27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 28 ARALIK SALI ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER dilerini Balkanlara bile kabul ettirmişler. zer Yıldırım, ‘Çözümleyemediklerimiz’ mi, ‘Çözümliyemediklerimiz’ mi doğrudur; ‘toplayarak (la)’ mı, ‘toplıyarak (lı)’ mı, yani sözcük, ‘le’ ile mi, ‘li’ ile mi yazılmalıdır, dedikten sonra şöyle sormuş: “Yukarıdaki birinci sözcükte, kökten sonra gelen hece (le) şeklinde, aynı sözcük (li) şeklinde de kurgulanıyor. Örnek: ‘ağlayarak / ağlıyarak’, ‘dinleyerek / dinliyerek’… Her iki yapı da doğru mudur? Hangi yapıyı kullanmamızı önerirsiniz? Her iki yapı diye bir şey yok. Dikkat edilirse daralma, bütün örneklerde “y” yardımcı sesinden önceki hecede olmuş; çünkü “y”nin daraltıcı bir etkisi var. İlk örneğe bakalım. Kök, “çöz”; yani eylem kökü, “çözüm” olduğunda “m” ekiyle ad olmuş. Addan eylem yapan en işlek ekimiz “la, le”yi alınca (Bu ekin lı, li biçimi yoktur; ek daima la, le’dir.) yeniden eylem olmuş (çözümle) ve çeşitli eklerle işlem sürmüş. Öteki örneklerde de “çözmek / çözümleyememek”teki durum var: “toplayarak, ağlayarak, dinleyerek”… “Y” sesinin bu daraltıcı etkisi, “y” yardımcı ses olduğu sürece, yalnızca okunuşu / söyleyişi değiştirir; yazıma etkisi olmaz; ancak “y”, yardımcı ses değilse ve ekin kendisinde yer alıyorsa o zaman yalnız okunuşu değil, yazımı da değiştirir. Şimdiki zaman eki “yor”un yaptığı değişiklik budur: gelmeyor > gelmiyor, yapmayorum > yapmıyorum… Özdemir Asaf’ın şiirlerini anımsayalım. “Sana güzel deyorlar / Sakın olma” demiyor muydu Özdemir Asaf? Sözü uzattım; özetliyorum: “Toplıyarak, dinliyerek…” diye bir yazım yok. Özer Yıldırım’ın sorduğu sözcüklerin doğru yazılışları: “çözümleyemediklerimiz, toplayarak, ağlayarak, dinleyerek”. Ö 3 OCAK PAZARTESİ “Son zamanlarda gerek basın, gerek televizyon ve gerekse güncel konuşma hayatımızda beni çok üzen bir olaya tanık oluyorum. Bakan düzeyinde insanlar, spikerler, yorumcular, toplumca önemli sayılan pek çok insan ağız birliği etmişçesine ağzımıza ve dilimize çok yakışan ortak kökenli ‘ilgili’ ve ‘ilginç’ sözcükleri yerine Arapça kökenli ‘alakalı’ ve Fransızca kökenli ‘enteresan’ kelimelerini kullanmaya özen gösteriyorlar. Söyleniş biçimleri çok çirkin olan yabancı kökenli bu kelimeler güya bu insanları daha bilgili ve önemli mi kılıyor?” Hasan Çamur’un yanıtı da içinde olan sorusuydu bu. Evet, yabancı sözcük kullanınca daha bilgili, daha önemli olduklarını sanıyorlar. Halkı “inilecek bir seviye” olarak görmekten kaynaklanıyor bu. Halkın kullandığı dili kullanıp da “seviye”lerini düşürmek istemiyorlar. yağmur sonrası kurur kurumaz çatlayan toprak; kapalı su yolu; şekli bozulmuş, eğri büğrü olmuş; petek; henüz başağa durmamış yeşil haldeki arpa, buğday, yeşillik; içi yanık, dertli, hüzünlü; çekingen, konuşmayı beceremeyen; etkili, dokunaklı; ishal; üzüm salkımını oluşturan saplamlardan her biri; ikinci kez evlenen kadının koca evine arkasında getirdiği