Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA derlenerek yayımlanan Güz Öyküleri, Kış Öyküleri, Bahar Öyküleri, Yaz Öyküleri ile bu türü, Batı’daki örneklerinden bağımsız, özgün olarak deneyen takvim öyküleri sunuluyor. Öykü yanında anı, deneme, günce, betim, söylence türlerini çağrıştıran metinlerin de yer aldığı, kısaca anlatıyı bütün olarak kucaklamayı amaçlayan çağdaş yazılar. Takvim Öyküleri’nde her ayın her günü için bir öykü ya da anlatı okuyoruz. Özelliği, günlük yaşamın sadeliğinden, genelde göze batmayan ya da umursanmayan ayrıntılarından, yaşanmışlıklarından evrilen anlatılar olması. Yalın, yoğun, şiirsel. Yüksel Pazarkaya ile Takvim Öyküleri çerçevesinde mevsimlerin ilham verdiği duyguları, öyküleri, anlatıları çerçevesinde yazınında bulduğu karşılıkları konuştuk. Cumhuriyet Kitap için sık aralıklarla söylememiz gerekenlerden birinin, “Kitap İçin” sayfamızın en çok okunan sayfamız olduğunu belirtmek. Bunu okurlarımızdan aldığımız tepkilere bakarak söylüyoruz. Birçok okurumuz bu sayfanın ayda bir yayımlanmasının haksızlık olduğunu, daha sık aralıkla yayımlanması gerekliliğini belirtiyor. Selçuk Altun, okurun bu isteğini bu yazılarını kitap olarak yayımlayarak gidermeye çalışıyor. Bilindiği gibi ilk bin maddeyi içeren ilk kitap dört yıl önce yayımlanmıştı. İkinci bin maddeden oluşan Kitap İçin 2 ise geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Selçuk Altun ile Kitap İçin 2 üzerine söyleştik. Bol kitaplı günler... İlk kez dört kitap halinde P enriGeorges Clouzot’nun Cehennem’i bence başarısız bir film, buna karşılık çok önemli bir buluş, bir fikir, olağanüstü bir hammadde içeriyor. Filmin girişinde aktarılan doğruysa ki öyle olsa gerek, iki yönetmenden (Serge Bromberg) biri, günün birinde, asansörde yaşlıca bir hanımla mahsur kalıyor bir buçuk saat boyunca. İnès Clouzot, efsanevi yönetmenin dulu. Konuşma nasıl gelişiyorsa, bir ara genç adama Clouzot’nun 196364 arası çekimlerinin bir bölümünü gerçekleştirdiği Cehennem filminden kalan makaraların kendisinde durduğunu aktarıyor. Clouzot’nun Cehennem’i, asansör arızasına borçlu olduğumuz bir arkeolojik işlemin sonucu. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Bitememiş bir film: H Cehennem zısına evrilmesi gibi), cam ve mercek oyunları peş peşe akıyor önümüzden. Birkaç ay sürüyor bu el/göz yordamı yoklama çalışmaları. Sıra Cehennem’in çekimine geldiğinde, elinde bütün ayrıntıları içeren bir senaryo var. Onunla yetinemiyor. Her sahneyi çizdirtiyor prodesigner’lara. Yetinmiyor, her sahne için yetkin açı hesaplarına girişiyor. Yetinmiyor, sonu gelmez deneme çekimlerine soyunuyor. Kabardıkça kabaran bir maraz. Bir kült film daha için yorgunu yokuşa sürme serüvenine gömülüyor. İki kült oyuncuyla: Serge Reggiani ve Romy Schneider’le. İki zorlu kişilik. Oysa, Clouzot’nınkinin yanında ne olabilir ki ikisinin toplam zorluğu! Kalan makaralardan ekrana taşınan sessiz görüntüler, yönetmenin çılgınlık eşiklerine gelgitlerini yansıtıyor. Açı arayışları, boyalı yüz koreografileri, tek tek organlara (göz, dudak, ağız, dil) büyüteç kimliğiyle davranan kamera saldırıları: Ne bulacaktı tam, kimse bilemez; ne arıyormuş, anlaşılıyor, görülüyor, görünüyor. Üç büyük kamera, üç tam takım çekim ekibi, kısıtlı süre (olduğu baştan bilinmektedir), sonsuz tekrarlar, gitgide karabasan halini alan yorucu çekim seansları, patlamaya hazır gerilim atmosferi: Bir gün, Reggiani, geri dönüşsüz bir kararla çekip gidiyor, iyicene kaybolan Clouzot, neredeyse amaçsız biçimde çekim tekrarlarını sürdürürken kalp krizi geçiriyor ve sahne kararıyor Cehennem bir film olamıyor: Hayat’ın ta kendisine dönüştüğü için. İki yıl sonra La Prisonnière’i çekiyor Clouzot, 1977’de ölüyor, makaralar bir dolapta bekliyor. Cehennem’in kimi makaralarına L’Enfer, kimilerine İnferno etiketi yapıştırmış Clouzot. İki adlandırma biçimi arasında bocalıyor muydu? İtalyanca kullanımı yalnızca Dank’yle mi ilgiliydi, yoksa Strindberg’i okumuş muydu yönetmen? Bana, biraz da hissel kablelvuku, öyle geldi. Ek bir soru: RobbeGrillet’nin La Jalousie’si (“Kıskançlık” mı, yoksa “Jaluzi” mi ?!) yayımlanmış mıydı o sırada? Evet, yedi yıl olmuştu. Cehennem/İnferno, hepten özel bir düzlemde sardı beni. Kaç kişinin tasası olabilir ayrı, otuz yılı aşkın bir süredir, sinema tarihinin en güçlü filimleri arasında Sekiz Buçuk’u saydığım için öncelikle (bkz: “Asa Nisi Masa”). Bitmemiş, bitirilememiş, yarıda kalmış (bırakılmış, bırakılmak zorunda kalmış) her büyük, mega tasarı beni o haliyle büyülediği için sonra. Musil’den Orson Welles’e, Lağımlaranası’ndan Laura’ya, kâğıda düştüklerime, kimi içbükeylere gönderiyorum. Bu büyülenmenin arkasında iki ana korkunun beklediği apaçık: Tıkanma ve Taşma. İlkinde düğümlenme söz konusudur; altedilmez bir içkabızlığa, onun duvarına dayanılır. İkincisinde gerilen hattın, haladın inceldiği, incelesiye zorlandığı noktadan kopması: Taşan “şey”in dibine çöker, boğulayazar kişi. Cehennem bazan başkaları, daha çok kendimiz. Clouzot, kişisel Sekiz Buçuk’unu yapacağına onu yaşamış son yorum. ? TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Clouzot, 1963’de olgun, tanınan ve önemsenen bir yönetmen; “Le salaire de la Peur”, “Mystère Picasso” türü kült filmlere imza atmış. Film başarısız, çünkü son derece değerli hammaddenin bir başına yetersiz yığınını kullanma, kurgulama konusundaki beceriksizlikle malul olmamış bir tek: 45 yıl öncesinin genç tanıklarıyla yapılan konuşmaların yerleştirilmesi de iyi yapılamamış, dahası, iki yeni oyuncunun senaryodan sahneler canlandırması fikri de yerine oturmamış, bir müsamere müsveddesi eklenmiş çatıya. Hayıflanmamak elde değil: Güçlü bir yönetmen, aynı malzemeden bir başyapıt örebilirdi bana kalırsa. (Böyle diyorum ya, “en iyi belgesel” ödülünü aldı sonradan Cesar’larda – ödüllere aldırmamak gerekir). Clouzot, 1963’de olgun, tanınan ve önemsenen bir yönetmen; “Le salaire de la Peur”, “Mystère Picasso” türü kült filmlere imza atmış. Film, o tarihlerde kendisiyle yapılmış bir televizyon söyleşisinden uzunca alıntılarla başlıyor. Orada açıklıyor yeni projesini: Cehennem, klinik boyutlarda kıskançlığa teslim olmuş, güzel karısının etrafında yarı gerçek, yarı kurmaca gerekçelerle bir çukura düşmüş bir yazlık otel sahibinin öyküsü üzerine kurulacak. Canalıcı bir bilgi: Clouzot, ilk eşini yitirince ağır bir depresyon krizi geçirdiğini, kronik uykusuzluk çektiğini, maraza yatkın bir dünyası olduğunu gizlemiyor. Canalıcı ikinci bilgi: Asistanı Costa Gavras, onun Sekiz Buçuk’tan çok etkilendiğini, düpedüz sarsıldığını anımsıyor. Belli ki bir dönemini kapatmak, bir yenisine başlamak istemiş bu kavşakta. Sıradışı yapım olanaklarına sahip olduğu için, deneysel çekimlere girişiyor film öncesi: Görüntü ve ses teknisyenleriyle, ayrı ayrı, çılgın arayışlara girişiyor; elde kalan makaralarda yakası açılmadık optik denemeler, ses bozuşturma ögeleri var. Deyimin tam anlamıyla kıskançlıktan kuduran birinin imgeleminde her görüntünün, kafatasının içinde her sesin çığırından çıkışının dilini araştırıyor. Müthiş form çeşitlemeleri, renk dönüştürümleri (masmavi bir gölün kan kırmı İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1061 SAYFA 3