Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Selçuk Altun’la ‘Kitap İçin 2’ üzerine ‘Sanırım ben edebiyat tarihimize dipnotlar düşüyorum’ Selçuk Altun, kitap ekimizde yayımlanan “Kitap İçin” köşesinde iki bin maddelik aforizmalarını, kıssalarını tamamladı. Üçüncü binlik kısma geçerken, arşiv niteliği de olan bu çalışmalarını kitap halinde okurla buluşturdu. Altun’un da ifade ettiği üzere, “İnsanların fısıldaşarak dedikodu ettiği ama yazmaktan çekindiği bu konuları birilerinin en azından yazıyla özetlemesi gerekiyordu.” “Kitap İçin”de Selçuk Altun bunu yapıyor ve uzun süredir süren köşesi bu yüzden benimseniyor. Altun’la Kitap İçin 2 üzerine söyleştik. Ë Erdem ÖZTOP umhuriyet Kitap’ta önce haftalık sonra aylık olarak yayımlanan “Kitap İçin” hangi nedenlerle ikinci kez kitaplaştı? İlk önce bunu konuşalım istiyorum. Hatırladığım kadarıyla, ilk bin maddelik serüvenden sonra, onları kitaplaştırıp bırakmayı düşünüyordunuz… Söyleşinin başındayken, senin deyiminle “ilk bin maddelik serüvenden” önce, “Kitap İçin”in nasıl doğduğunu özetlemek isterim. 2005’te Turhan Günay, Cumhuriyet Kitap için her hafta yazmamı önerdi. Başlığı, içeriği ve uzunluğuna ben karar verecektim. Edebiyat dergi veya eklerinde eksikliğini duyumsadığım konularda, örneğin ıskalanmış yazar, şair ve yapıtlar, aforizmalar, alıntılar, nitelikli kitap önerileri, sahaf anekdotları, edebiyat arenasında eleştirilen ama yazıya dökül(e)meyen başlıklar; edebiyat, güzel sanatlar ve müzik dünyalarından bilgiler derken bunlara küresel yazarlardan yazar adaylarına öneriler ile yazar Selçuk Altun’un(?) günlük veya “iç sesinden” alıntılar eklendi. Bu değişik başlıkların ortak özelliği kıs(s)a olmalarıydı. İngiliz şair Don Paterson’un, “Bir cümleden uzunsa uydurmuşumdur” özdeyişini aklımdan çıkarmayacaktım. Her yazının neden 25 maddeden oluştuğunu ben de bilmiyorum ama belirttiğin gibi 40. SAYFA 10 C hafta sonunda 1000. maddeye ulaşınca; Kitap İçin’e son noktasını koymayı düşünüyordum. Edebiyat aşkıyla yazılan Kitap İçin’ler kısa sürede tutuldu. Onları birikimli okur için yazıyordum, şair ve yazarlar da benimsedi onları. Kitap İçin’i üçüncü haftasında keşfeden Feridun Andaç’tır. Cumhuriyet Kitap yayın yönetmeni Turhan Günay’a göre Kitap İçin, kitap ekinin, gözde sayfalarından oldu. Devam etmemi isteyince ayda bir olmak koşuluyla kabul ettim. Misyonunun bitmediği kanısındaydım. Kitap İçin 2’nin kitaplaşma sürecine gelince; böyle bir niyetim yoktu. Çünkü birincisi, ikinci baskısını patinaj yaparak tamamladı. Oysa ben, romanlarımı alan her iki kişiden biri alsa onun üçüncü baskısını da tüketmesini beklerdim. Metin Celâl beni uyardı, “Bu ülkede yazarın okuru yoktur, türün okuru vardır” diye. Bir de yazılarımın tiryakisi olanların(?), onları kesip sakladığını da göz önünde bulundurunca Kitap İçin 2’yi düşünmüyordum. Okur baskısı, yayıncımın önerisi derken Ali Poyrazoğlu’nun yüreklendirmesiyle Kitap İçin 2 yayımlandı. Carpe Diem! ‘KİTAP EKLERİNDE DAHA FAZLA GENÇ VE YENİ SESE ŞANS VERİLMESİ GEREKİR’ anımsıyorum; bir üstat, yazdığı uzun mektubun sonunda, “Zamanım yoktu uzun yazdım” diyerek özür diler. Kıs(s)a yazmak, 25 değişik maddede gerektiğinde araştırma, çeviri yapmak kolay iş değil. O haftalık yazılar bazen üç, dört günümü alıyordu ve bu durum tutkun okur Selçuk Altun’a, yazar(?) Selçuk Altun’a haksızlıktı. Ayda bir yazmamın bir söylemime katkısı da yok değil; ben özellikle kitap eklerinde, her hafta yazan çok sayıda yazar yaklaşımına da karşıyım. “Yoğun kadrolu yazar” yaklaşımından okurların da sıkıldığını düşünüyorum. Kitap eklerinde daha fazla genç ve yeni sese şans verilmesi gerekir. Kitap İçin’in ikinci bin maddelik Gün geçtikçe artan okurunuzu göz önünde bulundurursak, haftalık olan köşenizi aylığa çevirdiniz! Bu neden? İlgi büyürken, siz handiyse bırakmak istiyorsunuz! Okura haksızlık değil mi bu? Blaise Pascal’a da atfedildiğini “Kitap İçin, üç bininci maddesine doğru yola çıktı. Bir “yol kazası” olmazsa 2012’de hedefine ulaşacak. Kaçıncı maddede duracağımı ben de merak ediyorum” diyor Selçuk Altun. kısmının sürecini anlatır mısınız bize biraz? Anlatın derken kastım, serüveni tabii… Az buz değil… Bin yeni maddede yazarlara, kitapseverlere hitap ediyorsunuz… İkinci bin maddelik süreçte elim, dilim giderek açıldı. Kitap İçin, edebiyatistanın sanki Cesur Yüreği oldu. Çok sattığı için kendini usta sanan sığ yazarları, küresel yazar olmak için yazdıklarıyla değil de yaptıklarıyla gündeme gelen; gündemde olmak için etik ve sınır tanımayan bezirgânlara, yeri geldiğinde Kültür Bakanı’na dek ödediğimiz vergileri yanlış veya eksik girişimlerle heder edenleri, edebiyat ödülleri şikecilerini yüksek sesle eleştirdim. İnsanların fısıldaşarak dedikodu ettiği ama yazmaktan çekindiği bu konuları birilerinin en azından yazıyla özetlemesi gerekiyordu. Kitap İçin bu yüzden de benimseniyor. Kitapsevere bir anlamda yoldaşlık ediyorsunuz, ne dersiniz? Onları kendi kitapseverlik yolculuğunuza ortak ediyorsunuz… Okuru bilgilendirmek, yönlendirmek, kışkırtmak, güldürmek, onunla dertleşmek istiyorum. Yoldaşlık da ediyorsak memnun olurum. Sanırım ben edebiyat tarihimize dipnotlar düşüyorum. “Kitap İçin” adlı köşenizde yazdıklarınız, alıntıladıklarınız ve tabii tartıştıklarınız merakla takip edildi, ediliyor. Pek çok kitapsever için ufuk açıcı metinler kotarıyorsunuz. Peki, Selçuk Altun’un yazarlığına neler kattı “Kitap İçin” köşesi? Kitap İçin’in birinci kitabının arkasındaki tanıtım notu, “Eğleneceğini sanan yazarını eğiten kitap” cümlesiyle biter. Gerçekten de bu yazılar çaktırmadan beni eğitti. Yazarlık sürecinin dışında nitelikli dostlar kazandım, zaman zaman umudum tazelendi, kendime güvenim arttı. Sabitfikir adlı edergide İbrahim Yıldırım şöyle yazdı: “Kitap İçin 2’de yalnızca aforizmalar, kıs(s)alar, ipuçları, iz’ler yok; polemikler ve bazen oldukça sertleşen kritikler de var. “ Öncelikle şöyle sorayım: Yıldırım’ın bu ifadesine katılırsınız sanırım? İfadesine katılırım ve onları Selçuk Altun’dan başka kimselerin yaz(a)madığına üzülürüm. Kimse çıkıp da, “O konuda haksızsın” diyemiyor ama “Korkmuyor musun?” diye hayretle soruyor, beni, “Kendi iyiliğim için” uyarıyorlar. İbrahim Yıldırım önemsediğim bir yazardır. Benim için yaşayan en önemli beş Türk romancısından biridir. Çelebi ve dürüst bir insandır. Bahsettiğin yazısında o ayrıca, “Altun, kaleme aldığı maddeleri en az romanları kadar kendini var etmenin bir yolu olarak görüyor; hem okuduğunu, öğrendiğini hem de bildiğini itiraf ediyor; bunu büyük bir samimiyetle ve doğrulukla yapıyor” demiştir, “Kimi buluntuları, keşifleri okuduğumda, ben bunu bilmiyorum dediğim çok ¥ oldu. Bun CUMHURİYET KİTAP SAYI 1061