25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş M iir Atlası CEVAT ÇAPAN Mihai EMINESCU/ Şiirler/ Çeviren: Ali NARÇIN ‘Doğruyu ve adaletli olanı söyle’ Mihai Eminescu ihai Eminescu (Ocak 15, 1850 – Haziran 15, 1889) bir Romantik şair, romancı ve gazetecidir ve sıklıkla Romanya’nın en ünlü ve etkileyici Rumen yazarı olarak gösterilir. Mihai Eminescu, Junimea Edebiyat Topluluğu’nun aktif bir üyesiyken, aynı zamanda Muhafazakâr Parti’nin (18801918) resmi yayın organı olan Timpul (Zaman) gazetesinin de bir editörüydü. İlk şiir kitabı henüz 16 yaşındayken yayımlandı ve 19 yaşındayken öğrenim görmek için Viyana’ya gitti. Şairin yaklaşık 14 bin sayfayı içeren, 46 ciltten oluşan elyazmaları, Titu Maiorescu tarafından 25 Ocak 1902 yılında yapılan bir toplantı sırasında Rumen Dili Akademisi’ne (Rumencenin en yüksek otoritesi) hediye olarak sunuldu. “Luceafarul” (Akşam Yıldızı), “Oda in metru antic” (Antik Vezniyle Ode) ve “Epistles/Satires” (Beş Mektup) ünlü çalışmalarından bazılarıdır. Şiirlerinde sık sık doğaüstü, mitolojik ve tarihi konular kullandı. Genel olarak çalışmaları Alman felsefeci Arthur Schopenhauer’ın etkisini taşımaktadır. İmparator ve Emekçi Tahta tabureli, alçak tavanlı, derme çatma barda, Nasıl da süzülüyor gün, o kirli pencere arasında, Uzun masalarda bekleyen o çaresiz, mutsuz bakışlar, Bir göçer kabilesi, öfkeli koyu sisler arasında sanki, Tedirgin bakışan bu çocuklar, emekçilerin çocuklarıydı İç çekip, söylenen biri, der ki; insan bir aydınlıktır. Bu dünya yaşamı acılar ve sıkıntılarla doludur. Onda hiçbir hareket de yok, liderlik de düşünmedi, Gülümsemesi sahte, dünyası dal gibi kırıktı sanki, Nasıl yönetecekti insanları o zengin efendiler? Miraslarını gizlemek için artık duvar örmeyeceksiniz, Sizleri nereye alsınlar, zaten acılar içine itilmişsiniz, İnanın ki sizin de bu dünyada yaşamaya hakkınız var. Kendi yasalarıyla korunur, zevke teslim olurlar, Ve onlar dünyadaki en pahalı içkileri içerler, Gürültülü eğlencelerle süslü partileri isterler. Köreltilmiş enstrümanlarla kızlarınızı çağırır, Onların yaşlı, içi geçmişleri gençlerinizi yok eder. Daha sonra sorarsın, senin için neler kaldığını, Sen çalıştıkça beylerin işi zevkten sarhoş olmaktı, Siyah bir ekmek için ömür boyu köleydin. Ahlaksız kirli hayatlar için kirletilmişti kızlar, Yine de hiçbir şey istemez, acılarını isterdi. Yasalara ihtiyaç duymayan hayatları kolay olanlardır, İhtiyacın olan fazileti bulursan o da onun için yasadır. Size yasalar konuluyor, cezalarınız ölçülsün diye, Ne zaman elinizi uzatırsanız aydınlık günlere Uzatılan eller bile af edilmedi, malları daha önemli… Yok ediyor ezilmişin yaşamını baskıcı düzen, Çirkince sömüren zenginler emekçiyi bölüyorlar, Hesap sorulacak mı acaba öldükten sonra? Öyle yapın ki bu toplumun düzeni doğru olsun, Herkes eşit ve kardeşçe yaşayabilsin. Venüs’ün çıplak heykelini yakın, parçalayın, Yakın o tülleri kara bağlamış bedeniyle, Mutsuzluğu deşiyorlar insan gönlünde, Ekmeğe muhtaç kadınları yok edip kirletirler, Onlar çalışanın alın terini sömürüyorlar. Yıkılsın, parçalansın onların hasta kalpleri, Katliam yapanların başlarına sarayları yıkın, Atın o ezenlerin heykellerini ateşe, bitsin kötülükler Kölelerin kayalardaki izlerini temizleyip affetsinler, Onlar da kim ki, mezara kadar takip etsinler. Her şeyi parçala, sevgilerini ve mallarını da, Çıplak yaşamlarındaki altın kaplamalı elbiseleri, Kini, kötülüğü, gözyaşları, altınları çıkar. Bir rüya olsun sadece, hiç düşünülmeyen, Zaman adaletsiz, geçer acımasızca sonsuzda. Yıkıntılardan heykeller örün tapınaklarına Gömün böyle bir hatırayı tarih sayfalarına, Bu kalbi açan bir sonsuzluk sanatıdır. Onun sadakatsizliğ çıplak bir vücut değil, Yüzler satılmış, gözler çirkin ve alaylı olmuş Yeterince beklediniz, selden acıları getirdiniz. Bakın, ne kadar iyidir, iyiliğin karşılığı iyilik. Konuşkandı, zalimlikten başka bir şey yapmadı. Açgözlüydü eskiden, yalanmış çığlıkları, Köylü öylece kaldı ama şekiller değişti. Sonra döneceksiniz altın gibi yıllarına, İç çekip tekrar tekrar hayaller kuracaksınız, Sevinçler ve zevkler eşittir, eşit kalacak, Gerçek ölüm, söndürecek yaşamın lambasını, Sarı saçlı yoğun biri melek gibi görünecek. Sonra korkulu, ucuz bir ölüm, öfke olmadan. Gençler yaşayacak dünyada senin yaşadığın gibi. Onun acısının sesini zil bile saklamayacak Bunun için kaderine her zaman boyun eğdi. Ağlanacak bir şeyi yoktu, yaşadığı kadar yaşadı. Bulaşıcı bir hastalığın mirasından korusun, İnsanda doğan bunlar yavaş yavaş eriyecek. Her şey büyümek için dünyaya geldi. Bitene kadar içip, onları ezmek isteyecek Öleceği için de yaşamaya değer vermeyecek. Balıkçı ağlarının yanında festival arabası Sezar soluk, derin düşüncelerle geçiyor Neden ağır geldiler, taş gibi ağır, Yüzlerce hayallerle düşünceleri oyaladı, Kendi halkını eziyor ve susturuyorlar. Akıllıca bir tebessüm, düşünceli ve suskun, İnsan ruhunu gönülden görüp, okuyarak Elleriyle koymuş gibi sanki onları tanıyacak, Selamlaşıyor yıpranan, paçavraya dönüşenlerle, Büyük oluşunu da onlara bağlayacak. Sizin gibi yükseklere çıkmaya inanıyor, Sevgisiz olunca da hep yanlış yapıyor, Dünyanın kuralıdır, çoğalıyor haksızlık ve yalan, İnsanlık tarihi çok eski ve açıktır, Örse çekicin çarpması gibi bir hikâyedir. Zalimler kendilerini gururlu gibi gösteriyorlardı, Dilsiz koruyucular onu yolunda selamlıyordu, Eğer ki yok olmuşsalar karanlıktan kaçarken, Dökülmüş köklerden mi büyüyorsunuz. Sezar yine Sezar’dır, çoktan düşürebilirdiniz. Gölgeler güven vermiyor mutluluğumuza, Soğuk gülüşlerde hiç acıma da olmadı, Haklı olan düşünceler ve çiğnenenler, Şekillerinizle sadece gölgeli korkunç bir güç, Sevmediklerinizi ezer, baskı kurardınız, Paris yanıyor, ovalarda fırtınalar ayaklanıyor, Siyah şimşekler çakıyor, vurup kuleleri yakarak.. Dalgın düşünceler içinde toprakta eriyor emekçiler, Silahların uğultusuna dalıyor, ele geçiriliyor denizler, Evul bir ölü artık, Paris de onun evi oldu. Göz kamaştırıcı alevlerle sokaklar şaşkın, Toplanır granit parçaları barikatlar üstünde, Kıpırdanıyor çalışan emekçilere karşı ordular, Yoksulların askerleri silahlarına hedef olur, Sirenler boğuk seslerle çalıyordu. Sorumsuz, düşüncesiz, mermer gibi beyaz görünür, Kırmızı havanlarda geçiyor kadınlar, ellerinde silahlar, Siyah ve süslü saçlarıyla iniyorlar bir yerden, Ve bizleri kuşatıyor kötülüklerle acıları, Kaybolmuş umut onların kara gözlerinde. O kavgayla, zenginliğini savaşarak örtüyordu, Kaybolan o kahraman çocuklar bugün şehittir. Çünkü kızıl kanların gölgesi emeklerle doludur, Kutsuyorum hayatını seni ve günahlarını, Sen suçlu değilsin, seni satanlar suçludur. Büyük ama sakin olan hareketlerden hoşlandım, Sallanıp dokunuyor birbirlerine kristal yataklar gibi, Esrarengiz ormanlar, her tarafta kurak topraklar, Doğuyordu ay büyülü, tarlaları kaplayarak, Ve her taraf onun gururlu gözleriyle doluyordu. Nasıl da kıpırdanıp yavaşça yelkende sallanıyorlar, Eski sandalların çürük ağaç iskeletleri, Gölge gibi sessiz geçen yelkenlerin bezleri kabarıp, Ayın önünden nasıl da geçip görünüyordu, Sarı alev topları önünde bir iz gibi duruyordu. Deniz kıyıları sanki boş yere çiğnenmiş, Sezar inceliyordu suyun yüzeyinde öleni, Sularda salkım söğüt kendini gösteriyordu, Gecenin zifiri karanlığında söylenip, Of çekerek şimşekler altında gidiyordu. Bu havalar içinde gece yıldızları hissederdi. Ormanların tepesine çıkıp, bulutları adımlardı, Kara alınlı, beyaz sakallı geçiyordu oradan, Başındaki tacı da sanki kuru samandandı, Yaşlı kral Lear’ın. Sezar gökteki gölgelere şaşarak bakıyordu, Kıvılcımlar arasında yıldızlar titreyip terliyordu, Hayalinde aklını toplayıp bütün manzarayı görüyordu. Zaferle, azimle, ısrarla geleceği düşünüyordu. Sevgi ile bezenmiş halkların sesidir, düşmana karşı, “İnsan ırkı bu dünyada herhangi bir şey deneyecek, Yaşlanan Demiurgos da bütün kibri ile ah çekecek, Akınlar olsa da insan düşüncesi sorguluyordu, Umut yeniden; nasıl ve nereden geliyordu, O nereden gelir ve nereye giderdi. İnsanların tümü de büyümek isterler, Yaşamak için ölümsüz olmayı denerler, Plan risklidir, nasıl da açmış acılarla çiçek, Herhangi bir çiçek de yayılır diyorlardı. Verimli olsalar da birçoğunu öldürüyorlar, Yollarda şüphe içinde dönüp duranlar kimlerdi, Birileri köle, birileri de imparator oluyorlardı, O zavallı hayatını acılarla örtüyordu, Onun yorgun emekçi yüzü güneşle görünürdü. Anlaşılan bu yüzün aynısı herkeste vardı. O hasret başka giysiler içinde büyümüş, Yine aynı insan yaşamıdır sonsuzda olan, Acımasız yaşamlar başka şekillerde görünecek, Hiç kimseye acımadan herkesi aldatıyorlar, Hayallerine vahşice atomu ekiyorlar. Nereden biliyorsun ki bu rüya ölümle son bulacak, Her şey ardında kalıcı, eğer huzuru takip edersen, Ne kadar mutlu yaşarsan o kadar da yorulursun, Durmadan konuşsan da bazen yumuşarsın, Çünkü yaşam içinde ölümün rüyası sonsuzdur.” 1 Aralık 1874 Doğruyu ve adaletli olanı söyle, ülke içindeki baskı nedir. Kendi yaşamlarındaki hayallerde şan, şöhret ve zenginlikle, İyilik de bilmezler onlar, görüyorsun ki hep çalıyorlar. Cezalandırıp, karşı çıkanlar sadece çalışan emekçilerdir. Ve de ömür boyu emekçi olan, onları engelleyecek sanki. Bu yaşam içinde onlar gibi zevk alıyor kimileri, Günleri neşeli geçiyor mutludur saatleri Kışlık seraları var, kehribar kaplarında şarapları, Yaz partilerini Alp dağlarında buzlar arasında yaparlar, Geceyi gündüz gibi yaşıyor, gündüzü de unutuyorlar. Hoşgörü onlar için yoktur, sadece vaaz ederler, Öğüt vermezler, ama güçlü gibi görünüp kucaklaşırlar. Bozulmuş at arabaları gibi itilmelerini bekliyorlar, Ve çıkar savaşlarında, kendileriyle hesaplaşırlar, Sen kanlar içinde olsan da onlar büyümeğe çalışırlar, Gururlu denizcilerle, güçlü askeri sınırlar, Krallık taçlarını başlarına koyarlar. Milyonlarıyla lüks villalarında yaşayan, Zenginler toplanmış, yoksulları eziyorlar, Ve sömürülmüş emekçilerin terini emiyorlar. Din onların yarattığı bir sözcük oyunudur. Gölgesinde köleliği yaratıp, emekçiyi sömürüyorlar. Kalplerde kaybolursa hesaplaşmanın hayalleri, Bunca acılarla, pis işlerde hayvan gibi çalıştırıyorlar, Yaşam içinde yorulup, daha çok ezilerek. Gerçek olmayan gölgeler altında ışıklar kararacak, Onların güvenini duyman için seni ödüllendirecek, Ölüm söndürmedi mi tüm yaşamın güzelliklerini? Bu dünyada sadece ağır yükü ve acıyı getirmedi mi? Öte tarafta her şey boştur, ölen zaten ölmüş. Devleti yalan sloganlar ve sahtekârlıklar kaplamış, Kefil oldukları bu düzen, gerçek düzen değildir. Olanı korumak ve ilerlemek için bir saygınlığı olur, Ellerinde silahlar, emekçiyi kendi içinden vururlar, Ve onlar seni sınıfına karşı savaşmak için kullanırlar. Kara paralar için, toprakta çalışıp neden köle olasınız, İnanın ki siz ancak kendi çalıştıklarınızla yaşarsınız. Hastalıklar, ölümler, çaresizlikler neden hep sizi bulsun, Zenginlikle yıkanıp, yüzüyorlargörkemli ve ulaşılmaz, Sanki göklerde yaşıyorlar, ölmek için zaman da bulamazlar. Neden unutuyorsun, sayılarıyla güçleriyle onları İstediğiniz zaman dünyayı paylaşabilirsiniz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1061 ? SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle