Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL İstanbul Ansiklopedisi stanbul, ansiklopedisi olan nadir kentlerden. Üstelik bir değil birden çok ansiklopedisi olan bir kent. Son örnek de İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti desteğiyle NTV Yayınları’ndan çıkan İstanbul Ansiklopedisi. Yayın koordinatörlüğünü Sevin Okyay’ın yaptığı İstanbul Ansiklopedisi’nde kültür, bilim, sanat, edebiyat, basın dünyasından tanınmış 150’yi aşkın yazar ve fotoğrafçı İstanbul’u anlatıyor. İ Ansiklopedinin danışma kurulu üyelerinden Enis Batur, giriş yazısında Reşat Ekrem Koçu’nun 1940’larda başlayıp 1975’te ölümüne kadar sürdürdüğü ve 11. Cildinde 175. Fasikülünde “Gökçınar” maddesinde kalan çalışmasını ve Tarih Vakfı’nın 90’lı yıllarda yayımlanan 336 yazarlı 10.000 maddeden oluşan 8 ciltlik, 4608 sayfalık Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’ni bu alanda yapılmış önemli çalışmalar olarak anıyor. Bunların yanında 1968’de Yeni İstanbul gazetesinin Mithat Sertoğlu’na hazırlatıp ek olarak verdiği tek ciltlik Resimli Büyük İstanbul Ansiklopedisi ve Tercüman gazetesinin 1982 yılında başladığı, dördüncü ciltte “Ozansoy” maddesinde kalan İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi de bu alanda yapılmış çalışmalardan hatırlananlar. Tabii ki her yeni ansiklopedi her an değişen ve gelişen İstanbul’a taze ve farklı bir bakış demek. İstanbul Ansiklopedisi’nde mimari, doğa, müzik ve gösteri sanatları, mitoloji, deprem, yangın, salgın hastalıklar gibi kentin sosyoekonomik yaşamını doğrudan etkileyen toplumsal olaylar, yerler, semtler, kurumlar, İstanbul’dan etkilenmiş ya da İstanbul’u etkilemiş isimler yer alıyor. 350 maddeden oluşan 1009 sayfalık tek cilt İstanbul Ansiklopedisi’nin diğerlerinden önemli bir farkı var, ortalama üç sayfa süren her maddesinin başlı başına birer makale gibi olması amaçlanmış. Yani, bir bilgiye gereksinim duyulduğunda bakılacak değil de baştan sona okunabilecek yapıda maddeler. Batur, ansiklopedinin yapısını “Kimi maddelerin daha akademik bir üslup ve anlayışla, kimilerininse özgün birer deneme tadında kaleme alınacağı bir alaşım yaratma fikri üzerinde baştan uzlaşmıştık” diye anlatıyor. Bu nedenle de “her maddenin imzalı bir metin olması gerektiğine” karar vermişler danışma kurulu olarak. Koçu’nun öznelliği ile Tarih Vakfı’nın nesnelliği arasında denge bulmaya çalışan bir bakış açısı geliştirmeye çalışmışlar. İstanbul Ansiklopedisi, Celal Şengör ve Necdet Özgül imzalı “İklim ve Jeoloji” başlıklı makale ile başlıyor. 23 sayfalık bu kapsamlı makaleyi Necmi Karul’un “Tarihöncesi İstanbul”, Sacit Pekak’ın “Bizans İstanbul’u”, Ekrem Işın’ın “Osmanlı İstanbul’u”, SAYFA 12 Doğan Kuban’ın “Cumhuriyet İstanbul’u” başlıklı makaleleri tamamlıyor. Bir ansiklopedi maddesinden çok daha uzun olan bu makaleler ansiklopedinin temellerini atıyor diyebiliriz sanırım. Ansiklopedinin alfabetik kısmı ise Ayfer Tunç imzalı Sait Faik Abasıyanık maddesi ile başlıyor. Ayfer Tunç’un kaleme aldığı madde Batur’un girişte “özgün birer deneme tadında” dediği maddelerden olsa gerek. Zira, Sait Faik hakkında bir ansiklopedide arayacağınız doğum ve ölüm tarihleri, yaşamöyküsü, eserlerinin listesi gibi şeyler yok. Ayfer Tunç, Sait Faik’i bir yazar olarak eserleriyle değerlendiriyor, İstanbul’la ilişkilendiriyor. Abasıyanık maddesini izleyen Abdullah Biraderler maddesini Bahattin Öztuncay yazmış. Öztuncay’ın yazım tarzını “akademik bir üslup” sayabilir miyiz bilemem ama kronolojik bir sıra izlediğini ve Abdullah Biraderler hakkında etraflı bilgi verdiğini söyleyebilirim. Ardından İnci Enginün imzalı Abdülhak Hamid maddesi geliyor, onu da “akademik bir üslup” sayabiliriz sanırım. Hamid’in eserleri ve İstanbul’la ilişkisi hakkında bir makale bu. Enis Batur imzalı Adalar maddesi ise hem akademik sayılabilecek bilgileri içeriyor, bir tarihçe yapıyor hem de deneme tadında. Onu izleyen Esra Koç imzalı Fikret Adil ise tam anlamıyla klasik bir ansiklopedi maddesi. Fikret Adil’in hem kişi olarak, hem de eserleriyle İstanbul’la ilişkisinin yoğunluğu düşünülürse oldukça kısa tutulmuş. Ard arda okuduğumuz bu beş madde belki danışma kurulunun arzu ettiği “alaşım”ı ve “bütünlük”ü sağlayabilmiştir ama bir okur olarak bana oldukça eklektik geldi. Bazı makaleleri de sanki daha önce başka yayınlarda okumuşum hissi uyandı. Ansiklopedinin tümünün deneme tadında ya da akademik üslupta yazılmış olması bütünlük duygusunu daha güçlü verirdi sanırım. Maddeler ilgili kişi, kurum ya da yer hakkında temel bilgileri içeren birer kutu ya da ayrı yazı karakteriyle dizilmiş paragraflar ile desteklense iyi olurmuş. Bir ansiklopedide aradığımız bilgi verme niteliği böylelikle daha güçlü yerine getirilirmiş. NTV’nin İstanbul Ansiklopedisi tanıtımında söylendiği gibi “bir tür sübjektif ansiklopedi” olmuş. Klasik anlamda gerektiğinde bakılacak, bilgi alınacak bir ansiklopedi değil. Parça parça ya da eğer zamanınız varsa, tamamı okunacak bir çalışma. TAKSİM: BİR ŞENLİĞİ YAŞAMAK Heyamola Yayınları’nın İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteği ile gerçekleştirdiği “40 Semt 40 Kitap/İstanbulum” projesi gördüğü ilgi üzerine ikinci aşamaya geçti yayımlanan 40 yeni kitapla “80 Mahir Öztaş, doğma büyüme Taksimli bir yazar. Yaşamının neredeyse tamamını Taksim’e çıkan Kazancı Yokuşu’nda geçirmiş. semt 80 Kitap” halini aldı. İkinci grup kitaplardan biri de Mahir Öztaş’ın Taksim: Bir Şenliği Yaşamak’ı. İstanbul bir metropole yakışır şekilde çok geniş, çok merkezli bir şehir ama “Şehrin kalbi neresidir?” diye sorduğumuzda akla gelen yer Taksim. Pera’nın tarihi semtlerine ulaşan bir meydan. Cumhuriyet sonrasındaki birçok önemli olaya sahne olmuş bir yer. Adını suların taksim edildiği Taksim Maksemi’nden almış. Eskiden bağlık, bahçelik, düz bir alanmış. 18. Yüzyılda Pera’nın genişlemesi ile bir semt halini almış. Sonra bölgedeki evler yıkılıp meydan açılmış. Aynı yıllarda Taksim Maksem’i yapılmış. 19. yüzyılda topçu kışlası inşa edilmiş. Kışla mütarekeden sonra futbol sahası olmuş. Çevresinde eğlence yerleri, gazinolar açılmış. 1928’de açılan Cumhuriyet Anıtı ile bildiğimiz görünümünü almaya başlamış. Yapılan yeni istimlaklerle meydan genişletilmiş. Mahir Öztaş, doğma büyüme Taksimli bir yazar. Taksim’de, Taşkışla’nın karşısındaki Fransız Pasteur Hastanesi’nde doğmuş. Yaşamının neredeyse tamamını Taksim’e çıkan Kazancı Yokuşu’nda geçirmiş. Taksim’i kendi çocukluk, gençlik yıllarını anarak anlatıyor. Bir yandan da İstanbul hakkında yazılmış eserlerden Taksim’in tarihini izliyor, aktarıyor. Sanırım tarihi perspektif tam olarak oluşsun diye başlangıçta bana uzun gelen alıntılar yapıyor. Zaman içinde Taksim’in ve çevresinin nasıl değişip şekillendiğini ayrıntılı olarak, ilginç bilgiler aktararak anlatıyor. Yıkılan binalar, yerlerine yapılan yenileri ve onların da yıkılması... Tüm Türkiye’de ve İstanbul’da olduğu gibi Taksim’de de sürekli bir inşaat faaliyeti var. Meydanın yaşadığı değişimlerin, Cumhuriyet Anıtı’nın yapılış öyküsünün yanında meydanı çevreleyen mekânlar, eğlence yerleri, Talimhane, Taşkışla, Ayaspaşa gibi Taksim’in semtleri, buralardaki önemli yapılar ve 31 Mart Olayı, 1 Mayıs 77, AKM Yangını gibi olaylar kitapta konu ediliyor. Taksim’in eğlence ve alışveriş merkezi olmasının yanında siyasi bir önemi de var. Başta belleklerimizde kazılı duran 1 Mayıs 1977 mitingi olmak üzere birçok siyasi mitinge ve eyleme sahne oluyor. Cumhuriyet’in siyasi tarihini bu alanda yaşananlardan izlemek mümkün. 50’li yıllara doğru gelip Mahir Öztaş’ın kitaba anıları katıldıkça metin tatlanıyor, okunaklılığı artıyor. Taksim Meydanı’nın günüyle gecesiyle nasıl her zaman canlı ve hareketli bir yer olduğunu anlatıyor. Eserlerine Taksim’in nasıl yansıdığını örnekliyor. Öztaş, yıllarca Taksim’in gece hayatını meydandaki gazete bayiinden izlemiş. Birçok küçük ve ince ayrıntıyı hatırlıyor. Anlattıkları bana da 70’li yıllarda meydanda kurulan seyyar kitapçıları ve meydanın simgelerinden sayılabilecek şairler Muammer Hacıoğlu ve Hüseyin Avni Dede’yi, onların açtıkları sergilerle şiir kitaplarını satmalarını hatırlattı. Mahir Öztaş’ın Taksim: Bir Şenliği Yaşamak’ı hem İstanbul’un en önemli meydanını tanımak hem de oralı bir yazarın meydanla kurduğu ilişkiyi anıları aracılığıyla öğrenmek açısından keyifle okunan bir eser. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1091