Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gerekli bir diyalog “Sonradan Yaşamak” ya da hiç yaşamamak A. Ömer Türkeş, 3 Nisan 2009 tarihli Radikal Kitap’ta “Düşlerin Alanında Kendi Evindesin” ve 30 Nisan 2009 tarihli Cumhuriyet Kitap’ta Metin Celâl “Sonradan Yaşamak” başlıkları altında Sonradan Yaşamak‘la ilgili ayrıntılı analizlerine giriştiler. TRT 2’nin “Not Defteri” programında Selim İleri romanın trajik ve ironik yönlerini vurgulayarak güzel bir değerlendirmesini yaptı. Ben de bana sorulan romandaki ana düşünce ve kadın özgürlüğüne yaklaşımı konularıyla ilgili sorulara birer yanıt vermeye çalıştım. Burada değinmek istediğim nokta ise her iki değerlendirme yazısında da ön plana çıkarılan bir konu: Bu edebiyat yapıtının benim az çok temsil etmeye özen gösterdiğim “felsefe ve psikoloji” (M. Celâl) anlayışıyla ilgisi. Ë Önay SÖZER ir yazarın kendi yazdığı kitap üzerine yazı yazması, hele yorumlarda bulunması çok zor bir iştir, ayrıca metnin bağımsızlığı açısından bazı sakıncalar da getirebilir. Burada Sonradan Yaşamak adlı yeni yayımlanmış bir romanım üzerine böyle bir denemeye girişiyorsam, bu, her şeyden önce bazı eleştirmenlerin çok hızlı bir biçimde bu kitaba gösterdikleri ilgiyi aslında beklememiş olmamdan ve Önay Sözer B bende hâlâ küllenmemiş olan bir “amatör” heyecandan kaynaklanıyor. Bunun da ötesinde romanımın düşünsel arka planına yapılan bazı göndermelere hakkını vermek, böylece onu deyim yerindeyse son bir kez “uğurlamak” ve okuyucunun eline sağlıcakla teslim etmek istiyorum. Dolayısıyla bu kısa yazı alışılmış bir “eleştiriye yanıt” değil, bir teşekkür ve doğruluk borcu. Bunun çok kritik bir konu olduğunu biliyorum. Şunu söyleyebilirim: Çalışma hayatım boyunca “felsefe” ve “edebiyat” alanlarını birbiriyle karıştırmamak için elimden geleni yaptım. Bu konuları yapay bir biçimde üstüste getirmek yerine, benim düşünsel kimliğimde nasıl bir aradaysalar oradan bu iki alana yansımalarını istedim. Bu isteğim ise en azından benim için boşa çıkmadı: Felsefi olarak dile getirmeyi henüz başaramadığım birçok ¥ noktayı bazen hayretle bir kurgu Ersun Çıplak’tan “Eksik Emanet” Ayna karşısında bir şair Bir şair olarak, Ersun Çıplak, yaşanmışlıklar üzerinden kendi algı ve tavrını ortaya koymakla klişeden uzak bir görüntü sergilemektedir. Daha önce Homeros Ödülleri 2007’de birinciliğe değer bulunan Ersun Çıplak’ın Eksik Emanet adlı dosyası, Karahan–Karayazı Kitaplığı’nca kitaplaştırıldı. Ë Bora Uzun YAĞRI üşündüğümüz gibi yaşamıyor, yaşadığımız gibi düşünüyoruz. Kimi şairler, deneyimleri üzerinden varoluşsal durumlarını eserlerinde yansıtarak bunun farkında olduklarını gösterirken, kimi şairler ise, verili olan yaşam tarzı ile uzlaşarak klişeye yaslanıp, pozlar vererek “pazarda” yerini sağlamlaştırmaktadır Çokkültürlü ve içsel bir yolculuğa çıktığı görünen Ersun Çıplak’ın, şiirlerinde öncelikle yaşadığımız ve algıladığımız dünyadan kendini soyutladığını görmekteyiz. İnsanın kendini görmesinin bir koşulu, kendine ve bedenine dışarıdan bakmasıdır. “Ruhum: sus ve izle!” (s.6) Yolculuk başlamıştır. Bu, kanın ve ruhun derinliklerini keşfe çıkan bir yalvacın çıktığı sefere benzemektedir. Nedeni ise, bireysel kırılmaların yaşandığı toplumsal bir huzursuzluk hali: “alkış yasak sevinmek doyasıya/ kırılır kristal parçacıkları/ karışır kana sonra asi bir ruhla/ kalırız ayna karşısında/ ve kan ararız ya ¥ D SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1004