Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ta ediyor hatta onu kıskanıyorum” demek inceliğinde bulunmuştur. “Cepheden yaklaşan bir polemikçi o; oyundan oyuna geçmeden, arkadan dolanıp puan almaya çalışmadan yapıyor eleştirisini. Böylece, bu maddeler de diğerleri gibi, önemli birer iz kaydı olarak muhteviyatta yer almış oluyor” saptamasını da not etmek gerekir. Bir önceki sorudan hareket edersem, özellikle yazarlık serüveninde kurgusal metinler ağır basan bir yazar için, polemik ve sertleşen kritikler ne türde etkiler bu serüveni? Şunun için soruyorum: Çevremizde pek tartışmalara katılmaz yazarlarımız…Yazarlarımızdan da kastım, tabii kurgusal metinler yazanlar açısından… Nice yazarınız uluorta konuşmaktan, uzmanı olmadığı konularda ahkâm kesmekten çekinmez. Ama bezirgân duruşlu sözde yazarlar hakkında dedikodu etmekten geri kalmadıkları halde onlar hakkında tek satır yazmazlar. O etik dışı girdapçıların ilk fırsatta kendi aleyhlerine yazmalarından çekinirler. Bar, kafe köşelerinde Kültür Bakanlığı yetkililerini de çekiştirirler ama yüz yüze geldiklerinde yağcılık yapmadan duramazlar. Çünkü kamu onlar için gerektiğinde sayısız menfaat kaynağıdır. Bu çıkarcı ve kaypak duruşların sahipleri eleştirmen veya yazar olsun fark etmez. Edebiyat aşkına her konu, her kişi eleştirilebilir. Aslında dozunda eleştiri, muhatabına bir uyarıdır. Bir dostluk göstergesi bile sayılabilir. Benim çıkışlarım “dost acı söyler” makamındadır, bir de aptal yerine konmaktan hoşlanmam. ‘ÜÇÜNCÜ KİTABIM İNGİLİZCE’YE ÇEVRİLDİĞİNDE UMARIM BENİM DE BİR AJANIM OLUR’ ¥ dan dolayıdır ki yazara sıkça gıp Kitap İçin’in üçüncü binlik serüveni yol almaya başladı bile. Ne gibi sürprizler bekleyecek kitapseverleri? Siz sürprizler yapmayı seviyorsunuz malum… Kitap İçin, üç bininci maddesine doğru yola çıktı. Bir “yol kazası” olmazsa 2012’de hedefine ulaşacak. Kaçıncı maddede duracağımı ben de merak ediyorum. Okuru ne gibi sürprizlerin beklediğini sormak insaflı bir soru değil. Sanki bana yazmakta olduğum romanın, şimdiden finalini açıklatmak istiyorsun. Yalnız şunu söyleyebilirim, edebiyat aşkına, gerektiğinde Deli Dumrul, gerektiğinde Don Kişot’luk yapmaktan çekinmeyeceğim. Annemin Öğretmediği Şarkılar ve Senelerce Senelerce Evveldi adlı son iki romanınız yabancı dilde yayımlandı. Bundan bahseder misiniz biraz da? Nasıl tepkiler? Annemin Öğretmediği Şarkılar, Songs My Mother Never Taught Me başlığıyla 2008 yılında İngiltere’de yayımlandı. Onun, Türkiye’nin onur konuğu olduğu Frankfurt Kitap Fuarı’na yetişmesi için uğraştım. İkinci baskısı yapıldı, olumlu eleştiriler aldı. ABD’nin Fazıl Hüsnü Dağlarca’sı John Ashbery de onu alkışlayanlar arasındaydı. Senelerce Senelerce Evveldi ise Many and Many a Year Ago başlığıyla aynı yayınevi tarafından 2009’da yayımlandı. 2009, Edgar Allan Poe’nun 200. doğum yılıydı. Başlığını Poe’nun gözde şiiri Annabel Lee’den alan kitabın da o anlamlı tarihte çıkması önemliydi. Onun daha fazla ses getireceğini biliyordum. Çeviri romanın İngiltere’deki duayen eleştirmeni Boyd Tonkin’in onu övmesi Londra’daki edebi çevre tarafından önemsendi. Uluslararası Polisiye Yazarlar Derneği onu, “Yabancı dillerden İngilizceye çevrilen nitelikli polisiye romanlar” listesine aldı. O listede üç Nobellinin yanı sıra nitelikli ve küresel yazarlar da vardı. Poe’nun 200. Doğum Yılı Konferansı’ndaki konuşmalardan birinin çıkış noktasını oluşturdu. Küresel yazar ve estet eleştirmen John Berger da onu okuyup benimseyenler arasındaydı vs. vs. İki kitabımı da zincir kitabevleri yerine bağımsız butik kitabevleri destekledi. Onları gündeme oturtmak için ülkemi kimselere şikâyet etmedim, tarihimizi saptırmadım, kimselere yalakalık yapmadım. Profesyonel yazarlar gibi belki bir ajanım olsaydı, Senelerce Senelerce Evveldi AngloAmerikan edebiyat dünyasında, en az bir edebiyat ödülünde boy gösterirdi diye düşünüyorum. İkinci kitabımın performansından sonra benimle çalışmak isteyen saygın edebiyat ajanları çıktı. Üçüncü kitabım İngilizceye çevrildiğinde umarım benim de bir ajanım olur. Uluslararası bir düzeyde okura sahip oluyorsunuz artık! Bu sanıyorum Türkçede ilk romanınız yayımlandığında gelen düzeysiz eleştirilere cevap niteliğinde olacak, ne dersiniz? On beş yıl YKY’de yönetim kurulu başkan vekilliği ve başkanlık yaptım. Dönemimde YKY, yayınevlerinin nitelik ve nicelik lideri oldu. Nitelikli iki kütüphanem var, bibliyofil bellenirim, koleksiyonerim. İlk romanımı bitirdiğimde elli yaşındaydım, yaklaşık dört bin kitap okumuştum ve düzinelerce denemem yayımlanmıştı. Buna rağmen edebiyatistanın birkaç hazımsız sülüğü ilk romanımın, hem de okumadan, torpille basıldığını iddia ettiler. Benimle kişisel sorunu olan, eylemiyle söylemi karışmış fırdöndü bir sözde eleştirmen saldırı yazısı yazdı. Bu kişiler İngilizceye çevrilen romanlarımın ulaştığı ortamı, onları alkışlayan kişilerin önemini algılamaktan yoksundurlar. Kitaplarım AngloAmerikan âleminde beğeni kazandıkça Türk edebiyatına hizmet etmiş olmaktan dolayı memnun oluyorum. Son olarak, tezgâhtaki romanınızla ilgili bilgi vermek ister misiniz? Bizans Sultanı’nın yüzde doksanı bitti. Yaz içinde tamamlamayı planlıyorum. 2011’in başında da yayımlanır. Bizans resmi tarihinin de sorgulandığı bir gizem ve gezi kitabı. Ama tarihi roman sayılmayacağı kanısındayım. Epigramı Karacaoğlan’a ait: “Ak göğsün arası Zemzem pınarı / Öpsem öldürürler, öpmesem öldüm.” Ona iyi yazar, muhterem insan Emin Özdemir’in bir yazısında rastladım. Yayımlanmadan önce İngilizceye çevirisi başlayacak ve ilk fırsatta İngiltere ve ABD’de yayımlanacak. ? Kitap İçin 2/ Selçuk Altun/ Sel Yayıncılık/276 s. SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1061