çocuk; kaypak, herkese yaranmayı beceren; dalkavukluk yapmayı seven; sırt, arka; ince deri, meşin; iğnenin deliği; gebe kalmak amacıyla cinsel ilişkide bulunmak; makasla kesmek, tıraşlamak. Dayanamayıp birkaç sözcüğe değineceğim ama. “Çelimsiz”i biliriz de “çelim”i unutmuşuz. “Dolamak” standart dilde var; “dolak” niye yok? “Yel”i beğenmemiş, “rüzgâr”ı almışız; meğer “esen” de varmış. Kızılcahamam türküsü müdür “Meşeler gövermiş varsın göversin”; orada yaşıyormuş gövermek! “Bu dünyada bir nesneye / Yanar içim, göynür özüm / Yiğit iken ölenlere / Gök ekini biçmiş gibi” diyen Yunus Emre’nin “göynümek”ini halk yüzyıllardır yaşatmaktaymış işte. “Yaltaklanma”yı biliriz de “yaltak”ı niye unuttuk acaba? Ya şu deyimlerin güzelliğine ne demeli? Anlamlarını da kitaptan aktarıyorum: Akıl olmadık başta neylesin fikir, Abdi karıyı boşamış neylesin Bekir: Akıllı olmayan hem düşünceden hem duygu duyarlılıktan yoksundur. Bugün kar havası, kaba döşek yâr havası: En kötü koşullarda bile güzel şeylere olanak yaratmanın olası olduğu Ekmek yerken kedinin gözünü bağlamak: Cimrilikte sınır tanımamak Kokar tabaklar, ben gelin geldim de kokmaz oldunuz: Bir şeye alışmak; alışkanlık sonucu duyarlılığın azalması Omar (Ömer) diyecek dudak domarışından belli olur: Niyetin daha söze başlar başlamaz belli olması Ömrünü gök çaputun ucuna bağlayıp oturakoymak: Gelecek kaygısı olmamak Parası olan yer boranıyı, parası olmayan giyer haranıyı: Olanağı olan isteğini elde eder; olmayan, boş şeylerle kendini avutur. Pekmez alacak yörük gibi bakmak: Şaşırmış durumda olmak, bilgi sahibi olmadığı için bir şeye boş boş bakmak Sap yiyip saman sıçmak: Bilgisiz olmak, hiçbir şeyin farkında olmamak Şeytanın kız kaçırması: hortum, burgaç “Günün geçer akçe yaşam algılarına bakıp da hiçbir deyim, kalıp söz için, onlardan bize ne, onlar bizim neyimize diyemeyiz.” demiş Tahsin Şimşek ve eklemiş: “Ortalıkta endam gösterip içki yerine meyve önerenlerin, yani lav luv, cav cuv edenlerin tavına gelmemek gerekir.” Benim bir şey eklemem artık gerekmez. 5 OCAK ÇARŞAMBA “Köylü” sözcüğü ne zamandır hakaret anlamında kullanılıyor. Birinin yüzüne karşı “köylü” demişseniz onu hafife alıyorsunuz, onunla dalga geçiyorsunuz demektir. Arkasından demişseniz dedikodusunu ediyor, aşağılıyorsunuzdur. Oysa köylü, halktır; “milletin efendisi” olduğu gibi, dilin de pınarıdır, kaynağıdır. Tahsin Şimşek, kendi yöresinden, Karacasu – Işıklar’dan sözcükler, deyimler derlemiş; derlediği sözcüklere tümce içindeki kullanım örneklerini, kendisinin “dikinesöz” diye güzel bir karşılık bulduğu aforizmalarla verirken odağa şiiri oturtmuş. Başörtüsü yerine, eşarp, yazma, tülbent gibi sözcükler kullanıldığını bilirdim de “çarpına, çelme, dastar” gibi sözcükleri Şimşek’in “Şiire ‘Yüklü’ Halk Bahçesi” (AfrodisyasSanat Yayınları) adlı bu kitabından öğrendim. Halk bahçesinde daha neler var neler. İşte minik bir sınav: çelim, çımkışmak, çokuşmak, dalabık, dolak, eğsi, esen, gebiz, geriz, gevik, gömeç, göverti, göynük, ısmık, koygun, ötürük, püslen, taygeldi, yalabık, yaltak, yargın, yuluk, yurda, yüğürmek, yülümek. Eşleştirme çabasının öğrenmeye katkısı olur diye, anlamlarını burada, noktalı virgüllerin arasında, sırasıyla vereceğim: Güç, kuvvet; uyuşmak; toplanmak, birikmek; tedirginliği sürekli kılan gönül üzüntüsü; atkı; bir kısmı daha önce yanmış odun; rüzgâr; 1 OCAK 2011 CUMARTESİ Yeni yıla Ayvalık’ta, sakin bir ortamda girmek istedim. Ayvalık’ta girdim girmesine; ama ortam pek sakin sayılmazdı. 150 kişilik bir Bulgar grubuyla birlikteydik. Bütün gece zıp zıp zıpladılar, halay benzeri bir oyunla bütün salonu birkaç kez dolandılar. Eğlenenleri izlemek de eğlenceliydi. Bizim pop şarkılarını bilmelerine şaşakaldım. “Seni çöpe atacağım poşete yazık” gibi ilginç (?!) sözleri olanları bile biliyorlar; neredeyse tümüne eşlik ediyorlar. Ben bu popçulara haksızlık mı ediyorum acaba? Baksanıza ken feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Can Yücel’in bir şiirinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiirden dizeler ortaya çıkacaktır. Dikkat: “1/B”, “54/B”, “57/G” harfleri ipucu olarak verilmiştir. 11 E 1 B 2 3 A 4 E 5 A 6 G 7 D 8 E 9 H 10 J Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 12 E 13 E 14 E 15 B 16 A 17 J 18 I 19 I 20 C H. Köprü yol (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 21 K 22 E 23 E 24 E 25 G 26 D 27 K 28 F 29 B 63 40 43 9 30 J 31 G 32 D 33 D 34 B 35 J 36 A 37 B 38 C 39 I I. Hamle. 40 H 41 A 42 E 43 H 44 I 45 K 46 J 47 C 48 B 52 76 19 39 44 18 58 E 49 E 50 K 51 A 52 I 53 C 54 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Daima ... ... kapalı demir kepenkler işlerini göremez hale geliyorlardı.” (Tarık Buğra). B 55 F 56 B 57 59 69 K 60 K 70 B K 71 61 B 72 A 62 K 73 D 63 A H 64 74 D 65 B 75 B B 76 66 I 77 F 67 K 78 G B 68 E C J. “Theodule ...” (deneysel ruhbilimin Fransa’daki en önemli öncülerinden olan, Fransız filozof ve ruhbilimci). 17 35 46 30 10 K. “ ... Dirliği” (Fakir Baykurt’un bir romanı). 61 41 3 73 51 5 36 16 23 12 13 22 49 78 42 58 14 B. “Akrep ve örümcek, semender ve şahin ve ... ... taş topluyorlardı.” (Enis Batur). 68 38 53 47 20 D. İzlenecek uygun bir program aramak amacıylaa televizyon kanallarını tarama, zaping. 77 70 27 45 59 69 50 21 72 8 4 11 24 F. Eğik olmayan. 1090. sayının çözümü: A. YILKI ATI, B. ÜNAYDIN, C. ZANKA, D. ÜNANİMİZM, E. MANN, F. DYLAN, G. EB, H. KALIT, I. İLBAY, J. KASIRGASI, K. ULUĞBEY, L. YALITICI, M. URNANŞE. 60 37 74 29 65 34 7 62 32 64 33 26 E. “Kara gözlüm efkarlanma gül gayri / ... ... ötmez ordayım” (Bekir Sıtkı Erdoğan). 66 55 28 G. Almanya’da bir kent. 15 67 75 48 2 56 71 C. Kolyos, uskumru, sardalye gibi balıkların ufağı.. Şiir: “beni atın... beni atın.../ cüzamlı sularda yunsun/ yılanların bakışıyla/ yıkandığım yüz Metin Kaygalak” SAYFA 31 25 31 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1091
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle