Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 27 HAZİRAN PAZARTESİ ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER ızlar ve Babaları” kitabının yazarları arasındaki Türkçe tartışmasını gündeme getirmeye çalışmıştım geçen hafta. Anımsatmaya çalışayım: Kitabın yazarlarından Semin Sayıt, “Genç kadın yazarlarımızın Osmanlıcaya olan, nedenini anlayamadığım, bu eğilimi beni hem şaşırttı hem de, doğrusunu isterseniz, üzdü.” deyince o genç kadın yazarlar birbiri ardına yanıt vermiş; Türkçe konusundaki görüşlerini dile getirmişlerdi. Onların Türkçe konusundaki görüşleri yalnız beni değil, herkesi ilgilendirir. Çünkü üniversitede hoca olanlar var içlerinde, öğrencileri kendi görüşleri doğrultusunda etkilemeleri kaçınılmaz. Tümü yazar, yazdıklarıyla ulaştıkları okur kitlesini elbette etkiliyorlar. Daha önemlisi, tümü kadın; demek ki ana oldular ya da olacaklar ve anadil bilincini onlar aktaracaklar çocuklarına. Öyleyse dedikleri, düşündükleri çok önemli. Bakalım ne yazmışlar? (İletileri çift tırnak içine aldığımdan yazı içindeki çift tırnakları teke indirmek ve daha az yer tutsunlar diye paragrafları birleştirmek dışında yazılanlara yine dokunmuyorum.) Nevval Sevindi, gençlere destek vermek gereğini duymuş: “Ben de sizlere yürekten katılıyorum. Binlerce yıllık çağrışımı olan kelimeleri kullanmamak daha vahim değil mi? Dünya edebiyatı ve etimolojisi bunun örnekleriyle dolu hepinizin bildiği gibi. Kelimeyi kelime yapan çağrışımlarıdır, harflerin yan yana gelmesi yeterli değildir.Bu konuda Almanlarda 19.yüzyılda bir dönem ‘öz’ derdine düşmüşlerdi ve burun yerine ‘yüzdeki cumba’ anlamına gelen kelimeyi uydurmuşlardı! Bir çocukluk hastalığı olan ideolojik ezberlerden kurtuldukça gönlümüz ferahlayacaktır, eminiz çok teşekkür ederim.” Sonra Beyza Evenstad katılmış yazışmaya: “Aman icim rahatladi! Dusunmus ve gocunmustum, cunki benim turkcem Turkiye’den gittikten sonra (1985) degismedi ve yeni kelimeleri pek bilmiyorum. Sadece agbimden trafikteki salaklar yerine ‘maganda’ kelimesini ogrendim ve onu hikayemde kullandim. Tolerans muhim. Ben hergun norvecce, turkce, ingilizce ve fransizca dillerinden arasinda yasiyorum. Hep uc seye dikkat etmeye calisiyorum: kelime dogru yazildi mi/telafuz edil “K dimi, dogru kelime kullanildi mi, kelimenin kullanildigi icerikte verdigi mana dogru mu? En muhimi sonuncusu, ozaman eski, yeni turkce demeden en iyi anlam kazandiran kelimeyi secmek lazim diye dusunuyorum.” Ardından Petek Demir söz aldı: “Konu basligi hakkinda konusmadan edemedim, yine de kisa kesmeye calisacagim. 575 yilinda Gokturk hakani Tapar Kagan’in Nimana Sutrdair isimli eseri Turkceye cevirttirmesiyle ilk yazili ceviri faaliyetlerimiz baslamis. Bu sirada Turkceye Cinceden pekcok kelime girmis, cumle yapilari basitten karmasiga dogru gelismis. Dogrusu OzTurkcenin nerede baslayip nerede bittigini soylemek guc. Osmanli doneminde ‘darulharp’ ve ‘darulislam’ olarak dunya ikiye ayrildigindan , zaten Batinin dilinden kelimeler girmesi beklenemezdi , bildiginiz gibi Arapca ve Farscadan kelimeler giriyor, Osmanlinin son donemlerinde ve cumhuriyetin ilk yillarinda Fransizcadan, simdilerdeyse Ingilizceden. Diller tipki insanlar gibi yasayan organizmalar. Bu yasam sirasinda dile yeni kelimeler giriyor, eger toplum o kelimeyi benimserse, bir cagrisim yapiyorsa, yani kelimenin akilda uyandirdigi imge, kelimenin anlamiyla uyusuyorsa, o kelime dilde kaliyor. Eger uymuyorsa, bir sure sonra cikip gidiyor. Dogrusunu isterseniz, eger kelime kullanildigi yere ‘cuk oturuyorsa’, okuyucu anliyorsa, yazar kendini veya mesajini o kelimeyle ifade ediyorsa, dilimizin zenginligidir, kullanilmasinda fayda vardir diye dusunuyorum. Ama sirf bir zamanlar kullaniliyordu diye yeniden dile sokulmak isteniyorsa, bir zorlama varsa, okuyucu anlarken, yazar ifade ederken zorlaniyorsa, kullanıilmasinin sacma oldugu kanaatindeyim. OzTurkce dedigimiz kelimeler icin de ayni durum sozkonusu diye dusunuyorum. Sirf ozTurkce diye ‘otobus’ yerine ‘oturgacligoturgec’ demek zorlama oluyor. Nacizane fikirlerim boyle. Belirleyici olan o ‘yasayan organizmanin ta kendisi’. Hicbir zorlamayi kabul etmiyor. Konusan ve yazan birileri oldugu muddetce de hicbir yere kaybolmuyor. Annemin soyunun geldigi Ubuh dili gibi olmaz mesela Turkce. Ubuhca konusan son kisi de öldü mesela. Degisim cok korkutucu olmamali. Diller de degisir, tipki bizler gibi. Zorlama olmasin yeter.” Tartışmaya son noktayı koyan, bu tartışmayı başlatan Gülay şe Koçak olmuş. Bekledim, onun yazdıkları üzerine kimse bir şey söylemedi. Demek karşı çıkan yok. Demek böyle sonuçlandı tartışma. “Mesele galiba, ‘öz Türkçe’ yerine ‘özgür Türkçe’yi seçmede...” diyen Koçak, şöyle aktarmış düşüncelerini: “Kelimelerle düşünürüz. Ne kadar çok kelime bilirsek, o kadar ‘üst boyutlarda’ düşünebiliriz. Shakespeare, eserlerinde 17,677 kelime kullanmış! Bu kadar zengin bir kelime hazinesine sahip bir insanın, (örneğin) aşk’a ilişkin hissettikleri, düşündükleri, dile getirdikleri ile aşkını ‘seni deliler / çılgınlar gibi seviyorum’un ötesinde bir cümleyle ifade edemeyen birinin duygu dünyasının inceliği, sizce aynı olabilir mi? Dilimiz maalesef çok büyük bir darbe yemiş ne acı ki zararları artık telafi edilemeyecek bir darbe. Benim oğullarım, büyükbabamın yazdığı bir kitabı anlayamıyorsa, burada ne kadar korkunç ve hazin bir kültürel kopukluk ve yabancılaşma var... (Oysa Shakespeare’i, Goethe’yi bugün bile anlarız). Bugün İngilizce kelimelerin %60’tan fazlası, ya Yunan ya Latin kökenli imiş! İngilizce konuşulan ülkelerde kimse bu konuda kompleksli değil, kimse ‘Vah vah, biz niçin Öz İngilizce konuşmuyoruz?’ diye üzülmüyor. Sevgili Petek, çok haklısınız; diller ‘yaşayan organizmalar’. Aynı zamanda, insanoğlu tembel bir varlık; galiba ‘cuk oturan’ kelimeleri (elbette ki!) kullansak bile, yazarlar olarak bizlere hepimize, unutturulmaya çalışılan kelimeleri (de) merak etmek, öğrenmek, kullanmak, kullandırmak, teşvik etmek için bilinçli ve ekstra bir çaba harcamak sorumluluğu düşüyor.” Söyledikleri, dikkate alınmayacak, yabana atılacak düşünceler değil. Ancak bunların hiç konuşulmadığını, tartışılmadığını sanmak yanlış. Bizden önceki kuşak da özleşmeye aynı savlarla karşı çıkıyorlardı. Sözgelimi Attila İlhan, bütün devrimciliğine karşın, dilde Osmanlıcayı savunurdu; aynı tezlerle. Öncellikle şunu belirtmeliyim: İngilizcede Latin ve Yunan kökenli sözcüklerin bulunmasıyla Türkçenin Arapça ve Farsçadan sözcük almasını eşleştirmek yanlış. İngilizce zaten o dillerden gelen köklerden beslenerek oluşmuş. Oysa Türkçe, Arapça ve Farsça ile aynı dil ailesinden olmadığı gibi, yapısal olarak da farklı. Dilin biricik zenginlik ölçütünün sözcük sayısı olduğunu sanmak, Türkçenin matematiksel yapısının birçok kavramı karşılayacak genişlikte olduğunu görmezden gelmek olur. Türkçeye ayıp olur. Shakespeare’in karşısına aşkını, “‘seni deliler / çılgınlar gibi seviyorum’un ötesinde bir cümleyle ifade edemeyen biri”ni çıkarmak, aşkı en derin anlamlarıyla dile getirmiş bütün yazarlarımızı harcamak anlamına gelmiyor mu? Abartmayalım: Bugün, İngilizce bilen biri Shakespeare’i ne kadar anlıyorsa Türkçe bilen biri de Fuzuli’yi o kadar anlar. Diller ‘yaşayan organizmalar’ ise ölü sözcükleri o organizmaya sokmak, organizmayı zehirlemesin! Aman! Türkçeleşmek denince “oturgaçlıgötürgeç”i anlamak mı? Aman Aman! feyzahep@gmail.com / feyza@feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya “Yaseminli Mektup” adlı yapıtın şairinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse. Hera Şiir Kitaplığı’nca yayımlanan aynı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “Ğ/47” harfi ipucu olarak yerine konmuştur. 11 21 1 E 2 Ç 3 J 4 B 5 G 6 G 7 F 8 J 9 C 10 ? Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU G 12 G 13 G 14 G 15 G 16 G 17 B 18 B 19 G 20 C ...... ...” (Ahmet Oktay’ın “Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi”nden. G B 22 B 23 J 24 F 25 J 26 C 27 A 28 D 28 D 30 14 30 6 15 37 31 E 32 G 33 E 34 H 35 E 36 J 37 G 38 B 39 H 77 5 67 11 12 13 57 62 10 32 16 19 40 I 41 B 42 I 43 H 44 H 45 H 46 D 47 Ğ 48 I 49 I 50 J H. Sırtında bir kese bulunan canlı. 51 D 52 C 53 D 54 C 55 A 56 E 57 G 58 E 59 H 60 O 39 69 45 34 43 44 59 I. “... İntrat” (ağaç arasında anlamına gelen ve Romalıların 22 Mart’ta düzenledikleri Attis Şenliği’ni belirten deyim). 61 C 62 G 63 C 64 E 65 A 66 B 67 G 68 F 69 H 70 E 71 C 72 B 73 J 74 B 75 D 76 I 77 G Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Vemezse ...ne yapsın Kel Mahmut” (Yalnız ünsüz haflerini yazacaksınız.) 49 48 40 76 42 C. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Hakkâri bölümündeki bir dağlık kütle. 1 56 33 70 64 31 58 35 F. “Endre ...” (Macarların ünlü şairi). J. ABD’de, Virginia eyaletinde bir liman kenti. 55 65 27 B. “Bir dev gibi seviyordu dev. / Ve elleri öyle büyük işler için / hazırlanmıştı ki devin, / yapamazdı yapısını / çalamazdı kapısını / bahçesinde ..... / hanımeli / açan evin.” (Nâzım Hikmet Ran). 26 54 20 71 60 52 61 2 63 9 3 36 23 50 25 73 8 7 24 68 G. “Kim söz ediyor afyon ekicilerinden? / Afyon. İmgelemdeki büyük çığlık / ve gayri insani / bütün gürültüleri durduran / ve dindiren acıları. Afyon / De Quincey’in ölüler bilimi / yüreği dünyayla anlaştıran / ‘Ben bir iççekişim’ diyen yüreği, / ‘bütün ölümleri öldüm / sonsuz olan yalnız umutsuzluk’ / 14 D. Fikret Otyam’ın, “Gide Gide” genel başlığı altında topladığı röportaj kitaplarından birisi. 28 75 53 51 29 46 74 21 4 38 18 66 17 72 22 41 E. Tüyü olma durumu. UBUDİYET C. TURGUT ÖZBEN, D. UMUTSUZ, E. NİM, F. AYET VE SLOGAN, G. MİRİ, H. AĞIZLIK, I. YAZ, J. AD, K. NURMİ, L. LİBİDO, M. Aİ, N. RİM. Metin: “Sevdim sizleri”. dedi Turgut. “Benim adım Turgut Özben, oyununuza katılabilir miyim?” Oğuz Atay. TEMMUZ 2011 SAYFA 31 , 1116. sayının çözümü: A. TED, B. CUMHURİYET K TAP SAYI 1117