmayı sürdürüyor: Serra’dan, Kiefer’den, Boltanski’den sonra, müthiş Leviathan’ıyla Anish Kapoor ağırlandı son olarak. Özgün, benzersiz, cüsseli ve soluklu bir yapıt ortaya çıkardı Hindistanlı sanatçı. Bu tarz girişimler önümüze bir evreni taşır: Kendi ölçekleri, ölçüsüzlükleri vardır. Dünyamıza yepyeni oylumlar kattı Kapoor, Kapoor’un Leviathan’ı , Eco’nun ünlü sözüyle: Bir “açık yapıt”... Morellet, bir minimalist. Çizgiler, ışıklı çubuklar aracılığıyla sıkı ve yoğun bir geometrik dil geliştiriyor. onlarla ince iş’in anıtsal olarak koyulabileceğini gösterdi. Leviathan, Eco’nun ünlü sözüyle: Bir “açık yapıt”. Binbir yorumu çağıran duruşuyla, Uzay kavramına hem içbükey hem dışbükey birer devayna(sı)nın içinden sokulmamız için biçilmiş kaftan. Önce tekinsiz bir oyuncak, Leviathan. Ancak bir çocuğun imgelem özgürlüğü içinden baş edebileceği, kalıbına güç bela sığabilen bir kütle. Son derece yumuşak görünüyor, son derece sert. Her an devinime geçebileceği izlenimini doğuruyor, yerinden kımıldaması olanaksız. Her tarafından dolaşılabilen bir dış labirent, neden sonra içine girilen bir kapısı, geçiti olduğu anlaşılıyor. Tek işlevi: Kaplamak. Uterus simgesi olarak görülüyor, sunuluyor Leviathan: Pekâlâ öyle de. Bir erotik kabartma zaten. Ama bir o kadar da var oluş/yok oluş, yoktan varoluş köprüsü kuruyor karşımızda. Haz ve korku, yan yanalar burada. Anish Kapoor’un bütün eserlerini içerecek bir topografik kesitin düş/üne kapıldım, çıkışta. Yerkürede değil de, bir başka gezegende. Hiçbir işaret levhâsı, açıklama panosu kullanmadan, belli (gerekli) mesafeler koyarak, yapıtları içine serpiştireceğimiz, birinden ötekine yaklaşık çeyrek saat yürüyüşle yaklaşacağımız ufak bir ülke. Ola ki takınak işte, bir ada. Kapoor’lar adası. ? TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Anish Kapoor İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1151 8 MART 2012 ? SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle