Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yükü’ne. Zaten bunu dile getiren imge de böylesi bir bütünlemenin ürünü değil mi? “İhanet” olgusunun “aldatma” eyleminin çok üzerinde kavramsallıkla karşılanmaya çalışılması da bunu göstermiyor mu? Attilâ Şenkon, bu yapbozla ihaneti değil arayıp bulmaya dönük imge ormanını getiriyor önümüze. Kendimize, birbirimize uygun insanı bulmaya çalışmıyor muyuz sürekli? Arada belki bulduğumuzu sanırken uyuşmuş gibi görünsek de bunun aykırı örnek olduğunu seziveriyoruz acı bir burkulmayla. İhanetin durduğu yer de bu herhalde; birbirimizi kendi yapbozumuzun parçası sandığımız bir noktada, aslında bunun böyle olmadığını kavrıyoruz bir anda. Birbirinin yerine geçermiş gibi alınabilecek öykülerin de aslında birbirine aykırı örnekler olduğunun kavranması gerekiyor bu noktada. Bu aykırılık, bir sevgiAttilâ Şenkon sizlik resmi. Sevgiyi kuramadıktan sonra ihanet gelse ne intihar gelse ne artık? ¥ Çok sayıda erkek yazar için başa gelen bela bu; duygusal yazar olarak Evet, Şenkon, soğukkanlı yaklaşımla kalmak… Demek ki bir erkek yazarın, yakurduğu sıcacık öyküleriyle, on yıla yayzınsallığı başarmasındaki en önemli eşik, dığı üç öykü kitabıyla bu çerçevede özgüzel yazılmış bir metni duygusallığın gün bir öykü üçlemesi sunuyor bize. elinden kurtarabilmesinde yatıyor. Sevgisizliğe karşı, aşksevgi yapbozları bunlar, hatta tersine okunabilecek ihanet ERKEK DUYARLIĞININ ÖYKÜDEKİ öyküleri. Öyle ya, sevgi olmadıktan sonra BELİRGİN SESİ... hangi parçayı, neyin yerine koyarsak koİşte Attilâ Şenkon, yansıttığı baskın duyalım, bir türlü bütünlenemeyen bir duyarlıkla, 1990 sonrası öykücülüğümüzde rumla karşılaşmıyor muyuz? Yapbozdaki erkek yazarlarımız arasında kendine özel gibi insanın kendini, sevdiğini sınayacağı bir yer ediniyor… Öykü verimi, yirmi yıl bir ilişkiler oyununda değil miyiz hepimiz? gibi direngen bir emeği yansıtıyor o… Seviyorsevmiyor, aldatıyoraldatmıyor, Toplam beş öykü kitabı: Her Gün Perihanet ediyoretmiyor… Aşk da, ihanet şembe Olsa (1990), Uykusuz Gece de hep oyun; sevmek, sevilmek, aldatDüşleri (1993), Ten Yükü (1995), Bıyık mak, aldatılmak oyun… İzi Yalanları (2002), Sustum Duydun Bu oyunlar, yani yapboz, aşkın yerine mu? (Turkuvaz, 2009). Bunların yanına geçirdiğimiz bütün halleri karşılıyor, Suseklediği iki de romanı var Şenkon’un: Bü tum Duydun mu?’daki gibi… Nitekim tün Düşler ‘Nazlı’dır (1998), Gökkuşağı bizler, yapbozun parçasını bütünle uyumna İki Bilet (2004). lu yerleştirmeyi hedeflerken düzenin göŞenkon, yirmi yıla yayılan öykü verimiy rünümüne uygun bir çerçevede ilişkilerile, her dört yıla birer kitap sığdırmış görü mizi rendeleyip parçayı ille bütüne uydurnüyor. Ancak son üç öykü kitabı, farklı bir maya çalışıyoruz. İhanet ilineğe dönüşükonum yansıtıyor. İzleksel çerçevede bir yor o zaman yalnızca; yapbozdaki parçatemel sorunsalı, “ihanet” olgusunu enine nın bütüne uymayışı karşısında yaşanan boyuna deşmeye, geçmişten geleceğe şaşkınlığı anımsatıyor. İhanetin kendisi bu insanal soruna yaklaşımlar getirmeye değil acıtıcı olan, yapbozdaki düş kırıklığı. çabalıyor yazar. Sanatın, öykünün olaİhanet edenin, ihanete uğrayana “canım” nakları içinde… diyemeyişi bir daha örneğin… Gerçekten Nitekim duyarlıkla duygusallığı birbiriyapbozdaki parçalar gibi aşklar, ihanetnin yerine geçirmeden, düzlemin kaymaler, bunu dile getiren sözcükler de hep sına izin vermeden öykünün bu kaygan birbirine benziyor. Çünkü onlar gibi takılıp zemininde yol almayı biliyor. Kendine özsökülerek birbirinin yerine geçirilebiliyor gü ince, kırılgan bir alaysamayla duygubunlar da… sallığı aşmayı başarıyor çünkü yazar. Birbirine göndergelerle teyellenmiş, iç Alaysama gülmeceye kapı aralamıyor evreniyle bütünsellik oluşturan, biçemce, hiçbir zaman. şekil olarak sağlam dokulu öykü evlekleri Attilâ Şenkon, ahlakçı diyebileceğimiz bunlar. Hemen tüm öykülerde yalanlar, gelenekçi tutumla görece “mürebbi” dedüş evrenler, gerçeküstü öğelerle bezeli nebilecek yazar kuşağından izler bırakıanlatı sarmalı uzak dünyalarmışçasına bu yor aslında bana göre… Ancak bu geleyapboza bakma olanağı sağlarken, duynekçi tutumun esriklikle, coşkun, delişgusal herhangi kilitlenmeye girmeden, men yaklaşımla örtüştüğü de görülmüyor ama duyarlıkla okunan anlatı ziyafetine değil. Romantizmi büyülü gerçekçilikle buyur ediyor bizi yazar. harmanlamaya girişmiş bir yazardan Katmanları, artalanları yerli yerinde, ayipuçları bıraktığı da düşünülebilir ayrıca rıntıları buna göre düzenlenip yerleştirilonun… miş bir dille örüntülüyor Şenkon bu öykü“Ten yükü”, “bıyık izi yalanı”, bunları leri. Bir yazar için belki düz söylemli, karbütünleyecek başlıkla buluşuyor son öymaşık anlatımdan uzak duran, doygun, kü kitabı Sustum Duydun mu?‘da: “sus hiçbir yabancı sözcüğe kucak açmayan, ku”. Tümü tenden çıkan, yalana dönüöte yandan öykünün kendine özgü ezgişen, sonrasında susku olup kendi içine sini savsaklamayan esintili, şiirli, insanda dönen dilsizlikle perçinlendiği de söylemayıs kırlarının güneşine çıkmışçasına nebilir öykülerin… Ancak bunları, bin yılumut, ferahlık uyandıran bir dil… lardır işlenen “ihanet” izleği için kendine Kelebek uçarılığında, ancak gücünü temel sorunsal olarak alırken yazar, geçbirkaç saatçik yaşamdan alan sonsuzluk mişten günümüze söylenceden masala duygusu eşliğinde okunabilecek bir yazar tüm anlatı damarlarından besleniyor… Attilâ Şenkon. Özellikle Bıyık İzi YalanlaSonuçta biz, andığım üç öykü kitabını rı’nda bir ölçüde anlatımcı kalmış, günda soyutlayım, kavramlaştırım yönünde delik iletişim dilinin ağır bastığı birkaçı dıgüçlü adımların atıldığı öykülerle örülü ya şında bu öyküler, hiç kuşkum yok onun pıtlar olarak alımlıyoruz… Yoksa kadınustalığa varan eşiğinden derlenmiş seçerkek ilişkilerinde yaşanan aldatmanın kin örnekler… öne çıkarıldığı, eylemin peşinde koşulan Keşke bu üç kitabı dünyanın öteki kaba yaklaşımlı verimler değil bunlar… halkları da okuyup bu temel izleğe nice Birbirinin yerine konularak tamamlanasonra kimlerin neler eklediğini görebilbilecek bir yapboz olarak bakılabilir Ten se… ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1004 SAYFA 21