06 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Tene Yazılan Ayetler cezasına çarptırılan Utagörevi var romanda. “Coğrafyada bir napişti’nin öyküsüdür yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı bu. Yaklaşık on bin yasu, dar kara parçası” anlamına geliyorşındaki Utanapişti bir muş berzah. Kuran’da ise “engel, iki yandan yaşadığı olayları şey arasındaki perde” anlamında kullaşiirsel ya da efsanevi dinılmış. Berzah, Asvas’la Utanapişti’nin yebileceğimiz bir dille arasında yer alıyor. Romanın sonuna anlatırken bir yandan da kadar perde görevini sürdürüyor. binlerce yıldır ayrı düşBerzah, Asvas ve Utanapişti “ölümtüğü karısının izini sürsüzlük” olgusu etrafında varoluyor, kamektedir. Mitolojide, derlerini birleştiriyor. Asvas, vahşi bir kutsal kitaplarda, efsaişkence sonucunda öldürülmüş ama nelerde anlatılan öyküleeserleriyle ölümsüzlüğü kazanmış. rin bir karışımıdır UtanaUtanapişti, hayatı boyunca ölümün izipişti’nin hikâyesi. Bir anni sürüyor, ölümsüzlükten kurtulmak Yavuz Ekinci lamda insanlığın dünyaistiyor. Berzah ise çoğu insan gibi da çektiği acıların tariölümlülük ve ölümsüzlük arasında kalhi... Yazar, romanda manın sıkıntısını çekiyor. Yazar olarak kaynaklarını şöyle açıkAsvas gibi ölümsüzlüğü arzuluyor, lıyor; “Yazmaya başlaeserleri ona bu mertebeye ulaşamayamadan önce, masaya cağı hissini veriyor, yaratıcılık sancıları sevdiğim ve yıllardır deçekiyor, umudunu Asvas hakkında yafalarca okuduğum sekiz zacağı romana bağlıyor. kitap bıraktım. Bunlar Bir de tabii tüm bu anlatıları yazan Gılgamış Destanı, Tevyazarın konumuna değinmeliyiz. Yavuz rat, Zebur, İncil, Kuran, Ekinci, ölümsüz yazar Asvas’ın eserleri Don Kişot, Yüzyıllık Yalolarak kendi kitaplarını sayıyor. Asnızlık ve Ulysses’ti. Kalemden, bu rovas’ın çevresindeki kişiler, projeyi önemanımın Gılgamış kadar ölümsüz, ren işadamı Mehmet Şarman örneğinTanrı’nın Kutsal Kitaplardaki sesi kade olduğu gibi Ekinci’nin ya arkadaş dar şiirsel, Don Kişot kadar klasik, çevresi ya da önceki öykülerinin kahYüzyıllık Yalnızlık kadar büyüleyici ve ramanları. Ekinci roman yazmanın Ulysses kadar da modern olmasını dioyun’u da içerdiğini söylüyor. Tene ledim.” Ama kitabın sonunda yer alan Yazılan Ayetler’de birçok oyun yapmış, ve oyun amacıyla olsa gerek romanda gizli açık göndermelerde bulunmuş. sözü edilen ve aslında olmayan kitapPostmodern bir yaklaşım bu. Tene Yaların da sanki varmış gibi künyelerinin zılan Ayetler’deki postmodern yaklaşıverildiği kaynakça çok daha geniş. mın zaman zaman parodileşmesinin Utanapişti’nin anlattığı metin bu eserromanda işlenen konunun ağırlığı ve lerden yapılan alıntıların birleştirilmeönemi ile ne kadar bağdaştığı tartışsiyle kurgulanmış. maya değer. Bu yaklaşımın Romanın sonlarına doğru Asvas’ın diğer sakıncası ise işlenen kayıp romanı Tene Yazılan Ayetler olkahramanlarda yeterince duğu bildirilen bu metin ve onun etraderinleşmeyi engellemesi. fında kurulan oyunlar postmodern bir Asvas’ın da, Berzah’ın da anlatı kurma çabası olarak algılanabilir. karakter olarak daha çok Öte yandan kısa bir zaman diliminde yaşanan vahşeti aydınlatan düz anlatımlı metinle binlerce yıllık insanlık tarihinde yaşanan vahşetleri ve acıları anlatan mitolojik anlatımlı metin bir bütünün iki parçasını oluşturuyorlar. Bu iki parça romanın sonunda birleşiyor. Utanapişti’nin öyküsü Asvas’ın öyküsü ile karışıyor. Yazar Berzah, anlatıyı “Bu benim hikâyem. Asvas olduğum doğrudur” diye noktalıyor. Romanın anlatıcısı Berzah’tan da söz etmek gerek. Yazarlık hayatında pek başarılı olamamış, özel hayatında mutsuz, karısı tarafından terk edilmiş biri. Asvas’ın romanını yazarken bir yandan da kendiyle hesaplaşıyor, hayatını, varlığını sorguluyor. AdıFatih Özgüven nın anlamından gelen bir ete kemiğe bürünmeyi, insan ilişkileri daha çok ayrıntılandırılmayı gerektiriyor, bu halleriyle eksik kalmış gibiler. Örneğin Asvas’ın Musa diye adlandırdığı sevgilisi ile ilişkisi, Berzah’a gelen erotik içerikli aşk mesajlarının gizli yazarı merak unsuru olarak kullanılmış ama sonuca ulaşmadan kalmış. HEP YAZMAK İSTEYENLERİN HİKÂYELERİ Fatih Özgüven, yeni hikâye kitabı Hep Yazmak İsteyenlerin Hikâyeleri’ne (Mart 2010, Metis Yay.) Kafka’dan yaptığı “Menziller ve yollar yoktur; yol dediğimiz şey, tereddütlerdir” alıntısı ile başlamış. 93 sayfalık kitap 11 hikâyeden oluşuyor. Hikâyelerin kahramanları da kitabın ismine uygun olarak “yazmak isteyenler”. Yazmak istemişler ama yazamamışlar. Yazmamak için hep bir bahaneleri olmuş. O bahanelerle yazmayı ertelemişler. Bu bahanelerin kaynağında da tereddütler yer almış. Bir yandan da yazmayı başaranların izlerini sürmüşler. Onlarla tanışıp görüşmüşler. Belki de bu yolla yazmayı nasıl başardıklarının sırrını çözmeye çalışmışlar. Fatih Özgüven, yazmak isteyip de yazamamış kahramanlarının hayatlarından küçük parçalar, kesitler anlatıyor hikâyelerinde. O kesitlerden onların içlerinde bulundukları ruh halini anlıyoruz. İki sayfalık ilk hikâye Sel, kitap boyunca okuyacağımız tüm öykülerin kahramanlarının ruh halini birkaç cümlede okura geçiriyor; “Biraz önce gözünün önünden geçen kusursuz sözcükler ve resimler... onların birbiriyle uyumu... sözcüklerin zihnine çağırdıklarıyla resimlerin oluşturduğu şekiller... sözcükler dikey, saplanan bir bıçak gibi, resimler yatay, durmadan akıp giden bir şerit gibi... bir çarpı işareti... bu çarpı işareti aynı zamanda şu düşünceyi de iptal ediyordu: ‘... ben de böyle bir şey yazmak istiyorum.’” Hikâyenin kahramanı ‘... ben de böyle bir şey yazmak istiyorum,’ diye içinden bağırdıktan biraz sonra çaresiz şu cümleyi ekler; “hiçbir zaman böyle bir şey yazamayacağım.” Fatih Özgüven, önceki iki kitabında geliştirdiği anlatımını, hikâye etme tarzını bu kitapta da sürdürüyor. Daha önce de yazmıştım, Fatih Özgüven, çok sıradan, hatta anlatmaya değmezmiş gibi görünen hikâyeler anlatarak bize mesajını veriyor, daha doğrusu sorularını soruyor. Sıradan görünen, ama insanların kimliklerini belirten, davranışlarını simgeleyen hal ve tavırları, konuları sade bir dille anlatıyor. O yaşayan insanların tedirginliklerini, ilişkilerde yaşadıkları görünmeyen ama belli belirsiz hissedilen gerilimi ve tabii sözcüklere dökülmeyen tereddütleri sade görünen cümleleriyle kurduğu dünyalarla iletiyor. ? yküleriyle tanıdığımız Yavuz Ekinci ilk romanı Tene Yazılan Ayetler’de (Mart 2010, Doğan Kitap) yakın geçmişte yaşanan faili meçhul cinayetlerin izini sürerken insanın temel varoluş meselelerinden ölüm ve ölümsüzlük olgularını sorguluyor. Ö Asvas, tanınmış bir yazardır. Son romanı Tene Yazılan Ayetler’i yazarken kaçırılmış, uzun süre işkence yapıldıktan sonra öldürülmüştür. UNESCO, 1993’te kaçırılıp öldürülen Asvas’ı anmak için 2010’u Asvas yılı ilan etmiştir. Bir işadamının aracılığıyla yazar Berzah, Asvas’ın hayatını konu alan bir roman yazmak ve bir film çekilmesi için kurulacak ekibin başına getirilir. Cumhurbaşkanı’nın desteklediği projeyi hazırlarken Berzah’ın yöneteceği ekip devletin tüm olanaklarından yararlanacak, Asvas’la ilgili gizli belgelere de ulaşabilecektir. Berzah ekibini kurup Diyarbakır’a gider. Kamera ve ses kayıtlarını, gazete kupürlerini, günlükleri, mektupları ve röportajları inceleyen, tanıklara başvuran Berzah ve ekibi Asvas’ın başından geçenleri yavaş yavaş aydınlatmaya başlar. Asvas, Hizbullah tarafından kaçırılıp uzun süre işkence edildikten sonra öldürülüp gömülmüştür. 1990 yıllarda Güneydoğu’da yaşanan vahşet, faili meçhul cinayetler, Hizbullah’ın ölüm evleri, işkenceleri başlı başına bir roman konusu. “Düşük yoğunluk savaş” ya da başka hangi terimle tanımlanırsa tanımlansın terör ortamında yaşamaya çalışmak ise üzerinde önemle durulması gereken bir trajedi. Bir yandan Asvas’ın hayat hikâyesi gelişip ayrıntılanırken, diğer yandan bir ölümsüzün binlerce yıl süren hayat öyküsünü okumaya başlıyoruz. Tanrılar tarafından karısı ile birlikte ölümsüzlük SAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1061
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle